Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Temmuz '14

 
Kategori
Güncel
 

Türkiye'nin göçmen politikasızlığı

Türkiye'nin göçmen politikasızlığı
 

Son zamanlarda Suriyeliler karşı başlayan saldırganlığı ırkçı bir çerçeve ile sınırlamak naiflik olur. Bu sorunun sosyal, hukuki ama özellikle ekonomik nedenleri mevcut. Ülkelerin göçmen politikaları göçmenlerin ve yerel vatandaşların yaşamlarını öncelikle sosyal ve ekonomik açıdan önemli ölçüde etkiler.  Özellikle endüstri devriminden sonra gerçekleşen göçlerde vasıf gerektirmeyen operasyonel pozisyonlar, o iş için yeterli minimum yetkinliğe sahip göçmen ucuz işgücü ile dolduruldukça yerel vatandaşlar iş bulmak için yetkinliklerini arttırmak ya da daha az maaşa çalışmayı kabullenmek durumunda kaldılar. Suriyeli vatandaşların evlerini terk etmek zorunda kalarak doğu illerimize yerleşmeleri de yerel vatandaşlar üzerinde benzer baskılar oluşturacaktır. Bizim gibi eğitim ortalaması ilkokul düzeyinde olan bir ülkedeki vasıfsız işçi potansiyelini düşündüğümüzde vasıfsız işlerin ucuz göçmen işgücü ile doldurulmaya başlanması beraberinde ciddi sosyal ve ekonomik sorunlar taşıyacaktır. Hele ki ekonominizi yeterince denetim altına alamıyorsanız, işletmeleri hakkıyla denetleyemiyorsanız ve sayıştay raporlarınız bir türlü meclise gelemiyorsa kayıt dışı yaşama hoşgeldiniz demektir.

Hatay’da yaşanan istihdam sorunu bunun canlı bir örneği. Savaştan kaçan Suriyelilerin sığındığı başlıca illerden olan Hatay’da kayıt dışı istihdamın birden patlaması yerel halkın istihdamına bir tehdit oluşturmaya başladı. İşyeri denetlemeleri hakkıyla yerine getirilmedikçe bu tehdit sürmeye devam edecek. Bu tabii sürdürülebilir bir durum değil. Lakin bir sonraki safhada göçmen statüsünde ya da vatandaşlığa geçerek vatandaş statüsünde istihdam edilecek bu ekstra ucuz işgücü, yerel üretim ve yatırımlar artmadıkça yerel halkı ya istihdamın dışına itecek ya da çok daha ucuza çalışmaya zorlayacaktır. Bu durum sadece Hatay ile sınırlı değil. Gaziantep, Kahramanmaraş ve diğer çevre illerinde istihdamda dengesizlik yaşanmaya başlandı. Bu durum çalışma hiyerarşisinde sıradışı ve tehlikeli bir ayrışmayı yaratma tehlikesini barındırıyor. Artık çalışanlar mavi ve beyaz yaka olarak ayrılmanın yanında, özellikle vasıfsız işlerde çalışan işçiler, milliyetlerine göre sınıflandırılmaya başlanabilir.

Bu sınıflandırmanın gelecekte nelere yol açacağını görmek için yeterli tarihi bilgi var elimizde. 1980 sonrası Almanya’ya çalışmak için giden Türk işçiler ve Cezayir’den Fransa’ya ucuz işgücü olarak giden Cezayirli işçiler 2000’li yıllara kadar Avrupa’nın kalkınmasına önemli katkıda bulunsa da; yerel halkın işgücünden çaldıkları için ve aradaki gelir uçurumunun ve inanış farklılıklarının bir sonucu olan sosyal yaşam tarzlarının keskin uçlarda kalması sonrasında Avrupa’da muhafazakarlığın, hatta ırkçılığın, yükselişine etkide bulundular. Geçtiğimiz aylarda Avrupa Parlamentosu seçimlerinde İtalya dışında tüm Avrupa ülkelerinde sosyal demokratların oy kaybettiğini ve sağ ya da aşırı sağ partilerin oylarını hatırı sayılır oranda arttırarak parlamentoda sandalye sahibi olduklarına tanıklık ettik. Almanya’da ırkıçı yaklaşımlarıyla bilinen NPD partisi %5 barajını aşarak parlamentoya girdi ve Fransa’da Le Pen önemli bir seçim başarısı elde etti.

Son zamanlarda Suriyeli göçmenlere karşı gerçekleşen aşırı tepkilere bu açıdan bakmakta fayda var. Avrupa’nın birçok ülkesinde uygulanan göçmen politikalarının ayrıştıcı bir tabana oturtulmuş olması sonucu oluşan ırkçı söylemlerin Avrupa toplumlarında gün geçtikçe daha fazla kabul görüyor olmasını endişeyle izliyoruz. Hala hazırda muhafazakarlaşan bir çizgide olan Türkiye’de de yarın benzer ırkçı yaklaşımların baş göstermemesi için ekonomik, sosyal ve hukuki düzenlemeler dahilinde ülke gerçeklerini ve ihtiyaçlarını gözeten bir göçmen politikası oluşturulması gerekiyor. Bizim göçmen politikalarımız ise ne yazık ki genelde duygusal hezeyanlar ve mesnetsiz vaatler ile dolu. Bir devletin yardıma muhtaç insanlara yapabileceği en büyük yardım onlara kendilerini güvende hissedebilecekleri bir sosyal, ekonomik ve hukuki ortam sağlamasıdır. Onları kamp bölgelerinde toplayıp yerel toplumdan ayrıştırarak, ya da sokaklarda dilencilik yapmaya terk ederek yardım etmiş olmazsınız. Bu sadece toplum algısında çoğunluk olan yerel halkın azınlık olan “diğerlerini” ötekileştirmesine ve kategorize etmesine yol açar, ve sonu ırkçılığa varır. 

Sonuç olarak, kayıtdışı istihdamı ve genel olarak işsizlik sorununu irdelemeden göçmen sorununu çözmenin mümkün olmadığını düşünüyorum. Yerel vatandaşlarınız iş bulamazken başka bir ülkenin vatandaşı kayıtdışı olarak çalışıp bir de iş sahibi olanları işinden etmeye başladığında oluşacak infiali kontrol altına almak çok zor olur. Sadece aç kalmamak için çalışan insanları diğerlerinin gözünde hedef haline getirmiş olursunuz. Bir devlet insani yardımı sadece duygusallıkla değil aynı zamanda rasyonel düşünce ve bilimle yerine getirmeye başladığı gün insanlara “gerçekten” yardım edebilir.  İnsanlara birer oy pusulası muamelesi yapmadan, onların birer insan olduğunu unutmadan oluşmalı devlet politikaları. Sağımızı solumuzdan, inancımızı pragmatizmimizden, kimliğimizi benliğimizden ayırmamalı. Biz hepsiyiz çünkü. 

 

  

 
Toplam blog
: 89
: 618
Kayıt tarihi
: 16.12.06
 
 

İlk kitabımı, 'Pal Sokağı Çocukları'nı okuduğumdan beri yazıyorum. Yazmak beni o çocuklar gibi öz..