Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ağustos '11

 
Kategori
Siyaset
 

Türkiye'de kemalist olmak..

Türkiye'de kemalist olmak..
 

Atatürk


Ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama şunu gayet iyi biliyorum ki yazmazsam rahat edemiyorum. Sanki namaz aşkına kapılmış bir müslüman gibi sanki Leylasına vurulmuş bir Mecnun gibi sanki cenge çıkan askerin duyduğu sıla özlemi gibi özlem duyuyorum. Sanırım iki yıl oldu milliyet bloğa girip yazdıklarımı sizle paylaşmayalı. 

Peki ne olmuştu da tekrardan yazmaya başlamıştım? Aslında bu soruyu şu an yazarken soruyorum kendime. Cevabını kalbimin derinliklerinden duyuyorum. Ben değişmiştim artık. 

Aynen şu bir kaç yıl için de ne olduğunu bile anlayamadan değişen devletim gibi. Önce ki yazılarımdan sol görüşlü bir aile için de yetiştiğimi anlamışsınızdır. Ancak ailemin öyle güzel bir yönü vardı ki bana beni buldurttular. Benim her yere girip çıkmama tanımama izin verdiler. Bu sayede bir elimde Deniz Gezmiş'in hayatını anlatan kitap bulunurken diğer elime Risale-i Nur Külliyatını alabiliyor ve gönlüme de Allah'ın izniyle her daim yaşaması dileğimle muhafazakar-milliyetçiliği kazıyabiliyordum. 

Evet çok çelişkili bir durum. Hepsi bir arada nasıl bulunur, nasıl hepsi yaşanılır hepsi nasıl tadılır ki siyasi ve dini felsefesi özümsenebilirdi? Aslında bunun ne kadar kolay olduğunu öğrendim ve tüm kardeşlerimi buna çağırıyorum. Biliyorum şuan da yazımı okuyor iseniz neye çağırıyorsun diyorsunuz ben sizi gerçek Kemalistliğe çağırıyorum. 

Ne alaka diyebilirsiniz ama laikliği, cumhuriyetçiliği ve devrimciliği bu ülkeye yerleştiren lise yıllarında zindanlara yatan sosyalist görüşü benimsemiş Atatürk değil midir yada petrol ofisinin bile amblemini kurt resmi yaptıran masasında kurt heykeli bulundurup Ziya Gökalp'i hocam diyen milliyetçi Atatürk değil midir yada Filistin şeyhinin vaktinde İslam’ın kılıcı dediği İslam’ın gerçekten anlaşılması için tefsir ettiren Türkçeye çeviren ramazanda her gün Çankaya da Kur an-ı Kerim okutan ve saatlerce dinleyen Atatürk değil midir? Demek ki Kemalistlik vatanın, devletin ve milletin sulhu için tüm görüşleri süzerek kendimizi geliştirmek değil midir? 

Benim şahsi görüşümdür, belki yanlıştır belki de mantıksızdır. Ama Atatürk’ün yaşamı tüm siyasi düşünceleri bir bir tadıp savunmasına yol açmıştır. 

Peki devlette ki değişimde neyin nesidir? Son birkaç yılda yaşananlar hızla değişen sistemler, insanların asla olmaz diye bir zamanlar feryat ettiği şeylerin işleme koyulması da nedir? 

İşte bu yazımda olanları üç görüşün bakış açısından ele almak istiyorum. Çünkü üç görüşü de tatmış ve üç görüş içinde vaktinde belirli örgütlerde görev almış olmam nedeniyle her açıdan bakmaya çalışacağım. Hatalı ve kusurlu olduğum yerlerde sizden ricam gençliğimden bilmeniz ve doğruları bana yazmanızdır. Bu sayede yanlışlarımı öğrenmiş olur eksiklerimi tamamlarım. 

Muhafazakar açıdan Türkiye de olanlar: 

Yıllarca özlemi çekilmiş bir Türkiye’ye yani yeni Osmanlıya hızla dönüş yaşıyoruz. Millet ve devlet benliğine dönüyor. Ayrıca Adnan Menderes de yaşanan, Bediüzzaman Said Nursî de yaşanan, Fethullah Gülen de yaşanan ve daha nice muhafazakar insanların hayatında yaşanan acıların hesabı soruluyor. Devlet içine yerleşmiş olan Nato sayesinde Amerikanın ülkemizde de teşkilatlandırdığı gladyo ve İsmet İnönü sayesinde oluşan devlet zihniyeti temizleniyor. Ortadoğu da başlayan Arap baharı Türkiye’nin önünü hızla açıyor bu sayede istenilen güçlü Türkiye tekrardan filizleniyor. Büyüyen ve güçlenen ekonomi, temizlenen ordu, öze dönüş ve ustalıkla uygulanan dış politika işte bunlar güzel günlerin geldiğini ve tekrardan büyük bir aşk ile İslam sancağını dalgalandırabileceğimizi gösteriyor. Ve bu inanç tek Türkiye de ki muhafazakar düşünceye sahip olanlarda değil tüm Ortadoğu bölgesinde ve Afrika kıtasında da kabul görüyor. Bir kaç örnekle bu düşünceme dayanak oluşturmak ve sizle paylaşmak istiyorum. 

