Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Mart '09

 
Kategori
Güncel
 

Türkiye kabına sığamıyor

Türkiye kabına sığamıyor
 

Bu, Türkiye'nin ulusal bir hedefi ve de özlemi olmalıdır.


Türkiye bölgesel güç olma yolunda... Çünkü coğrafyası bunu gerektiriyor.

Bu bloğum bir "jeopolitik" yazısıdır...Genellikle Ortadoğu konusunda(Kuzey Irak dahil) yazdığım çok sayıda bloğun temeli, aslında jeopolitiğe dayanmaktadır. En son olarak yazdığım iki blogda, bu jeopoltik konusunu(aslında bilimini) biraz açamaya çalıştım.

Bu konuyu tekrar ele almamın nedeni, ABD'li stratejist George Friedman'ın dün(4 Mart 2009) medyaya yansıyan görüşleridir.


Ünlü stratejist ne diyor?

Diyor ki, "Türkiye'nin bölgesindeki gücünü artırmaya başladı ve 2040 yılına kadar Osmanlı toprakları üzerinde yeniden hakimiyet sağlayacaktır".

Ayrıntıları da şöyle :

2020 : Türkiye 10'uncu büyük ekenomi olacak(Aynı şeyi Başbakan da söylüyor, hayret!)

2030 : Türkiye, bölgesindeki gücünü artıracak

2040 : Türkiye, Kafkasya ve Ortadoğu'ya hakim olacak

2050 : Japonya-Türkiye İttifakı kurulacak ve ABD, bu ittifakla savaşmak zorunda kalacak


Friedman, bunları neye dayanarak söylüyor?

Elbette, Türkiye'nin bulunduğu coğrafyaya ve buna bağlı Türkiye'nin jeopolitik konumuna ve gelecekte dünyanın en çok ihtiyaç duyacağı yeraltı ve yerüstü zenginliğine sahip olmasına dayandırıyor.

Bunu da şu şekilde açıklıyor : "Coğrafi yapınız, en önemli avantajınızdır. Kısaca, bölgesel güç olmak için gerekli her şey Türkiye'de mevcut ve bölgede başka benzeriniz yok".


Türkiye süper güç olmaya hazır mı?

Friedman, görüşlerini, Türkiye'nin "bölgesel güç" olma yolundaki engelin, "dışsal tehditler" olmadığını; Türkiye'nin önündeki en büyük engelin "içsel sorunlar" olduğunu söyleyerek sürdürüyor. Zamanla bunların aşılacağını ve Türkiye'nin bunları yönetmeyi başaracağını da ileri süren Friedman, "Türkiye'nin, psikolojik olarak süper güç olmaya hazır olmadığını" da görüşlerine ekliyor.


Bulunduğu coğrafya Türkiye'yi zorluyor...

Friedman, bunun nedenini de şöyle açıklıyor: "Türkiye, son yüzyıllarda çok fazla içine kapanan bir ülke oldu. Fakat bu, Türkiye için normal bir durum değil, Türkiye, doğası gereği kabına sığmayan bir ülke. Çünkü, Türkiye'nin coğrafi konumu bunu gerektiriyor."


Avrupa Birliği ve Türkiye...

Friedman, Türkiye'nin, "Türkiye Birliği" adı altında bir örgütlenmeye gideceğini, Türkiye'nin Avrupa Birliği sürecinden kopacağını; çünkü Türkiye'nin artık Avrupa Birliği'ne ihtiyaç duymayacağını; Avrupa Birliği'nin Türkiye ile eskisinden daha fazla ilgilenmek zorunda kalacağını da görüşlerine ilave ediyor.


Medeniyetler çatışması...

Friedman, açıklamalarını ya da görüşlerini, Samuel Huntington'un "Medeniyetler Çatışması" tezine katılmadığını, "çatışmanın medeniyetler arasında değil, medeniyetlerin kendi içlerinde olacağını düşünüyorum" diyerek sürdürüyor ve Huntigton'un, Türkiye konusundaki görüşlerine katılmadığı belirterek de bana göre noktalıyor.


BENİM YORUMUM :

Önce şunu özellikle belirmek istiyorum. Friedman'ın görüşlerini, farklı bir şekilde de olsa, bloğuma yansıtmamın nedeni, siyasi görüşlerimin tamamen dışındadır. Daha önce bu konuda yazdığım iki blog ile konunun önemini arkadaşlarıma aktarmıştım. Bu konuda yazdığım iki bloğu, ana sayfamdaki "Arşivimden önerilerim" bölümüne aktardım.

Benim, Friedman'ın görüşleriyle ilgilenmemin tek nedeni, jeopolitik konusuna duyduğum özel ilgidir. Ama peşinen, şunu söylemek zorundayım. Başbakan ve AKP lideri Tayyip Erdoğan, Friedman'ın bu görüşlerini çok önceden öğrenmiş ya da bir şekilde kendisine aktarılmıştır. Çünkü yaptığı bütün konuşmalarda yeri ve zamanı geldiğinde, bilerek ya da bilmeyerek Friedman'ın görüşlerini anımsatan beyanlarda bulunmuş ve görüşler belirtmiştir.

