Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Haziran '14

 
Kategori
Türkiye Ekonomisi
 

Türkiye'nin ihtiyacı olan memur- bürokrat tipi- Girişimci memur- Girişimci bürokrat!

Türkiye'nin ihtiyacı olan memur- bürokrat tipi- Girişimci memur- Girişimci bürokrat!
 

memur, devlet, girişimci, hizmet, gelişme, kalkınma


Türkiyede haketmeyen insanların sırf güven, topril ve referansla belli makam, koltuk ve rolleri doldurdukları ve sistemi tıkadıkları, devlet mekanizmasını işlemez hale getirdikleri aşikardır. Salla başı al maaşı deyimide dilimize böyle tipteki insanlar sayesinde girmiş bulunmaktadır. 
 
Girişimci olmak demek sadece statükoya karşı gelip, kendi bağımsız işletmesini kurmak demek değildir her zaman. Ticari girişimcilikte yeterli fırsat alanları olmadığı durumlarda girişimci karaktere sahip insanlar gerek devlette gerek özel sektörde çeşitli kurumlarda maaşlı çalışırlar. Modern ve demokratik toplumlarda kurumlarda girişimci, proje üretebilen, kurumu olumlu yönde değiştiren, çığır açabilen yeteneklere ihtiyaç duyar. Ancak uygulamada genelde tersi söz konusu olur. İdeolojin yoksa, taraf tutmuyorsan, rengin yoksa istersen ağzınla kuş tut anlamsız olmaktadır. Baskı, bürokrasi ve kontrol süzgeçleri ile kişiler iş yapamaz hale getirilmektedir.  Bu tür gerçek hayattaki yaklaşımların bedelinide ülke vatandaşları topluca ödemektedir. Çünkü ideolojist, yandaş, taraflı fakat ilgili işle ilgili yeterli olmayan, sığ, çapsız, kalitesiz insanlar sistemi tıkamaktadırlar. İnsiyatif alamamaktadırlar. İdealist, aldığı paranın hakkını veren, girişimci ve yaratıcı memurlar, bürokratlar, çalışanlar, baskı, sürgün, mobbing gibi muamelelere tabi tutularak eski kara düzenin değişimi engellenmektedir.  İşte idealist, aldığı paranın hakkını veren, gerçek anlamda halka hizmet etmeye kendini adamış bir memurun hikayesi.  Statükoya karşı gelen, risk alan bir karakter yani girişimci, insiyatif alan, statükoya karşı gelen,  yerelde yaşayan ancak geniş ölçekte bakabilen, ileriyi gören, vizyoner bir memur. 
 
 
 
Mustafa Güzelgöz ve Eşeği
Yıl 1943.
Genç Mustafa’nın tayini kütüphaneci olarak Ürgüp Tahsin Ağa Kütüphanesi’ne çıkar. Devlet memurluğu o dönemde süper bir şey, çünkü özel sektör falan yok. Bizimki kütüphanede heyecanla okurları bekler; bir gün olur, beş gün olur, gelen giden yok.
 
Etraftakilerle konuşur, herkese anlatır: 
 
“Bakın kütüphane bomboş duruyor, gelin kitap okuyun.” Gelen giden olmaz. Amirlerine durumu bildirir.
 
– Kardeşim otur oturduğun yerde, maaşını düzenli alıyon mu, almıyon mu?
– Alıyorum.
– Eee, o zaman ne karıştırıyon ortalığı, gelen giden olsa maaşın mı artacak? Başına daha fazla bela alacan, o kütüphaneye yıllardır kimse gelmez zaten…
 
23 yaşındaki genç memur “Ne yapayım, ne yapayım?” diye düşünür durur. Sonunda aklına bir fikir gelir, eşine söyler. Eşi önce “Deli misin bey?” der, ama kocasının bir şeyler üretme, işe yarama çabasını yakından görünce fikri kabullenir. 
 
O dönem devletteki amirlerinin çıkardığı tüm engellerin tek tek, binbir güçlükle üstesinden gelir. 
 
Çünkü o zaman da şimdiki gibi, “Aman bir şey yapmayalım da başımıza bir iş gelmesin. Çalışsan da aynı maaş, çalışmasan da“ zihniyeti aynen var.
 
O bıyıklı, kravatlı, asık yüzlü, sigara kokan, arkalarındaki Atatürk resminden utanmayan, ama ülkesine gram faydası da olmayan bürokratları zorlukla ikna eder ve bir eşek alır. 
 
İki tane de sandık yaptırır. İki sandığa, kalınlığına göre 180-200 kitap sığar. Sandıkların üstüne “Kitap İare (Ödünç) Sandığı” yazar. Kitapları eşeğe yükler ve köy köy gezmeye başlar. 
 
