Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Nisan '08

 
Kategori
Siyaset
 

Türkiye'nın Musul Sorunu(XVIII) ''Yeniden Varoluşa Doğru''

Türkiye'nın Musul Sorunu(XVIII) ''Yeniden Varoluşa Doğru''
 

Mustafa Kemal Paşa,Sovyet Rusya elçisi Aralof,Askeri ateşe Zvoneryev'le Afyon'da'' Cephe Gezisinde''


Kazım Karabekir Paşa, hasta olan İsmet Paşa'yı ziyaret ettiğinde, sohbet esnasında, İsmet Paşa konuyu Musul Sorunu'na getirir. Kazım karabekir Paşaya, '' ...Kazım Musul boş, şunu işgal etsene ...der.'' Kazım Karabekir'de bu soruyu, ''... bu hareket İngilizler'e ilansız harb olur...''şeklinde cevaplandırır. Tarih, 30.Nisan.1924'dür!...


Şevket Süreyya Aydemir, ''Tek Adam-Mustafa Kemal'de'' şöyle diyordu: ''... Lozan'ın hikayesi, 9.Eylül.1922'de, İzmir'in kurtuluşu ve onu takib eden günlerde Yunan istila kuvvetlerinin Anadolu topraklarından temizlenmesi ile başlar... Harp bitmişti. Büyük Millet Meclisi Hükümeti kendisini savunmasını bilmişti. 1920-1922 arasında büyük başarılar elde edildi. Kuzeyde Karadeniz kıyılarından bir müdahale ve kıyılarda bir Rum Pontus Devleti kurulması yolundaki proje ve girişimler, suya düşürüldü. Doğu'da Ermeni saldırıları ve bir Ermenistan teşkili karar ve teşebbüsleri de fiilen tasfiye edildi. Güneyde Çukurova'nın işgali, Urfa, Maraş. Antep'teki, İngiliz, Fransız, Ermeni istila ve yerleşme hareketleri, kanlı savaşlar sonunda, Anadolu'nun başarısı ile sona erdi...''
Ordularımız, Türk-Yunan Savaşı'nı kazanıp, Yunan'ı denize döküp, İzmir'e girerken İngilizler'de 1922 sonbaharında, Filistin'de İngiliz Mandası kuruyorlardı...Churchill, 17 Kasım 1913'de Avam kamarası'nda yaptığı konuşmada şöyle demişti:''..Eğer petrole sahip olamazsak, buğdaya da, pamuğa da ve ihtiyaç duyduğumuz binlerce ürüne de sahip olamayız!...'' Ve artık Pax Britannica, , Mısır'da ve Ortadoğu'da herşeye sahipti...

Osmanlı için, güneyde Basra, ortada Bağdat ve kuzeyde Musul üç önemli vilayetti. Suriye'deki Halep kenti ile dört önemli vilayet ortaya çıkıyordu... Asur Devleti'nin başkenti olan, Medler'ce yakıp yıkılan Ninova'nın hemen yakınında, Dicle'nin kıyısında kurulmuş olan Musul, Mezopotamya Uygarlığı'nın da bir anlamda simgesiydi...Bu gün bile Bağdat'tan sonra, bölgenin ikinci büyük kenti ünvanını taşımaktadır .Dünya'nın bilinen ilk kütüphanesi (M.Ö:500) de Ninovada'daydı... Ve burda bulunan ''Tablet kitaplarda'', bölme, çarpma ile ilgili ilk problem bilgilerini(!) insanlık öğrenmiş oluyordu...Musul, batılı kaynaklara göre, I.Dünya Savaşı arifesine kadar, Irak'dan ayrı olarak, ''El Cezire'' bölgesi olarak gösteriliyordu... Irak ismi tarihte ; eski, uygar ve de soylu ülke anlamlarını içerirdi...Tikrit'den Hımrin dağlarına kadar olan sınır Irak'ı belirliyordu.Ve El Cezire'deki bu topraklar, son bin yıldır, Türk beylikleri ve devletleri tarafından yönetilmişti... Başta Selçuklu'lar olmak üzere, Zengiler, Timur, Akkoyunlular, Karakoyunlular, Safeviler ve Osmanlılar; bu bölgede söz sahibi olmuşlardı... Musul Osmanlı egemenliğine, Yavuz Sultan Selim'in, 1514 yılındaki, Çaldıran seferi sonucu girmiş, Kanuni Sultan Süleyman'ın, 1554-55 yılları arasındaki, Bağdat Seferi'yle de, kesin Osmanlı egemenliğine girerek; vilayet merkezi olmuş ve Musul, Süleymaniye, Kerkük sancaklarına ayrılmıştı... Bu sancaklarda, Kürtler, Türkler, Araplar ve Müslüman olmayan, daha az sayıda , Museviler , Keldaniler ve Süryaniler de yaşamaktaydı... Bu azınlıklar, diğer üç Müslüman ana gruba karşı devletçe desteklenip korunmuş, dini inançlarını hakkıyla yerine getirebilmeleri ve dinsel kurumlarını oluşturablimeleri için de madden desteklenmişlerdi... Aralarında çıkan ihtilaflar, Kadim Süryani-Katolik Süryani örneğinde olduğu gibi, her iki tarafı rencide etmeden, çözümlenmişti...


