Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Ocak '12

 
Kategori
Otomotiv
 

Türkiye ve Dünyada Otomotiv

Türkiye'de otomobilin kalbi Bursa'da doğan Hakan Doğu, Paris'de Valeo Güvenlik Sistemlerinin Satınalma Direktörü olarak görev yapıyor. Sağlam endüstriyel ve ekonomik yapıya sahip kuruluşların öne çıktığını ve bunlara ilave olarak en önemli ayracın yaratıcılık olduğunu belirten Doğu, Hem yaratıcı hem de sağlam bir endüstriyel yapınız varsa, pazarda sunduğunuz çözümlerle belirleyici konuma çıkıyorsunuz ve oyunu siz şekillendiriyorsunuz diyor.

Yurt dışında çalışan yöneticilerin yan sanayi firmalarına ne gibi katkıları olabilir? Yurt dışında bir Türk yönetici olmanın size sunduğu katkılar neler?

Türkiye olarak, dışarıya çok sayıda yönetici, mühendis gibi değişik kademelerde bir çok kişiyi göndermeliyiz. Çünkü yurt dışında yaşayan, her başarılı Türk, Türkiye'nin tanıtımına çok pozitif katkı yapmaktadır. Aslında bu süreç başlamadı da değil. Paris'te değişik şirketlerden oluşan arkadaşlarla küçük bir birliktelik oluşturduk diyebilirim. Ben inanıyorum ki Türk mühendisinin ve yöneticisinin zaman geçtikçe değeri daha da anlaşılacak ve uluslararası iş gücü piyasasında önemli yerlere gelecektir. Sonuçta bundan hem Türkiye, hem ilgili sektörler büyük fayda görecektir.
Haliyle bu durum bir Türk yönetici olarak bana da büyük bir katkı sağlamaktadır. Brezilya'dan Çin'e kadar bir çok ülkeden, kültürden ekipler, tedarikçiler ve müşterilerle çalışmak tam bir küresel vizyon sağlıyor. Elinizin altında bütün bu pazarlardan elde ettiğiniz bilgi ve tecrübelerle kazanılan perspektifi Türkiye'de çalışırken kazanmak pek kolay değil.
Eski görevlerimde de hep uluslararası boyutu olan görevlerde de çalıştığım halde, yurt dışında çalışmaya başladığım dönemden beri pek çok şey öğrendiğimi ve kazandığımı itiraf etmeliyim. Bir de tabii, muazzam kültürel farkları olan, çok değişik ülkelerden oluşan 150 kişiye yakın bir ekibi yönetebilmek ve bunu otomotiv sektörünün çok rekabetçi, çok zorlu bir döneminde yapabilmek ve bu koşullarda iyi sonuçlar alabilmek ayrı bir yarış.

Dışarıdan baktığınızda Türkiye'nin otomotivde geldiği noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Dışarıdan bakılınca Türkiye'nin otomotivde bir yerlere geldiğini kesinlikle anlıyorsunuz, ama hemen arkasından bunun maalesef dünyada pek bilinmediğini eklemek gerekir.
Ancak, her endüstri dalında olduğu gibi burada da esas olan ölçektir. Maalesef hâlâ üretim miktarlarının bir çok yabancı yan sanayi firması için cazip olmaktan uzak olduğunu belirtmek isterim.
Sanırım ilk kırılma noktası 1,5 milyon adetlere ulaşınca olacaktır; bu adetler özellikle 3-4 üreticide yoğunlaşırsa, bazı üretim segmentleri için istenen ölçek sağlanacak ve bir miktar daha yabancı sermayeyi Türkiyeye çekecektir. Ama gerçek bir ölçek için önümüzdeki örnek Brezilyadır. Yani 2-2,5 milyon adetlere ulaşılınca Türk otomotiv sanayi ve yan sanayisi gerçek büyük patlamayı yapacaktır. Ancak burada gerek üreticilerin, gerek devletin sıkı bir yerlileşme politikası izlemesi gerekliliği temel koşuldur. Bugün ana sıkıntılardan biri Türkiye'deki araçlardaki düşük yerlileşme oranıdır. Bir de tüketicinin bilinçsizce aldığı ithal otomobillerin yarattığı ölçek israfıdır. Dünyada böyle bir endüstriye sahip, ama bu kadar yüksek ithalat oranına sahip hiç bir ülke maalesef yoktur. Türk halkına, kendi sanayisine ve üreticisine sahip çıkmasının en başta kendi faydasına olacağı anlatılması gereklidir.

