Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Temmuz '15

 
Kategori
Otomotiv
 

Türkiye Kendi Otomobilini Üretmeli mi?

Türkiye Kendi Otomobilini Üretmeli mi?
 

Siz bakmayın siyasilerin demeçlerine, bu ülkenin %75’i açılan her yeni çeşmeyle gaza gelip hayallere dalar!

“Röstem bilin mi, yugarı mahleye havali bi ceşme yabdi bizim başgan. Böyyük adam göçli devled bööle olu işde.”

Siyasinin ilk işi milletini iyi tanımaktır. Oysa o millet siyasileri tanımamaktadır.

Bir devletin gücünün otomobil üretip üretmediğiyle ilişkilendirilmesine ancak üçüncü dünya ülkelerinde rastlanır. Oralarda Burger King açılması dahi “Üff bee!! Ne büyük devletiz!” çığlıkları attırır. 1986’da Taksim’de ilk McDonald's şubesinin açılışını hatırlıyorum. Başımız göğe ermişti. Anasından ağzında hamburgerle doğmuş Türkler restoranı doldurmuştu. Büyük özlem bitmiş, Sam Amca köftesine kavuşulmuştu.

Sadede gelecek olursak; kendi uçağımızı, helikopterimizi, tankımızı yapmak başka bir şey, otomobil yapmak başka bir şey.

30 yıldır dünya otomotiv sektörüne hizmet eden biri olarak neden kendi otomobilimizi üretmememiz gerektiğini anlatayım sizlere:

Bugün Fiat’ta 300 bine yakın kişi çalışmaktadır. Volkswagen’de ise 500 bin.

Türkiye’deki Toyota’da 3500, Oyak-Renault'da 6000, Tofaş’ta 6500 kişi.

Şimdi bu rakamları neden verdim: Dünyanın herhangi bir ülkesinde -son on yıl içinde- böylesi işçi sayılarıyla üretime başlamış "yepyeni bir otomobil markası" hatırlıyor musunuz? Hadi yirmi yıl olsun hatta otuz!

Yok!!

Çünkü Amerika’yı defalarca keşfetmenin mantığı yok!!

Peugeot (1889)
Mercedes (1890)
Opel (1899)
Fiat (1899)
Ford (1903)
BMW (1916)
Renault (1899)
Citroën (1919)

Adamlar yüz yıldır otomobil üretiyor! Siz kalkıp 21. yüzyılda ben kendi otomobilimi üreteceğim derseniz şaşkınlık yaratırsınız!

Neden kendi otomobilinizi üretesiniz ki! Rus Hava Yolları Aeroflot dahi filosunu Boeing ve Airbus uçaklarla yeniledi. Rusya gibi bir süper güç Tupolev ve Ilyushin’i modernleştirip kullanmaya devam edemez miydi ya da yeni bir uçak markası yaratamaz mıydı? Kendi markası birçok otomobil de var. Ama hiçbir Rus siyasetçi uçak, otomobil söylemiyle çıkmaz meydanlara.

Hadi “Devrim”i bir kenara koyalım, “Anadol” bizim markamız değil miydi, neden devam ettiremedik? Tamam, o yıllarda yerli parça yüzdesi düşüktü; ama gittikçe daha çok yerlileşirdi. Yarım asırdır ülkemizde üretilen Tofaş, Renault ve Ford, yakın tarihte Toyota, Honda ve Hyundai araçları Türk malı değil mi, dünyanın dört bir yanına ihraç etmiyor muyuz? Araçların üzerinde “Made in Turkey” yazmıyor mu?

Tamamen kendi tasarımımız, kendi markamız olsun derseniz, evet, dünyanın alkışladığı tasarımcılara sahibiz ve mükemmel bir araç yaratabiliriz; ancak sorunlar o noktada başlar.

- Biz -Türk tasarımı- otomobil motoru ve şanzıman üretiyor muyuz?

- Motorunu ve şanzımanını üretmediğimiz bir araca “kendi otomobilimiz” diyebilir miyiz?

Türk Otomotiv Yan Sanayii çok güçlü olsa da yap(a)madıklarımızın listesi motor, şanzımanla başlar ve uzar gider. Aslında globalleşen dünyada bu ana parçaları üretip üretmemek çok da önemli değildir.

Mesela Mercedes'in A ve B serisi araçlarında Renault motor kullanılmaktadır.

BMW, Toyota ve Ford'da PSA (Peugeot-Citroën) motor kullanılmaktadır.

Chevrolet, Opel, Jeep, Saab ve Suzuki'de Fiat motor kullanılmaktadır.

Şanzıman konusunda da BorgWarner, ZF, Getrag ve Aisin gibi uzmanlaşmış firmalar vardır. Mesela Peugeot, Toyota ve Nissan'da -vites değişimlerinde selam verdiren- otomatikleştirilmiş manuel ETG, MultidriveS, CVT şanzımanlar; VW, Ford, Renault ve Hyundai'da ise teknoloji harikası çift kavramalı DSG, Powershift, EDC ve DCT şanzımanlar kullanılmaktadır.

Özetle;

- Ne motoru ne de şanzımanı Türkiye’de üretmemiz gerekmemektedir. Teknoloji seviyemizin yettiğine de inansak, yeni ürün tasarımları ve testleri yıllar sürecektir.

- Yüksek teknoloji ve yazılım bilgisine ihtiyaç duyan yeni nesil kokpit ve araç işletim sistemi için herhalde know-how alınacaktır.