Ben, siyasi görüşlerimi bir taraf bırakırsam, Friedman'ın görüşlerinin bazılarına katılıyorum ama bazılarına da katılmıyorum.

Önce, yazdığım bir kitabın son sayfasında yaptığım değerlendirmede "Tarihi süreçte, dünya üzerindeki hiçbir ülkenin sınırları uzun süre aynı kalmamıştır. Birbirini izleyen savaşlar ve arkalarından gelen antlaşmalar bu sınırları değiştirmiştir. Bu süre içinde bazı küçük beylikler(Osmanlı) ve prenslikler(Moskova Prensliği) imparatorluk olmuş; bazı imparatorluklar da ya parçalanmış(Avusturya) ya da ortadan kalkmış(yine Osmanlı) ve tarihten silinmiştir. Kaçınılmaz olan bu tarihi ve siyasi süreç hala devam etmektedir. Ülkeler büyümek ya da küçülmek durumu ile karşı karşıyadır. Bu durum, Türkiye için de söz konusudur" dememe rağmen, Türkiye'nin, Friedman'ın dediği gibi, eskiden sahip olduğu Osmanlı topraklarına tekrar hakim olacağını pek düşünmüyorum.

Olsa olsa, 1933 yılında Atatürk'ün Ankara'da görüştüğü Amerikalı General Mc. Arthur'a söylediği kadar olur. Atatürk, Mc. Arthur'a aynen şöyle söylemiş : "Allah nasip eder, ömrüm vefa ederse Musul, Kerkük ve Adaları geri alacağım. Selanik de dahil Batı Trakya'yı Türkiye hudutları içine katacağım"(1)

Bence, Türkiye bölgesel gücünü, içinde bulunduğu coğrafyadan, dünya üzerindeki stratejik konumundan ve yakın gelecekte tüm dünya ülkelerinin ihtiyaç duyacağı yeraltı ve yerüstü maden ve enerji kaynaklarından alacaktır.

Ayrıca, konu ile yazdığım bloglarda ve arkadaşlarımın yazdıkları ve bu konu kapsamına girebilecek bloglarına yaptığım yorumlarda, yukarıda değindiğin yeraltı ve yerüstü maden ve enerji kaynakları nedeniyle, ABD'nin ve AB'nin Türkiye'ye muhtaç olacağını sık sık söylemişimdir.

Türkiye, Ortadoğu bölgesini "su", ABD ve AB'yi de "bor madeni" ile kendisine ram edecektir. Petrol durumu ise giderek güçlenmektedir.

Diyarbakı'da 16 milyon varil rezerve sahip petrol sahasının bulunması, medyada yeteri kadar yer almaması düşündürücüdür. İlgililerin açıklamalarına göre, Türkiye içinde "küçük bir Teksas" olduğu düşünülen bu kaynağa medyanın ilgisizliği, bana Friedman'ın görüşlerinden birini hatırlattı.

Ne diyordu Friedman, "Türkiye'nin önündeki en büyük engel, içsel gerginliklerdir".

Bu petrol sahasını bulan kim? Türkiye Petrolleri Ananom Ortaklığı...Yabancı bir şirket mi bu? Meydanlarda içi boş nutuklar atan siyasi parti liderlerimizden hangisi bu konuda biz söz etti? Etmezler, çünkü bu konu, halk nezdinde partilere prim getirmez. Parti çıkarları ile de yakından uzaktan ilgisi yoktur onalar için.

Friedman'ın, Samuel Huntington'un "Medeniyetler Çatışması" tezine katılmadığı görüşüne ise şimdilik bir yorum getirmeyi düşünmüyorum ama, dünya kurulduğundan bu yana üzerinde meydana gelmiş birçok medeniyetin yok olduğunu ve yerlerine yeni medeniyetlerin geldiğini biliyorum. Ama, Türkiye'nin çatışan medeniyetler arasında etkisiz ve de tepkisiz kalacağını da düşünmüyorum.

Daha fazla uzatmak istemiyorum; bloğumun katkı ve yorumlarınız ile daha da renkleneceğine inanıyorum. Ama lütfen, kızmadan ve sertleşmeden...


cdenizkent

_________________ :

(1) Ahmet Kabaklı, Temellerin Duruşması, 4.b. İstanbul: 1990, ss.52-53'den İlker Alp, Misak-ı Milli, Ankara, Atatürk Araştırma Merkezi Yayını, 1998, ss.216-217

Not: Ben genelde, Nutuk, Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, TBMM zabıtları dışındaki bilgilere pek itibar etmem ama, kaynağın adresi, Atatürk Araştırma Merkezi olduğu için bloğuma ve daha önce de kitabıma aktardım.


 
Toplam blog
: 979
: 1425
Kayıt tarihi
: 11.12.07
 
 

İstanbul doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimi İstanbul'da tamamladım. İstanbul Üniversitesi'nde..