Türk yan sanayisini nasıl görüyorsunuz? Kuvvetli ve zayıf yönleri neler sizce?

Türk otomotiv yan sanayisi hakikaten çok kuvvetli noktalara sahip. Bunları şöyle sıralayabiliriz:
Ana ve yan sanayi firmalarının kalite sistemi bilinci ve seviyesi
Uluslararası, özellikle de Avrupa gibi kalite beklentileri çok yüksek bir pazara sıkı entegrasyonu ve yakınlığı
Yüksek kaliteli, esnek ve dinamik iş gücü
Dünyaya, yatırıma açık yerli yatırımcı profili
Uygun endüstriyel alt yapı ve gelişmiş tedarik zinciri

Bunun yanı sıra tabii geliştirilecek çok sayıda nokta mevcuttur. Ama bilinmesi gereken, bunların sadece Türk yan sanayisinin problemi olmadığı, gelişmekte olan bütün piyasaların problemi olduğu gerçeğidir. Dolayısıyla Türk otomotiv yan sanayisi bu problemleri başkalarından önce çözerse, diğer pazarlardan bir adım öne çıkacaktır. Bunları şu başlıklarda özetleyebiliriz:

Firma Ölçekleri

Bu ölçekler, Avrupa gibi gelişmiş pazarlarda Türkiye gibi ülkelere göre çok daha büyüktür. Gelişmiş pazarlarda, 80-100 milyon Euro yıllık cironun altında kalan firmalar küçük olarak kabul edilmektedir. Türkiyede ise firma büyüklülükleri 10-30 milyon Eurolarda yoğunlaşmaktadır; 30 milyon Euro ciroya sahip firmalar orta üstü büyüklükte görülmektedir. Haliyle bu bir çok dezavantajı beraberinde getirmektedir. Ar-Ge ve yatırıma ayrılabilecek kaynaklar çok sınırlı kalmaktadır. Şirket birleşmeleri yoluyla güçlerin birleştirilmesi ile uluslararası ölçekte rekabet edecek firmalar yaratılabilir. Benim olsun küçük olsun mantığının sürdürülebilirliği maalesef yoktur. Uluslararası ölçekte rekabet edilebilir boyuta çıkılınca, gerek Türkiye'de gerek yabancı pazarlarda çok büyük olanaklar mevcuttur.

Teknoloji

Otomotiv sanayinde gelişmeler çok hızlı ve sürekli gerçekleşmektedir. Artık rekabetin olmazsa olmaz koşulları, bir şekilde araç üreticilerinin ve/veya Tier1in büyük üreticilerinin Ar-Ge programlarına dahil olmaktan geçmektedir. Bu statüye sahip imalatçılar her zaman diğerlerinden farklı değerlendirilmektedirler. Türkiye gibi kaliteli ve halen görece olarak ucuz insan kaynağına sahip bir ülkede Ar-Ge faaliyetleri önemli bir rekabetçi avantaj getirecektir. Bu ülkede bunu yapacak bütün alt yapı mevcuttur.
Proje yönetimi: Türkiye'de bir çok firmayı gezerken gözlemlemiş olduğum, proje yönetiminin öneminin maalesef yeterince kavranamamış olduğudur. Başarılı proje yönetimi, hedeflenen kalite ve maliyet seviyesine ulaşmada birincil derecede önemlidir. Kötü yönetilen bir proje, şirketin bütün kaynaklarını sömürür ve israfa yol açar; daha da kötüsü müşteri güveninin kaybına yol açar. Proje yönetimi şirketin organizasyon şemalarında, birincil yönetim seviyede konumlandırılmalıdır ve prosedürlerde ISO16949 sistemi ile tam uyum sağlanmalıdır.