Kütüphaneye de bir yazı asar: 
 
“Sadece Pazartesi ve Cuma günleri açıyoruz.” 
 
Köydeki çocuklar şaşırır. 
Eşeğe bir sürü kitap yüklemiş bir amca, o gariban çocukların küçücük ellerine kitapları verir. Düşünün, Noel Baba gibi. Noel Baba yalan, Mustafa Amca ise gerçek. Geyikler yerine eşeği var. 
 
Eşek de daha gerçek, Mustafa Amca da.
 
“Çocuklar bunları okuyun, aranızda da değişin. On beş gün sonra aynı gün gelip alacağım. Aman yıpratmayın, diğer köylerdeki arkadaşlarınız da okuyacak” der.
 
Mustafa artık Ürgüp’teki kütüphanede bir iki gün durmakta, diğer günler eşeği Yüksel’le köy köy gezmektedir. 
 
Köylerdeki çocuklar Eşekli Kütüphaneciyi her seferinde alkışlarla karşılarlar. Kalpleri küt küt atar heyecandan, sevinç içinde yeni kitapları beklerler. Mustafa Amca‘nın ünü etrafa yayılır. Diğer devlet memurları makam odalarında sıcak sıcak oturup iş yapmazken, Mustafa’nın eşeği Yüksel yediği otu hepsinden fazla hak etmektedir.
 
Zamanla insanlar kütüphaneye de gelmeye başlar. 
 
Mustafa bakar ki kütüphaneye kadınlar hiç gelmiyor. 
 
Zenith ve Singer’e mektup yazar:
 
“Bana dikiş makinesi yollayın, firmanızın adını kütüphanenin girişine kocaman yazayım“ der. Zenith dokuz tane, Singer bir tane dikiş makinesi yollar (ilk sponsorluk faaliyeti). Salı günlerini kadınlar günü yapar. Kumaşı alan kadın kütüphaneye koşar. On makine yetmediği için sıra oluşur. Sırada bekleyen kadınların eline birer kitap verir, beklerken okusunlar diye. Okuma-yazma oranının düşüklüğünü görünce halkevlerine okuma yazma kursları vermeye gider. Halıcılık kursları başlatır, bölgede halıcılığı canlandırır. Bu arada valilik Mustafa hakkında dava açar, “kendi görev tanımı dışında davranıyor” diye. 50 yaşına gelen Mustafa Amca baskıyla emekli edilir.
 
Mustafa Amca köylüler arasında efsane olur, yıllar geçtikçe köylerdeki çocuklarda okuma aşkı yerleşir. 2005 yılında Mustafa Amca vefat eder. Tüm Kapadokya çok üzülür, aralarında toplanırlar. Ürgüp’e Eşekli Kütüphaneci Mustafa Güzelgöz ve eşeğinin heykelini dikerler.
 
 
İşte bir fırsat alanı görüp, bulunduğun yere  olumlu katkı sağlamak istersen girişimci çalışan olursun. Herşeyi tepeden inme beklemeden önce kendinde, sonra ailende, sonra yaşadığın sokak, mahalle, semt, kasaba, ilçe, il düzeyinde değişimi başardında, bu etki tıpkı göle atılan küçük bir taşın yaydığı dalga gibi büyük etki oluşturan dalgalara neden olur ve ülke ilerler, gelişir. 
 
 
Eğer bulunduğun yer yerinde sayıyorsa bu gerilemedir. Olumlu yönde değiştirip dönüştürmelisin. 
 
Evren düşünceyi değil, hareketi alkışlar. 
 
 
Mustafa Amcanın örneğinde olduğu gibi iz bırakabilirsek, gelecek nesiller bizi olumlu yaad eder. Bununla birlikte Mustafa Amca döneminde o bölgede görev yapmış nice üst düzey, orta düzen memurlar bürokratlar geldi geçti, ye kürküm ye tarzı yaklaşıp, koltuğa gömülüp, belli ideolojilere hizmet eden, dünyalık peşinde koşup,  ataletle yerinden kıpırdamayan ve o yörede görev yapıp adı, varlığı bile bilinmeyen bir kişi olarak tarih sahnesinde adımız zavallı olarak yazılır. 
 
 
 
Mustafa Amca gibi kişiler gönüllerde yer ederek birer isimsiz kahramana dönüşürler. 
 
 
Toplam blog
: 77
: 707
Kayıt tarihi
: 03.07.08
 
 

37 yaşındayım, yüksek lisans mezunuyum. ve girişimciyim. İngilizcem iyi sayılır. Gıda ve perakend..