Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Mayıs '07

 
Kategori
Siyaset
 

Türkiye laik mi? Laik kalacak mı?

Türkiye laik mi? Laik kalacak mı?
 

Evet, Türkiye'de yaşayanların muhakkak bir şekilde karşılaştıkları, bir yerlerden duydukları ve bazılarının uzun uzun düşündüğü bu iki sorunun ilkine bi bakalım.

Türkiye laik mi?

Bu soruyu cevaplamadan önce "laik" kelimesi hakkında kısa bir bilgi verelim . "Laisos", Eski Yunan menşeili bir kelime o zamanlar din sınıfına dahil olmayanlar anlamına kullanılmakta idi, daha basit bir şekilde anlatmak gerekirse, rahip dışarıda karşılaştığı insan topluluklarına "ey laikler" diyerek konuşmaya başlıyordu genelde.

Bu kelime, günümüzde de tartışma konusu olan çoğu kelime gibi zaman içerisinde gittiği her ülkenin halkı veya yönetimi tarafından mutasyona uğratıldı, bazı ülkeler (Almanya ve Avusturya gibi) bu kelimeyi biraz kullandıktan sonra kendilerine göre olmadığını düşünerek "secularizm" kelimesini kullanmaya başladılar onun yerine; ama bazı ülkeler bu kelimeyi benimsemeyi uygun buldu, tabii ki Eski Yunan'dan aldıkları şekliyle değil, değişikliğe uğratarak ve kendilerine benzeterek.

Fransız düşün alemi, yoğun tartışmalar sonrasında ve kendi derin süzgeçinden yavaş yavaş geçirerek zaman içerisinde benimsedi bu kelimeyi, diğer Latin ülkeleri de Avrupa'nın bu kültür ülkesinin yolundan gittiler kısa zamanda.

Peki biz Türkler nereden bulduk bu laiklik terimini?

Türkiye'nin laiklik macerası çok önceleri başlamadı doğal olarak; çünkü Osmanlı'nın böyle bir sorunu yoktu. İttihat Terakki döneminde belirtilerini gösteren laiklik tartışmaları, kurtuluş savaşı ve sonrasında yoğunlaşmaya başladı. Dönemin önemli siyasetçılerinden ve yazarlarından biri olan Ziya Gökalp'in ortaya attığı , "asrileşmek" kelimesini daha sonra "muasırlaşmak" kelimesi takip etti ve benzeri kelimeler üzerine uzun tartışmalar yapıldı dönemin aydınları arasında.

Tartışmalar devam ederken, dönemin uluslararası siyaseti ve edebiyatındaki Fransız ağırlığı nedeniyle laiklik kelimesi ve anlayışı ileri çıkmaya başladı. Türk siyasileri ve edebiyatçıları , fazla üzerinde durmadan kabullendiler bu durumu. Kelimenin tam olarak neyi ifade ettiği , temsil ettiği anlayışın Türkiye'nin sorununa çare olup olamayacağı konusunda fazla tartışılmadan uzlaşıldı bu kavram üzerinde, ama daha ilginç bir şey vardı, Türkiye laikliği Fransa'dan almasına rağmen ondan daha sert uygulamaya çalışıyordu , bir de bakıldı ki işler kitapta yazdığı gibi gitmiyor, 1946'da İmam Hatip Okuları açılmaya başlandı, bu tek kelimeyle laikliğin rafa kaldırılmasıydı; çünkü bu okulların elektiriğini suyunu devlet veriyor, öğretmenini de devlet atıyordu.

İlerleyen yıllarda bu okulların liseye dönüştürülmesi, ilahiyat fakültelerinin açılması ve camilerde kadrolu imamların çalışmaya başlamasıyla ve özellikle de 1960 Anayasasında Diyanet İşleri Başkanlığı'nın resmi bir kurum olarak kendisine yer bulmasıyla anlaşıldı ki Türkiye giymeye çalıştığı laiklik giysisinin üzerine oturtamamış, orasını burasını yırtmaya başlamıştı.

Türkiye laik bir ülke değil mi yani?

Eğer gerçek anlamında algılayacaksak laikliği, Türkiye tabi ki laik bir ülke değil; ama yakası paçası yırtılmış da olsa, üzerindekinin hala en güzel elbise olduğunu düşünüyor, laik olduğuna inanıyor ve bu elbiseyi giymeye devam ediyor.

Ama bu yırtık elbiseyle AB balosuna katılabilir mi onu bilemiyorum...

Türkiye'nin laik kalıp kalamayacağına diğer yazımızda cevap verelim.

 
Toplam blog
: 22
: 1957
Kayıt tarihi
: 12.05.07
 
 

1982 Bayburt doğumluyum. İlk okulu başka, orta okulu başka, liseyi başka bir şehirde okudum. Bunl..