Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Şubat '09

 
Kategori
Kentleşme
 

Türkiye‘de bölge-kent planlaması ve kentsel tasarım: uygulama sorunları ve görüşleri

Türkiye‘de bölge-kent planlaması ve kentsel tasarım: uygulama sorunları ve görüşleri
 

Yoğun yapılaşma düzensiz ve plansız kentleşmenin getirdiği sorunlardan sadece biridir.


“GELECEĞİ PLANLAMAK” DÜNYA ŞEHİRCİLİK GÜNÜ 24. KOLLOKYUMU (6-8 Kasım 2000)

TMMOB Şehir Plancıları Odası, İzmir İleri teknoloji Enstitüsü (İYTE) ve Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Şehir ve Bölge Planlama Bölümü

“GELECEKTE PLANLAMANIN KURUMSAL YAPISI”

“TÜRKİYE ‘DE BÖLGE - KENT PLANLAMASI ve KENTSEL TASARIM : UYGULAMA SORUNLARI VE GÖRÜŞLER ”

I. GİRİŞ

Ülkemizde 2000’li yılların başında; hemen her konuda, Cumhuriyet döneminde oluşan kurumsal yapı ve bu kurumsal yapının uygulamaları yeniden gözden geçirilmekte, bu yapının çağdaş teknoloji ve uluslararası gelişmelere uygun kurulması için ve uygulamalarının etkinleştirilmesi amacı ile yeni düzenlemeler yapılmaktadır. Özellikle küreselleşme ve Avrupa Topluluğu’na entegre olma sürecini yaşayan Türkiye, tüm kurumsal yapı ile işleyişini yeniden ele almak ve süratle çağdaşlaştırmak zorundadır. Her türlü teknolojik gelişme ile birlikte iletişim ve bilgisayar teknolojisinin de süratle gelişimi nedeni ile, geleceği tasarlayan bir meslek dalı olan “Planlama” nın kendini bu gelişmelere uydurabilmesi de gerekli bir başka zorunluluktur.

Ülkemizde, giderek artan bir biçimde doğal ve kültürel değerlerin yok olma sürecini yaşadığımız bu günlerde, “Sürdürülebilir Kalkınma” kavramının, içeriği boş hale getirilerek ve sürekli tekrarlanarak yıpratıldığını görmekteyiz. Ayrıca, her türlü sosyal ve kültürel değerin yozlaştırılarak bir meta haline getirilmek istendiği gözlenmektedir. Planlamanın da tamamen rant paylaşımı kavgasının kağıt üzerindeki yazılı/çizili belgesi haline gelmekte olduğu üzülerek izlenen bir süreçtir. Plan elde etme ve uygulama süreçlerindeki karmaşıklık, belirgin olmama, teknik yeterliliklerin sorgulanabileceği bir sistemde, tamamen yapı yoğunluğunu belirleyerek ona ilişkin en hayati sosyal-teknik altyapıyı sağlarken de, yasa gereği alınan % 35 ‘leri bile “zayiat” olarak gören bir sistemde, planlama sadece bir araç olarak görülmektedir. Ancak; gerçek odur ki, planlama bir araç değil “bir amaç” tır. Varılmak istenen çağdaş/ileri hedefi işaret eden, onu tanımlayan ve hedefe nasıl ulaşılması gerektiğini katılımcı bir süreçle oluşturan bir araç.

Bu yazıda amaç; günümüzde “Bölge Planlaması”, “Şehir Planlaması” ve “Kentsel Tasarım” ana başlıkları ile yasal sistemimizde yer alan ve kentlerimizde hakim olan, üst ölçekli planlama sisteminden, uygulamaya yönelik alt ölçekli tasarımlara kadar (hatta mimarlık, peyzaj mimarlığı, altyapı mühendisliği, kent mobilyası tasarımlarına...) giden süreçlerin genel bir değerlendirmesini yapmak, ülkedeki yasal, kurumsal, yönetsel ve parasal boyutları gözeterek geleceğe yönelik öneriler geliştirmektir.

II. ÜLKEDE PLANLAMA, TASARIM ve UYGULAMAYA YÖNELİK SİSTEMİN DARBOĞAZLARI

II.1. DURUM SAPTAMASI : GÜNCEL PLANLAMA SİSTEMİ PLANLAMA VE UYGULAMA SORUNLARI

II.1.1. BÖLGE ve ÜST ÖLÇEKLİ PLANLAMA :

Merkezi yönetimde bayındırlık ve iskan hizmetleri ile ilgili görevler, 1983 yılında bu iki hizmet grubunun aynı örgütsel yapı altında bütünleştirilmesi yoluyla örgütlenen Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’nın (BİB) sorumluluğunda bulunmaktadır. Anılan Bakanlığın genel ilgi alanını; ülkenin altyapı gereksinimleri doğrultusunda karayolu, konut, imar planlaması, kamu yapıları, yer altı ve üstü suları, yapı gereçleri ve afet işleriyle ilgili konular oluşturmaktadır.

Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’nın yukarıda anılan konularla görevli birimleri ise; ana hizmet birimi düzeyindeki Yapı ve Afet İşleri ile, Teknik Araştırma ve Uygulama Genel Müdürlükleri; bağlı kuruluş olarak Karayolları Genel Müdürlüğü, ilgili kuruluş olarak da Devlet Su İşleri, İller Bankası Genel Müdürlüğü . Daha önce BİB’na bağlı olup daha sonraları Maliye Bakanlığı’na bağlanan Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü de plan yapma yetkisi olan ve kentsel arsa üretme sorumluluğu olan bir genel müdürlüktür.

Ülkenin en büyük sorunlarından biri hızlı nüfus artışı, göç olgusu, kaçak yapılaşma ve bunun sonucu çarpık kentsel gelişmelerdir. Bunun sonucu, dengeli yerleşme yönünde izlenen politikalar uygulama alanına gereği gibi aktarılamamakta ve düzensiz kent büyümesinin önüne geçilememektedir.

Çarpık yerleşme ve büyümenin ortaya çıkardığı sorunların çözümünde sorumluluğun tamamen yerel yönetimlere bırakılması yeterli bulunmamaktadır. Kaldı ki, kentleşme sürecinde, arsa ve konut gereksinimini karşılama, altyapı sorunlarının çözümlerine katkıda bulunma, destek olma ve kırsal alanın iticiliğini azaltmak için gerekli önlemleri alma görevleri merkezi yönetimin sorumluluğundadır.

İmar Yasası’nda “Bölge Planları” başlığı altında ; “Sosyo-ekonomik gelişme eğilimlerini, yerleşmelerin gelişme potansiyelini, sektörel hedefleri, faaliyetlerin ve altyapıların dağılımını belirlemek üzere hazırlanacak bölge planlarını, gerekli gördüğü hallerde Devlet Planlama Teşkilatı yapar veya yaptırır.”[2] denilmekte ve DPT’ye görev vermektedir.

“Çevre Düzeni Planı” ise; “ülke ve bölge plan kararlarına uygun olarak konut, sanayi, tarım, turizm, ulaşım gibi yerleşme ve arazi kullanılması kararlarını belirleyen plandır” [3] şeklinde tanımlanmaktadır.
Ancak, günümüzde makro ölçekte bölge ve kentleri yönlendirecek planlar ya bulunmamakta, ya da var olanlar güncelliğini yitirmiş bulunmaktadır.

“ Bakanlık (Bayındırlık ve İskan Bakanlığı) gerekli görülen hallerde, kamu yapıları ile ilgili imar planı ve değişikliklerinin, umumi hayata müessir afetler dolayısıyla veya toplu konut uygulaması veya Gecekondu Kanununun uygulanması amacıyla yapılması gereken planların ve plan değişikliklerinin, birden fazla belediyeyi ilgilendiren metropoliten imar planlarının veya içerisinden veya civarından demiryolu veya karayolu geçen, hava meydanı bulunan veya havayolu veya denizyolu bağlantısı bulunan yerlerdeki imar ve yerleşme planlarının tamamını veya bir kısmını, ilgili belediyelere veya diğer idarelere bu yolda bilgi vererek ve gerektiğinde işbirliği sağlayarak yapmaya, yaptırmaya, değiştirmeye ve resen onaylamaya yetkilidir ” [4].

Bu planları hazırlamakla görevli ve yetkili olan Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, bu planlama çalışmalarını yetersiz teknik kadro ve parasal kaynaklar nedeniyle gerçekleştirememektedir.

Yönlendirici üst ölçekli planların bulunmaması nedeniyle, özellikle Belediye sınırları dışında ya parçacı (mevzi/yerel) planlar devreye girmekte, ya da plan dışı (kaçak/yasal olmayan) gelişmeler kent çevrelerini sarmaktadır. Özellikle ana yollar boyunca ve denetimsiz kamu arazileri üzerinde bu gelişmeler gözlenmektedir. Kıyılarda ve orman alanları içindeki gelişmeler zaten son yıllarda bir kanser gibi bütün ülkeyi sarmıştır. İçme suyu kaynakları, göller ve sulak alanlar, verimli tarımsal araziler ve meralar da tehdit altındadır.