Lozan'a, Türkiye, İsmet Paşa başkanlığında, Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı Rıza Nur'un ve Trabzon milletvekili Hasan Hüsnü'nün (Saka) başkan yardımciları oldukları yüz kişilik(!) bir heyetle
gitmişti...
Türk heyetinin Lozan'a erken(!)hareketinden bir hafta önce, TBMM , Hilafet'le, Saltanat'ın birbirinden ayrılmasına ve Saltanat'ın lağvına karar vermişti!... Türk heyeti düşen Lloyd George Hükümeti yerine kurulacak hükümeti beklerken, konferansın yeni başlama tarihinden üç gün önce son padişah Vahdettin'de bir İngiliz savaş gemisiyle ülkeyi terk edip, Malta'ya doğru hareket ediyordu!... İsmet Paşa Lozan'da, ''Müslim Standart Gazetesi '' yöneticisi, Seyyid A.Malik'e şu ilginç demeçi veriyordu: ''Size ve sizin vasıtanızla bütün Müslümanlara şunu söyliyeyim ki, Türk milleti, İslamiyet'in kolu ve kılıcıdır!.. Türkiye Anayasası, Hilafet'in yani hür ve müstakil İslam devletinin menfaatlerini yürütmeye çalışacak ellere bütün müdafaa kudretini vereceğini söylüyor. Türkiye Hilafet'i tutuyor ve tutacaktır!.. Hilafet Türk milletine vediadır, emanettir... Türk milleti, hür ve müstakildir. Bunun için Hilafet de taarruzdan masun ve iktidara malikdir. Hilafetin bütün vasıfları mahfuz ve emindir... Kanımızın son damlasına kadar Hilafet'i tutup, yaşatacağız!.. Fakat tek adamın şahsi malı olmasına asla izin vermeyeceğiz. İşte Türk milletinin kararı budur!...


Lozan Antlaşması, genç cumhuriyetin hariciyecilerine göre; I.Dünya Savaşı sonunda, İtilaf Devletleri'yle ve Yunanistan'la yapılan bir antlaşmanın ötesinde, Osmanlı'nın Anadolu toprakları ve Trakya'daki varisi olan, Yeni Türkiye Cumhuriyeti'nin de, eski hesapları kapatarak, genel devletler hukukuna uygun olarak, bir anlamda, onlarla aynı platformu paylaşabildiği, siyasi, yasal ve ekonomik yeni yapısıyla onun içinde yer aldığı bir antlaşma olarak da, çok özel bir yere sahip oluyordu... Yeni bir ''Ulusal Devlet'' kurma çabasında olan, cumhuriyet liderinin ve kadrolarının siyasal yaklaşımı da; varolan realite içersinde, tarıhsel dostluk-düşmanlık anlayışının dışında, karşılıklı yarar ilişkileri çerçevesinde, gerçekçi bir politika oluşturmaktan yana oluyordu...


7.Haziran.1991 tarihli, ''Cumhuriyet'' gazetesindeki bir çalışmada, Mustafa Kemal Paşa'nın, Musul'la ilgili şöyle bir değerlendirmesi olduğı belirtilir: ''... Musul bizim için çok önemlidir. Birincisi, Musul'da sınırsız servet oluşturan, petrol yatakları vardır. İkincisi , onun kadar önemli, Kürtlük sorunudur. İngilizler orada bir Kürt Hükümeti kurmak istiyorlar. Bunu yaparlarsa bu düşünce, bizim sınırlarımız içersindeki Kürtlere' de yayılır. Buna engel olmak için, sınırı güneyden geçirmek gerekir...''


