Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Aralık '06

 
Kategori
Siyaset
 

Türkiye kendi gücüne güvenmeli

Türkiye kendi gücüne güvenmeli
 

Büyük bir birikime ve doğa cenneti topraklara sahip Türkiye kendi gücüne inanmalı ve güvenmelidir.


Diyelim ki, iyimser bir tahminle on yıl sonra AB'ye tam üye olacağız. Düşünebiliyor musunuz, 10 x 365 = 3650 gün sabah, öğlen, akşam yazılı ve görsel medyada söze AB ile başlanacak ve AB ile bitirilecek. Aksine ve önemli güncel bir gelişme olmadıkça manşetlerde hep AB ile ilgili haberler yer alacak. Yani toplum, on yıl boyunca AB ile yatıp kalkacak. Tam üyelik, imtiyazlı üyelik, şartlı imtiyazlı üyelik, müzakereler başladı, müzakereler askıya alındı, limanları ve hava alanlarını açtın açmadın. Daha bir yıl öncesine kadar halkın % 70'i AB ye olumlu bakıyordu. Şimdi aynı oranda tersine dönmüş görünüyor durum. Ve bu gidişle desteğin giderek azalacağı da tabidir. Halkımız AB dayatmalarının ve yaptığı haksızlıkların farkında ve bilincindedir. Dahası, tam üyelikle sonuçlanabilecek müzakereler sonucunda bile halkımıza serbest dolaşım hakkkının verilmeyeceği de açıkça ifade ediliyor. Bu durum özellikle genç nesiller ve önceleri çocuklarının istikbali için iyimser planlar yapan hatta hayaller kuran insanlarımızda büyük bir düş kırıklığı yaratıyor.

Artık herkes biliyor ki, bugün 70 milyonluk dev bir ülke olan Türkiye, on yıl sonra çoğunluğu gençlerden oluşan 80 milyonluk dinamik bir nesile sahip olacak. Türkiye'nin tam üye olması durumunda nüfusu oranında Avrupa parlementosunda temsil edilecek olması ve o oranda kararlarda söz sahibi olacağı gerçeği Avrupa'yı ürkütüyor. Bir diğer gerçek de bu büyük müslüman toplumun Hristiyan Avrupa ile uyum içinde olacağına duyulan kuşkulardır. Bu iki nedenle, mümkün olduğu kadar bizim heyecan ve hevesimizi kırmaya, ama bir yandan da konumumuz itibariyle bizden kopmamaya özen gösteriyorlar. Bugün bizden yana gibi görünen, destek veren bazı ülke liderlerinin, zaman zaman tavır değişikliği içinde ve çelişkili ifadelerde bulunması bunun göstergesidir.

İşte bu ve benzeri nedenlerle onuru kırılan ve incinen halkımız artık Avrupa birliğine başlangıçtaki heves ve heyecanla bakamıyor. Bir de hemen her gün ve akşam TV ve gazetelerde aynı yazar, profesör ve uzman kişilerin aynı doğrultudaki açıklamaları halkı yorgun düşürüyor. Halk kendini göremiyor bu programlarda. Arada bir sokaklarda mikrofon uzatılıp görüşlerine baş vurulan kişiler bir ölçüde dillendiriyor düşüncelerini ama bu asla yeterli değil.

Türkiye pek tabi, öncelikle kendi halkının refah ve mutluluğu için gerekli reformları çıkarmaya duraksamadan devam etmelidir. Fakat, aynı zamanda bulunduğu coğrafyanın ve görkemli tarihinin avantaj, kazanım ve birikimleri ile insiyatifi ele alarak durumu kendi lehine çevirmenin yollarını aramalıdır. Avrupa, geleceğin dünyasını şekillendirecek Çin ve uzak doğu ülkeleri ile her yönden sıkı bir iş birliği içinde görünüyor. Başta petrol ve doğalgaz olmak üzere tüm ticari ve siyasi faaliyetlerini yürütebilmek için arada bir köprü olan Türkiye'ye her zaman muhtaçtır. Biz de biraz soluk alıp reformlara devam ederken, burnumuzun dibindeki bu tarihsel ve yaşamsal fırsatlara daha çok eğilmeliyiz. Gelecek nesillerimizin huzur, refah ve mutluluğu için ihtiyacımız olan moral güce böyle ve belki de daha kolay ulaşacağımızı düşünüyor ve inanıyorum.


 


























 

 
Toplam blog
: 220
: 2018
Kayıt tarihi
: 02.07.06
 
 

Yazmak, ufkun da ötesine taşan engin bir serüven gibi gelir bana ve gençlik yıllarımdan bu yana v..