“Bakanlık birden fazla belediyeyi ilgilendiren imar planlarının hazırlanmasında kabul ve onaylanması safhasında ortaya çıkabilecek ihtilafları halleder ve gerektiğinde resen onaylar..... Kesinleşen planlar ilgili belediyelere ve valiliklere tebliğ edilir. Bu planların uygulanması mecburidir. ” [5].

Aslında yasada çeşitli sınır sorunları ile, ortak kentsel/çevresel sorunların çözümü Bayındırlık İskan Bakanlığı’na bırakılmıştır. Bunun ne kadar yapılabildiği ayrı bir tartışma konusudur.

Görüldüğü gibi; Bayındırlık ve İskan hizmetleri bütünlüğü içinde, en önemli konulardan birisini “PLANLAMA” oluşturmaktadır. Bölge Planlama hizmetleri etkili olarak yürütülememekte, dar çerçeveli ve katı bir anlayışla plan beklentileri gerçekleşememekte, özel sektörün yatırım kararları ile uygulayıcı bakanlıkların yatırım kararları ile kentleşme ilkeleri arasında gerekli uyum sağlanamamaktadır.

Kamusal hizmet ve uygulamalar için kullanılacak arsa ve arazilerin sağlanmasında, görevli kuruluş olan Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü etkili olamamaktadır. Kentsel arsa politikalarının geliştirilmesi konusu da üzerinde çalışılması gerekli önemli bir konudur [6].

İller Bankası’nın mali yapısı, banka öz kaynakları, belediyeler fonu, akaryakıt tüketim fonu ve yerel yönetim katkılarından oluşmakla birlikte, bunlar uygulamada yetersiz kalmakta ve yatırım programına alınan işlerin gerçekleşme süreleri zorunlu olarak uzamaktadır.

Afet işleri, merkezi yönetim içinde birden çok kuruluşla ilgili görev ve yetkileri içine almaktadır. Kurumların görev sınırlarının açık olmaması ve kurumlar arası eşgüdümsüzlük gibi sorunlar son geçirilen deprem felaketi sonrasında açık olarak ortaya çıkmıştır. Afet ile görevlerden bazılarının Tarım, Orman ve Köy işleri Bakanlığı’nın bağlı kuruluşu olan Köy Hizmetleri Gn. Md. Tarafından yapılması nedeniyle eşgüdüm sorunları bulunmaktadır.

II.1.2. MAKRO / NAZIM ÖLÇEKLERDE PLANLAMA :

İmar Yasası’nda “İmar Planları”başlığı altında ; “Nazım İmar Planı ve Uygulama İmar Planından meydana gelir. Mevcut ise Bölge Planı ve Çevre Düzeni Plan kararlarına uygunluğu sağlanarak, belediye sınırları içinde kalan yerlerin nazım ve uygulama imar planları ilgili belediyelerce yapılır veya yaptırılır, belediye meclisince onaylanarak yürürlüğe girer ”[7].

1. Metropoliten ölçeğe ulaşmış kentlerde (İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Adana, Antalya, Konya, Kayseri vb) makro ölçeklerde (1/50 000, 1/25 000, 1/5000) planlama çalışmaları genellikle bu kentlerde 3030 Sayılı Yasa uyarınca oluşturulmuş Büyükşehir Belediyeleri tarafından sürdürülmektedir.

2. Büyükşehir Belediyeleri tarafından yapılan bu planlama çalışmaları teknik ekip yetersizlikleri nedeniyle uzun sürmekte ve güncel gelişmeleri takipte zorlanmaktadır. Bu planlar; yönetsel sınırlar nedeniyle yakın çevredeki Belediyeleri ve Beldeleri ya içermemekte, ya da yaptırımı olmayan kararlar getirmektedir. Ayrıca bu planlar, dava konusu edilerek belirsiz sürelerle uygulanması engellenebilmektedir.

3. Uzun sürelerde ve büyük emeklerle hazırlanan Nazım Planlar; sürekli değiştirilebilmektedir. Makro plan kararlarına ve kentsel gelişmelere aykırı İlçe ve Belde Belediyeleri karar ve uygulamaları ile, gene yasa/plan dışı (kaçak) uygulamalar bu planları kısa sürede yeniden ele alınması gerekli hale getirmektedir.

4. Büyükşehir Belediyeleri ile İlçe / belde Belediyeleri arasında politik, teknik ve yaklaşım farklıklarından oluşan çekişmeler, Kent ölçeğinde ortaklaşa uygulanması gerekli makro plan kararlarını yer yer uygulanamaz hale getirmektedir.

5. Belediyelerin makro ölçekteki planları uygulamadaki karşılaştıkları teknik, parasal ve örgütsel zorluklar da konunun önemli bir boyutunu oluşturmaktadır.

II.1.3. UYGULAMA ÖLÇEKLERİNDE PLANLAMA :

1. Yürürlükte bulunan Nazım Plan (varsa) doğrultusunda İlçe/Belde Belediyeleri tarafından hazırlanan 1/1000 ölçekli uygulama imar planları, klasik imar planı sisteminde (çizim/gösterim tekniği ve anlayışı) hazırlanmakta ve uygulamada mimarlar, peyzaj mimarları, altyapı mühendisleri tarafından çok değişik boyutlarda eleştirilmektedir. Bu eleştirilerin başında planların donmuş, statik, dinamik olmayan günün gerçeklerine göre esnekliği az, yapı ve çevre tasarımcılarını sınırlayan, ada ve parsel sistemine hapsolmuş bir düzenek (araç) olmasıdır.

2. Uygulama imar planlarının bir başka eleştirilen özelliği, kentsel ve çevresel tasarıma hemen hiç yer vermemesi, hemen her yörede aynı tarzda yasal belirli rakamsal gerekleri (sosyal donatı, yeşil alan vb) gerçekleştirmeye çalışmasıdır. Bu da; yaşamı ve çevreyi tasarlayan bir sistemin “Tasarım” boyutunu dışlaması gibi anlamsız bir sonuç doğurmuştur. Planlar, mekanik/görsel bir sistem olarak ele alınmakta, matematiksel bazı hesapları yerine getirdikten sonra onanmaktadır.

3. Bir başka eleştirilen konu da; askı süreci (plana itiraz) süreci dışında genel olarak planların kullanıcılarının katılımına hemen hiç yer vermeden (sorgulamalar /anketler dışında) katılımcı bir süreç yaşanmadan hazırlanmasıdır. Bu da planların, gerçekçilikten uzak, yaşamı/yöreyi pek de tanımayan bir şekilde hazırlanması sonucunu getirmekte ve uygulamada sorunlara yol açmaktadır.

II.1.4. KENTSEL TASARIM :

1. Kentsel tasarım son yıllarda yaygınlaşmakla birlikte, genel olarak kentin bir yöresinde (meydan, yaya yolu, kıyı vb), Belediyenin ağırlıklı olarak politik kararına bağlı olarak ya bir çevre düzenleme (ve de peyzaj) projesi olarak oluşmaktadır. Ya da yıllarca çözülemeyen bazı sorunların kısa vadeli çözümüne yönelik olarak yarışma veya ısmarlama yöntemleriyle elde edilen, uygulama boyutu katılan plan ve projelerden oluşmaktadır. Kentin her yöresine eğilen, her sorununu içeren tasarımsal bir süreçten yoksun olarak genellikle birbirinden kopuk ve habersiz yapılan düzenleme proje ve uygulamalarından ibaret kalmaktadır. Halbuki, bütüncül ve makro kararların yönlendirdiği bir büyük programın parçası olarak etaplar halinde geliştirilmesi büyük önem taşımaktadır.

2. Kentsel Tasarım, günümüzde üzerinde sürekli tartışılan ve (körlerin fil tarifi gibi!) niteliği, kapsamı, disiplinler arası konumu henüz yasal olarak da tam olarak belirlenememiş bir kavramdır. Ancak, ümit verir şekilde Belediyelerin çeşitli kentsel sorunların çözümünde kullandıkları bir araç olmaya başladığı görülmektedir. Doğal olarak kendi içinde sorunlar yaşanmasına rağmen, disiplinler arası konumu ve kent ile ilgili pek çok mesleğin içiçe ve yan yana çalışması gerekliliğinden dolayı kentsel ölçekte yaşamsal sorunların kısa vadede ve etkin olarak çözümü için bir “Eylem Planlaması” yöntemi olarak düşünülebilmektedir.

II.2. ÖNERİLER : PLANLAMA, TASARIM VE UYGULAMA SORUNLARININ ÇÖZÜMÜ; GELECEĞİ TASARLAMAK

II.2.1. BÖLGE ve ÜST ÖLÇEKLİ PLANLAMA İÇİN GÖRÜŞ VE ÖNERİLER:

· Devlet Planlama Teşkilatı tarafından hazırlanmakta olan “Kalkınma Planları” na fiziki boyut katılarak Bölge Planları ile entegre edilmelidir. Yıllık kamu yatırım programları ile fiziksel gelişme desenlerinin entegrasyonu ve yapısal plan anlamında geleceğe yönelik kararlar verilmesi gereklidir.

