Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Mayıs '10

 
Kategori
Güncel
 

Türkiye tarım ve hayvancılığında neler oluyor?

Türkiye tarım ve hayvancılığında neler oluyor?
 

Son günlerde kamuoyunun gündemine bir operasyonun parçası olarak “et fiyatları” getirildi. Günün her saatinde farklı kanallarda et fiyatları tartışılıyor. Gazetelerde sütunlar dolusu konuya ilişkin haberler ve yorumlar yayınlanıyor. “Meğer et fiyatları bizde ne kadar pahalıymış da dünyada ne kadar ucuzmuş!” Türk halkına defalarca oynandı bu ve benzeri oyunlar. Ne yazık ki her defasında oynanan oyunu Türk halkı kolayca yuttu. Herhalde yeterince süt içmediğinden, et yemediğinden olsa gerek. Şimdi Türkiye hayvancılığında 1980 sonrası yaşananlara bir göz atalım. Milli Koruma Kanunu’nun 6. maddesi uyarınca, hayvancılık ve et sektöründe gelişme sağlamak, istihdamı artırmak, ekonomik hayatın yükselmesini temin etmek maksadıyla 1952 yılında kurulan EBK (Et Balık Kurumu), 1992 yılında özelleştirme kapsamına alındı. Toplam 37 işletmeden 18’i satıldı, 5’i bedelsiz olarak resmi kurumlara devredildi, 3’ü kapatıldı, geri kalanlar ise işlevsiz hale getirildiler. Küçük üreticiler Et Sanayicilerinin insafına kaldı. Ekmeğini çıkaramayan küçük üreticiler hayvancılık yapmaktan vazgeçerek kentlerin yolunu tuttular. Bu dönemde özellikle doğu ve güneydoğuda terör olayları hızla arttı. En büyük sıkıntıyı hayvan besleyiciler yaşadılar. Bir taraftan hayvanını otlatabilmek için dağdakilere haraç vermek zorunda kalırken diğer taraftan yayla yasaklarıyla karşı karşıya kaldılar. Bu koşullarda hayvancılığın sürdürülebilirliğini siz düşünün.


Süt Endüstrisi Kurumu (SEK)
süt sanayisini geliştirmek, bu konuda özel kesime örnek ve öğretici olmak, sütçülük bölgelerinde gerekli süt işleme tesislerini kurmak amacıyla 1963 yılında kuruldu. 1995 yılında özelleştirilerek işlevsiz hale getirildi. Özellikle doğuda süt alıcısız kaldı. Devlete ait 24 adet yem fabrikası yine aynı yıllarda özelleştirilerek yem fiyatları kalite ve fiyat bakımından denetim dışı bırakıldı. Bu süreçte Türkiye’nin hayvan varlığı hızla gerilemeye başladı. Köyde geçim çıkaramaz hale gelen köylüler il ve ilçe merkezlerine akın ettiler. Bu gün Türkiye nüfusunun %25’i köy ve beldelerde, %75’i il ve ilçe merkezlerinde yaşıyor. İşsizlik oranı %20’lere dayanmış durumda. Şimdi Türk halkı, konuşulanlara bakıp da “Et fiyatları Dünyada ucuzmuş, ithalatın önü açılırsa ucuza et yerim” diye sakın kendini aldatmasın. Sadece ağzına sürecekleri üç-beş aylığına bir parmak baldır. Sonuçta dünyanın en pahalı petrolünü tükettiğin, en pahalı internetini kullandığın gibi en pahalı etini tüketmeye devam edeceksin. Belki çoğunuz farkında değil ama yakın tarihte yaşadığımız olaylar var. Daha iki yıl önceydi. Süt fiyatları 35-40 kuruşa düştü Türkiye’de. Çünkü Avrupa’da arz fazlası süt tozu vardı. Süt Sanayi Avrupa’nın süt tozunu ayrana, peynire, yoğurdu dönüştürdü ve Türk halkının tüketimine sundu. Peki o süreçte marketlerden alınan peynirin, yoğurdun, ayranın fiyatları düştü mü? Hayır. Kim kaybetti peki? Tüketiciler ve Süt üreticileri kaybetti. Kim kazandı? Avrupalılar ve onların işbirlikçileri. Bilmem biliyor musunuz? O dönemde bol bol inek ve düve eti yedininiz. Üretici kendini bile besleyemez duruma gelen ineği kesime gönderdi. Et sanayicisi tosunun yüzüne bile bakmazken ineği görünce anında devirdi. Gebe inek, koyun ve düveler fiyatı ucuzdur diye Tanrı’ya kurban edildi bayramlarda. Hem de hayır kurumlarımız vasıtasıyla ve EBK kesimhanelerinde. Ana yoksa dana da yoktur sonuçta. Sizin anlayacağınız işin düğüm noktası süt fiyatlarında. Süt para etmezse inek olmaz, inek olmazsa yavru doğmaz memlekette. “Okul sütü, mokul sütü” dedi ama hükümet hepsi lafta kaldı. Yine süt fiyatlarında istikrarsızlık sürüyor. Dünyanın en pahalı mazotunu, ilacını, gübresini, tohumunu kullanan üretici karkas etin kilosunu 15 TL’ye satıyor şu günlerde. Ancak Markette etin fiyatı iki katına çıkıyor. Ve tüketici, üretici aleyhine kışkırtılıyor. Oysa bu girdilerle üreticinin bu fiyatın altında üretmeye devam edebilmesi mümkün değil. Bu hususu tartışan bile yok. Çözümmüş gibi et ithalatı sokuluyor insanların kafasına. Bundan sonra ne olacak derseniz, görünen köy kılavuz istemez.

Çokuluslu şirketler büyük besi çiftlikleriyle anlaşarak hayvancılık sektöründe ortaklıklar kuracaklar. Tüm pazarı ele geçiren tekeller istediği fiyatı dayatacak ve Türk Halkı da kuzu kuzu dayatılan fiyattan et tüketmeye devam edecek. Çünkü; Türkiye halkının ulusal ve sosyal politikaya ilişkin bir tercihi yok. Türkiye’yi ulusal ve sosyal politikaları olmayanlar yönetiyor. Yönetmeye aday olanların ise ulusal ve sosyal politikalara ilişkin ne söylemlerini duyuyoruz ne eylemlerini görüyoruz.
 
Toplam blog
: 114
: 860
Kayıt tarihi
: 29.12.06
 
 

Osmaniye Düziçi doğumluyum. Sınıf öğretmenliği, ilköğretim müfettişliği, il milli eğitim müdürlüğ..