Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Kasım '08

 
Kategori
Ekonomi - Finans
 

Türkiye diken üstünde

“Türkiye diken üstünde”

Hiçbir insan yumurtlamaz.

Niçin?

Çünkü tavuk değildir de ondan.

Ama genellikle her insan yumurtadan anlar; taze mi bayat mı diye…

Bunun gibi, ekonomist değiliz ama ekonomik gidişatın ne yönde olduğunu anlamak için araştırma ve inceleme yapma yeteneğimiz var.

Bizim Milletvekilimizle birlikte Başbakanına kalırsa, durum oldukça iyidir. Hatta küresel krizi tersine çevirerek fırsat haline getirebilirmişiz!

Ancak “Türkiye diken üstünde.”

Aslında bütün ekonomik göstergeler alarm vermektedir; ithalatın yükselen rakamlarının haricinde.

İlk altı ayın sonunda büyüme rakamının 1, 9 olduğu açıklandı. Planlanan neydi? 4, 9’du. Bu müthiş bir düşüşe işaret etmektedir. Bunu başka nasıl yorumlayalım?

14 Eylül 2008 tarihli Radikal gazetesinde, Mahfi eğilmez, sanayi üretiminin düşüş eğilimini artarak sürdüreceğini ifade etmektedir. Ve şöyle devam ediyor: “Sanayi üretimi düşerse öteki kesimlerde de geriye gidiş kaçınılmazdır… Eğer böyle devam ederse ikinci yarı büyümesi eksiye düşebilir.”

Evet, Sonbahar ve Kış aylarında sanayide büyüme eksi olacağı belirtilmektedir. Yani Türkiye ikinci altı ayda hörgüçten yemeye başlayacak. Bu geriye yuvarlanış da pek kötü olur; karlı dağın zirvesinden yuvarlanan çığ gibi!

İşin ilginç ve tehlikeli yanı, uzun zamandır talep artışının olmayışı da ekonomi için alarm çanlarının çalması anlamına gelmektedir. Kafası çalışan sıradan insan bile anlar, iç talebin olmaması durumunda ekonomik üretim hiçbir işe yaramayacağını. Öyle ya! Halkımız tüketmeyecekse mal ve hizmetler niçin üretilsin? Sadece ihracatla bu iş çevrilemez. İç talep ekonominin itici gücüdür, motorudur. Bu etken son yedi yılda gitgide daralmıştır. Batı’dan gelen emir ve telkinlerle tarım ve hayvancılık çökertilmiş, ülke tarım ürünlerine varıncaya kadar tam bir dışalım cenneti haline dönüştürülmüş, Cumhuriyet’in 85 yılda kurduğu bütün değer ve zenginlikler yok pahasına satılmış, kaynak yetersizliği gösterilerek ücret ve maaşlar bastırılmıştır.

Şimdi, bizim Sayın Milletvekili tıpkı Başbakanı gibi, kapatma davasını göstererek yaklaşan kriz için gerekçe üretme peşinde. Kapatma davasının olumlu sonuçlanmasının ardından ekonomik bağlamda “herkesin önünü görebildiğini” iddia etmektedir. Böylece bir bakıma ekonomiyle kapatma davasının arasında bir ilişki, aradığı somut bir gerçektir.

Oysa ekonomideki halen süren kötü durumun Kapatma davasıyla ilişkisinin olmadığını söyleyebilmek için uzman olmaya bile gerek yoktur. Milliyet’te Hurşit Güneş’in 12 Eylül 2008’de dediği gibi, “ekonomideki soğuma AKP’yi kapatma davasından çok önce başladı.”

Biz bunları Eylül ayında yazmışız.

Şimdi gelinmiş Kasım sonlarına.

Durum son derece kelek…

Krizden herkes nasibini alıyor. En büyük darbeyi şimdilik tekstil ve otomotiv sektörü almış durumda. 850 bin işçinin çalıştığı otomobil ve tekstil kenti Bursa’da Kasım sonu itibariyle 40 bin işçi şimdiden işinden olmuş durumda. 2007 yılında 10, 4 milyar dolar ihracat gerçekleştiren Bursa’nın ihracatında birinci sırayı 9 milyar dolarla otomotiv sektörü, ikinci sırayı 760 milyon dolarla tekstil sektörü, ardından sırayla makine, gıda ve metal ihracatı gelirken bu yıl yeşil Bursa’da insanların yüzleri tedirgin. Bu manzara Türkiye’nin bütün kentlerine hâkim olmuş durumda.

Evet, Hamdolsun, Türkiye diken üstünde…
www.fatihozcan.org

 
Toplam blog
: 510
: 505
Kayıt tarihi
: 04.04.08
 
 

"Cv" Dedikleri Özgeçmişim 1953 yılının karanlık günlerinde Haziran ayının 24. günü, ağaçların mey..