Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Kasım '14

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Türkiye'nin ta öbür ucundan...

Türkiye'nin ta öbür ucundan...
 

Bazen diyorum da, ne işim var benim Türkiye'nin ta diğer ucunda... Sevdiklerim nerede ben neredeyim... Etrafıma bakıyorum ve buraya ait olmadığımın her halimden belli olması gücüme gidiyor. 

Madem buraya ait değilim, o halde neden buradayım?

İsyan etmediğim tek bir günüm bile geçmiyor. Ama şükretmediğim tek bir günüm de geçmiyor. Bazen de böyle, iyi ki atandım ama, diyorum.

Evet, az emek vermedim o KPSS zırvalığına. Oğlumu bile ihmal ettim! Şimdi atanmanın keyfini çıkarmalıyım, öyle değil mi? Benim yerimde olmak isteyen binlerce İngilizce öğretmeni var, ve ben nankörlük ediyorum! Rahatım yerinde; okulum, müdürüm, öğretmen arkadaşlarım çok çok iyi. Ama ben isyan ediyorum işte... Ama şükrediyorum da aynı zamanda.

Her şey tamam da, bu kadar uzak olmak zorunda mıydı? Oğlum bana küsmek zorunda mıydı?!

...Neden mi küstü? Çünkü onun burada kreşe gitmesinin onun için çok iyi olacağını zannetmiştim. Sosyalleşecekti, kendini savunmayı öğrenecekti, taneli yiyecekleri çiğnemeyi öğrenecekti... Üstelik... üstelik yanıbaşımda olacaktı... Keşke kreşe gitmek istemediği o üç hafta boyunca onu gitmek zorunda bırakmasaydım! Keşke! 

Şimdi o Kocaeli'de, bense Türkiye'nin ta öbür ucunda... Ve telefonda benimle konuşmuyor. Ona kavuşmama daha 1 hafta var. 1 hafta! Yani 7 koca gün! 7 kere yatıp kalktıktan sonra uçacağım oğlumun yanına. Daha çoooook var! 

Beni görünce nasıl tepki vereceğini o kadar merak ediyorum ki! Ona sarılıp koklamayı, saçlarını öpmeyi öyle özledim ki! Benim ne işim var burada, diye isyanım böyle zamanlarda tavan yapıyor işte!

Buraya alışmam belki daha kolay olurdu yanımda kalsaydı. Yoğun şekilde çektiğim hasreti saymazsak gayet güzel bir yerde olmamla avunuyorum. Yılın 350 günü güneşli olan, buradaki halkın "deniz" olarak adlandırdığı kocaman bir göl kenarında muhteşem bir şehrin en güzel ilçesi... Çarşısına gelince, birkaç ay öncesine kadar yaşadığım şehrin çarşısından bile büyük. Ya insanları? Son  derece canayakın ve yardımsever bu kadar insanı ilk defa bir arada görüyorum. Daha ne isterim? (Bir de şivelerini anlasam...) İyi ki atanmışım, daha ötesi yok!

Daha ötesi mi? Var tabi. Keşke bu kadar uzak olmasaydı mesela. Ailemi bırakıp gelmek... Bunu ben mi yaptım? Ben, yani değişikliklerden ve risk almaktan hoşlanmayan, cesaretsiz ben; nasıl oldu da herkesi, her şeyimi bırakıp bu saçma hayatı yaşamayı göze aldım anlamıyorum. Ama dedim ya, çok emek verdim, gece gündüz ders çalışıp da mükafatımı elimin tersiyle itemezdim ya?

Oğluma kavuşmanın hayali, eylülde eş durumundan geri dönebilme umudum, eşimin ara sıra da olsa birkaç günlüğüne gelip gidebilmesi, ve beni arayıp halimi hatırımı soran dostlarım da olmasa gözümü karartıp istifa edebilirdim. Evet, değişikliklerden ve risk almaktan hoşlanmayan, cesaretsiz ben; istifa edip tüm emeklerimi boşa çıkarabilirdim eğer saydıklarım olmasaydı. 

Şimdi oğluma kavuşmama 1 hafta kala, onunla ve annemle burada yaşayacağımı düşündükçe hayatımın da kolaylaşacağını görebiliyorum. O 1 hafta, yani 7 koskoca gün nasıl geçer bilmem ama, komedi filmlerini izlerken bile ağlayabiliyor olmamdan psikolojimin çok da normal olmadığı sonucunu çıkarıyorum. 

 

 

 
Toplam blog
: 152
: 1957
Kayıt tarihi
: 19.08.06
 
 

Ortada bir problem görüyorsak bu bizim de problemimizdir. Ve eğer 'birisi'nin bu konuda bir şeyle..