· İmar planlaması ile ilgili sorumluluklar, genel ölçekte imar düzeni ve denetimini sağlayıcı nitelikte görevler, merkezi yönetim kurumu olması bakımından Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından sürdürülmelidir. Alt ölçeklerde imar planlarının hazırlanmasına yönelik olarak arsa ve arazi düzenlemelerinin uygulama biçim ve koşulları, imar planı yapımı ve değişiklikleriyle ile ilgili ölçütler, yerleşme alanları ile ilgili genel ilkeler Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından belirlenmelidir. Bu bakanlıkça belirlenecek ilke ve gereklere göre uygulama imar planlarının hazırlanıp uygulanması görevleri ise, yerel yönetimlerin sorumluluğunda bulunmalıdır. Ancak Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’nın görev, yetki ve sorumlulukları ile örgütlenme düzeninin mutlaka yeniden ele alınması gerekmektedir.

· Ülke düzeyinde “BÖLGE PLANLARI” na uygun olarak düzenlenecek yerleşme ve arazi kullanım biçimlerinin belirlendiği, sektörler arası bir koruma-kullanma dengesi sağlama amacı güden “ÇEVRE DÜZENİ PLANLARI”; “NAZIM PLANLAR” ve “UYGULAMA İMAR PLANLARI” için temel oluşturmalıdır.

· Çevre düzeni planlarının bulunmadığı mücavir alanlar, kıyılar, ulaşım aksları ve sanayi alanları gibi arazi gereksiniminin yoğunluk kazandığı yörelerde; arazi kullanım planları bir an önce hazırlanmalıdır.

· Doğal özelliğini korumakta olan kıyılarda, yapı yoğunlaşmasını önlemek amacıyla, Kıyı Kanununun bütün olarak uygulanmasına önem verilmeli ve uygulamaya etkinlik kazandırılmalıdır.

· 1/100 000 ve 1/25 000 Ölçekli Bölge, Alt Bölge ve Çevre Düzeni Planları, var olanlar güncelleştirilerek, olabildiğince havza bazında ve/veya il bazında yeniden yürürlüğe sokulmalıdır. Bu planlar yeniden örgütlenmesi gerekli olan Bayındırlık İskan Bakanlığı tarafından ya da Valiliklere yetki verilerek Bayındırlık İskan İl Müdürlükleri tarafından hazırlanabilir. Örneğin; Bolu İli Ekonomik, Mekansal Sosyo-Kültürel Gelişme Deseni (Çevre Düzeni Planları) bu yöntemle hazırlanmaktadır (Bkz. Plan 1).

Plan 1 . Bolu İli Ekonomik, Mekansal Sosyo-Kültürel Gelişme Deseni (Çevre Düzeni Planı)

· Bölgeleri, Alt Bölgeleri ve Metropoliten Kentleri, çevreleri ile ilişki içinde düşünecek, nüfus, sosyal / ekonomik ve çevresel/teknik altyapı kararlarını içeren bu planların hazırlanmasında, bilimsel ve teknik “Danışma - Denetleme Kurumu” nun oluşması ve il konseyi, danışma konseyi vb katılımcı planlama tekniklerinin kullanılması gereklidir.

· Planların hazırlanmasında “Coğrafi Bilgi Sistemi” ile tüm verilerin sayısal ortamda hazırlanarak analiz, sentez ve değerlendirilmelerinin yapılması, uydu fotoğrafları ve hava fotoğraflarının etkin olarak güncelleştirilmesi, monitorize edilerek planın uygulamada takibinin yapılması gereklidir.

· Planlama tekniği olarak esnek, sorunlara zaman içinde seçenekli çözüm getirebilen, durağan (statik) olmayan bir “Yapısal Plan” tekniğinde hazırlanması gereklidir.

· Planların katılım ve oydaşma (konsensus) ile hazırlandıktan ve Bakanlık tarafından onandıktan sonra değiştirilmesi süreci zor ve zahmetli olmalıdır.

· Üst ölçekte planlama yapma yetkisi olan Merkezi Yönetim kurumlarının (Özel Çevre Koruma Kurumu, GAP İdaresi, Orman Bakanlığı vb) bu yetkileri ellerinden alınarak, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı (Kentsel ve Çevresel Planlama Bakanlığı) hazırlanacak olan plana hazırlık ve uygulama aşamalarında etkin olarak katılımı sağlanmalıdır. Kamu kurumlarının her birine plan yapma ve onama yetkisinin verilmesi planlama ve uygulama sürecinde karmaşayı arttıran en önemli etmenlerden biridir. Çevre Bakanlığı da çevresel önceliği olan ve hassas yörelerde Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’na destek vermelidir.

II.2.2. MAKRO (NAZIM) ÖLÇEKLERDE PLANLAMA İÇİN GÖRÜŞ VE ÖNERİLER :

· Metropoliten Kent ölçeğinde Büyükşehir Belediyeleri (Metropoliten Yerel Yönetimleri) , kent ölçeğinde ise Belediyelerin (Yerel Yönetimler) teknik ve parasal bakımdan güçlenmeleri, planlama birimlerini geliştirmeleri ve kentlerine sahip çıkmaları gerekmektedir.

· Bu nedenle, belediyelerin genel bütçeden aldıkları payların arttırılması yanı sıra, gelir getirici ve kent rantlarını denetleyici, yönlendirici ve bunlardan pay alıcı bir sisteme kavuşturulmaları gereklidir. Özellikle yatayda % 35 oranında alınan "“Düzenleme Ortaklık Payı" nın arttırılması, dikeyde planlar ile getirilen rantlardan da pay alabilecek bir yasal düzenleme getirilmesi zorunludur. Çünkü, kentsel sorunların büyük bir kısmı, arsa spekülasyonu ve planla getirilen yoğunluk artışlarının bireysel olarak (müteahhitlere ve arsa sahiplerine) dönüşümünden kaynaklanmaktadır. Bu nedenle, Kamu Yönetimi’nin de bu dönüşümden kendine düşen payını alması, en azından getirilen altyapı yükünü çözebilecek ve yaratılan çevresel sorunlarla başa çıkabilecek düzeyde bir getiri elde etmesi gereklidir.

· Makro (Nazım) Ölçekte Planlar tek bir otorite tarafından hazırlanmalı ve kentin gelecekteki gelişiminden etkilenmesi olası tüm ilçe, belde yönetimleri ile, köy yerleşik alanlarını kapsamalıdır. Burada ortaya çıkabilecek yetki sorunu Bayındırlık İskan Bakanlığı tarafından çözülebilir, ya da Belediye Mücavir alanlarının geliştirilmesinin kolaylaştırılması ile çözümlenebilir. Büyükşehir Belediyeleri tarafından hazırlanan ve çevre yerleşimleri de içeren “Kentsel Bölge/Alt Bölge Planları” tüm kamu kurum ve kuruluşlarının ve halkın katılımı ile hazırlanmalıdır. Bayındırlık İskan Bakanlığı tarafından hazırlanması gerekli Çevre Düzeni Planlarından “Kentsel Bölge/Alt Bölge Planları” na girdi yapılarak bu planlar “Metropoliten Alt Bölge Planları” olarak yürürlüğe sokulabilir. Buna örnek olarak; Antalya için hazırlanmış bulunan 1/ 100 000 ölçekli “Antalya Kentsel Bölge Gelişme Deseni” çalışması verilebilir [8] (Plan 2).

Plan 2. Antalya Kentsel Bölgesi Gelişme Deseni (Anakent ve Kentsel Bölge Stratejileri)

· Geniş katılımlı ve bilimsel bir danışma denetleme kurumu denetimi ve güdümünde hazırlanan makro planların bütünüyle iptal edilmesi sorunlar yaratmaktadır. Planın bir kısmı iptal edilebilir, revize edilmesi hukuken kararlaştırılabilir ancak binlerce hektarı kapsayan bir Metropoliten Alan Nazım Planın ya da Koruma Planının iptali kentin geleceğini tehlikeye düşürerek belirsizliğe ve sorunlara yol açabilir. Ayrıca planlama ve imar hukukuna yönelik “İhtisas Mahkemeleri” nin olmaması da ayrı bir sorun olarak görülmektedir.

· Nazım Planlar “Yapısal Plan” niteliğinde hazırlanmalı ve sürekli değişikliklerle niteliğini yitirmesinin önüne geçilmelidir. Bu da ancak, planlamayı yapan ekibin sürekli danışmanlığında ve denetiminde uygulamaların sürdürülmesi ile sağlanabilir.

· Yerel yönetimlerin aşırı politize olmaları önlenerek, kentsel politikaların bir yönetimden diğerine çok fazla değiştirilmeden uygulanması sağlanmalıdır.

· Konut sorununun çözümlenebilmesi için, konut tasarımının geliştirilmesi ve çevre bütünlüğünün korunması yönünde düzenleyici önlemler alınmalıdır.