1917 sonlarında, İngiliz sanayisinin ve donanmasının petrole olan ihtiyaci en üst düzeye çıkmıştı.
Amiral Slade, başbakan ve dışişleri bakanına sunduğu ''Slade Raporu'nda'' şöyle diyordu:''.. İngiliz şirketleri yabancı ülkelerdeki petrolün ele geçirilmesine yönlendirilmeli, bu petrolün dağılımı da yabancılara bırakılmayarak gene, İngiliz pazarlama şirketleri marifetiyle yapılmalıdır.Yabancıların ilerde şirketi ele geçirme ilk girişim riskini önlemek için de, yabancı ortaklar bu şirketlere alınmamalıdır!... '' Bu yüzden İngiltere, uluslararası savaş hukuku da dahil, tüm kuralları çiğneyerek, zorla da olsa Musul petrollerine el koymak da kararlıydı ve siyasi ve de askeri kuralları zorla çiğneyerek ; Musul'a girdiler...! Mondros Antlaşması'nı da ihlal ettiler!... Bundan sonra petrol için, Emperyal Devletler arasında, it dalaşı da başladı... Zaten Balfour Bildirisi'nin isim babası, İngiliz Dışişleri Bakanı Balfour'da; ''...Bu petrol mutlaka İngiltere'nin emrinde olmalıdır.Hangi yollardan ulaşılırsa ulaşılsın, hiç umurumda değil!...'' demişti...
Bu yüzden, bu gün cetvelle çizilen Ortadoğu'da, Irak'dan bir şekilde kopartılmak istenen Musul, bu petrol kaynayan bölge , o günde bizim için, toprağıyla, insanıyla değerliydi; imparatorluğun Anadolu ve Mezopotamya coğrafyasında tüm unsurlarıyla vazgeçilemez bir realiteydi ve Misak-ı Milli sınırları içindeydi...


Türkiye Lozan'a giderken
, Musul'da bir türlü çözülemeyen Şeyh Mahmut'un bölgesel yönetiminde , sonunda yüzünü Anadolu'ya dönen, Kürt Aşiret hareketleri vardı...Bağımsızlık hareketi önce, Britanya Hükümeti'nce, sözümona kabul görmüş, sonra da yeni Irak dengeleri içinde, bir şekilde reddedilmişti... Şeyh Mahmut'un bağımsız Kürt Krallığı için, Amerika'yla da(BaşkanWilson) temasa geçmesi, Londra'yı çılgına çevirmişti!... Bu yüzden de , Kürtler'ce reddedilen Irak manda yönetimine karşı, İngiliz Hava Kuvvetleri, tarihlerde her nedense pek adı anılmayan, sivil halka karşı ilk katliam saldırısını yapmaktan çekinmemişler; Süleymaniye'ye ağır hava bombardımanı sonunda , tüm aşiretlere bağlı sivil halka katliam yapmışlar, aşiretleri dağıtmışlardı... Onların önemli bir kısmı zorunlu olarak sonunda İran'a geçtiler...(Yapay kral , Faysal'da ilk kez Kerkük'e girerek, Irak bayrağını kaleye kahramanca(!) dikti...) Bu bölgeye getirileceği söylenen, medeniyet ve demokrasinin ilk belirtileriydi... (Büyük mozayiğin aydınları, bu gün bundan nedense pek söz etmezler!...)Bu yüzden bölgenin en güçlü ailesi olan, Berzenciler büyük bir kırıma uğradılar, Musul'da etkinliklerini kaybettiler!...Zaman içinde gelişip, büyüyen aşiret olan; Barzani'lere gücü terk etmek zorunda bırakıldılar!...Petrol ve Mezopotamya'nın stratejik önemi; Pax Britannica için(!) , her şeyden önemliydi!...