- Aracın kaportası, metal ve plastik parçaları, camları ve jantları için yüzlerce metal pres, plastik enjeksiyon ve şişirme kalıbı gerekecektir. Muhtemelen kalıplar Çin’de yaptırılacaktır.

- Kaç bin m2 büyüklüğünde fabrika kurulacaktır yoksa mevcut fabrikaların mı üretmesi beklenecektir? İyi de kendi araçlarına rakip çıkarmak için neden yatırım yapıp risk alsınlar ki?

- Kaç bin işçi çalıştırılacaktır?

- Ar-Ge için ne kadar harcanacaktır?

- Kalıplara ne kadar ödenecektir?

- Hangi oranda ithal malzeme kullanılacaktır?

- Ve en önemlisi: B-Seg mi C-Seg mi olacaktır, satış fiyatı nasıl belirlenecektir?

Sonuç olarak, öz çizimini yaptığımız; motorunu Peugeot’dan, şanzımanını Aisin’den, süspansiyonlarını MacPherson’dan, gösterge tablosunu IAC’den, hava yastıklarını SRS’ten, ses sistemini JBL’den alacağımız aracımızı Türk malı kaporta, tamponlar, koltuklar, camlar, klima düzeni, egzoz sistemi, tekerler, frenler, amortisörler, silecekler, farlar, aynalarla harmanlayıp banttan çıkardığımızı düşünelim. Yani aracı üretmemiş, montajını yapmış olalım. İsim babası da ben olayım: Turcobil. 

Türk insanı artık kalitenin tadını biliyor. 25 sene önce Şahin, Doğan, Kartal için bir sene sıra bekleyen insanlar yok bugün. Dolayısıyla, Turcobil B-Seg olacaksa mesela Hyundai I20, VW Polo, Renault Clio ile; C-Seg olacaksa Hyundai I30, VW Jetta, Renault Megane ile kalite ve fiyat anlamında rekabet edebilecek midir?

Ve Turcobil’in müşteri kitlesi kim olacaktır? Örneğin devlet büyüklerimiz, resmi dairelerdeki yöneticilerimiz makam aracı olarak “Öz Türk Malı” Turcobil kullanacaklar mıdır?

Peki, siz alır mısınız? Benim içinse oldukça zor! Neticede benim talebim değil. Ayrıca, beğeni eşiğim yüksek ve bir arabayı aylarca inceler, test ederim. Fiyat ilk baktığım etken değildir; ama eminim Turcobil ucuz olmayacaktır. Gerçi ucuz da olsa -güvenimi kazanabilmesi için- birkaç yıl yollarda izlemek isterim ki zaman benim için artık mücevher değerinde.

İlle de “Turcobil” deniyorsa bunun kolay yolları da var. Bugün Türk Beyaz Eşya üreticilerinin hemen hepsi çamaşır makinesi, bulaşık makinesi, buzdolabı ve küçük ev aletlerini Kore ve Çin’de yaptırıyor. Üzerlerine de kendi markalarını koydurup Türkiye’ye ithal ediyor. Böylece Türk işçisinin kahrını çekmiyor (!) aylığı 35 dolar olan Çinlinin ürettiği buzdolabını ucuza mal edip yüksek fiyatla satıyor. 3,500 liraya aldığımız iPhone 6P Çin’de üretiliyor; VW, General Motors, Hyundai, Nissan, Honda, Toyota Çin’de üretiliyor. Satış fiyatı yüz bin euro’nun üzerinde olan Audi A6, A8 ve Q7’nin de Çin’de üretildiğini biliyor muydunuz? Varsın -mühendisliği bize ait olan- Turcobil de Çin’de üretilsin!! Ayıp mı olur, Osmanlı’nın torunlarına yakışmaz mı?

Bugün ABD’de dahi sadece Ford, Chrysler ve General Motors kalmışken, düşük kâr marjları nedeniyle Avrupalı otomotivciler birleşirken biz neden -devler arenasında yaşaması mucize- bir otomobil için milyarlarca dolar yatırım yapmalıyız!! Bunun öncesinde, “Opel neden Türkiye’deki üretimini durdurdu”yu düşünmemiz gerekmez mi? Tayland, Malezya, Rusya, Mısır, Endonezya ve Hindistan’da fabrikaları olan BMW ve Tayland, Vietnam, Meksika, Malezya ve Mısır’da fabrikaları olan Mercedes Türkiye’de üretime davet edilemez mi? İnanın ki Türk Malı BMW ve Mercedes Turcobil’den çok daha fazla sükse yapacaktır. Ve üstelik yatırım maliyetimiz de olmayacak, binlerce kişiye iş imkanı doğacaktır.

"Ülkemizin güçlendiğini göstermek için başka neler yapılabilir"e gelince, otomobil üretmek gibi vitrin güzelliğine değil de mesela maaşlardaki gelir vergisinin %10’a düşmesi, -madem ki hayat pahalılığını petrole gelen zamlar belirliyor- asgari ücretin 1,000 dolar olması, 1 liraya mal olan benzinin 2 liraya satılması, otoyolların-köprülerin bedava olması gibi iç güzelliklere öncelik verilebilir.

Tüm bu gerçeklere rağmen ille de otomobil üreteceksek, tepeden tırnağa yepyeni bir araç tasarlamak değil de mevcut bir markanın üretim haklarını alarak montaj yapmak daha düşük maliyetli bir risk olacaktır.

 

 
Toplam blog
: 462
: 1159
Kayıt tarihi
: 07.03.09
 
 

Ne güzel bloglar yazdık, ne muhteşem dostluklar kurduk; onlar kaldı baki... ..