Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Ocak '12

 
Kategori
Futbol
 

Türkiye'de "seyircisiz" maç...

Türkiye'de "seyircisiz" maç...
 

Bursaspor, Bursa Atatürk Stadı'nda oynanan Sivasspor maçından sonra, küfürlü tezahüratın 4.kere tekrarlanmasından dolayı para ve seyircisiz oynama cezası oldu. Bunun neticesinde stada sadece bayan ve 12 yaş altı çocuklar alınacaktı, TFF'nin daha önceden almış olduğu karara göre. Cezalı olan maç ise, Bursaspor-Galatasaray maçıydı. Erkeklerin gitmeye en hevesli olduğu maçlardan biriydi yani... Şehir için de böyle, Galatasaraylılar için de. Lakin bu maçta Bursa Atatürk Stadı, kadın ve çocuklara kalmıştı.

Ben bunun haberini aldığımda, Galatasaraylı olduğumdan, Galatasaraylı bayan taraftarları stadda bir araya toplamak için çalışmalara başladım. Stadda Bursasporluların tezahüratlarına katılmak istemiyordum açıkçası, kendi takımımı desteklemek istiyordum. Bunun neticesinde önce Facebook üzerinden bu düşüncemi açıklayarak destek bekledim. Gerçi ben bu desteği beklerken, Bursasporlu erkekler bana ağır küfürler içeren mesajlar attılar, maç günü beni bulacaklarına dair. Cevaplamadım hiçbirini. Daha sonra, maç için misafir tribünün açılması ve sarı kırmızıya gönül veren bayan taraftarlar olarak orada yer almamız için çalışmalara başladım. Sağ olsun, Bursa Galatasaraylılar Derneği Başkanımız Ozan Kozan'ın girişimiyle hedefimizi gerçekleştirdik ve 1276 kişilik yer ayırılmasını sağladık.

Buraya kadar her şey güzeldi. ultrAslan Bursa koordinatörlüğü maçta tribünü yönetmem için beni görevlendirdi. Maç sabahı saat 10'da gişeye gittik ve biletlerimizi aldık. Aslında her şey buradan başladı belki de. Bursasporluların biletlerini aldığı yerler güzel, temizken; biz biletlerimizi önünde bataklık oluşmuş bir gişeden aldık. Bütün gün üstüm başım çamurlu bir halde gezdim. Yine de bundan hiç utanmadım çünkü Galatasaray'ımı desteklemek için buna katlanıyordum. 

Biletlerimizi aldıktan sonra Galatasaray'ın kaldığı otele gittik. Ben görüşmedim ama bazı arkadaşlarım Fatih Terim ve Abdurrahim Albayrak'la, bazı futbolcularla görüşüp fotoğraflar çektirdiler. Ben yine de akşam onları destekleyecek bayan taraftarlara moral vermelerini, bir iki cümle söylemeleri gerektiğini düşünürdüm, onlara da biraz gönül koydum ama neyse.

Otelden çıktıktan sonra iki arkadaşımla beraber şehir merkezinde bir yere gittik, oturduk, yemeğimizi yedik. Ardından aramıza iki kişinin daha katılımıyla maç için kartonlar hazırlamaya başladık. Misafir tribünün açılacağından perşembe akşamı haberdar olduğumuz için organize olarak pankart hazırlamaya fırsat bulamamıştık, biz de kartonlarla idare edelim dedik. Sarı ve kırmızı kartonların üzerine bir şeyler yazdık, daha sonra da maç saatinin yaklaşmasıyla stada doğru yol aldık.

Bursa öyle bir şehir ki... Bilen varsa, Setbaşı'ndan stadyuma inene kadar dershane öğrencisiymişiz gibi davrandık. Bursaspor taraftarı gibi davranamazdık. Galatasaray taraftarı gibi davransak zaten, eyvah eyvah... Sormayın başımıza gelecekleri, yiyeceğimiz lafları, hakaretleri... Stadın yakınlarına gittiğimizde, Bursasporlu erkekler stadın etrafını doldurmuştu. Takımlarına dışarıdan destek olmak istiyorlardı anlaşılan... Lakin öyle bir doldurmuşlardı ki, misafir tribüne nasıl gireceğimizi bilemedik. Güvenliğe soruyorum, beni orta kapıya yönlendiriyor, oraya gittiğimde önüm Bursasporlulularla dolu, diyemiyorum da "Ben misafir tribüne gitmek istiyorum" diye... Devletin polisine söylüyorum, onlar da bana gülüyor. Bir türlü yardımcı olamadı hiçbiri, ne hikmetse. Üstüne bir de dalga konusu olduk tabii. 

Sonra tekrar misafir tribün giriş kapısına yöneldik, ortalık biraz daha durulmuştu. Tabii Bursaspor taraftarları meşaleleri, torpilleriyle bizi yeterince korkutmuşlardı demeyelim de, sinirimizi bozmuşlardı. Galatasaray'a yaptıkları ağıza alınmaz küfürlere de kulağımızı kapatmaya çalışıyorduk bir yandan... Stadyuma girebildiğimizde hepimiz kendimizi şanslı saymıştık. Elimizdeki tezahürat listesiyle, tribünde güzel şeyler yapmayı hedefliyorduk. Tribünün dolması bu konuda ümidimizi daha da arttırmıştı. Sonuçta bu tribünden sorumlu olan bendim!