-Somali’ye yardıma giden Türk uçaklarını görünce yerli halkın Türkler geliyor şimdi kurtulduk diyerek secdeye kapanması. 

-İç savaş yaşayan Libya halkının Birleşmiş Milletler operasyonundan önce tek kurtuluşun Türkiye sayesinde olacağı inancı. 

-Suriyeli muhaliflerin her fırsatta Türkiye sayesinde kurtulacaklarını haykırması. 

-Filistinli kardeşlerimizin bizi kurtarıcı olarak görüp bizden yardım istemesi. 

-Arap halkının her fırsatta Türkiye’yi izlemesi, kurtuluş yolu olarak görmesi. Bir grup Arap şeyhinin ancak Türkiye’den tekrar halifenin çıkacağına ve kurtuluşun Türkiye’den geleceğine olan inancı. Milli takımımızın maçlarını bile kendi milli takımıymış, cihatmış gibi algılayarak izlemesi. 

Aslında daha sayabileceğim bir çok örnek ve bu yüce milletten beklenenler var. Çünkü bu yüce millet Selçukluyla da, Osmanlısıyla da, daha Anadolu ya ayak bastığı anda da İslamın sancağını eline almış zalimin zulmüne duvar olmuş, cihat anlayışını yaşatmış, acizin yanında olmuş ve en önemlisi de müslümanına ve gayri müslimine hoşgörüyle yaklaşıp adaletle üç kıtaya hükmetmiş, huzur ve asayişi getirmiştir. Bu yüzden bu millet yakından takip edilmekte ve herkes den önce bu milletten yardım beklenmektedir….. 

Milliyetçi açıdan Türkiye: 

Hızla bölünmenin eşiğine gelinmiş vatan toprakları üzerinde hızla ameliyat yapılmaya başlanmıştır. Bölücü başı ilk kez bu kadar muhatap alınmış kendisini güçlü hissetmesi ilk kez bu kadar sağlanmıştır. Bu o kadar abartılmıştır ki milletin vergisiyle krallar gibi yaşayan bölücü başı devleti kaldığı yerden hem devleti tehdit etmeye hem de örgütle, örgütün siyasi uzantısını açıktan yönlendirmeyi hiç çekinmeden yapabilmektedir. Örgüt ilk kez davullarla karşılanmış, bölücülüğün siyasetini yapanlar ağzına geleni söylemekten çekinmez olmuş ve şehirlerde kck yapılanması oluşturulmuştur. Ve tüm bunlar yaşanırken hükümette bunların ekmeğine yağ sürmüş onlara hizmet eder olmuştur. Pkk Doğu ve Güneydoğudan kazınılcağına daha da yerleşmesi ve hatta Karadeniz de yapılanmasında yol açan zafiyetlerde bulunulmuştur. Asker örgüt karşısında savaşı kaybediliyor gibi gösterildiği gibi darbe suçlamaları ve daha nice ağır suçlamalarla halkın gözünde yıpratılmaya çalışılıyor ve hükümetin yapılanması polis ve diğer devlet kurumlarında olduğu gibi orduda da yapılmaya çalışılıyor. Ayrıca hükümet kapalı kapılar ardında gerek bölücü başıyla gerekte dış güçlerle yaptığı pazarlıkları kaybetmiş ve feodaliteye kapı açtığı gibi BOP’a da destek olmuş ve uygulanmasına hız kazandırmaya başlamıştır. Arap baharı adı altında hızla Bop uygulanmaya başladığı gibi Türkiye çıkarlarına ters bu projenin uygulanmasında piyon rolünü hızla ve ustalıkla oynamaya başlamıştır. Ve Ortadoğu da, ülkemiz de, İslam aleminde büyük zararlara sebep olacak olan, devletlerin milli birlik ve beraberliğine, sınırlarına kasteden bu proje kendi ellerimizle gerçekleştiriliyor. 

