- Kategori
- Türkiye Ekonomisi
Türkiye'de işyeri açmak isteyenler vergi vermekten değil saçma sapan vergi ödevlerinden korkuyorlar
Türkiye’de saçma maliye düzeninden kaynaklanan vergi ödevleri öylesine çetrefilli, çok ve abuk sabuk işler ki işyeri sahipleri bıkmış, yaka silkiyorlar. Memur Selahattin’in söylediğine göre ayaküstü tost ekmek satsan muhasebecin olacak. Ayda 300 lira kira alıyorsun, beyanname vermek için ayda 200 lira verip muhasebeci tutacaksın.
Türkiye’de yıllardır özel sektörün yatırım yapmadığı, yabancı yatırımın olmadığı söyleniyor. Herkes sanıyor ki vergiler yüksek ya da kuruluş zor. Hayır, işyeri açıldıktan sonra vergi ile ilgili ödevleri düşünüyor.
Vergi mükelleflerine yüklenen görevler Türkiye’de vergi ödenmesini eziyet haline getiriyor. Üstelik bunda amaç sanki muhasebeci denilen bir kitleye iş sahası açmak. Gelir elde eden kimseler devlete sadece vergi ödemekle mükellef; eziyet çekmekle değil. Buradan vergi mükelleflerine adlarına tahakkuk eden vergiyi ödemek dışında kendilerine yüklenen ve uyulmadığı takdirde cezai sorumlulukla karşılaşılan görevleri yerine getirmemelerini söylüyorum.
Vergi kanunları, vergi daireleri ve diğer her türlü maliye kurumlarının amacı vergi toplamak değil vatandaşı süründürmek. Küçük bir işyeri açtın. Gideceksin bir dilekçeyle maliyeye bildireceksin. Kontrole gelecekler. Tutanak tutacaklar. İmzalayacaksın. Sonra bir sürü evrakla açılış için tekrar gideceksin. Levha alacaksın. İşyerine asacaksın. Yazarkasa alacaksın. Onu da bildirmek için yine maliyeye gideceksin. Onun da levhasını alacaksın. Sonra fatura keseceksin. Beyanname vereceksin. Defter tutacaksın. Defterlerini tasdik ettireceksin. Belge basımı işlerini yapacaksın. Levhanı her yıl onaylatacaksın. Her ay beyanname verecek ve çıkan vergiyi ödemek için vergi dairesine gideceksin. Kapatıyorsan dilekçe vereceksin. Fatura belgelerini getireceksin. Yazarkasanı kapatacaksın. İnanın bu kadar daha var. Bu, vergi toplamak değil, insanları aptal yerine koymaktır!
Amaç ne? Kazancı nedeniyle vergi ödemek durumunda olan kimselerden bu parayı almak. Allah rızası için şu vergi kanunlarını açıp bakın. Yüzlerce madde. Şunu yapacaksın, bunu yapacaksın, buna mecbursun, şuna zorunlusun, ceza keserim, kapatırım, haciz yaparım… Bu ne ya! Bu nedir ya! İstediğin paraysa al işte! Çek elini yakamdan; rahat bırak beni! Adam sırf bu nedenle işyeri açmıyor. Uğraşamam ben diyor.
Maliye insanlara resmen işkence yapıyor. Ya sen paranı almaya baksana kardeşim. Ne görevi, ne mükellefiyeti, ne sorumluluğu! Vergimi tahakkuk ettir sonra eve gelip mi alıyorsun, bankadaki hesabımdan mı kesiyorsun, ben mi gelip ödeyeyim; nasıl istersen. Biz işimizi gücümüzü bırakıp maliyenin abuk sabuk işleriyle uğraşıyoruz.
Aslında sorun vergi kanunlarında. Çalışanlar ne yapsın; kanunu uyguluyorlar. Bu vergi kanunlarını her kim yazdı ya da kabul ettiyse zekâ sorunu olmalı. İnsanlara bunca abuk sabuk görevi yüklerken temel dayanağın nedir? Daha fazla vergi toplamak mı? Peki, topluyor musun? Sırf bu nedenle insanlar Türkiye’de iş yapmak istemiyorlar. Milleti canından bezdiriyorsun. Böyle bir şey olamaz. Adam bir işyerini açarken bir de kapatırken geliyor. Haklı. Ben olsam hiç gelmem. Adam kapatıyor işyerini, gidip dağda koyun güdüyor. Ne yapsın? Mükellef nedir ya! Üç kuruşluk bakkal açsan adam önüne ciltler dolusu kanunu dayıyor. İki şeker, fiş kes. Bir torba hıyar, fatura kes.
Korkut’un vergi kanunu orada. İki yazıyı toplam 750 kişi okumuş. Bak bakalım bunlardan bir tanesi var mı? Malın artı kazancın şu kadar. Vergisi bu kadar.12 aya böl, elektrik faturası gibi öde. Bu kadar. Ama deveye diken hesabı bizim milletimize ızdırap çektireceksin. O zaman daha çok hoşuna gider. Ödediğin verginin dışında senden istenen şeylerin mantığı yok. İşyeri açmışsın. Gelsin tespit etsin. Niye sen uğraşacakmışsın? Hem para ver hem rezil ol. Ya bu millet gerçekten koyun gibi.
Adam okuma yazma bilmiyor. Kötü bir bakkal açmış. Açılış, kapanış nedir bilmiyor. Muhasebeci tutuyor. Muhasebeci buna kazık atıyor. Beyannamesini vermiyor. Parasını yatırmıyor. Vergisini ödemiyor. Hiç bir şey yapmıyor. Ceza ceza üzerine. Dağlar kadar vergi. Kaçıp kayboluyor. Ara ki bulasın. Adam kapatmak için geliyor. Defter belgen nerde? Muhasebecide. Al getir. Adam kaçmış. Paramı da yedi, bulamıyorum. Bana ne! Adam vergi dairesinin ortasında yığılıp kalıyor. Dürüst çalışan muhasebecileri tenzih ediyorum tabii ki.