Tribünde "set" dediğimiz bir yer vardır, bilenler vardır. Sette olacak olan bendim. ultrAslan'dan arkadaşlarımızla görev dağılımı yaparak tribünde dağılmayı planladık. Fakat maalesef ben tribünde en aşağıdan kimseyi yukarıya yollayamadım. Benden başka herkes tribüne liderlik etmeye çalışıyordu. Lise takımı destekler gibi, "Vur, kır, parçala" tezahüratları... Bana geliyorlar, "Sen sorumlu değil misin? Onlar bayrak sokabiliyor da biz niye sokamıyoruz? Bu senin ayıbın." diyorlar... Ben en basit tezahüratı bile yaptıramıyordum. Ücretsiz bilet verilince, futboldan ve tribünden anlamayan herkes gelmişti anlaşılan. Herkes de tribüncü gibi tribün bağırtmaya çalışıyor... Ben orada ne olduğumu anlayamadım. Benim tribünümde Beşiktaşlı bir kız sete çıktı. Kendimden utandım açıkçası. 

Tamam anlıyorum... Bayan taraftardan fazla bir şey bekleyemem. Fakat karşı tribün nasıl ortalığı yıkarcasına tezahürat yapabiliyor? Biz niye bunu yapamadık? Sorumlusu benim, tribünü kontrol edemedim. Takımımın mağlubiyetinde rol oynamış da olabilirim, maçın ortasında "Fatih Hoca", "Muslera" tezahüratlarına engel olamamış olabilirim... Bu konuda üzgünüm. Şunu söylemek isterim ki, ultrAslan'ın o rezil durumla alakası yoktu çünkü ultrAslan'dan gelenler olarak o tribünü kontrol etmeyi başaramadık... Gerçi şu an dün akşam tribünü yönetmeye çalışıp da hiçbir şeyden haberi olmayan herkesi ultrAslan Bursa'ya tanışmak üzere çağırıyorum. Dün akşamki trajikomedi durumumu şöyle anlatayım...

Ortaya geçerek "Ofsaytı bilmiyorum, bana anlatır mısınız?" diye bağırdığımda herkes sadece yüzüme  baktı ve sustu. Daha sonra yan tarafa geçip, "Hanımlar, bakın üçlü şöyle çekiliyor: Oooo... Şşş... Bir, iki, üç... Şak şak şak Cimbombom, şak şak şak Cimbombom..." Bunu göstererek öğretmeye çalıştım,  "Tamam anladık" dediler, bir daha denedik, yine yapamadık... Sonra düşündüm, bu insanlar niye burada? Ücretsiz halk konserine gidersiniz ya hani, gelen sanatçıyı tanımasanız da, eğlence olsun diye, işte aynen o misal... İstanbul'dan gelen ablalarımız da vardı, onlara da ayıp olmasına üzüldüm açıkçası. Tribün kültürü yoktu. Normaldir, insanlar maçı izleyip eğlenmeye geldiler. Ama emin olun, orada elimden gelseydi de, bilmeyenleri oturtup bilenleri bir tarafa toplayıp bağırtabilseydim, sesimizi duyururduk... 

Staddan çıktığım zaman da kendimi güvende hissetmedim, nasıl ki girerken hissetmediysem. Sağ olsun, güvenlik görevlileri bize eşlik ettiler çıkışta. Polislerin güvenliğinden, emniyetinden pek bir şey anlamadığım maçta güvenlik görevlileri değerini gösterdi... Enteresan değil mi?

Türkiye'de taraftar olmak zor... Kadın taraftar olmak daha da zor... İleride bir şeyler öğretebilir miyim dersiniz? Şimdi anlıyorum sadece kadın ve çocukların olduğu maça "seyircisiz" maç denildiğini. Gerçi seyircisiz değil, taraftarsız maç denilse daha doğruydu. Çünkü hepsi oturup maçı izleyip, kendisi gol yediğinde de sevinecek kadar, maç sonunda mağlubiyete rağmen -bütün maç susup da- çalan şarkılarda oynayabilecek kadar seyirci... 

Not: Fotoğrafta en sağda stada arkası dönük siyah montlu arkadaşım... Maçta bana en çok yardımcı olanlardan biriydi. Biz bütün maç boyunca öyleydik. Sürekli koşuşturduk bir şeyler yapmak için. Maçta ne oldu, ne bitti hiçbir bilgim, fikrim yok çünkü maçı hiç izlemedim. Keşke herkes bizim gibi olabilseydi... Bununla ilgili bir tek şey söyleyebiliyorum "Ben bütün maç hiç üşümedim o soğukta çünkü ben taraftardım. Diğerleri bütün maç üşüdüğünden şikayet etti çünkü onlar seyirciydi."

Keşke gelmeyip de evlerinde izleselerdi... Stadlara almakla kadınlara futbolu öğretemezsiniz, öğretemiyorsunuz.

 
Toplam blog
: 313
: 1350
Kayıt tarihi
: 21.03.07
 
 

1996'nın ilkbaharının dünyaya getirdiği birçok çocuktan biriyim. Milliyet Blog'da yazmaya yaşım h..