II.2.3. KENTSEL TASARIM / KENT YAŞAM ÇEVRELERİNİN TASARLANMASI ve UYGULAMAYA YÖNELİK GÖRÜŞ ve ÖNERİLER:

· Kentsel tasarım güncel ve ivedi sorunların disiplinler arası çözümünde bir araç olarak kullanılmaktadır. Bu aracın geliştirilmesi, yerel yönetimlerde etkin olarak kullanılabilmesi için parasal ve teknik olarak güçlü, yetkili ve geniş açılım içinde konuları ele alabilen birimlere gereksinim bulunmaktadır. İmar Müdürlükleri (ya da Daire Başkanlıkları) içinde Nazım Planlama ve Planlama Birimleri ile doğrudan ilişki ve işbirliği içerisinde çalışacak yeni “Kentsel Tasarım” üniteleri oluşturulmalıdır [9].

· Bu birimlerde; Şehir ve Bölge Plancısı, Peyzaj Mimarı, Mimar, Altyapı Mühendisi, Çevre Mühendisi, Ekonomist, Sosyolog, Harita Mühendisi, Bilgisayar operatörü vb, yöreye göre de arkeolog, sanat tarihçisi, restorasyon uzmanı vb elemanlar görev almalıdır.

· Bu birimler Başkanlık Makamından, Nazım Plan ve Uygulama Planlama Birimlerinden gelecek doğrudan istemlere cevap verecek tasarımları elde etmenin yanı sıra kendileri de "“Doğal Çevre", “Kültürel Çevre”, “Turizm”, “Çalışma ve Barınma Mekanları”, “Kıyı”, “Açık/yeşil Alanlar” vb konuların teker teker her birinde ya da entegre olarak tasarımlar üretmelidir.

· Bu birimlerin parasal ve teknik bakımdan olabildiğince özerk olmaları ve doğrudan Belediye Başkanına ya da Teknik Başkan Yardımcısına bağlı olmaları sağlanmalıdır. Bunun nedeni, her türlü plan ve projenin yarışma, ısmarlama ve ihale yöntemleriyle elde edilmesinin hızlı bir yöntemle sağlanmasıdır.

· YASAL VE PLANLAMAYA YÖNELİK ÖNERİLER:

· Ülke bütününde, “bütüncül ve sürdürülebilir planlama anlayışıyla”, kalkınma planlarından kentsel tasarıma kadar her aşamayı kontrol eden, saydam ve etkin bir denetleme mekanizması kurulmalıdır.

· Planlama bütününde planlar arasındaki eşgüdümsüzlük, kurumlar arası ortak çalışma grupları kurularak olabildiğince ortadan kaldırılmalıdır.

· Kent çevrelerinin korunması, sağlıklaştırılması ve çağdaş fonksiyonlar kazandırılarak yaşatılabilmesi, bu bölgelerin çevreleri ve kent bütünüyle olan çok yönlü ilişkileri bağlamında, planlamanın özel boyutlar içeren bir parçasıdır. Bu nedenle bu konu; ülkesel ölçekte benimsenen sürdürülebilir kültürel, yönetsel ve ekonomik politikalar, planlama teknik ve stratejiler, kentsel büyüme dinamikleri bağlamında irdelenmelidir.

· Kentsel tasarım; temelde “yaşanabilir kentler” in üretimini hedef olarak almalıdır. toplumsal ve ekonomik koşullar ne olursa olsun, kentsel tasarım eylemi aslında “planlama kararlarının uygulamaya geçirilmesi”, yani bizzat kentin yapım sürecidir. Gerek planlama, gerek kentsel tasarım eylemleri teori ile pratik, plan-proje ile uygulama arasındaki bağları kurmakla sorumludur.

· Planlama sürecinin her basamağında kentsel tasarımın gerekliliğinden söz edilmelidir. Kentsel tasarım planlama sürecinin doğal sonucu olan mekansal kararların, kesin veya esnek /tercihli olarak belirlenmesine yardımcı olmalıdır. Mekanla ilgili sonuçlar, sürecin sonunda değil, tümünde oluşmalıdır. Kentsel tasarımın temeli en başta atılmalı, planlama kararlarının yaşama aktarıldığı son aşamalara kadar daha da etkinleşen bir süreklilik içinde var olmalıdır [10].

· Kentsel dokuya getirilecek müdahalelerin, kente ilişkin kararların bütünü içinde ele alınmasına rağmen klasik imar planı metotlarının yetersiz kaldığı görüldüğünde kentsel tasarımlara başvurulması bir zorunluluk olmuştur. Bu mekanlar koruma, yaşatma, geliştirme ilkeleri doğrultusunda, yapısal ve mekansal bütünleşmeyi sağlayan kararlar, farklı ölçeklerde ifade bulacak mekan ve hatta yapı tasarımlarına ihtiyaç göstermektedir [11]. Ayrıca, konunun ve alanın özelliğine göre 1/500 veya daha büyük ölçeklerde kentsel tasarım projeleri yapılmalıdır.

Plan 3. Konya Tarihi Kent Merkezi Koruma Amaçlı İmar Planı ve Kentsel Tasarım Alanları (ÖPA)

· Genel anlamda, imar planı (ve de koruma/geliştirme planları), tasarımdan önce gelen ve onu kısıtlayan bir plandan çok, tasarımdan sonra gelen ve tasarıma sadece hukuksal bir nitelik kazandıran bir plan türü olmalıdır, Planlar; “kentsel tasarım özel proje alanları” nı da içerecek şekilde “eylem planları” olarak hazırlanmalıdır, çerçeve plan doğrultusunda alt ölçekte (1/500, ....1/1) kentsel tasarım, peyzaj, kent mobilyası ve altyapı projeleri (ve diğer) hazırlanmalıdır. Örneğin Ulus Tarihi Kent Merkezi Koruma-Islah İmar Planı ve Konya Tarihi Kent Merkezi Koruma Amaçlı İmar Planı bu tarzda birer “Çerçeve Plan “olarak hazırlanmışlardır (Plan 3).

· Uygulama; kentsel alanlarının en önemli, korunmaya değer noktasından başlamalı ve etaplar halinde yapılmalıdır. Uygulamaların çevre ölçeğinden öteye gidemediği, korunmaya değer ve yitirilmekte olan dokulara etkin müdahale yapılamadığı görülmektedir.

· Tasarımın uygulanmasında, uygulamadan etkilenenlerin tasarıma ve uygulamaya katılımı sağlanmalıdır, kişilerin uygulamaya katılımları sağlanırsa ve orada yaratılacak projeden değer elde edeceklerini ve o değeri paylaşacaklarını bilirlerse; kültür politikalarının yanı sıra kentsel politikalarda da “demokratikleşme” sağlanmış olacaktır.

· YEREL VE MERKEZİ YÖNETİME İLİŞKİN ÖNERİLER :

· Yerel yönetimlerin çoğunlukla çıkar gözeten bol süslü anlamsız mekanlar yaratmaktansa, yaşamakta oldukları kente özgün karakterini veren ve kent kimliğini yansıtan mekanlara karşı daha duyarlı davranarak, bir planlama sistematiği içerisinde oluşturulmuş ilke kararlarının ışığında belirlenen özgün nitelikli alanlarda, kent kimliğini ve kentlilik bilincini oluşturacak ve diğer projeler için de ivme kazandıracak uygulamalara öncülük etmeleri gereklidir.

· Merkezi yönetimlerin yerel yönetimlere parasal destek sağlamaları, ayrıca uluslararası kuruluşlardan tarihsel/doğal/kentsel çevrelerdeki uygulamalara yönelik maddi destek yollarının aranması gereklidir.

· Merkezi yönetim, yerel birimler oluşturarak, yerel yönetimlere teknik ve parasal destekte bulunmalıdır [12].

· Yerel yönetimlerin de ve kentsel tasarım ve uygulamalarını yapacak etkin ve yetkili birimler oluşturmaları gereklidir.

· Sivil toplum örgütlerinin planlama ve uygulamalara etkin katılımlarının sağlanması önem taşımaktadır.

II.2.4. DOĞAL, ARKEOLOJİK, KENTSEL KORUMA ALANLARINA İLİŞKİN GÖRÜŞ VE ÖNERİLER

Ülkemizde Koruma Amaçlı İmar Planları (Koruma Planları), onama sürecinden geçtikten sonra, diğer planlar gibi kendi doğal sürecine terk edilmektedir. Ancak korunması gereken kent parçaları, planın uygulamaya aktif olarak sokulmaması sonucunda kaçınılmaz bir şekilde çöküşe doğru sürüklenmektedir. Bir kaç yıl sonra yeni bir plan süreci başlatılmakta ve bu yöreler zamanla yitirilmektedir. Ayrıca tescilden düşme, sit alan sınırlarında değişiklik yapılması, daraltılması da bu süreci olumsuz etkileyen faktörlerdendir.

Koruma Amaçlı İmar Planı uygulaması, imar planları gibi zamana çok fazla yayılmamalıdır. Aktif/eylemsel planlama ve uygulama süreci hakim olmalıdır.

