Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Haziran '07

 
Kategori
Siyaset
 

Türkiye laik kalacak mı? (3)

Türkiye laik kalacak mı? (3)
 

Nihayi olarak saygı değer beyler ve bayanlar, güzel Türkiyemde demokrasinin ömrü konusunda tereddüt içinde olduğumdan, Türkiyemizin laik kalıp kalamayacağından da pek emin değilim. Kendisiyle maalesef şahsen tanışamadan Türkiye’nin klasiği haline gelen hain saldırılardan birine kurban gitmiş olan Ahmet Taner Kışlalı hocamızın kitabında da çok güzel belirttiği gibi demokrasi, patlayacak duruma gelen balonun havasını onu patlatmadan ve etrafa zarar vermeden alan bir araç görevini üstlenmektedir.

Demokrasinin önemi bu nedenle çok büyüktür. Görüşlerini ve isteklerini dile getirmesi engellenen, hayat tarzına ve inançlarına müdahale edilen bir insanın, Türkiye laik kalacak mı? şeklinde ki bir soruya vereceği cevap: Eğer bu laiklikse, ben Türkiye’nin laik kalmasına taraftar değilim olacaktır.

Tekrar Türkiye’nin siyasi seyrine dönecek olursak, Nokta dergisi kapandıktan sonra, Türkiye’de ki her şey kaldığı yerden devam etti. Hükümet bu duruma sessiz kaldı; çünkü maalesef ülkemizde iktidar olan hükümetlerin yapabilecekleri konusunda belirsizlik hakimken, yapamayacaklarının neler olduğu bellidir. Derginin neden kapanma kararı aldığının araştırılması da birileri tarafından hükümetin yapamayacakları arasına alında kısa sürede.

Hükümetin, bütün bu olanları unutup nede olsa yakında cumhurbaşkanı seçimi var diyerek işine baktığı günlerin birinde, saatler de gece yarısına yaklaşırken elektronik bir şapkadan, elektronik bir tavşan çıktı. Türkiye’nin ve dünyanın gündemi bir anda değişti, herkesin gözü Ankara’ya çevrildi. Türkiye’de postmodern bir muhtıra ilan edilmişti, herkes şaşkındı. Bazıları sevinçle karşıladı bu durumu, bazıları yinemi diye sıkıntılı ve üzgün bir şekilde. 27 Nisan gecesi daha gününü bile tamamlayamadan, demokrasiye yeni bir narkoz verilmişti, 28 Şubatta olduğu gibi yine uyku haline geçmişti demokrasi, yine yorgun ve daha da kötüsü yine umutsuz olarak.

Demokrasiyi biraz olsun uyanması için dürten, hükümetin açıklaması oldu ertesi gün. Genel Kurmay Başkanlığı, başbakana bağlıdır şeklinde bir açıklama yapıldı. Bunun arkasından 27 Nisan gecesinin müsebbiplerinden olan "askerin arkadaşları" cumhurbaşkanlığı için toplanan mecliste 367 milletvekilinin hazır bulunması gerektiği ve bunun sağlanamadığı gerekçesiyle cumhurbaşkanlığı seçimini Anayasa Mahkemesine götürdü. Hükümet fazla telaş etmedi bu durum karşısında; çünkü mahkemenin 367 gereksiz şeklinde bir karar vereceğine inanıyordu; çünkü anayasayla az çok muhatap olan herkes rahatça bu sayının gerekmediğini anlayabilirdi;çünkü CHP’nin yaptığında kasıt vardı ve Anayasa Mahkemesi bu kastı görerek, başvuruyu reddedecekti.

Anayasa Mahkemesi kararını açıkladı, 9’a karşı 2 oyla , CHP’nin başvurusu yerinde bulunmuştu ve TBMM’nin cumhurun başını seçmek için 367’den az milletvekiliyle toplanamayacağını kararlaştırdı. Başbakan, bunun demokrasiye sıkılmış bir kurşun olduğunu söyledi. Ortada gerçekten sıkılmış bir kurşun vardı; ama bunu kim sıkmıştı? Tek kurşun mu sıkılmıştı? Sadece bir kişi mi sıkmıştı? Ne yazık ki hayır! İlk kurşun 27 Nisan gecesi sıkılmıştı , demokrasiye sıkılan asıl kurşun da buydu, Anayasa Mahkemesi ise, demokrasinin yoldaşına, Hukuk Devletine sıkmıştı kurşunu.

Dünyanın gıpta ettiği ve önem verdiği değerlere, birilerinin çok rahat bir şekilde ateş açabildiği bu ülkede, laikliğinde bu 'terörden' ne zaman nasibini alacağını kimse tahmin edemez ve Türkiye laik kalacak mı? sorularını daha uzun süre sormaya devam ederiz, tabiki yine cevabını aramadan.

Laiklikten önce demokrasiye, sözde değil, özde sahip çıkmak temennisiyle…

Okuma zahmetinde bulunduğunuz için teşekkürler.

 
Toplam blog
: 22
: 1957
Kayıt tarihi
: 12.05.07
 
 

1982 Bayburt doğumluyum. İlk okulu başka, orta okulu başka, liseyi başka bir şehirde okudum. Bunl..