Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Aralık '12

 
Kategori
Siyaset
 

Türkiye nereye gidebilir böyle?

Türkiye nereye gidebilir böyle?
 

İklim özelliklerine göre Türkiye (Sanal ortamdan alıntıdır)


Bugün en kısa yorumlarımdan birini yazmaya karar verdim.  Çünkü gündem yoğun. İktidar cephesi de son gelişmelere göre çok çalkantılı olsa gerek. TRT’de iken TV Spot ve tanıtım cümlelerimden sonra yazmayı tasarladığım en kısa yazılarımden biri de aşağıdaki yorumum olacak. Umarım gelecekte de bu tür kısa yazılar için uğraşacağım. İngilizlerin dediği gibi, 'Küçük güzeldir' diyerek başlıyorum şimdi.

27 Mayıs 1960 Cuma sabahı babamdan duyduğum ‘ihtilâl’ kavramından  bu yana 'nereye gidiyor bu memleket' sorusu soruluyor. Ardı arkası kesilmeyen iktidar sarmallarından sonra yine bu soru ile yüz yüze kalmak ne kadar zor değil mi? 1970 sonundaki ilk Felsefeye Giriş dersinde Dr. İoanna Kuçuradi’nin ilk sorgulamasında; kendimce seçerek  yazmış olduğum gibi Türkiye ‘istikrar’ arayışını bir türlü bırakamadı. Tek güzel olay güzel ülkemizde her şeye rağmen sürünenler çok olsa da acından ölen yok. Zenginliklerine zenginlik katmak için her yolu tek çıkar alanı olarak gören Tuzu Kurular ise bir gün tıka basa doymuş  olurlar umarım.

İyi ki nereye gittiğimizi anlamak için sayıları iki elin parmak sayısını geçmeyen yazarların ‘ilaç gibi’ yazıları var. Reklam Tanıtım Vergisi bindirilmesin diye buraya o sekiz on kişilik dökümü sıralamak istemiyorum. Emekli oluşum yanında bir de ay sonuna gelmiş olmak gibi bir direnç içerisinde bulunduğumdan bu işi geçelim. Ancak her şeye rağmen bu ülkede genç yaşlı değişik kesimden gelen yürekli yazarlarımızın varlığı beni hayata daha çok bağlamaya başladı. İyi ki Batı korkusundan dolayı kimi odaklara rağmen Düşünce Özgürlüğü kapsamında yürüyemesek bile çok şükür yazabiliyoruz. Bir de Başbakan Erdoğan'ın son bir nefs muhasebesinden dolayı Yardımcısı Bülent Arınç'ın ‘dağa çıkmak’ gibi eski bir emelini engelemiş olması yüreğime su serpti, desem yalan olmaz. Arınç'ın o sözünü duyduğumda birden Sultan Abdülhamid'e kafa tutan Yüzbaşı Resneli Niyazi Bey geldi aklıma inanın. Çünkü o da önce tasarlamış sonra da eylemlerine başlamıştı Balkanlar'da. İçerik değişik de olsa 'dağa çıkmak' dağa çıkmaktır, ötesi yok. Başbakan Erdoğan keşke parti içinden çıkan kimi amacını aşan ve yaralayıcı sözleri hep böyle susturabilse diyorum, kaynağından faş olmadan önce; inanın ben de rahat edeceğim. Bence kendisinden başka hiç bir görevli açıklamada bulunmasa daha iyi olur. Çünkü söz ağızdan çıktıktan sonra ‘tut tutabilirsen’ durumları da kamuoyunu derinden etkiliyor. Benzer durum kendi içlerinde bile çatışmalı olduğunu sandığım muhalefet partileri için de öyle.

Gelelim nereden gelip nereye gittiğimiz sorununun başka yönlerine. Teknolojik ve ekonomik dev Vahşi Batı esintileri Osmanlı gibi Türkiye Cumhuriyeti'ni Batı’dan Doğu’ya doğru bütün İslam toplumlarını adalet, eşitlik, özgürlük, değişim, laiklik ve Liberal Demokrasi eylemleri ile daha şiddetli sallıyor artık. Bu yüzden toz duman içerisinde boğulmaya az kaldı. Özelleştirme ile doğan Küresel Sermaye dayanaklı ‘tekellerin varlığı’ da cabası! Bence adları çok değişik de olsa şirketler anlaşarak belirli biz taban üzerinden sömürü çarkını döndürüyorlar. Çağımız her bakımdan ‘hız çağı’ değil de nedir? Bir an önce kazanmak istemek de, yaygın pazarlama da sanal iletişim de ‘hız’ demek değil midir? İşte beni huzursuz kılan TT, Doğal Gaz, Elektrik, Oto Yollar, Köprüler, TCK, DSİ, DİB, BDDK, SPK, DDY, EBK, TRT, TİGEM, RTÜK, TÜBİTAK, İŞKUR, KİK, KB, ABB, SB/KHK, ÖSYM, KPSS, YÖK, MEB, Yerel Yönetimler, Özel TV’ler ile  araba satışları birer tekel değil de nedir? Çünkü bu tür kuruluşlar hayatı ucuzlatacağına karmaşıklaştırarak pahalılandırıyorlar bence. Sorunların üstüne bir de Kürecik ile 'vatansever' anlamlı Patriot üsleri bindirilince ortalık toz duman işte.

 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..