Öncelikle neyi/nasıl korumak gerektiği üzerinde fikir birliğine varılması gereklidir. Sadece taşınmaz kültür varlıkları olan tek yapıları mı, yoksa bütünüyle, tüm öğeleri ile kültür mirasını mı? Maddi ve manevi kültür varlığımızı ve onun doğal çevresini korumak zorundayız. Ancak bunun uygulamadaki güçlüklerini de bilmek, gerçekçi çözümler getirmek açısından yararlı olacaktır.

İçinde bulunduğumuz yüzyılın koruma ve onarım yüzyılı olduğu bilinmektedir. Doğal ve kültürel çevrenin korunması, yeniden yaratılması (elde edilmesi) ancak bilinçli çabalarla ve halkın katılımı ile sağlanabilecektir.

ÖNERİLER

· Belediye sınırları içinde kamu elindeki arsa ve arazi stoku belirlenmeli, bu alanlar özel mülkiyete devir edilmeden, koruma amaçlı plan kararlarının gerçekleştirilmesi doğrultusunda kullanılmalıdır.

· Yerel Yönetimler kentlerin gelişmesini sağlıklı bir şekilde kontrol edebilmek amacıyla, gelişme konut alanlarında arsa edinmeli ve bu alanların alt yapısını sağlayarak imkanları ölçüsünde konut üretmeli, varsa tasfiye alanlarından tasfiye edilecek kişileri arsa tahsisi, kendi evini yapana yardım, kredi verme ya da konut verme vb. yöntemlerle ev sahibi yapmalıdır.

· Yerel Yönetimler, hazırlanan Koruma Planlarının uygulanması ve kamu yararlı kullanımların gerçekleştirilmesini sağlamak amacıyla önemli bir yasal araç olan İmar Kanununun 18. Maddesini (Hamur Kuralı) uygulamalıdır.

· Kentsel sit alanı içinde, restorasyon ve onarımlar yapılması, yeni yapılacak yapıların, plan eki olan uygulama koşulları ve plan notları çerçevesinde sivil mimarlık örnekleriyle uyumunun sağlanması amacıyla belediyeler bünyesinde, doğrudan Başkana bağlı “Tarihsel ve Doğal Çevre Koruma Müdürlükleri” oluşturulmalıdır. Buna örnek İstanbul, Antalya ve Ankara Büyükşehir Belediyeleri bünyelerinde kurulmuş birimler gösterilebilir.

· Bu birimler, doğal çevre koruması, çevre düzenleme çalışmaları ve tek yapı uygulamalarını denetlemelidir. Ayrıca, evini onarmak isteyene plan, proje ve maddi yardım yaparak koruma uygulamalarını desteklemeli, o yöre ile ilgili geliştirilen plan ve projeleri sergiler açarak halka tanıtmalı, broşürler basıp halkın ilgi ve katılımını sağlamalıdır.

· Yerel Yönetim anıtsal ve sivil mimarlık örneklerinin korunmasını sağlamak amacıyla, Kültür Bakanlığı ve diğer ilgili kamu kuruluşları ile, özel sektörün parasal ve teknik desteğini o yöreye çekmek amacıyla çalışmalar yapmalı, ' Koruma Planı' ve buna bağlı geliştirilecek olan projeleri yurt dışında tanıtarak kültürel amaçlı kredi, fon ve yardımlardan kaynak sağlamaya çalışmalıdır.

KORUMA ve GELİŞTİRME MEKANİZMALARININ GELİŞTİRİLMESİ

1. BAKIM ve ONARIMA KATKI SAĞLANMASI : Özel Hukuka Tabi Gerçek ve Tüzel Kişilerin Mülkiyetinde Bulunan Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür Varlıklarının Onarımına Katkı Fonu Yönetmeliği” [13] : Bu yönetmelik Taşınmaz Kültür Varlıklarını Koruma konusunda tescilli yapıların bakım ve onarımı için Kültür ve Turizm Bakanlıkları tarafından, ayni (malzeme), nakdi (parasal) ve teknik yardımlar ile, verilecek kredilerin usul ve esaslarını belirlemektedir. Bu kredilerin yetersiz olduğu bilinmektedir. Kaynaklar geliştirilmelidir. Ayrıca, Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’nın da tarihsel konut dokularını birer konut stoku olarak gören yaklaşım ile geliştirmeye çalıştığı yönetmelik henüz hayata geçirilememiştir. Sürdürülebilir koruma ve geliştirme için büyük önem taşımaktadır.

2. KAMULAŞTIRMA : 2863 ve 3386 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Bazı Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun” [14]' un

5. Maddesinde ise ; “Koruma amaçlı imar planında kültürel amaçlara ayrılan tescilli yapıların, bu amaçla onarılıp değerlendirilmesi kaydıyla koruma kurullarının karar ve Bakanlığın tasdiki ile belediyelerce kamulaştırılması yapılabilir”. şeklinde bir ibare eklenmiştir. Bu Madde Belediyelere, Kentsel sit alanlarındaki Kültürel amaçlı yapıları kamulaştırıp onarım olanağı vermektedir.

3. TAKAS : Ayrıca aynı maddenin (f) bendinde; “Sit Alanı olması nedeni ile kesin inşaat yasağı getirilmiş korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının bulunduğu parseller, malikinin başvurusu üzerine bir başka hazine arazisi ile yer değiştirilebilir. Üzerinde bina, tesis var ise, malikinin başvurusu üzerine rayiç bedeli 2942 Sayılı Kanunun 11. Maddesi hükümlerine göre belirlenerek ödeme yapılır.” Burada ise mal sahipleri ile yerel yönetim arasında karşılıklı bir anlaşma yapılması olanağı verilmiştir. Kentsel sit alanlarındaki bazı yapılar, bu şekilde takas yapılarak mülkiyeti belediye tarafından elde edilebilir.

Yerel Yönetimlerin koruma ve çevre düzenlemesi konusundaki, yukarıda bahsedilen bazı yasal olanaklar incelendiğinde mevcut yasal çerçevenin koruma uygulaması konusunda geniş olanaklar sağladığı sonucuna varılmaktadır. Bu olanaklar, yerel yönetimlerin giderek attırılması gerekli parasal ve teknik gücü ile birleştirilerek kullanılabilir.

Konu, sadece koruma olmayıp, sıhhileştirme (rehabilitation), yeniden canlandırma (revitalizasyon), koruma (conservation) ve kentsel yenileme (urban renewal) gibi kavramları da içermektedir.

Kentsel koruma ve yenileme çalışmaları kapsamında, tarihi, mimari, görsel ve etnografik değerler taşıyan koruma alanlarının, ölü müze alanları olarak değil, yaşayan ve içinde bulundukları bölge veya kentin planlanmış gelişimine katkıda bulunan çevreler olarak korunması gereklidir. Kuşkusuz böyle bir yaklaşım için, korunacak ve yenileştirilecek alanlarda başlatılacak ve sürdürülecek eylemler için, gerekli ilk finansman sağlandıktan sonra, bu alana verilmiş olan işlev, bu finansmanı geri döndürecek bir mekanizmaya bağlanmalıdır. Aksi takdirde, kaynakları sınırlı olan yerel yönetimlerin kültür amaçlı da olsa geri dönmeyecek parasal harcamaları ya çok sınırlı kalır, ya da olanak dışı olur.

Yerel yönetimler :

1. Döner Sermaye İşletmesi kurabilir,

2. Birlik kurabilir, birliğe ve ortaklığa katılabilir, onarım için özel firmalara, vakıflara yetki vererek uygulama yapabilir,

3. Yerel Yönetim Bütçesi içinde, ya da dışında işletme eliyle yönetme modelini uygulayabilir.

4. Halkı organize ederek koruma ve turizm amaçlı kooperatifler kurdurabilir.

Bu uygulama modellerinden özellikle döner sermaye ve işletme örgütlerinden, kooperatif modelinden doğal, kentsel ve arkeolojik koruma ve yenileşme için yararlanabilir. Bu tür örgütler mevcut yasalarla hemen kurulabilirler ve kentsel koruma ve yenileştirmeye ekonomik bir boyut kazandırabilirler.

