Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Temmuz '19

 
Kategori
Siyaset
 

Türkiye'nin Gizli Tarihi (5)

Yıldız Sarayı'nın yağmalanmassından sonra sıra Sabık Sultan’ın bankadaki parasına gelmiştir. Bunu bize Abdülhamid’in kızı Ayşe Osmanoğlu ayrıntılı olarak anlatmaktadır:

“…Bir gün yine köşkte sıkıntılı bir hava esmeye başladı. Babamın Alman Bankasındaki parasını almak istiyorlardı. Babam üzüntülü bir halde olduğundan biz de müteessirdik. İstanbul hükümeti, Rasim Bey vasıtası ile haberler gönderiyor, babam kâğıtlar yazıyor, Rasim Bey sık sık huzura girip cevap getiriyordu. Babam diyordu ki,

-“Ben kalabalık bir ailenin babasıyım. Padişah olduğum zaman şehzadeliğimde çalışıp kazandığım paranın bir kısmını cülus bahşişi olarak kendi kesemden verdim. Çünkü ben diğer biraderler gibi avare yaşamaz, oturmaz, dinlenmez, çiftliklerimde çalışırdım. Kazandığım parayı benden sonra evlad-ü ayalim alsın diye bankaya yatırdım… İşte bu sebeplerden dolayı bankadaki parayı veremem.”

‘Bu, çocuklarımın parasıdır, veremem’ dedikçe Abdülhamid üzerindeki baskı da artıyordu. ‘Vermeye mecbursunuz’ dedikten sonra, bizzat eski Sultana, “Sizi de, kızlarınızı da bodruma indirip hapsederler” tehdidinde bulunuluyor, açıkça canlarına zarar vereceklerini söylüyorlardı. Aile korkmaya başlamış, parayı verip kurtulmayı arzu eder hale gelmiştir:

Zaten Şehzade Abdürrahim Efendi sıkıntıdan sarılık olmuştur, Ayşe Sultan’ın da burnundan her sabah kan gelmektedir. Son bir çare düşünür Abdülhamid ve Meclis-i Mebusan’a başvurur; meselenin halledilmesini ister. Ancak gelen cevap büsbütün umutsuzluğa yol açacak mahiyettedir. Üstelik tehditkâr bir cevaptır bu.

Artık köşke hapsedilen ailenin rahatı büsbütün kaçmıştır. Ayşe Sultan’ın annesi Müşfika Kadınefendi, bir gün kocası Abdülhamid’e şu ricada bulunur:

“Ver de kurtul. Senin ve cümlemizin selâmeti için bu parayı başından defet. Nasıl olsa bir lokma ekmek buluruz. Çocukların da böyle söylüyorlar.”

Eski Sultan Abdülhamid, önüne konulan kâğıdı imzalayacak ve çocuklarını çeyiz parasından mahrum bırakan acı kararı onaylayacaktı. Ne var ki, bu defa banka 5 Mayıs 1909 tarihli bu imzalı kâğıdı kabul etmeyecek ve ancak huzura gönderilecek bir heyetin gözü önünde parayı bizzat mudiye teslim edebileceklerini bildireceklerdi.

Bu haber üzerine besbelli eli kuvvetlenen Abdülhamid’in de bazı şartları olacaktı. Oğlu Abdürrahim’in tahsilini, üç kızının da evlenmesi için İstanbul’a gitmelerine izin verilmesini, yanında kalan bendegâna, yani hizmetlilerine bir parça serbestlik tanınmasını, kendisine kâfi miktarda tahsisat bağlanmasını ve köşkün satın alınmasını, son olarak da ölünceye kadar rahat bırakılmasını ve hayatının ordu tarafından tekeffül (garanti) edilmesini istemiştir.

İttihatçılar başka çare bulamayınca şartları kabul ettiler. Banka müdürü ile Almanya’nın Selanik Konsolosu, 15 Temmuz 1909 günü yanlarında 6 büyük bavul dolusu para ve tahvillerle huzura girdiler. Abdülhamid, o sırada 5 yaşında bulunan şehzadesi Abid Efendi’yi sağına oturtmuştu. Mudileriyle baş başa görüşmek istediklerini söyleyen konsolos ve banka müdürlerinin dedikleri yapılmış, subaylar dışarıya çıkarılmıştı. İmzalarını alıp paraları teslim ettikten sonra konsolos ve banka müdürleri hızla arabalarına binip köşkten uzaklaştılar.

