Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Nisan '09

 
Kategori
Siyaset
 

Türkiye gündeminin değerlendirilmesi

Sevgili dostlar kemalistizbiz sitesine köşe yazısı yazmaya başlamamın üzerinden tam 8 ay geçti. Bugüne kadar tam 34 yazı yazmışım bu sitede. Geriye dönüp baktığımda acaba yazdıklarımda yanıldığım oldumu diye eski yazılarımı birkez daha gözden geçirdim ve geldiğimiz noktada hemen hemen tüm yazılarımın doğruluğunu görmek benim açımdan olumlu olsada ülkem açısından hiçde sevinilecek bir durum değil. Bunu ister iç politika açısından isterseniz dış politika açısından değerlendirelim malesef sonuç değişmiyor. Ülkemiz 2002 yılından itibaren 2-3 partinin ağırlıkta olduğu bir sürece girdi. Net olarak 3 demememin sebebi MHP'nin tutarlı bir politika izlememesindendir. Bazen AKP'nin peşine takılarak benim açımdan ülkem için hayırlı olmayan Anayasa değişikliklerine AKP ile birlikte Mecliste kabul oyu verir bazende tam tersi davranış içinde olabilir. Bunu MHP'nin 2007'de girdiği Meclisteki tutum ve davranışlarından rahatlıkla görebiliriz. Sağ'da politikaları ülke menfaatleri ile örtüşen AKP dışında kuvvetli partilere mutlak ihtiyaç var. O nedenle MHP'nin dışında ANAP ve DP'nin süratli hareket ederek 24 ay kalan genel seçimlerden önce mutlaka birleşmeleri gerekmektedir. ANAP ve DP'nin birleşmesi aynı zamanda MHP'nin AKP karşısında daha dik durmasına vesile olacaktır.

Solda ise artık CHP'nin tek kaldığı görülmektedir.DSP'nin son yerel seçimlerdeki hareket tarzı ve bunun neticesinde aldığı %2, 5'luk oy oranı artık bu partininde ömrünün tamamladığının göstergesidir.Solda tek parti olması yadırganmamalıdır. Çünkü Türkiye genelinde oy dağılımlarına bakıldığında %70 sağ, %30 sol şeklindedir. Solun oyunu artırabilmesi ve % 30'u aşabilmesi için tek parti olması kaçınılmaz bir gerçektir. Bunun tek handikapı ise parti içi demokrasisinin tam işletilmemesi halinde herzamanki gibi küskün halk yığınları olacaktır. O nedenle CHP'nin enkısa sürede ülke genelinde örgütlenmesini yeniden yapılandırmalı ve partiye gönül vermiş herkesi kucaklamalı ayrıca partiden daha önce kopmuş gerek başka partilere dağılmış gerekse siyasete küserek kenara çekilmiş sol ve sosyal demokrat insanlara yeniden kucak açmalıdır. Örgütlenme yapılandırılmasında özellikle son yerel seçimlerde kazanılan il ve ilçelerde Belediye yönetimleri ile il-ilçe yönetimleri uyum içinde ve halka açık ve hesap verilebilir yönetimler oluşturulması gelecek açısından partinin yükselmesi için olmazsa olmazlardandır. Yine bu yerel seçimlerin propaganda döneminde başta İstanbul, İzmir ve Ankara olmak üzere kendi bölgelerinde başarılı olan sade üyeler unutulmamalı gerekirse önümüzdeki ilk seçim dönemine kadar bu seçim bürosu görevlilerini sürekli bir eğitimden geçirerek daha başarılı olabilmeleri sağlanmalıdır. Ancak başarılı olunmayan il ve ilçelerde ise sil baştan yeni üyeler ile birlikte gönüllü çalışanlar oluşturmalı ve bunların eğitiminede hemen başlamaldır.