Kalite yönetimi

Türkiye'nin en büyük sahip olduğu değer, otomotiv sektöründeki kalite bilinci seviyesidir. Bu kuvvetli yönün daha da kuvvetlendirilmesi ve sıfır hata hedefleyen bir sisteme geçilmesi gereklidir. Bu Türk otomotiv yan sanayine eşsiz bir rekabet avantajı getirecektir. Bugün gelinen seviye iyidir, ama yeterli değildir. Bunun bütün tedarik zincirinde tam bir kültür haline getirilmesi gereklidir.
Teknoloji kullanımı: Türk insanı ve mühendisi yeni teknolojiye çok çabuk adapte olmakta ve kullanabilmektedir. Ancak, maalesef bazı üretim dalında üretim teknolojileri Türkiye'de ya yoktur, ya da gelişmemiştir. Buna bir neden de adetlerdir. Adetler belli noktalara geldiğinde gerek yerli, gerek yabancı sermaye bu teknolojileri ülkeye getirecektir. Ancak, Türkiye'nin artık ucuzluğuyla rekabet edemeyeceği gerçeğinden hareketle, verimlilik artırıcı yatırımlardan, yeni üretim süreçlerinin yerlileşmesine kadar yüksek teknolojiye yatırım yapılmalıdır.

Yurt dışında rekabet dinamikleri nasıl işliyor, ülkemiz kendini dünyada kalıcı olarak nasıl var edebilir?

Her yerde olduğu gibi kural yine güçlüler ayakta kalıyor, en iyiler değil. Yani sağlam endüstriyel ve ekonomik yapıya sahip firmalar öne çıkıyor. İlave olarak en önemli ayraç olan yaratıcılığı eklemek gerek.
Hem yaratıcı ve hem sağlam bir endüstriyel yapınız varsa, pazara sunduğunuz çözümlerle belirleyici konuma çıkıyorsunuz ve oyunu siz şekillendiriyorsunuz. Başkalarının şekillendirdiği oyunu oynamanın ise zorlu olduğu malumdur.
Otomotiv sektörü dünyada en rekabetçi sektörlerden biri, bu nedenle kuralları ile Türkiyeye geldi, çünkü yatırım için gerekli alt yapılar vardı. Türkiye şimdi bu koyulmuş kurallarla oynuyor. Sanayinin burada kalıcı olabilmesi için saydıklarımın yapılması gerekiyor, bunlar olmazsa olmaz koşullar.
Bunlara ilave olarak otomotiv küresel boyutu olan bir iş. Eskiden müşteriler küreseldi şimdi araçlar da küresel oldu, aynı model her yerde üretilmeye başladı. Eğer müşterini izlemezsen, müşterinin gittiği ülke bir şekilde yerel bir yan sanayiyi geliştirecek ve bir süre sonra bu firmayı önüne rekabetçi olarak koyacaktır. Şu anda ihracat yapabilen pek çok Türk yan sanayi firması bu şekilde gelişmiş ve bu yoldan geçerek dünyaya mal satabilmektedir.
Ama silah ters dönmeye başlamıştır. Türk yan sanayi firmalarıda küresel olmazlarsa bir şekilde izole olur veya yarış dışı kalırlar. Bu nedenle küreselleşme dikkatli bir şekilde izlenmeli ve bu durumdan yararlanılmalıdır.
Bunun içinde en başta belirttiğim ölçek çok önemlidir. Firmalar bir şekilde güçlerini birleştirip bu koşullara ayak uydurmayı becerebilmelidirler. Bugün Avrupa'da genel endüstri manasında küreselleşmeden en çok zarar gören ülke İtalya’dır. Çünkü İtalya'da üretim hep ağırlıklı KOBİ boyutunda firmalarla yapılmıştır. Bu firmalar da ölçek nedeniyle küresel rekabette geri kalmışlardır. Türkiye’deki firmalar bu gerçeği bilip, aynı hatayı yapmamalıdırlar.

Yurt dışından baktığınızda otomotivde hangi alanlar gelişecek, yan sanayi kuruluşları daha çok nelere yönelmeli?

Araç üretiminin olmazsa olmaz unsuru olan klasik teknolojilerin tabii ki Türkiye'de daha da fazla gelişmesi gereklidir. Halen Türkiye'ye bir çok ithal edilen ve klasik teknoloji ile üretilen ürünler var.
Otomotiv sektöründe elektronik ve elektro-mekanik sistem kullanımı hızla artmaktadır. Geleceğin otomobil ve ticari araçlarında, bu tip fonksiyonlu parçaların ağırlığı giderek artacaktır. Bu Türkiye'nin çok zayıf olduğu ve mutlaka geliştirmesi gereken bir yan sanayi dalı.

 
Toplam blog
: 16
: 5246
Kayıt tarihi
: 05.09.06
 
 

Uluslararası bir şirkette çalışıyor ve dünyayı geziyorum. Profesyonel iş alanım otomotiv imalat s..