Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Şubat '15

 
Kategori
Tarih
 

Türkiye'de Milletvekili olmak

PAZAR, PAZAR

25 Ocak 2015

TÜRKIYE’DE MILLETVEKILI OLMAK

AKP Eskişehir Milletvekili Tülay Babuşçu’nun sosyal medyadaki paylaşımları bize, Türkiye’de milletvekili olmanın/kalmanın genel kriterleri  ve TBMM’de genel başkan ve vekil arasındaki ilişkinin genel profili hakkında önemli (!) malzemeler sundu; onun sayesinde artık bu konuyu tartışırken güncel örnek aramakta zorlanmayacağız; yine onun sayesinde siyasal öznenin temel pratiği propaganda ile spor müsabakalarının coşturucusu amigo arasındaki farkın nasıl da anlamsızlaştığını anlatmak kolaylaşacak. İşimizi kolaylaştıracak olan sadece AKP milletvekili  Tülay Babuşçu’mu? Tabii ki hayır. CHP İstanbul  Milletvekili Melda Onur’un da bu resme katkıları yadsınamaz. Herşeyi bir yana bırakıp sadece bu iki örnek üzerinden bile Türkiye’de milletvekillerinin siyaset  ve tarih algısı üzerine konuşmak mümkündür.

İlk önce “propaganda” ve “amigo” kavramlarının kapsadığı eylemlerin niteliği arasındaki farka, sonra da bu iki örnek üzerinden -çok kısaca- günümüzde bu farkın nasıl gittikçe kapanmakta olduğuna bakalım.

Batı dillerine  latince “propagates” kelimesinden miras kalan propaganda, “yaymak”, “çoğaltmak”, “üretmek”, “bulaştırmak” gibi anlamlara sahip. Propaganda kavramı, siyasal bir özde kullanıldığında da aynı içeriğe sahip; ama bu kez “belirli bir fikri, inanışı yaymak, çoğaltmak….” eylemini ifade edecek bir muhtevası var kavramın.

 “Amigo” İspanyolca kökenli; arkadaş anlamında. Ama spor müsabakalarında, seyirciyi çoşturmaya çalışan kimse anlamında kullanılıyor. Amerikadaki “ponpon kızlar”dan biraz farklı. “Ponpon kızlar” daha örgütlü ve görsel bir show sunuyorlar. Ayrıca, ABD’de bu iş bir spor branşı olarak da kabul ediliyormuş.  Ama Türkçe’de “ponpon kız” iması suiistimale açık. O nedenle Babuşçu ve Onur’un yaptıklarına “ponpon kız”lık demiyelim; “amigoluk” diyelim; orada kalsın. Aslında birincisi daha münasip olur muydu?  Bilmem (!) Ben cevap vermek istemiyorum. Korkuyor muyum? Evet. İki milletvekiline “ponpon kız”lık yapıyorlar deyince açacakları tazminat davasının parasını bizzat ben “öde(yeme)mek” zorunda kalacaksam niçin korkmayayım söyler misiniz? Neyse mevzuu dağıtmayayım

Propagandacı da amigo da kitleyi belirli bir şekilde davranmaya/davranmamaya yönlendirmeye  çalışırlar. Bu nedenle dışarıdan bakıldığında eylemlerinin pek bir farkı olduğu söylenemez. Ancak her ikisinin eylemlerinin niteliği arasında öylesine bir nüans vardır ki, “propagate” ile “coşturmak” (amigoluk etmek) arasındaki farkı da bu nüans çizer. Propagandacı “ikna” etmek”, “inandırmak” zorundadır. Propagancacı, her ne kadar hedef kitlesinin duygularını da dikkate almalıysa da son analizde hep “mantığa” hitap etmek zorundadır.  Başarısı ancak buna dayanır. Kitle  “kâni” olacaksa, propagandacının  mantıksal silsile ile açtığı/açabildiği o silsileye ikna olarak kâni olacaktır. Propaganda, ikna ettiğini siyasal özne olarak devşirmeyi amaç edinir.