Proje tamamı içinde, “ÖZEL PROJE ALANI” olarak belirlenen özellikli kentsel tasarım ve restorasyon alanlarının tespiti ile bu bölgelerin hazırlanacak projeler uyarınca onarım ve kullanımlarının sağlanması mümkündür. Ancak bu yörelerde, öncelikle altyapının yapılması, mevcut altyapının ıslahına ve telefon, elektrik sisteminin yeraltına alınmasına, üst yapının düzenlenmesine daha sonra geçilmelidir. Özel Proje Alanları’nda, konut işlevinin sürmesi için, bir karar varsa, buradaki koruma ve yenileşmeyi konut yapımını üstlenmiş bir döner sermaye işletmesinin gerçekleştirilmesi için, yasal hiç bir engel yoktur. Öte yandan bu konutları işlevlerine uygun bir biçimde lojman, öğrenci yurdu vb. amaçla işletmek, yatırımı geri dönüşü olan, bölgeyi sürekli korumaya yönelik, yasal örgütlü bir davranış olacaktır. Örgütlenme biçimi “Yerel Yönetim İşletmesi” olan bu işletmenin görev alanı, koruma-yenileşme alanı, bu görevi belirleyen sınırları çizen en önemli araç da Koruma İmar Planıdır. Yerel Yönetimler, eski kent kesimlerinin, tarihsel ve doğal çevrenin korunmasında, ıslahı ve yenilenmesinde etkin olarak görevlerini yapabilmesi için, şu hususları göz önünde tutmalıdır:

1. Sürekli, planlı, programlı ve projelere dayalı çalışma gerektiren kent koruma ve yenileme çalışmalarında ve uygulamalarında, Merkezi Kuruluşlardan (Kültür Bak., Turizm Bak., Bayındırlık ve İskan Bak., Maliye ve Gümrük Bak., vb.) yerel yönetimlere kaynak aktarılması sağlanmalı ve koruma geliştirme amaçlı projeler uygulamaya konmalıdır.

2. Koruma ve yenileme konularına ağırlık veren yerel yönetimlerin İmar Programları ilgili bakanlıklarca desteklenmeli ve uygulama için kaynak aktarılmalıdır.

3. Yerel yönetimler bünyesinde etkili, yetki ve sorumlulukları belirlenmiş, ilgili uzmanlık dallarından (restorasyon, kentsel-koruma, planlama, mimari, peyzaj vb.) oluşturulmuş bir birim kurulmalı, koruma, geliştirme ve çevre düzenleme çalışmalarına hız verilmelidir.

4. Koruma alanlarında İmar Yasası 18. Madde uygulanmalı, sosyal donatı için gerekli alanların bir kısmı bu yolla sağlanmalıdır.

5. Koruma ve yenileme alanlarında binasını plan ve programa göre yenileyen ve çevresi ile birlikte düzenleyen veya tarihi eserleri koruyan özel mülk sahipleri teşvik edilmeli, bu kişilere proje ve maddi yardımda bulunulmalıdır.

6. Mülk sahibi bunu belirli bir süre dahilinde yapamadığı ve/veya yapmadığı takdirde Belediye/kamu bu onarımı üstlenmelidir.

Bütün bu önerilerin gerçekleştirilmesi için halkın, katkı ve katılımı en önemli kaynaktır. Korumanın, eski kent dokularının korunmasının yararına halk inandırılmalı, bilinçlendirme çalışmaları okul öncesi çağından başlayarak yapılmalıdır.

Yerel örgütler (muhtarlık, sokak düzenleme örgütleri) aracılığıyla etkin uygulamalar yapılabilir ve sürekli bakım sağlanabilir. Böylelikle, halkın en üst düzeyde, planlama ve uygulama sürecine katılımı, sivil toplum örgütlerinin (dernekler, güzelleştirme dernekleri, vakıflar, odalar vb) etkin desteğinin sağlanması ile demokratikleşmenin yaygınlaşacağı bir ortam oluşabilecektir.

· Tüm bu sorunlar ve nedenleri göz önünde bulundurularak “Sürdürülebilir Kentsel Koruma Politikaları” olarak nitelendirilen aşağıdaki öneriler geliştirilmiştir :

· YASAL POLİTİKA ÖNERİLERİ :

1. Koruma konusunda yasalardaki ve örgütsel yapıdaki çok başlılık ve yetki kargaşası mutlaka önlenmelidir. “Sürdürülebilirlik” ilkesi doğrultusunda yetki ve sorumluluk dağılımı yeniden gözden geçirilerek tek bir “Kent ve Çevre Koruma Yasası” oluşturulmalıdır.

2. Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’nın 1997 yılına kadar geliştirdiği ve geleneksel kent dokularını birer konut dokusu / stoku olarak gören yaklaşımı ile hazırlanan “Yönetmelik” bir an önce gerçekleştirilmelidir.

3. “3194 Sayılı İmar Yasası ve Yönetmeliklerinin” yeni bir yapı kontrol sistemi ve afetlere karşı dayanıklılık sağlayacak önlemleri içermek üzere yapılmakta olan revizyon çalışmalarında, hazırlanmış bulunan “İmar Hakları Aktarımı (İHA) Yönetmeliği” nin bir an evvel kentsel sit alanlarında da uygulanması sağlanmalıdır. Bu doğrultuda koruma amaçlı plan çalışmasından önce kazanılmış ve tapuya tescil edilmiş olan imar haklarının düzenlenecek “İmar Hakları Sertifikaları” ile kentsel koruma alanları dışına transferi (rant transferi) sağlanmalıdır.

4. “İmar Yasası 18. Madde uygulamasının (Hamur Kuralı)” kentsel koruma (sit) alanlarında yatayda ve dikeyde gerçekleştirilmesi ile, önemli taşınmaz kültür varlıklarının ve alanların kamu eline bedelsiz geçmesi sağlanmalıdır. Bu amaçla İmar Yasası’nda yeni düzenlemeler yapılmalıdır.

· SOSYAL ve EKONOMİK POLİTİKA ÖNERİLERİ :

1. Tarihsel çevreler, geleneksel konut dokuları, “Sürdürülebilir Kalkınma” kavramı doğrultusunda sadece taşınmaz kültürel varlıkları olarak değil, birer “Konut Stoku”, çevresel bir değer olarak görülmeli ve değerlendirilmelidir. Bu doğrultuda, sadece kentsel koruma değil, sağlıklaştırma ve yenilemeyi de içeren planlama ve projelendirme çalışmaları yapılmalıdır.

2. Yerel Yönetimlere (Belediyeler) teknik ve parasal destek arttırılarak ve yaptıkları hizmetler denetlenerek yerinde koruma ve geliştirme politikaları uygulanmalıdır.

3. Korumanın temelde ekonomik bir olgu olduğu gözetilerek, yapısını onarmak isteyenlere teknik ve parasal yardım mekanizmaları oluşturulmalıdır. Geleneksel yapı stoklarının sağlıklaştırılması amacı ile hızlı ve etkin işleyen destek fonları kurulmalıdır.

· KURUMSAL POLİTİKA ÖNERİLERİ :

1. Kültür Bakanlığı’nın bu günkü bürokratik, ağır işleyen, teknik olarak yetersiz niteliği mutlaka iyileştirilmelidir. Politikalara (Bakan’a, Müsteşara, ya da Genel Müdüre) göre günden güne değişen politikalar yerine uzun vadeli, ülke kaynaklarını ve önceliklerine göre saptanan politikalar oluşturulup uygulamaya konmalıdır.

2. Kültür Bakanlığı’nın yerel birimleri olan Koruma Kurulları ve Büro Müdürlükleri günümüzdeki edilgen, sorunları çözemeyen, korumayı geciktiren yapılarından kurtarılarak, etkin, teknik ve parasal donanımlı, aktif mekanizmalar haline getirilmelidir. Kurul Üyelikleri günümüzdeki ciddi ve bilimsel olmayan, güncel politika doğrultusunda sürekli değişken yapısından kurtarılmalı, sürekliliği olan, bağımsız, açık ve bilimsel bir niteliğe kavuşturulmalıdır.

3. Yerel Yönetimlerin kültür varlıklarının korunmasına yönelik olarak özerk, yetkili ve etkin birimler oluşturmaları sağlanmalıdır.

4. Yörede yaşayan halkı tarihsel çevre konusunda bilgilendirmek ve bilinçlendirmek, halkı ve

sivil toplum kuruluşlarının kentsel koruma konusuna olumlu katkı ve katılımlarının

sağlanması en önemli uygulama aracı olarak görülmektedir. Çocuk yaştan başlayarak

ülkedeki kültürel zenginliğin ve kültür varlıklarının öğretilmesi, tanıtılması ve sevdirilmesi

büyük önem taşımaktadır. Bu noktada sivil toplum örgütlerine (meslek örgütleri, vakıflar, dernekler vb.) önemli görevler düşmektedir.

Sonuç Olarak; Ülkemizde Binlerce Yılda Oluşmuş Doğal, Tarihsel Ve Kültürel Varlıkların Korunması Ve Gelecek Kuşaklara Aktarılması Konusunda On Yıllardır Süregelen İhmal Ve Yağmanın Sonucunda Gelinen Nokta, Bu Varlıkları Tümüyle Olmasa Bile, Büyük Bir Kısmını Kaybetme Noktasıdır.

Buna Önlem Alması Gerekli Merkezi Ve Yerel Yönetimlerin Bu Konularda Teknik Ve Mali Yetersizlikleri Ve Hatta Bilinçli İhmali Gözlenmektedir. Buna Derhal Dur Denilmeli, “Sürdürülebilir Kalkınma” İçin Yukarıda Sıralanan Önerilerin Gerçekleştirilmesi İçin Çaba Gösterilmelidir.

Kamu Kurum ve Kuruluşlarına, Sivil Toplum Örgütlerine, Özel Sektöre ve Her Bireye Düşen Görev, Kültürel Ve Tarihsel Değerlerin Korunması Çabalarında Aktif Yer Almaktır [15].