Türkiye’de vergi mükellefliği adı altında insanlara resmen işkence yapılıyor. Kimse şikâyetçi değil. Garibin şikâyetinden ne olur. Vurursun k…çına bir tekme oturur aşağı. Zenginler, büyük başlar da şikâyetçi değil. Faturadan kaçır. Vergiden, sigortadan kaçır. E malı götürüyorlar. Niye şikâyet etsinler. Olan garibe oluyor. Çocuk çoluğunun geçimi için ufak bir işyeri açıyor. Bunlar mali müşavir değiller ya ne bilirler maliyenin işlerini. İçinden çıkamıyor. Muhasebeci tutuyor. O da kazık atıp gidiyor. Allahım Allahım şu memlekete bak ya! Ne işyeri açacağım ya! Koyun güderim daha iyi.
Milletin derdi vergi değil kardeşim. Vergide sorun yok. Asıl dert mükelleflikte. Ya resmen mahkûmsun. Memur anlamıyor, dinlemiyor. Ben bilmem diyor. Şunu yapacaksın, bunu yapacaksın. Adamın okuma yazması yok. Olsa nolur. Devletin hazırladığı beyannameyi 30 yıllık maliye memuru dolduramıyor. Ver muhasebeciye. Mutlaka dürüstleri vardır ama muhasebecilerin Türkiye’de kötü bir şöhreti var. Ya mükellef anlamıyor ya da gerçekten mükellefleri kandırıp parasını yiyen muhasebeciler var. Mükellefler muhasebecilerden kan ağlıyor. Adamı vuracağım diyen mükellefler var. Allah aşkına devletin kurduğu düzene bak. Elbette her muhasabeci aynı değil,dürüst çalışan meslek mensupları da var.
Nedir bu vergi ödevleri ya? Usulsüzlük, 2.ci derece, kaçakçılık, vergi cezası, pişmanlık, 376, perişanlık, zavallılık… Vatandaş inim inim inliyor. Korkut ne olur senin vergi düzenin gelsin tek iki kat vergi verelim diyorlar. Böyle bir şey olamaz ya. Adamın hem parasını alıyorsun hem de canını. 20-30 lira damga vergisini ödemek için adam 30 lira verip ta Arnavutköy’den vergi dairesine geliyor. Bu vergi kanunlarını gerçekten kim yazıyor? Adama Nobel verelim. Bu kadar akıllı(!) birisini boş geçirmeyelim!
Bugünkü vergi kanunlarının mükellef adıyla yüklediği insanlık dışı abuk sabuk görevlere bir kısım uyanıklar sırf malı götürdükleri için katlanıyorlar. Zaten vergi de ceza da ödemiyorlar. Vergi dairelerinde onlar için kucaklar dolusu dosyalar oluşturuluyor. Memurun mesaisinin %80’i bunlara harcanıyor. Kalan mesaide ise gariban takımına tekme tokat haciz, maciz. Zaten sadece garibanlar vergi ödüyorlar. Ödeyemeyince kaçacak yerleri de yok basıyorlar dalına. Evi haczedilen mi ararsın, üç kuruş emekli maaşına haciz konulan mı?
Vergi adaletinden bahsediliyor. Oysa ortada bir vergi rezaleti var. Bugün vergi kanunlarında yer alan mükellefiyetle ilgili ödevler konusunda onlarca gerekçe öne sürülebilir. Ama gerekçenizde reddedilemeyecek derecede haklılık bulunmalıdır. Ben haklı bir neden göremiyorum. Ya körüm ya da bu yazıyı kasten yazıyorum. Zaten benim bunları açıklayacak bilgim kültürüm de yok. Ali okulunu bitirdim!
Bir kişi işyeri açıyor. Adama yirmi çeşit görev yüklüyorsun. Kişi nasıl yatırım yapacağını, ne üreteceğini, nasıl satacağını düşünmeden önce mali yükümlülükleri düşünmek zorunda kalıyor. Cesareti kırılıyor. “Ben uğraşamam bunlarla” diyor. Ülkemizin insanları girişimci değiller, nedeni işte bu. Adam istiyor ki vergin ne ise gel al. Beni uğraştırma. Vergi kanunlarını Allah yazmadı. Bu, insanlara hayatı zehir eden yükümlülüklerle ilgili olarak insanlarımız yargı mercilerine dava açsınlar. Olmadı AHİM’ gitsinler.
Bizim vergi sistemimizde burada yazan hiçbir şey yok. Varlığının %1’ini,2’sini her neyse vergi olarak ödüyorsun. Diyelim varlığın 100 bin lira,1000 lira vergi çıktı. Ertesi yıl 12’ye bölüp elektrik faturası gibi ödeyeceksin. Geç ödeme yok, gecikme zammı yok. Böyle bir durumda ekonomi yönetimi müdahale ediyor. Gerçekten zor durum varsa bizzat kendisi kredi vererek finans sorununu çözüyor. Malımı satamam derdi yok. Devlet satıyor malını (Dağıtım ve ihracat birimleri vasıtasıyla) Gerekirse iş yerini yeniden yaplandırıyor. Berber dükkânı bile olsa bunu yapıyor. Devletin bu konuları çözmek için on binlerce yetişmiş ekonomi ve maliye uzmanından oluşan dev ekonomi birimleri var. Ve bu çalışanlar devlete yük değil. İşyeri sahipleri bugün muhasebeciye ödedikleri kadar aracılık/danışma ücreti ödeyecekler o kadar. Muhasebecilerde bu şekilde bir dönüşüm olacak.