Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Haziran '09

 
Kategori
Siyaset
 

Türkiye felâketin eşiğine doğru tam gaz gidiyor!

Türkiye felâketin eşiğine doğru tam gaz gidiyor!
 

27 Haziran 2009. Malûm gazete manşeti.


“Ne şeriat ne darbe” dedi Prf.Dr.Türkân Saylan, inanmadılar zulüm yaptılar. Şimdi Genelkurmay Başkanı çıkıp buna benzer ifadeler kullanıyor, özellikle altını çizerek yine inanmıyorlar! Cumhuriyet Mitinglerini yapanlar hukuka aykırı bir şekilde tutuklandı, arandı, gizli tanık ifadeleri ile suçlarını bilmeden halâ yatıyorlar. TSK bilinçli ve örgütlü bir biçimde yıpratılmaya çalışılıyor.

Taraf Gazetesinde çıkan bir haber üzerine derhal yargıya gidenler, Deniz Feneri davasında suskun kalıyor. Telefonla yapılan ihbarları bile ciddiye alıp kazı yapan, sabahın 5 inde insanları yatağından kaldırıp götürenler, Ocak ayında Alman Savcıların adres gösterdiği şirketlerle ilgili kıllarını kıpırdatmadığı gibi, delillerin karartılmasına da adeta hukuki süreci başlatmayarak yardımcı oluyor. Bu nasıl bir demokrasi anlayışıdır ?

AKP’nin kapatma davasında AKP suçsuz bulunmadı. Suçlu bulundu ki para cezası verildi. Recep Tayyip Erdoğan 1995 yılında yaptığı konuşmasında; “Laiklik elden gidiyor diyorlar. %99 ‘u Müslüman olan bir ülkede çoğunluk istiyorsa elbette ki gider.” diyor, sonra “Lâikliğe aykırı fiillerin odağı haline geldiği” için kurucusu bulunduğu parti hakkında kapatma davası açılınca mağduru oynuyor! Hatırlayalım kapatma davası dosyasını destekleyen belgeler nelerdi..

Recep Tayyip Erdoğan, AİHM’nin türban kararını değerlendirirken yaptığı açıklamasında;

“Türban konusunda mahkemenin söz söyleme hakkı yoktur. Söz söyleme hakkı din ulemasınındır.” demişti.

TBMM’si başkanlığı döneminde Bülent Arınç bir konuşmasında “Lâikliğin tanımı yeniden yapılmalı.” demişti.

Bunlar icebergin su üzerinde ki kısmı. Daha derinlere inecek olursak Fetullah Gülen’in Devlet kurum ve kuruluşlarında ne denli örgütlü bir şekilde hareket ettiği apaçık ortadadır.

Bu bilgilere ulaşmak hiç de zor değil. Yeter ki Sayın Fikri Sağlar’ın söylediği gibi “Gözlerimizle düşünüp, kulaklarımızla karar vermeyelim.” aklımızı, mantığımızı kullanalım.

Dr.Necip Hablemitoğlu‘nun KÖSTEBEK isimli kitabında her şey açık seçik ortadadır. Kitabı tamamlayamadan 18 Aralık 2002 ‘de öldürülmüştür. Kitaptan küçücük bir bölümü aktarmak istiyorum.

