Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Kasım '18

 
Kategori
Güncel
 

Türkiye'de Kadın Cinayetleri

Türkiye'de Kadın Cinayetleri
 

Sosyal medyada şöyle bir cümleye rastlıyorum: “Son yılda 2337 kadın şiddet görerek hayatını kaybetti”

Bu yargı cümlesinden şimdi ne anlıyorsunuz? Bu yargı cümlesi, doğrudan şu soruları da beraberinde getirmesi gerekir. 1- Hangi ülkede oldu? 2-Bu bilgi doğru mu?

Diyelim ki bu bilgi; Türkiye’de meydana gelen olayların istatistikî sonucu olsun. Böyle bir durumda ülkede vahim şeyler olduğuna işaret edilmelidir. Ancak kontrol edip haberlere ve istatistiklere bakınca evet, kadın cinayeti var ama sayı bu kadar değil. O halde neden böyle bir bilgiyi yayan kişi sayıları neden yükselterek yazar? Buna cevap olarak sosyal medyada ilgi uyandırmak olabilir, yanlış bilgi almış olabilir.

Sayının verilen sayıdan az olması; kadına bir meta, eşya olarak bakılması elbette evinde kızı olan, annesi kadın olan, kadını kültürünün özünde “ana” “Han” ve dininde “Cennet anaların ayakları altındadır” diyen bir topluma yakışan istatistikî değerler değildir.

Türkiye’de kadınlar erkekler sayısal olarak verildiğinde kadınların sayısal olarak daha az olduğunu biliyor muydunuz? Normalde iş kazaları, askeri operasyonlarda şehit olan asker ve polisler, kazalarda ölenlerin sayılarının erkekler aleyhinde olmasına rağmen yine de erkekler fazla.  Bu durum kısaca birebir eşleştirme yapıldığında beş yüz bine yakın erkeğin eş olarak alabileceği bir kadın Türkiye’de bulunmuyor. Normalde Türkiye’de bazı sosyal yapılar bir kadını bulamazken bazı kişilerin birden fazla kadınla, sosyal, kültürel maddi güçlerinden dolayı birden fazla kadınla yaşadığı da biliniyor. Bu durumda Türkiye’de sıradan vatandaş olarak erkeklerin evlenecekleri kadınlar eşitlikte erkekleri birebir karşılamaktan uzak. Buna kadın cinayetlerini de eklediğinizde durumun vahameti daha da artacak gibi görünüyor.

Bazı tüketim alışkanlıklarında Avrupa standartlarını örnek aldığımız bilinir. Hemen herkes aslında bir şekilde daha fazla maddi imkan ve rahat yaşantı istiyor, buna kadın erkek ilişkileri de dâhil. Ancak diğer taraftan kültürel kökenlerden gelen aldatma türü ilişkilerin sonunda Avrupalı kapıyı vurup çıkarken Türkiye’de işler genellikle o kadar basit olmuyor. Karısını başka bir erkekle yakalayan birçok Türk erkeği gözünü kırpmadan cinayet işleme kapasitesine sahiptir ve genellikle de aldatma olayları Avrupa ile pek paralellik taşımıyor. Avrupa kendi değer yargıları, kendi üretim standartları olan bir medeniyet. Türklerde ise erkeklere yıllardır pompalanan kadın erkeğin elinin kiridir muamelesi, çapkın erkeklerin toplumda itibar görmesi, maddi gücü ile birlikte bunu neredeyse olmazsa olmaza çeviren alt kültür diğer yandan kendi kültürüne ait olmayan değerleri taklit ederken bu ilişkilerde birçok Avrupa ülkesini sollamış dahi olabilir. Gizlilik ve yasaklar ilişkileri daha ateşli hale getirirken kimse duymadığı zaman kişiler arasında özellikle hemcinslerimden biliyorum; aldatma bir gurur vesilesi olabiliyor. Yasaklanan birçok şey daha da çok ilgi uyandırır. Bu durum da benzer şekillerde cereyan ediyor.

Olaylar bir şekilde Türk aile yapısının tam aksi yönde cereyan ederken, bazıları bunu modernite, modernliğin ölçüsü olarak dahi sunulabiliyor. Yıllardır medya ve filmlerle altyapısı özenle kazılan tarla ekilen ürünleri topluma boşanmış aileler, ailesinden ayrı büyüyen çocuklar kadın cinayetleri olarak veriyor. Normal bir kazanca sahip Türk erkekleri birçok açıdan tehdit altında çünkü hayatın direttiği talepler gün be gün artıyor. Kadına nazaran çok daha fazla tehdit hisseden erkek birçok açıdan bu talepleri yerine getirmede kendisini umutsuz, yetersiz ve çaresiz hissediyor. Bir kısmı ise aileden yetişme tarzları gereği durum karşısında gerekli soğukkanlılığı göstermekten aciz. Özellikle acıların çocuğu ve arabesk bir kültürün yoğurduğu erkeği, cinayet bir erkeklik gösterisi ve çaresizliğine çare olarak bir çıkış olarak ortaya kadın cinayetleri çıkıyor. Bu durumun kökenleri elbette bu kadar kısa bir yazı ile açıklanacak gibi değildir. Yine de son otuz kırk yıldır devam eden köyden hızlı kente kaçış, insanları özellikle de erkekleri kendini daha da fazla tehdit altında hissetmeleri doğal. Kırsalda hemen herkesin üretime yaptığı katkı genellikle büyük şehre gelince sadece eşe eve bakma sorumluluğunu veriyor. Kültürel kodlarla kadınların çalışmasına olan direnç kırıldığında ise bambaşka bir problem ortaya çıkıyor ve kadın artık evin reisi rolünü alma gibi bir eşitliği daha fazla talep ediyor. Hele de erkekten daha fazla ve düzenli gelire sahip olan kadın karşısında gururu incinen erkekte bir takım deformasyonlar hızlıca meydana gelebiliyor. Ekonomik krizler, yetersiz mesleki yeterlilikler, iş bulmanın göçmen işçiler cenneti olan Türkiye’de erkeklerin işsiz kalmaları adeta pamuk ipliğine bağlı ve bu da her geçen gün erkekleri suça teşvik ediyor. Suç, cinayet “öleyim de kurtulayım veya öldüreyim gidip hapis yatayım” kaçışını bir yenilgi türü olarak görülebilir.

 

 
Toplam blog
: 2271
: 163
Kayıt tarihi
: 15.10.14
 
 

Bugünün doğrusu yarının eğrisi, dost görünenler düşman ve herşey aslında zıddı olabilir. Büyük ih..