Sevr Antlaşmasına göre, çok iyi kazanımlar olsa da, kanımızca, Lozan'da; İngiltere ve diğer galip devletlerin benimsediği ilkeler doğrultusunda, onların hemen hemen daha önce kararlaştırdıkları bir antlaşmanın ötesinde farklı bir şey değildir....Türkiye'nin bazı marifetsizlikleri ve diplomatik hataları dışında ve de iyi yabancı dil bilmez ve de önemsemez(!) katiplerin hataları dışında, birde Türkçesi olmayan bir antlaşmadır!... Musul sorunu bu süreçte, diplomatik girişimlere karşın , kasıtlı olarak çözülmeyip sürüncemede bırakılmış, Wilson İlkeleri desteğinde, İsmet Paşa alacağız demiş, Lord Curzon'da vermeyeceğiz demişti.. Lozan'da çözülemeyen Musul Sorunu , Lozan sonrası dokuz ay içinde iki ülke arasında çözülme kararıyla; eğer gene çözülemezse, İngiltere'nin kurucusu olduğu ve Türkiye'nin üye olmadığı, İngiliz ve Fransızlar'ın ağırlıklı etkisinde olan, ''Milletler Cemiyeti'nin'' kararıyla çözülmesine karar verilmişti...Nihai sonuç belliydi...Bunların hepsi, bir İngiliz oyunuydu!...


Konu, Haliç Konferansında, 19.Mayıs.1924 yılında ele alındı.Her iki taraf da, ilkelerinden taviz vermediler.İngiliz Heyeti, Irak'ın sınırlarını, 100km daha yukarı çıkartmaya kalktıkları gibi, Hakkaride'ki Nasturileri de öne sürerek, bölgeden toprak talebinde bulundular!...Amaç; Türkiye'nin isteklerini kısıp, işi yokuşa sürüp, Milletler Cemiyeti'ne konuyu aktarmak , orada istedikleri gibi halletmekdi... Bu konferansda bir sonuca varılamadı. Bu süreçde Nasturiler baş kaldırıp, bir binbaşı ve üç askeri öldürüp Hakkari valisi Halil Rifat Bey'i tutukladılar!... Ankara bu işe çok sinirlendi, vali serbest bırakılsa da, sorunu askeri güçle halletmek istedi... Nasturiler, Hakkari'yi terk edip Irak'a geçtiler!... Musul Sorunu, sonunda, 20.Eylül.1924'de Milletler Cemiyet'nde ele alındı.Yapılan toplantı sonucunda, kurulan üçlü komisyonun kararıyla, geçici olaral, ''Brüksel
Hattı''
adı altında, Türkiye-Irak sınırı belirlendi. Buna göre; Hakkari ve Musul birbirinden ayrıldı. Hakkari'nin kazaları, Zaho ve İmadiye Musul içinde kalıyordu...


Ankara Antlaşmasıyla, Britanya hükümeti Musul'da istediği nihai sonuca ulaşmışdı...Güney'de bir şekilde kalan Kürt Aşiretleri'de, İngilizler marifetiyle, yakın bir zaman sonra, ilk Roşa Reş'lerini (Karagün) görmeye başlayacaklardı...

Dokuz yıl sürekli savaş içinde bırakılarak, tüm güçleri iyice zayıflatılmış, son askeri güçlerini de, Yunan'la ve Kafkasya ve Doğu'da süregelen siyasi hareketlere yönlendiren bir yeni siyasi oluşumun, İngilizler'in son kozları olarak başlatmayı gündemledikleri, İtalyan ve Yunan saldırı riskini karşılayacak gücüde pek kalmamıştı!.. Sovyet desteği de, iki ucu keskin bıçaktı... Musul'un İngilizler'e verilmesi ve Doğu'daki başkaldırılar, ülke içindeki tüm politikaların da yeniden gözden geçirilmesine neden olacaktı...




(devam edecek)









Fotograf: Mustafa Kemal Paşa ve Kurmayları,
Sovyet Rusya Elçisi Aralof ve Askeri Ataşe Zvoneryev
Azerbeycan Elçisi İbrahim Avilov'la, Cephe Gezisinde, (Güç Gösterisinde...)
Afyon, Çay'da incelemelerde... (30.Mart.1922)
 
Toplam blog
: 392
: 4592
Kayıt tarihi
: 12.03.07
 
 

İstanbul doğumluyum. Sağlıklı beslenme, yüzme, doğada yürüyüş ve çevre özel ilgi alanlarım. Şiiri ve..