Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Ekim '15

 
Kategori
Blog
 

Türkiye'de yazar olmak

Türkiye'de yazar olmak
 

Bilirim. Kolay değil... Ama sen yine de dene.


Adına ne isterseniz onu deyin ama; zor iştir Türkiye'de yazar olmak... İster blog, ister makale yazın. Kolay değildir kendini anlatmak bu topraklarda... Roman, öykü, şiir, deneme... Hangi dalını tercih ederseniz edin; değerini bilmeyenlere edebiyatla anlatmak ne mümkün... Daha okumadan ahkam keser biri. Başlıktan anafikre uçar öbürü! Ne dediğini dinlemeden, kendi bildiğini söyler andaval!.. Kara cahili adam etmek çok zor... Ah bi de bunu kendi öğrenebilse...

İktidar korkusu tanımayacaksın. Ahlaksız, edepsiz diye nitelenmekten çekinmeyeceksin. Bir başına, kelaynak kuşu gibi tükenirse de soyun... Yalnızlığını pranga etmeyeceksin yüreğine.

Okuyanın parmakla sayıldığı, hayretle gösterildiği milyonlar arasında; bir fener gibi aydınlanmalı yüzün... Mum gibi erirken bedenin; göğe yürümeli ruhun...

Ölüm nedir ki gülüm? Biz yaşamayı seçtik!, derken dilin... kor aleve basmalı ayakların... Taşıdığın bi can neticede... Giderken senden, bir işe yaramalı nefesin...

Dik durmayı öyle kolay mı sanırısın bu ülkede? Alem paçalarını çekiştirip, diz çöktürmeye çalışıp, baş eğdirmeye, sıradanlaştırmaya, yok etmeye çalışırken kişiliğini; ağzı köpüklü, azgın güruhlara direnmeye yüreğin yeter mi? Öyle çarmıha gerilmekten falan da çekinme. Dilsiz Şeytan olmaktan iyidir ölmek... Hele de bi amacın varsa...

Kimleri kaptırdık bu harbe? Hatırla dostum. Abdi İpekçiler, Uğur Mumcular, Çetin Emeçler, Ahmet Taner Kışlalılar; bilerek yürüdü ecele. Yaşarken gömdüler bedenlerini. İstemeden bıraktılar aşklarını.

Bu memlekette yazmak kolay şey mi? Hapishaneler düşünen insanlarla dolarken... Kolay mı sanırsın özgürlükten geçmeyi? Hazmedilir, yenilir, içilir yer midir dört duvar arası? Diri diri sokulurken betona, hala aynı yerde, aynı kararlılıkla durmak, her yiğidin harcı mıdır, yüreğine sığar mı acaba?

Yazmak ama, nasıl? Onu de hele kardeş! Herkesin dediğini işlemek kağıda, saydırmak ekranda; sıradan... Aha bunu da ancak sen yazabilirdin, diyor mu okurun? Farkını yaratabildin mi sokaktaki adamdan? Bir sonraki sözünü merak eden var mı? Varsa, eyvallah! Yoksa boşa debeleniyorsun.

Aklınla düşünmeli, zekanla tartmalı, duygunla ölçmeli, yüreğinle yazmalısın buralarda ya da bulabildiğin yerlerde... Öyle çocuk oyuncağı değildir Türkiye'de yazar olmak. Her yönüyle iyi düşün.

Geri basmayacak adımın... Eğilip bükülmeyecek iraden... Ama gerektiğinde, özür dilemeyi de bileceksin. Durduk yere Kabe'yi yıkmanın alemi yok. Bize gönüller lazım, işleyecek. Yunus'un, Mevlana'nın, Hacı Bektaş Veli'nin, Pir Sultan Abdal'ın izinden yürüdüğü ve Koca NESİMİ'nin derisini yüzdürmekten geri durmadığı... Sivasta diri diri yakılan 37 canımız gibi...

 

Not: Yazıda kullanılan görsel internetten alınmıştır.

 

 
Toplam blog
: 1349
: 1777
Kayıt tarihi
: 30.01.11
 
 

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler veTanıtım, A.Ö.F. Adalet Yüksek Meslek ..