Güçlü gibi gözüken ama sıcak parayla gelişen ekonomimiz cari açıkla büyük bir tehdit içermekte ve devletimizin pembe gözlüklerden bakmasını sağlamaktadır. Oysa her an çekilebilecek olana yabancı yatırım durumunda ekonomimiz yunan ekonomisinden beter olacaktır. Ayrıca devlet geri alamayacağı kadar özelleştirme yapmış ve tüm stratejik kurumlarımızı da özelleştirmiştir. Bu devletin güvenliği için büyük sorunlar teşkil etmekte ve devletimizin geleceğini tehdit etmektedir. Ayrıca Arap baharı dediğimiz ve desteklediğimiz bu durum her an ülkemize de sıçrayabilecektir. Ki bunu uygulamaları çoktan yapılmaya başlamış etle tırnak olan Türk-Kürt bir çok sefer karşı karşıya getirilmeye çalışılmıştır ve kısmen de başarılı olunmuştur. Dış politika tamamen hata üstüne kurulu olması bir yana kendi soydaşımızı da unutup karşı karşıya gelmemizi ve kapalı kapılar ardında Kıbrıs ve kardeş Azerbaycan’ı kaybetmemize sebep olmuştur… 

Sosyalist görüşe göre Türkiye: 

Hükümet hızla yapılanmakta. Devlet el değiştirmekte. Özelleştirmeyle ekonomide yapay bir güzellik sağlanmaktadır. Emperyalist güç olan ABD ve AB hızla devlet içinde çözülmeye sebep olmakla beraber iç ve dış politakımızın şekillenmesini de sağlamaktadır. Arkasına emperyalist güçlerin desteğini alan muhafazakarlar onlara hizmet etmekle beraber hızla devlette yapılanmaktadır. Polis ve devlet kurumları zaten cemaatleşmeyi sağlamış ve hızla üniversitelerde, liselerde, okullarda yapılanmakta gençliği de cemaatleştirmektedir. Atatürk ilke ve inkılaplarla, cumhuriyetin değerleriyle yani devletin kolonlarıyla uğraşılmakta ve bu defa ustalıkla gerçekleştirilmekte. Ele geçirilen devlet kurumları karşısında tek kale olan ordu ise yalan iddianameler ve haberler oluşturulmakta cemaatleşmeye karşı çıkan kim varsa tek tek avlanmaktadır. Anayasa çalışmaları ile bu durum hızla gerçekleştirilmekte ve değişen anayasa ile bu durumlara meşruiyet kazandırılmaktadır. Sol görüşlü olanlar yadırganmakta ve bir hain gibi gösterilmektedir. Toplum düşmanı gibi gösterilerek toplumdan dışlanmaları sağlanmakta, gençlikten kopuş sağlanmaya çalışılmaktadır. Örgütlenmeler engellenmeye ve muhalefet bastırılmaya çalışılmakta sanki İran şah devrimi aynen uygulanmaktadır. Atatürk ve silah arkadaşları toplum gözünde küçük düşürülmekte tarih saptırılmakta ve cumhuriyet düşmanları, milli mücadele düşmanları meşruluk kazanmaktalar. Oysa hakkıyla görev yapan, vatanını savunan, özelleştirmeye karşı olan, öğrenci haklarını yani parasız eğitimi savunan, eğitimde, adalette, sosyal hayatta eşitlik için mitingler yapan, hakları alınan, işlerinden edilen, taşeronlaştırılan adeta ortaçağ Avrupa’sın da ki işçi sistemi gibi ellerinden sendika hakları alınan ve bunları dile getirdiğinde sert tepki gören insanlar adeta Hopa olaylarında da gösterildiği üzerine hainlikle çapulculukla suçlanmaktadır. 

Kendi bireylerinde anayasada ki sosyal devlet anlayışını uygulamadan sadece bir kesimi zengin eden devlet kendi vatandaşının açlığını çaresizliğini sadece seçim vakti oy uğruna yaptığı harcamalarla gören hükümet dış politikada iç politikada da yaptığı gibi kabadayılık ve duygu sömürüsüyle ilerlemektedir….. 

Aslında gördüklerinizin hepsi benim zihnimden fışkıranlar. O kadar çok yoğunlar ki bir haber okusam bir şey yorumlayacak olsam kaç çeşit yönden görüyorum ben bile fark edemiyorum. Ha bide Atatürk’ün vasiyeti üstüne oluşan Türkiye diye bir görüşte var zihnimde ama onu da aktarırsam yazım uzunluğuyla sıkıcılığı iyice yakalamış olacak ve asıl işlevi olan sizinde yorumlarınızı alma görevini gerçekleştirmekten uzak olacaktır. Bu nedenle şuan burada yazımı bitiriyor ve yorumlarınızı bekliyorum.. 

Saygılarımla,  

 
Toplam blog
: 8
: 734
Kayıt tarihi
: 01.07.08
 
 

Afyon kacatepe üniversitesi öğrencisi. ..