Amigo’nun ise bu türden dertleri yoktur. İlk olarak mantığa seslenmesi zorunlu değildir. Propagandacının duyguları dikkate alması “da” gerektiği gibi, o da “mantığı”, “aklı” dikkate alabilir.  Lakin işi, bu patikayı kullanarak seyirciyi “ikna” etmek değildir; duygulara hitap ederek coşturmaktır. İkinci olarak propagandacı için  nihai hedef,  örgütlü siyaseti destekleyecek, sırtlanacak yeni siyasal özneler devşirmekken, amigo için nihai hedef spor karşılaşmasını eyleyen, karşılaşmanın öznesi olan(ları)ı coşturmaktır; yeni sporcular devşirmek değil.

Tülay Babuşçuya tekrar dönelim. Haber siteleri ve gazetelerde de yer aldığı üzere, Filistin Devlet Başkanı’nın karşılanması  sırasında düzenlenen müsamerenin resmini de koyarak  milletvekili şöyle bir yorum yapar : “Filistin’i vermediği bahanesiyle yıkılan Osmanlı İmparatorluğu ve Filistin Devlet Başkanı’yla Cumhurbaşkanı’mızın arka plan görüntüsü. Muhteşem bir zeka. Tabbi ki Sn. Cumhurbaşkanı’mızın zekası 600 yıllık İmparatorluğun 90 yıllık reklem arası sona erdi.” CNN Türk’ün aktardığına gore Babuşçu daha sonra da “Ey Haçlılar ! 600 senelik imparatorluğun 80 yıllık arası sona erdi.. Geliyoruz ! BüyükbOsmanlı Yürüyüşü Başladı.”

Propagandacının, amigodan farklı olarak, eni sonu mantıksal bir düzlem üzerinde yürümek zorunda olduğundan bahsetmiştim.  İşte bu paylaşım  günümüz Türkiye’sinde artık bu iki  fiil arasındaki farkın ortadan kalkmak üzere olduğuna ilişkin güzel bir örnek olarak okunabilir: Osmanlı Filistin’i “vermediği bahanesiyle” mi yıkıldı? Cumhuriyet reklam arası ise Osmanlı neydi?: 600 yıllık Talk show?,  Fatmagül’ün suçu ne? Hadi bari ben Cumhuriyet  reklam arası ise Osmanlı “Kamu Spotu”ydu diyeyim de rahatça kurtulayım işin içinden.

CHP’li Melda Onur, Tülay Babuşçu’nun imdadına yetişir ve onu yanlız bırakmaz: Her iki tribün de yeni önderlerinden gayet mutludurlar. Görünüşte Babuşçu’ya ateş püsküren Onur’un, Hürriyet gazetesinden Turan Yılmaz’a verdiği cevap şöyledir: Ben bu hanımı bugüne kadar hiç görmedim. Bunlar, sosyal medya deyimiyle trollük ediyorlar. Onun için de trolün ağına hiç takılmadan ‘haremi özlemiş herhalde’ deyip geçiyoruz kendisini"     

Babuşçu da aynı minvalde bir cevabı yapıştırır CHP’li mebusa: “Bütün Türkiye attığınız binlerce harem twitteri yla [harem ile ilgili twittleri kastetmek istiyor  herhalde] tarih bilginizin sadece haremden ibaret olduğu gibi aklınızın da bundan başka bir konuya çalışmadığını gösterdi.

Babuşçu da Oran da Harem’i  “üretme çiftliği” sanıyorlar ya bize de diyecek başka bir şey kalmıyor.  Allah her ikisinin de eksikliğini vermesin. Mesleklerinde, tribune coşturma işinde her ikisi de mahirler. Pazar, Pazar neşelediriyorlar, coşturuyorlar bizi.  Eee işleri de bu değil mi?

Unutmadan, eskilerin lafıyla  “şecaat arzederken sirkatin söylemek” böyle bir şey olsa gerek.

Mete Kaan Kaynar

 
Toplam blog
: 38
: 70
Kayıt tarihi
: 08.02.15
 
 

Hacettepe Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü. Doç. Dr.  Özgür Üniversite ..