Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Mart '10

 
Kategori
Üniversiteler
 

Türkiye’de ilk bilgisayar yapımı

Türkiye’de ilk bilgisayar yapımı
 

Sene 1958, İstanbul Üniversitesi, Fen Fakültesi. Cahit Arf hocamız bir gün bütün asistanları, fizikten, matematikten son sınıf öğrencilerini topladı. Fen Fakültesi anfisinde yaklaşık 45-50 kişi kadardık. Aramızda Prof. Kurtzuber’in asistanı Dr. Ayhan Çilesi de vardı. “Çocuklar” dedi, “Macar matemetikçi arkadaşlarım bir bilgisayar yapmak için toplanmışlar. Ben de onlardan esinlenerek sizleri topladım. İlk Türk bilgisayarı yapmak üzere birinci dersi başlatıyorum, ” dedi. Çok heyecanlanmıştık. Dersleri birbiri arkasına merakla takip ediyorduk. makinenın rakamları anlayamayacağını, bunun için 0 ve1’lerle yeni bir sistem gerektiğini açıkladı. Burada 0, akım yok, 1, akım var demekti. Dersler yapıcı bir şekilde ilerledi. Sonlara doğru geldiğimizde yapacağımız bilgisayarın kapasitesini, neleri yapıp neleri yapmayacağımızı ayrı ayrı anlattı. İşin matemetiksel yönünün sonuna gelmiştik. Dersine Prof. Adnan Sokollu’yu çağırmıştı. “Adnan, ” dedi, “ben şimdi sana ne kadar kapasite, ne kadar direnç vs. gerektiğini bir liste halinde vereceğim, sen de bunları lehimleyeceksin ve iş ortaya çıkacak, ” diye ekledi. Adnan Bey elektroniği Rusya’da öğrenmişti. Onu Atatürk göndermişti. Adnan Bey aynı zamanda Dekan’dı ve benim de hocamdı. “Cahit, ben çok sık Ankara’ya gidiyorum, söylediğini yapamayacağım, ” dedi. Cahit Bey “Sen uçakta bile çalışıp yaparsın, ” diye ısrar etti. Olmadı. IBM daha ortada yokken Türkiye’nin bir bilgisayarı olacaktı, olmadı.

Seneler geçti. Kalamış Lisesi ile Bilfen Lisesi’nin Küçük Çamlıca’daki bir Cahit Arf’ı anma toplantısında Prof. Dr. Erdal İnönü, Prof. Dr. Orhan Terzioğlu ve ben öğrencilere anılarımızı anlattık. Erdal Bey daha sonra yemekte bana “Bu bilgisayar işini ben hiç duymamıştım, ” dedi. Türkiye’nin bilim tarihini de yazdığı için çok ilgilenmişti. 1960 yılında Cahit Arf hocamız yanına, çok yetenekli bir öğrenciyi İrfan Gündüz’ü asistan olarak aldı. Ona orantısal geometri hakkında bir doktora tezi verdi. Üç ay sonra Türkiye’de olanlar oldu. (1960 inkılabı) Cahit Bey bir gün İrfan Gündüz’ü yanına çağırdı ve Almanya’ya gideceğini, İstanbul Üniversitesi’nde kalamayacağını bildirdi. Cahit Bey, İrfan Bey’i Robert koleje götürdü. Amacı İrfan Bey’in Prof. Dr. Ratip Berker’den doktora konusu almasıydı. Ama Cahit Bey Ratip Berker’in de üniversiteden ayrıldığını bilmiyordu.

Beyinlerimizi dışarıya pompalamakta Türkiye hala ısrar mı ediyor? Ülkeler dışarıdaki kıymetlerini çoktan geri çağırıyorlar. Beyin göçünü tersine çeviriyorlar. Biz hala yetişmiş nadide çiçeklerimizi dışarıya mı yollayacağız?

 
Toplam blog
: 6
: 1193
Kayıt tarihi
: 02.03.10
 
 

İstanbul 1936 doğumluyum. İstanbul Üniversitesi Fizik ve Matematik Fakülteleri mezunuyum. Londra Üni..