Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Nisan '07

 
Kategori
Haber
 

Türkiye kozasından çıkıyor...

Türkiye kozasından çıkıyor...
 

‘’AK Parti, toplumsal güce dayalı bir siyasi harekettir, bunu iyi bileceğiz. Bu partiyi oluşturanlar AK Parti'ye oy verenler veya AK Parti'ye oy verme eğilimini ortaya koyanlar değildir. Bu partiyi oluşturanlar (AK Partiliyim) diyenlerdir. (AK Parti'ye oy verdim) diyenlerle, (AK Partiliyim) diyenler arasında hesap edilemeyecek sınırsız bir mesafe vardır. AK Partiliyim sözü çok önemli. (AK Parti'ye oy verdim) diyenler yarın başka bir partiye oy verecektir. Ama AK Partiliyim demek bir aidiyettir. Bu da önceki partilerin düştüğü duruma düşmemek demektir.'' (*)

Yukarıda ki yaklaşım ilk bakışta partide ki bütünlüğü sağlamak için söylenmiş gibi algılanabilir.

Öngörülerini, düşüncelerini açıklayanların sürekli niyet okumakla eleştirilmesine karşın yukarıdaki ifade ile; bırakın oy verme eğiliminde olanları, oy verenleri dahi AKP’liyim diyenlerden ayrıştıran bir yaklaşım söz konusu ise, bu yaklaşım sahiplerinin, AKP’ye mesafeli olanlar hakkında ki düşüncelerinin önemi göz ardı edilemez ve ‘’niyet okumaya‘’ fırsat verilmeden açıklık getirilmesi gerekir. Ve bu kadar partizanca yaklaşımı içselleştirmiş ve dile getirmiş birisi tarafsız olması gereken bir mevkide ne kadar tarafsız davranabilir.

Bugüne kadar Cumhurbaşkanı adaylığının açıklanmaması ve uzun bir süreden beri gergin bir ortam yaratılmasının sebebi sanki; oy veren seçmen, milletvekili ya da parti üyesinin bu gergin ve tartışmalı ortam içerisinde tavrının, sadakatinin ve keskinlik derecesinin parti tarafından ölçülmesi gibi bir izlenim yaratmaktadır. Dolayısıyla bir taraftan merkezde olduğunu söyleyerek seçmenini genişletmeye ve iknaya çalışırken, diğer taraftan sınırda konularla milletvekili ve yöneticilerin sadakat derecesini ölçerek ilk genel seçimlerde içine kapalı çekirdek bir yönetim oluşturulmaya çalışılıyor düşüncesi zihinlerden atılamıyor.

Niyetlerin okunmasından yakınanların, kendisini iktidara getirenlerin davranışlarından kaygı duyması ve partinin merkezde olduğunu iddia etmesi dolayısıyla Türkiye’yi aynı derecede tümüyle kucaklayacağı söylemesi ne kadar gerçekçidir.

Baldıran zehri içip susulacağına! ve gözlerime bakın siz her şeyi anlarsınız deyip zihinler bulandırılıp, endişeler yaratılacağına, her alanda olması gerektiği gibi, gerçek düşüncelerin ortaya konulup tartışılması ve muhalefetin yaklaşımından rahatsız olunsa bile işte tam burada Türkiye için baldıran zehri içip(!) iletişime geçilmesi, adım atandan hiçbir şey eksiltmez fakat Türkiye ve Halk’ına çok şey kazandırır.

Şu an Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı durum; sınıftaki gürültü ve huzursuzluğu gidermek için sınıfın yarmaz çocuğunun sınıf başkanı yapıldığı bir ortamda, bununla yetinmeyip öğrenci derneği başkanlığına göz koyan sınıf başkanının, temizlik kolu başkanı bana ''ellerin kirli'' dedi, onunla oynamayacağım yaklaşımından farksızdır.

Bugün küserek ana muhalefetle görüşmeyen birisinin, yarın tarafsız bir makamda, partilere ve toplumun tümüne aynı mesafede olacağını beklemek hayalcilik olur. Kaldı ki kendisi ya da işaret ettiği biri seçildikten sonra söylemlerinde ne kadar samimi olursa olsun bir soğukluk ve endişeyi yok etmek, bugünkü durumdan çok daha zor olacaktır. Bu durum ise yeni gerginlikler ve boşa harcanan enerji demektir.

J.J. Rousseau ‘’Toplumsal Sözleşme’’sinde ‘’ne zaman hükümetler üzerine düşünecek olsam araştırmalarımda hükümetimi sevecek bir şeyler bulurum, mutlu olurum’’ derken, unutulmamalıdır ki; hükümetler ne kadar eleştirilse eleştirilsin, muhalefetteki büyük çoğunluk bile hükümetini sevecek bir şeyler mutlaka bulmaktadır. Bununla beraber ''yersiz!'' olduğu iddia edilse dahi bazı endişeler dile getiriyorsa, bu olumsuzlukların giderilmesi için yapılması beklenen vurgular ve eylemler de hayata geçirilmelidir.

Temsilde adaletin meclise birebir yansımadığı ve isteyen herkesin özgür iradesi ile adaylığını koyup gerçek anlamda uzlaşmayı oylamada aramanın neredeyse imkansız olduğunun herkesçe kabul edildiği bir ortamda, hiç olmazsa kapalı kapılar ardında birkaç liderin bir araya gelip görüşmeler sonucu birini işaret edip seçilmesine razı! olmuş bir halk var iken, diyaloglardan uzak ve şartları zorlayıp neredeyse ‘’plebisit’’(**) benzeri çağrışım yapabilecek yaklaşımları Türkiye etmiyor.

Türkiye kozasından çıkarken, demokrasinin gelişip güçlenmesi için gösterilen hassasiyetlerin değeri anlaşılmalı ve dikkatler buraya yoğunlaşmışken, bunu fırsat bilenlerin çözümü tek adam arayışlarında görmemesi Türkiye'nin kazanımları olacaktır.

(*) 05.01.2005 AK PARTİ SİYASET AKADEMİSİ SERTİFİKA TÖRENİ
(**) http://www.anayasa.gen.tr/halkoylamasi.htm

 
Toplam blog
: 22
: 550
Kayıt tarihi
: 01.07.06
 
 

1968 doğumluyum. Elektrik mühendisiyim. İnsanın kendisini anlatmasının zor olduğu, bununla beraber y..