Abdülhamid bu sırada balkonun kapısına yürümüş ve subaylara, para çantalarını göstererek, “Alınız şunları!” diye gür bir sesle bağırmıştır. Bavullar arabalara yüklenip Selanik’in meşhur Beyaz Kule’sine doğru revan olurken, bir baba olarak omuzları düşmüş Abdülhamid çocuklarını yanına çağırmış, onlara şöyle nasihat ediyordu:

Evlâtlarım! Hiç birinizin istikbalini temin edemediğimden çok meyusum. Ne yapayım? Talih, kader böyle imiş. Elbet size millet bakar…” (1)

**

Bu kez Yıldız Sarayındaki yağmayı Sultan II. Abdülhamid'in kendisinden dinliyoruz: 

Sultan İkinci Abdülhamid’in tahtan indirildikten sonra Selanik’te ikamete mecbur edildiği Alâtini Köşkü’nde yanında bulunan süvari Yüzbaşısı Debreli Zinnun Bey’e anlattıkları :

“...1293 Moskof Harbi’nin patlamasına taraftar değildim. Sulh müzakereleriyle buna bir çare bulunacağına kani idim. Fakat Mithat Paşa harp istiyordu. Meclis-i Mebusan’ı da bir tazyik altında bırakmıştı. Bu harp, bizi pek müşkül vaziyete sokacaktı. Malî takatimizi mahvedecekti, nitekim de öyle olmuştur. Meclis-i Mebusan’a lâf anlatmak kabil olamadı. Bir müddet yalnız başıma kalarak düşündüklerimi tahakkuk ettirmek istedim.

Meclis-i Mebusan’ı kapattım. Bu tazyik Mekteb-i Harbiye’de, Tıbbiye’de, Mülkiye’de okuyan gençliği ayağa kaldırmıştı. Bu hareketler eğer bugün memlekete fayda vermişse, iftihar ederim. Buna da vesile oldum demektir. Îkinci defa meşrutiyeti ilân ederken aradan uzun zaman geçmiştir, memleket olgunlaşmıştır sanıyordum.

Hâlbuki ideal bir gaye ile işe başladıklarını söyleyenler, Yıldız yağması ile kendilerini lekelediler. Senelerce biriktirdiğim, dişimden tırnağımdan arttırdığım altınların, bunca tahvillerin ne olduğu belli olmadı. Bu hazineyi Yıldız Sarayı’nın geniş havuzunun akındaki hususî surette inşa ettirdiğim mahzende saklamıştım. Oradan aldılar, bu servet hakkında Meclis-i Mebusan’a hesap verdilerse ne mutlu! Yalnız bana “Katil Padişah, Zalim Padişah, Kızıl Sultan!” dediler, bakalım tarih onlar için ne diyecek? Cenab-ı Hak’tan dileğim, onların sonunu bana göstermesidir!..” (2)

 

Devam edecek

-Yağma ile ilgili açılan soruşturmalar ve Yıldız Sarayı’nın kumarhaneye dönüştürülmesi

 

www.canmehmet.com

 

  • Kaynaklar:
  • (1) Ayşe Osmanoğlu, Babam Abdülhamid, İstanbul 1960, Güven Yayınevi, s. 159. Bu kitaptan yapılacak diğer alıntılar ise sayfa 159-164’tendir.  (Aktaran, Mustafa Armağan, Abdülhamid’in Kurtlarla dansı) Abdülhamid’in servetine el konulma sürecini belgelerden takip ederek açıklayan bir yazı için bkz. Mithat Sertoğlu, “II. Abdülhamid’in millete, mebuslara, askere en son hitabı ve serveti hakkında yeni bilgiler”, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, Sayı: 79-81,1974, s. 26-37.
  • Daha fazlası için bakınız: http://www.canmehmet.com/resmi-tarih-dosyasi-31-mart-vakasi-yildizdan-sonra-sira-sokaga-atilacak-osmanlinin-servetindedir-7.html
  • (2) İki devrin perde arkası, Hüsamettin Ertürk (Teşkilat-ı Mahsusa Başkanı/Şimdiki MİT) Sahife:34

 

 
Toplam blog
: 1117
: 1768
Kayıt tarihi
: 29.08.06
 
 

Ticari ilimler akademisindeki öğrenciliğim sırasında, bir kamu iktisâdi kuruluşunda başladığım ça..