Şimdi tekrar başa dönersek ben burada sürekli AKP iktidarını ve AKP'nin yerel yönetimlerde bulunan bazı Belediye Başkanlarını eleştirdim. Geldiğimiz noktada son yerel seçimlerde AKP'nin %9'a yakın oy kaybı ve özellikle ellerinde bulundurdukları bazı büyük il ve ilçeleri kaybetmeleride gösteriyorki eleştirilerimizde haklıyız. Ama iç politikadan ziyade dış politika AKP açısından tam bir felaket olarak götürülmektedir. Bunun son örneğini gerek Nato Genel sekreterinin seçiminde gerekse ABD Başkanı Barack Obama'nın ülkemi ziyareti esnasında yaşadık. Nato Genel Sekreterinin seçiminde Başbakan Davos'ta yaptığının bir benzerini buradada yapmaya kalktı yani iç politikada bir nevi ONE MİNUT patlaması denedi ama ülkem adına tam bir rezalet yaşandı. Başbakan önce Danimarka Başbakanı Rasmussen'e haklı olarak rest çekti olamaz dedi. Resti haksızmıydı kesinlikle hayır. Gerek Peygamberimize bu ülkede yapılan karikatür rezaletine ses çıkarmaması gerekse ROJ Tv yayınlarının engellenmemesi haklı gerekçelerimizdi. Ama hem AB hemde ABD Başkanı Obama Başbakan'a dur dediler. Sözde garanti verdiler ama Danimarka Başbakan'ı Nato Genel Sekreteri olduktan sonra verilen sözlerin havada kaldığının işaretlerini hemde ülkemde açık olarak verdi.Yani Başbakan'ın ONE MİNUT sevdası yine geri tepti malesef.Barack Obama ise diğer ABD Başkanlarının herzaman gündeme getirdiği Ruhban okulunun açılması, Ermenistan sınır kapısının açılması K.Irak'taki peşmerge bozuntuları ile iyi dialog içinde olmamızı dile getiren söylemlerin yanına ilk kez Kürt yurttaşlarımızı azınlık statüsüne dahil ederek büyük bir gafa imza attı. Tabi ülkemi yöneten başta Başbakan olmak üzere hiç bir AKP'liden ses çıkmadı. Yine Fransa'nın Nato'nun askeri kanadına katılmasıda sessiz sedası gerçekleşti. AB ve ABD ülkemden herhangi bir şey alacaklarında mutlaka ellerindeki kozları sonuna kadar kullanmasını biliyorlar ama sıra bize geldimi malesef dut yemiş bülbül gibi oluyoruz.80'li yıllarda Yunanistan'ın nasılki 12 Eylül Cunta yönetimi Nato'ya katılmasına evet dedi ise aynısını AKP hükümeti hiçbirşey istemeden Fransa'ya yaptı. Ve o Fransa bizim AB'ye girmemize engel en önemli aktör konumunda. Ve şu an gündemde pek olmayan Türkmenistan gazını Avrupa'ya taşıyacak olan Nabucco projesi var. Türkiye en büyük yatırımı yapacak olmasına rağmen kapalı kapılar ardında bütün yönetim hakkını Avusturya'da kurulacak olan bir şirkete devretmeye hazırlanıyor. Bu şirket hertürlü kullanım hakkına sahip olurken gerek yatırım açısından gerekse boru hattı uzunluğu açısından en çok pay alması gereken ülke olarak hiç bir hakkı olmayacak bu durum kabul edilemez bir girişimdir ve Hükümetin derhal bu konu hakkında TBMM'ni ve Türk halkını bilgilendirmelidir. Ancak şuana kadar böyle bir girişim olmuş değil ama bunun yerine AKP yandaşı sermayeye yeni Petrol dağıtım iletim depolama ve rafineri belgeleri vermekle meşgul ve hergün yenileri eklenerek yeni şirketler kurulmaktadır.

Son olarak seçim sonuçlarının üzerinden 11 gün geçmesine rağmen seçim sonuçlarını etkileyen bir sürü şaia ve dedikodununda ötesinde belgeli dökümanlar ortaya çıkmasına rağmen ne YSK'dan nede AKP hükümetinden ses çıkmamaktadır. Cumhurbaşkanı Devlet Deneteleme Kurumuna derhal talimat vererek Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma vakfının son iki yılda yaptığı nakti yardımlarıda içine alan bir araştırma ve incelemeye yeşil ışık yakmalıdır.Aksi bir durumda zaten TBMM'den gelen tüm yasaları muhalefetin görüşlerini hiç değerlendirmeden anında onaylayarak ve yaptığı her atamanın AKP'ye yakın kişiler olması hatta bazılarının daha önce AKP adına seçimlere katılan kişiler olması Cunhurbaşkanlığının tarafsızlığına iyice gölge düşürecektir.

Sevgili dostlar malesef ülkem adına iyi şeylerde yazmak istememe rağmen yukarıda sadece bir kaçına yer verdiğim olaylardada görüldüğü gibi ülkem adına olumlu gidiş göremiyorum. Umarım ben yanılırım ülkem kazanır. Tüm yurttaşların sürekli olmasada siyaset içerisinde yer almaları ülke gündemi konularında yazı ve yorumlar ile katkı sağlamaları veya STK'lar içerisinde yer alarak ülke için yararlı olan girişmlere destek vermeleri kötü olan şeylerede tepki vermeleri geleceğimiz açısından son derece önemlidir. Lütfen sessiz kalmayalım

kemalistizbiz.net

 
Toplam blog
: 16
: 360
Kayıt tarihi
: 23.07.07
 
 

1958 Kars doğumluyum. İlk ve Orta okulu Ankara İncirli'de tamamladım. 1973 yılında Çankırı Astsub..