"Devlet, Fethullah Gülen'i son dönemde ortaya çıkan kasetleriyle mi tanıyor? Emniyet Genel Müdürlüğü'nde 8 yıl önce yaşanan bir operasyon, bu soruyu yanıtlıyor... Operasyonun ilginç bir öyküsü var... Her şey, 1991 yılının Haziran ayında dönemin İçişleri Bakanı Mustafa Kalemli'nin, Emniyet Genel Müdürlüğü'ne Ünal Erkan'ı atamasıyla başlıyor. Erkan göreve gelir gelmez en fazla Polis Akademisi'yle ilgili şikâyetlerle karşılaşıyor. Daha önce Polis Koleji'nden mezun olanların devam edebildiği Polis Akademisi'nin ilk ve son sınıflarına, yapılan bir düzenleme ile dışarıdan da öğrenci alınmasından yakınılıyor. Hatta dışarıdan alınanların çoğunluğunun belli bir tarikatın üyesi oldukları ileri sürülüyor. Şikâyetlerde, 'mezun olacak tarikata mensup seçme öğrencilerin' Emniyet'in istihbarat, personel, muhabere birimleri ile polis okullarına atanacakları da ileri sürülüyor. Bir gün saat 23.30'da Bakan Kalemli ve Genel Müdür Erkan'a şu şikâyet ulaşıyor: 'Polis Akademisi'nde gece saat 24.00'te mezuniyet kura çekimi yapılacak. İşin içinde sahtekârlık var. Tarikat mensupları önemli yerlere atanacak'. Erkan, inanmak istemiyor, gece yarısı kalkıp Akademi'nin yolunu tutuyor. İçeri girdiğinde şikâyetin doğruluğu ortaya çıkıyor. Mezuniyet kura çekimi yaptıranları masadan kaldırıyor ve kendisi oturuyor. Kuraya gelen öğrencilerin listesini incelediğinde, bazılarının karşısında işaret bulunduğunu görüyor. Masanın altında ise iki ayrı kura torbası... Kura torbalarının birinin içinde Emniyet'in istihbarat, personel, polis kolejine ilişkin yerler çıkıyor. Diğer torbada ise, karakollar ve diğer sıradan görev yerleri... Kurasını çekmiş olan ve karşısında işaret bulunan öğrencileri tek tek inceliyor. Hepsinin daha önce ayarlanmış torbadan kuraları çektiği ortaya çıkıyor. Öğrencilerin Akademi'ye girişlerini araştırdığında, yüzde 90'ının kolej kökenli olmadığını, son anda yapılan düzenlemeye göre Akademi'ye birinci sınıftan veya son sınıftan katıldığını tespit ediyor. Bu öğrencilerden bazılarını sorguya çekiyor. Öğrencilerden biri şu itirafta bulunuyor: 'Biz Karşıyaka Semti'nde Fethullah Gülen Hocaefendimizin açtığı ışık evinde toplanırız. Orada eğitim alırız...' Erkan, Karşıyaka'daki adrese baskın yaptırıyor. Verilen bilgilerin doğruluğu ortaya çıkıyor. Evde Fethullah Gülen'e ait kitaplar, video kasetler ve başka bazı yayınlar bulunuyor. Geniş çaplı bir operasyon başlatıyor. İşin sorumluları hakkında soruşturma açtırıyor ve mahkemeye sevk ediyor. Erkan, 9 ay görevde kalıyor, ardından Olağanüstü Hal Bölge Valiliği'ne atanıyor. Aradan geçen zaman içinde o dönemde görevden el çektirdiği kişilerin hemen hepsinin Emniyet'e döndüklerine tanık oluyor. Hem de bugün birçoğu kritik noktada oturuyor. Açtırdığı soruşturma dosyaları ise kayboluyor..." (154).

Yaklaşık 300 sayfalık bu kitapta çok zengin bir arşiv kullanılmıştır.

Bu gün yaşadığımız olaylar tesadüf değildir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin karşısına Emniyet Teşkilatı çıkarılmakta, kurumlar arası polemik yaratılmaktadır. Tek işgal edemedikleri kale “Yüksek Yargı”dır. Adalet, Emniyet, Eğitim, Üniversiteler, Sağlık sektörü, YÖK ellerindedir. Halâ “bize bir şey olmaz.” diyenler, hukuksuzluklara ses çıkartmamaktadır.

Mustafa Kemal Atatürk 'Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve meczuplar memleketi olamaz'. demişdi. Ne yazık ki şu an yaşadığımız sancıların nedeni ; Atatürk Devrimlerinden dönüş sürecinin çoktan başlamış olmasıdır.

Birlik, beraberlik içinde, akıl mantık yetimizin en üst noktada olması gereken bir dönemden geçiyoruz. Sayın Genelkurmay Başkanımızın Basın toplantısı yapacağı tarihten bir gün önce, gece yarısı kabul edilen önergenin konusu -askerlerin sivil mahkemelerde yargılanması- ydı ve bundan Genelkurmayın haberi yoktu… Nerde kurumlar arası diyalog ? Üstelik bu önerge hukuk’a ve kanunlara aykırı.

Hadiselere bir bütün olarak bakıp, okuyarak, araştırarak, tarafsız bir şekilde değerlendirme yaparak bu Ülkeye ve Cumhuriyet’e sahip çıkmamız gerekiyor. Başka Türkiye yok. Yaz aylarının rehavetine kapılmadan her zamankinden daha çok duyarlı olmamız gerektiğine inanıyorum…

Saygılarımla.

Haziran/2009

Kaynak: www.neciphablemitoglu.com/kostebek/33.htm

Köstebek

 
Toplam blog
: 347
: 1365
Kayıt tarihi
: 31.10.07
 
 

İstanbul 25 Temmuz : /… İşletme tahsil ettim. Özel ilgi alanım olduğu için 2 yıl Psikoloji okudum..