II.2.5.YEREL YÖNETİMLERİN (BELEDİYE VE İL ÖZEL İDARELERİ) GÜÇLENDİRİLMESİ :

· YEREL YÖNETİMLERİN TEKNİK PERSONEL AÇISINDAN GÜÇLENDİRİLMESİ :

Yerel yönetimler, özellikle metropoliten boyutlara ulaşmış bir kısım büyükşehir belediyeleri ile il özel idarelerinin planlama ve uygulama birimlerinin güçlendirilmesi gerekmektedir. Planlama birimlerinin oluşturulması, var olanların çeşitli teknik elemanlarla (şehir plancısı, mimar, harita mühendisi, inşaat mühendisi, çevre mühendisi, arkeolog, sanat tarihçisi vb. güçlendirilmesi büyük önem taşımaktadır. Yıllardır kadrolu memur alamayan, bir eleman alımı için Ankara’da mücadele veren belediyeler merkezi yönetimin bu idari vesayetinden kurtarılmalıdır. Ayrıca, her yıl mezun edilen binlerce teknik elemanın da ülkeye yararlı olacak şekilde kendi uzmanlık dallarında görev yapmaları sağlanarak yerel yönetimler güçlendirilmelidir.

· YEREL YÖNETİMLERİN TEKNİK OLARAK GÜÇLENDİRİLMESİ :

Hızla gelişen bilgisayar ve iletişim teknolojileri ile, sayısal ortamda planlama ve projelendirme, arşivleme ve hizmet vermenin hızlı, kolay ve ekonomik olduğu bilinen bir gerçektir. Kamu yönetimlerinin bir çoğunda bilgi birikiminin sağlanamaması, plan, proje ve belge (dokümantasyon) arşivlerinin dağınık, düzensiz ve yetersiz oluşu nedeniyledir. Etkin bir kamu hizmeti sağlanmasının gerisinde, bilimsel olarak oluşturulan ve kullanılan bilgi ve belge arşivleri bulunmaktadır. Bu nedenle, planlama ve uygulama ile ilgili tüm yerel (ve de merkezi) kamu kurum ve kuruluşunda birbirleri ile uyumlu ve karşılıklı veri (data) alışverişi yapabilecek bilgisayar ve iletişim sistemleri kurulmalı var olanlar ise belirli bir program dahilinde gözden geçirilerek çağdaş teknoloji düzeyine çıkarılmalıdır.

Gelecekte “Digital Belediyecilik (e-belediyecilik)” saydam devlet ilkesinin yerel yönetimde yaşama geçirmenin bir aracı olabilecektir. Belediye sınırları içinde yaşayanlar harç, vergi ve lisans bedelleriyle bir anlamda aldıkları hizmetlerin bedelini önceden ödemektedirler. Bu durumda aldıkları hizmetin niteliği, biçimi, hızı, kapsamı, kalitesi ve fiyatı konusunda hem bilgi, hem de söz sahibi olmaları gereklidir. E- belediyecilik ileri teknoloji yardımıyla interaktif biçimde gerçekleşmesine olanak tanımaktadır [16].

1. Emlak ve çöp vergisi ödemeleri,

2. İhalelerin takibi,

3. Belediyenin uygulamaları hakkında fikir sahibi olunması ve katılım,

Yerel yönetimlerin mekansal sorunlarının çözümü için 3030 Sayılı Yasa ve 3194 Sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten bu yana “Belediye Başkanlık Sarayları” (!) yapımı için büyük çaba harcanmıştır. Doğal olarak belediyelerin etkin olarak görev yapabilmeleri için çeşitli birimlerinin dağınık mekanlarda görev yapmaları doğru değildir. Ancak, kaynakların lüks ve gösterişli yapılar için kullanılması, teknik donanım ve arşiv sistemlerinin pek fazla önemsenmemesi, ya da bunlara yeterince kaynak ayrılmaması sonucunu doğurmuştur. Hemen hemen tüm yerel yönetim birimlerinde eksikliği görülen donanım, arşivleme, sunum vb çağdaş teknolojik araç, gereç (donanım) ve buna ilişkin mekanların oluşturulması etkin planlama ve uygulamanın önemli gereklerindendir.

· YEREL YÖNETİMLERİN PARASAL OLARAK GÜÇLENDİRİLMESİ :

Yerel yönetimler günümüzde 15-20 yıl öncesine göre oldukça güçlü kamu yönetimleri haline gelmişlerdir. Bunda genel bütçeden alınan payların arttırılması yanı sıra bazı vergilerin (emlak, çevre temizlik vb) toplanmasının ve gelirinin yerel yönetimlere bırakılması etmen olmuştur. Ancak, gelirlerin artan hizmetler ve hızla büyüyen kentler karşısında yettiği ve bu gelirlerin de doğru olarak kullanıldığını söylemek olanaklı değildir.

III. “GELECEK YÜZYILDA BİYOLOJİK YAŞAM ODAKLI (BIO-CENTRIC) KÜLTÜR NASIL OLUŞTURULABİLİR? KENT PLANLAMASININ ÖNEMİ [17]

III.1. KENT YAŞAMINDA VE KENTLERİN ŞEKİLLENMESİNDE KENT PLANLAMASININ ROLÜ

Yeni bin yılda biyolojik yaşam odaklı (Bio-centric) bir kültür oluşturmada; kent plancıları ile birlikte mimarlar, endüstri ürünleri tasarımcıları, peyzaj mimarları, altyapı mühendisleri, inşaat mühendisleri, ekonomistler, sosyologlar, politikacılar vb. tüm profesyonel meslek gruplarının yeteneklerinin geliştirilmesine gereksinimimiz bulunmaktadır.

Kent plancıları ve kent planları bunlardan biridir ve bütün yukarıda sayılanların üstünde önemi olan bir meslek olduğu düşünmekteyiz. Bunun nedeni deneyimli ve çevre duyarlı plancılar çevre değerlerini koruma temeline dayalı sağlıklı kentsel politika ve stratejiler geliştirebilirler.

Kent planları, Türkiye’de yeni kentsel çevrelerin oluşturulmasında, doğal çevrenin korunması ile birlikte kentlerde yeni bir yaşam tarzı ve kentli oluşturulmasının başlıca araçlardan biridir,

III.2. GELECEK YÜZYILDA “YAŞAM MERKEZLİ (BIOCENTRIC) BİR KÜLTÜR” OLUŞTURULMASINDA KENT PLANLAMASI NASIL KULLANILMALI?

III.2.1. KENT PLANLAMANIN GELECEĞİNE YÖNELİK ÖNERİLER
Çalışmanın bu bölümünde, ”yaşam merkezli bir kültür” oluşturulmasına yönelik olarak kent planlamasının rolüne ve uygulama araçlarına değinilecektir.

Kent planlaması ve çevresel konulara ilişkin günümüzde pek çok yasa ve yönetmelik bulunmaktadır. Bu yasa ve yönetmelikler bir araya getirilmeli ve geleceğin toplumunda yaşam merkezli bir kültür oluşturulmasına yönelik olarak tek bir yasa haline getirilmelidir.

III.2.2. SÜRDÜRÜLEBİLİR KENTLER İÇİN PLANLAR ÜRETMEK
Her kent planı yaşam ve çevrenin korunması ışığında yeniden ele alınmalıdır. Master Planlar da aynı zamanda ele alınarak çevrenin korunması ve geliştirilmesine yönelik olarak düzenlenmelidir. Bu stratejik planlara “Sürdürülebilir Kent Planları“ denilebilir. Bu kent planları hazırlanırken verileri doğru ve kolay ulaşılabilir hale getirmek amacıyla Coğrafi Bilgi Sistemleri (CIS) ve bilgisayar destekli tasarım yöntemleri kullanılmalıdır.

Bu sürdürülebilir kent planlarında; kentsel, arkeolojjk, tarihsel koruma alanları, doğal parklar, doğal çevre koruma alanları, verimli tarım toprakları, orman alanları, akarsu çevreleri, su kaynakları ve havzaları vd. kesin koruma alanları olarak belirlenmelidir. Bu planlarda; yerel ve merkezi yönetimler ve yörede yaşayanlarda yaşam merkezli bir kültür yaratmak üzere koruma koşulları, yapı ve nüfus yoğunlukları belirlenmelidir. Her planın kentsel gelişimi kontrol etmek üzere aşağıda anılan örneklere benzer kendine özgü örgütlenmeleri olmalıdır.

· KYÖ : Kıyı Yönetimi Örgütü : Kıyı bölgesi yönetimi ile ilgili özel bir örgütlenme biçimidir.

· KAÖ : Kentsel / Arkeolojik Koruma Alanları Yönetimi Örgütü: Kentsel ve arkeolojik alanların korunmasına ve sorunlarının çözümüne yönelik bir örgütlenmedir.

· OAÖ : Orman Alanları Yönetimi Örgütü : Orman alanlarının korunması ve geliştirilmesine ilişkin bir örgütlenme biçimidir. Orman alanları, ulusal parklar, doğa rezerv alanları, kentsel büyük park alanları ve nehir havzalarının korunması ve geliştirilmesini yönetmeyi amaçlamalıdır.

