Türkiye'de zihniyet devrimi ve Prof. Karaman'ın istekleri...

Türkiye’de zihniyet devrimi(!) 

Evet, yanlış okumadınız. ‘İleri Demokrasi’ geldi geleli ülkemizde tam bir zihniyet devrimi yaşanıyor. Önce açılıp saçıldık, sınır kapılarına ‘Çadır mahkemeleri’ kurup, ülkeyi bölmeye çalışanları, sınırda karşılayarak, her birini 7 dakika yargılayıp(!) akladık. Sonra; bu “Kahramanları” üstü açık otobüse bindirip, il il dolaştırarak, demokrasi ve insan haklarına ne kadar bağlı olduğumuzu dünya âleme gösterdik! 

Bu yetti mi? 

Yeter mi? 

“Kahramanları” protokollerde ağırlayıp, Vali, garnizon komutanı ve belediye başkanları ile eş değer tuttuk! Böylece bizi ne kadar demokratik bir ülke olduğumuzu dost, düşman herkes anladı! 

Neyse… 

Biz teröristleri sınır kapılarında karşılayıp, kurduğumuz ‘Çadır mahkeme’lerinde yargılarken(!) Alzheimer hastası, 74 yaşındaki Solmaz Çıtak’ı ambulansla adliyeye getirtip ifadesini alıyoruz! 

Solmaz Çıtak’ın suçu neydi? 

Köpeğinin bahçıvanı ısırması! 

Bir yandan insanları sorgusuz sualsiz içeri tıkarken, öbür yandan teröristleri kurduğu ‘Çadır Mahkeme’sinde yargılayan ülkemiz, ‘Zihniyet devrimi’nin boyutlarını gittikçe genişletiyor. 

Yaklaşan ekonomik krizin üzeri, YAŞ, kuru(!) söylemleriyle örtülmeye, çalışırken, bir yandan da ‘İleri Demokrasi’nin gereği olarak, insanların yaşam alanlarına müdahaleler birbiri ardına işleme konuluyor. 

Bunlara çeşitli örnekler vermek pekâlâ mümkün! İşte içki yasağı, Beyoğlu’ndaki eğlence merkezlerindeki sandalyelerin kaldırılması, internete zorunlu filtre uygulaması, Erzurum’da bir genç kızın oruç tutmuyor diye darp edilmesi gibi… 

İç ve dış politikada birbiri ile çelişen söylemler ve eylemlere devam edilirken, iktidarın ‘İleri Demokrasi’ uygulamalarından cesaret alan yandaş medyanın etkili ve yetkili köşe taşları, akıllarından geçen uygulamaları bir bir kaleme alarak, uygulamaya konulmasını talep ediyorlar. 

İşte buna bir örnek: 

Yeni Şafak Gazetesi yazarı Prof. Dr. Hayrettin Karaman, gazetesindeki köşesinde kaleme aldığı yazı ile herkesin hayatını etkileyebilecek bir öneride bulunuyor. 

Değerli (!) Prof. Şöyle takdir buyuruyor: “Şimdi bir apartmanda, bir sokakta, bir mahallede eşcinselinden sarhoşuna, nikâhsız birlikte yaşayanından kumarcısına, Müslümanları sevmeyenlerden düşmanına, sokakta sevişenden çıplağına kadar birçok insanla yan yana yaşıyoruz. Peki dindar Müslümanların bu insanlara karşı iç ve dış tavırları ne olacaktır? İslam'a inanmayanlar kendi inançlarını serbestçe uygulayabilirler; ama bu uygulama Müslümanların hayat, ahlak ve dindarlıklarını, nesillerin eğitimini olumsuz etkileyecekse -İslam toplumunda- ‘onların aykırı filleri için özel mekânlar ihdas edilmek gibi’ tedbirlere başvurulur” diyor.

Şu Prof.’a sormak gerek, bu ülke kurtarılırken senin ataların ne yapmıştır? Bu ülkenin kurtarılmasına ve kurulmasına nasıl bir katkı vermişlerdir? 

Birlikte yaşamayı beceremeyenlerin istek ve arzuları bu ülkede hiç bitmeyecek mi?