Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ocak '09

 
Kategori
Güncel
 

Türkiye nereye koşuyor?

Türkiye nereye koşuyor?
 

İnsan yaşadıklarına inanamıyor vallahi ülkemizde......

Kim kimdir, ne yapmıştır, niçin yapmıştır, yaşananlarda ve yapılanlarda Siyasetin sorumluluğu var mıdır, yok mudur?

Dün yaptıklarından dolayı madalyalarla takdir gören insanlar, bugün cezaevinin soğuk demir parmaklıları arkasında hesap verme zamanını bekler hale gelebiliyorsa......

Bugün bunları yapanların da, yarın hesap vermeyeceklerini kim garanti edebilir?

Hangisi doğru, hangisi yanlış yapmaktadır?

Tüm bunları kendi kendime sorduğumda, olasıdır ki, bir çok kişi gibi, benim de aklım karışıyor.....

TSK, terörist mi yetiştirmiştir ya da terörist mi barındırmıştır bünyesinde?

Tutuklanan ve sorgulanan Paşalar, İktidar mı devirmişlerdir, devirdilerse hangi İktidarları hangi nedenle devirmişlerdir, o dönemlerde siyasiler Ülkemizi nasıl idare etmekteydiler, bu paşaların TSK içerisinde ki görevleri ve sorumlulukları neydi?

O kadar çok soru var ki aydınlanması gereken....

Bir tarafta, kendisini yurt dışına atmış, TV kanallarında boy gösteren ve kim olduğu, ne tarafta olduğu belli olmayan bir zatın iddia dolu kasetleri, diğer tarafta terörle mücadelede, teröristler hakkında itiraflarda bulunması gereken bir itirafçının, TSK'nın Albay rütbesindeki Övünç Madalyalı bir mensubu hakkında söyledikleri üzerine başlatılan soruşturmalar ve yayınlar.....

İşte problem bu ve sorumuz ise, Türkiye nereye gidiyor?.....

Ülkemizde terörle mücadelenin bire bir muhatabı olarak siyasi iradece bizim memurumuz diyerek görevlendirdiği TSK'nın Orgeneralleri, Tümgeneralleri, Tuğgeneralleri, Albayları, Yarbayları ve daha alt kademedeki görevlileri, şimdilerde adeta, terörle mücadele ettikleri için bin pişman edilircesine sorumlu tutulmakta ve kimisi için 200, kimisi için 500 yıl hapis cezası istenilmektedir......

Durum öyle bir hal almıştır ki, neredeyse, bu insanlardan, yaptıkları mücadelede öldürdükleri teröristleri ve belki de destekçilerini niçin öldürdüklerinin hesabı sorulacak hale gelmiştir....

Oysa ki, bu paşalar ve diğerleri, terörle mücadelede, siyasi iradenin aldığı kararlar doğrultusunda hareket etmemişler midir?

Siyasi irade, TSK'ni görevlendirirken, TSK'ni terörle mücadeleyi, ellerinde çiçeklerle çözebileceklerini mi düşünmüşlerdir?

Günümüz Türkiyesinde, TSK'nın yürüttüğü mücadele şeklinin beğenilmediği anlaşılmakta ve bu mücadelede hayatlarını hiçe sayan bu insanlara teşekkür etmek yerine, bugün, garip ama gerçek denebilecek şekilde suçlamalara maruz bırakılarak hürriyetlerinin tahdit edilmesi gerçekten üzüntü verici bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır.....

Bu meyanda insanın aklına, siyasi iradenin, yapılanlarda hiç mi sorumluluğu yoktur sorusu takılmaktadır....

Yasalardaki zaafiyetleri görmeyen ya da oy uğruna görmezden gelerek gerekli caydırıcı tedbirleri almayan ve adeta suç işleyenleri cezalandırmak yerine, teşvik edercesine düzenlenmiş yasalar nedeniyle, siyasi iradenin ve özellikle dokunulmazlık zırhı arkasında kanun yapıcı TBMM'nin çatısı altındaki Milletvekillerinin hiç mi sorumluluğu yoktur?

Dokunulmazlık zırhı arkasında zevk-ü sefa içerisinde yaşayarak, doğu ve güney doğu anadoludaki yoksulluğu, işsizliği görmezden gelen, çözüm üretmeyen, terörizme adeta davetiye çıkaran, sonrasında da işi TSK'ya havale eden Siyasi İktidarlar, bu olayların meydana gelmesinde 1. derecede sorumlu değilmidirler?

Evet değerli okurlar,

Son günlerde de açık arazilerde bulunan mermiler, el bombaları, Ergenekon davasını daha da derinleştirmiş, 17.500 faili meçhul cinayetin de, kuyular ve kireç ocaklarının gündeme gelmesiyle, olay sanki dibi görünmez bir kuyu şeklini almıştır.....

Bu kuyu öyle bir kuyu olmuş ki, içine düşenin nasıl ve ne zaman çıkacağı hiç belli değil.....

İşte, zamanında, JİTEM Grup Komutanlığı da yapan Devletin Övünç Madalyası verdiği teröristlerce vurularak tekerlikli sandalyesinde yaşamını sürdürmek zorunda kalan Abdülkerim KIRCA Albayımızda, hakkında ileri sürülen iddialar sonucu tercih hakkını kullanmış ve o, ne olduğu belli olmayan dibi görünmez dipsiz kuyu içerisinde yaşamak yerine, tetiği çekerek hayatına son vermeyi yeğlemiştir.....

İnsanı üzen ve üzdüğü kadar da düşündüren bu dramatik olayların tekerrür etme olasılığı, bizleri endişeye sevk etmektedir.....

Çünkü, biz bu kafayla gidersek, sanırım, ülkemizin iç ve dış düşmanlarına karşı mücadelesinde bundan böyle adam bulmakta zorlanacağız......

Belki bulacağımız insanlar da, yapacakları işin sonuçlarının böyle olabileceğini düşünerek, bombaları belki de, düşmana adeta defi bela kabilinden atacaklar ve silahlarını da, acaba ben de yargılanırmıyım tereddütü içerisinde kullanacaklardır...

Bunu şurada bir kez ifade etmek isterim ki, TSK, kimsenin memuru değildir......

Hele hele siyasi iradenin memuru hiç değildir ve olmamalıdır da.....

TSK, ülkemizin bölünmez bütünlüğüne karşı içeriden ve dışarıdan gelmesi olası her türlü tehditlere karşı, Cumhuriyetimizin, Atatürk ve Inkılaplarının tek ve yegane, koruyucusu, kollayıcısı durumunda olan en güvenilir kurumudur ve böyle de olmak zorundadır.......

Siyasi iradenin ise, en başdaki görevlerinden birisi de, suçun işlenmemesi için gerekli caydırıcı yasaları hazırlayarak suç işlenmeden onu önleyici tedbirleri almak olmalıdır.....

 
Toplam blog
: 407
: 877
Kayıt tarihi
: 02.07.06
 
 

15.12.1950 Mersin doğumluyum. İzmir Ticari İlimler Mezunuyum. Bir Kamu Kuruluşundan  Şube Müdürü ..