III.2.3. YAŞAM MERKEZLİ BİR KÜLTÜR İÇİN SÜRDÜRÜLEBİLİR KENT PLANLARI’NIN UYGULAMASI

Bölge planları nüfus artışı ve göçlerin nasıl kontrol edilebileceğine ilişkin kararlar geliştirmelidir. Bölgesel su havzalarının, ormanların, nasıl korunacağı ve erozyona nasıl engel olunacağı konularında etkin olmalıdır. Günümüzde uygulama imar planları 1/1000 ölçeğinde hazırlanmaktadır.

Bu ölçek, kentsel tasarım, peyzaj, kent mobilyası, kentsel altyapı (elektrik, içme/kullanma suyu vb) gibi kentsel çevre oluşturulmasına gerekli tasarımlar için yeterli olamamaktadır.

Çevre/yaşam duyarlı bir kültür oluşturulmasında, kent uygulama planlarının daha detaylı olarak hazırlanması (1/500, 1/200 .....1/1) ve kendine özgü uygulama araçlarına sahip olması sağlanmalıdır. Bu planlarda kentsel rantları kontrol mekanizmaları oluşturulmalı, kentsel rantın kamu (merkezi ve yerel yönetimler, yerel birimler) ve özel sektör arasında kamu yararlı paylaşımı sağlanmalıdır. Her yerel birim (mahalle) planında, spor alanları, aktif ve pasif yeşil alanlar, rekreasyon alanları, çocuk oyun alanları yer almalıdır. Kişi başına düşen yeşil alan oranları bu günkü yasal standartların çok üstünde olmalıdır. Yeşil alan standartları ülkenin iklimsel olarak yetersiz olan kesimlerinde bili olabildiğince yüksek tutulmalıdır. Yeni kentsel gelişme alanlarının oluşturulmasında yerleşmeden önce tüm yeşil ve açık alanlar gerçekleştirilmelidir. Kentlerin eski yerleşik dokularında, özellikle nüfus yoğun alanların yoğunluğunu desantrilize edecek planlamalar yapılmalı, nüfus yoğunluğu daha insan ölçeğindeki yeni konut alanlarına kaydırılmalıdır. Bu tür operasyonlar yapılırken, yüksek katlı çirkin apartman blokları yıkılarak, bunların yerine küçük ölçekli park alanları ve çocuk bahçeleri planlanmalıdır.

Kentsel desantralizasyon ve yenileme sürecinde yeni gelişmeler alçak katlı, düşük yoğunluklu ya da yeşil alanlarla kaplı düşük yoğunluklu yüksek katlı olarak tasarlanmalıdır. Gecekondu alanlarının düşük yoğunluklu dokusu ve yeşil alanları geleceğin çevresel ve yapısal rehabilitasyon projeleri için korunmalıdır.

Organize ve küçük sanayi alanları, çevreye zarar vermemeleri için sıkı kontrol altında bulundurulmalı ve gelecek planlarda çevresel olarak emin ve toksik olmayan sanayi gelişimlerine izin verilmelidir.

Var olan bitki ve hayvan türlerinin (flora/fauna) korunarak çeşitliliğin arttırılması, doğa koruması, bitkilendirme alanlarının saptanması kentsel planlarda oldukça duyarlı konulardır. Gelecekteki toplumda yaşam duyarlı bir kültür oluşturmada, bu alanlardaki yaşantıyı korumak çok önem taşımaktadır. Çünkü bu alanlar “Doğa Adaları” olarak gelecekteki daha yaşanabilir çevrelerin oluşturulmasında yararlı olacaklardır.

Geleceğin kentlerinde ulaşım sistemleri bireysel araçlara değil, temel olarak kamusal toplu taşın sistemlerine dayalı olacaktır. Toplu ulaştırma sistemleri (demiryolu, denizyolu, metro, monoray, tramvay, otobüs vd. ) geleceğin sürdürülebilir kentlerinin temel ulaşım sistemleri olacaktır.

Kişisel ulaşım sistemleri, alternatif yeşil motorların (x içten patlamalı motorlar) geliştirilmesi ile (örneğin elektrikli, güneş enerjisi kullanan, alkol kullanan araçlar – fosil yakıt kullanan araçlar ) çevre duyarlı bir anlam kazanacaklardır. Çevre duyarlı sürdürülebilir planlamanın temelinde kişisel araç kullanımını minimize etmek de yatmaktadır. Merkezi iş alanlarında, yaya yollarında ve bölgelerinde, yaya alleleri ve meydanlarında yayaların yeşil içerisinde yürümeleri, at ve bisiklete binmeleri planlanmalıdır. Yerleşim alanlarında ise, yaya promenadları, bisiklet yolları yeşil alanların içerisinde yer almalıdır. Bu alanlar kentliler için çevre duyarlılığı ve sevgisinin gelişmesinde önem taşıyacak ve canlılara karşı daha hassas davranmanın ve onları korumanın yolunu açacaktır. Gelecekteki kentlerin planları yerleşme ölçeğinden mimari ölçeklere kadar giden nitelikler taşımalıdır. Bu planların kararları çevresel olarak duyarlı nitelik taşımalı ve yerleşimlerin doğal karakterlerini (topografya, manzara, yönlenme, güneş, gölge, rüzgar vb) değerlendirmelidir. Çevre-duyarlı yapılar, güneş panelleri, ısı-cam, izole edilmiş çatılar, duvarlar, zemin, atık dönüşümlü (tuvalet, banyo, mutfak katı/sıvı atıkları) mekanizmaları ile enerji tasarrufu yaratan ve çevreyi kirletmeyen özellikleri ile inşa edilmelidir. Bu çevresel ve yapısal tanımlar “Çevre Duyarlı Planlar” da yeni teknolojilere, çevre-duyarlı yapı malzemelerine, “güneş evi” tasarımlarına açık olarak yer almalıdır.

Geleceğin yaşam-merkezli kültürünü oluşturmada yeni kent planlama teorileri ve pratiklerinin geliştirilmesi gereklidir.

[2] 03.05.1985 Tarihinde kabul edilen 3194 Sayılı İmar Kanunu, Madde 8.

[3] İmar Kanunu, Madde 5.

[4] İmar Kanunu, Madde 9.

[5] İmar Kanunu, Madde 9.

[6] TUNÇER, M., 1994, Ağustos: Kent Kooperatifçiliği Bülteni, “Hazine Arazilerinin Satışı, Sonuçları ve Öneriler” ve 1993, Nisan; “Kentsel Arsa Üretimine İlişkin Sorunlar”.

[7] İmar Kanunu, Madde 8, b Fıkrası.

[8] UTTA Ltd., “Antalya Kentsel Bölgesi Gelişme Deseni Açıklama Raporu”, Şubat 1995, Antalya Büyükşehir Belediyesi Kent Planlama Çalışmaları I.

[9] İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Projeler Daire Başkanlığı, “Yatırım Planlama Müdürlüğü”, üst ölçeklerden, kentsel tasarım ve mimariye kadar uzanan ölçeklerde “Kentsel Tasarım”, “Peyzaj” ve “Mimari” projeler üretmektedir.

[10] TÜRKOĞLU, K., 1998, “Bir Koruma Aracı Olan Kentsel Tasarımı Zorunlu Kılan Yeni Kent Planlama Süreci”, 9. Kentsel Tasarım ve Uygulamalar Sempozyumu”, Bildiri, S.1, MSÜ, İst.

[11] TUNÇER, M., İLÇAN, M., 1998, “Farklı Ölçeklerde Kentsel Tasarım, Kentsel tasarımın Tarihi Çevre Korunmasında Etkin Olarak Kullanımı; Böl ve Yönet Modeli : Ankara, Konya, Antalya Tarihi Kent Merkezleri” , Bildiri, 9. Kentsel Tasarım ve Uygulamalar Sempozyumu, MSÜ, İst.

[12] TUNÇER, M., 1998, “Tarihsel Çevre Koruma Politikaları : Ankara”, CD Kitap.

[13] 25.06.1985 tarih ve 18791 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmıştır.

[14] 24.06.1987 tarih ve 19497 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmıştır.

[15] TUNÇER, M., SEMPOZYUM “2000’li yıllarda yaşadığımız çevre ve peyzaj mimarlığı”, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü, (24-25-26 MAYIS 2000) oturum 2 : ülkesel açıdan çevre politikası “Patara Özel Çevre Koruma Bölgesinde Doğal Ve Kültürel Çevrenin Korunması” (YAYINLANAN BİLDİRİ).

[16] KALKAN, N., “E-Belediyecilik Tüketiciye Yarayacak”, Eko Gündem, Milliyet, 03.11.2000.

 
Toplam blog
: 114
: 2207
Kayıt tarihi
: 16.04.08
 
 

Kentsel, arkeolojik ve doğal sit alanlarında koruma, ıslah ve yenileme projelerinde, plancı, yöne..