Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Kasım '06

 
Kategori
Okullar
 

Türkiye ve tiyatro

Selçuk İlköğretim Okulu ve Kılıçaslan İlköğretim okulu öğrencileri ve velileri Ankara Kültür Tiyatrosu’ nun hazırladığı “ Mutluluklar Ülkesi ” ve “ Reis Bey” oyununa gitti.. Yine eğitime duyarlı bir çok insan,i yi ki bu tiyatro geldi, bu okullar da olmasa halk tiyatro seyredemeyecek dedi. Ve eline çocuğunu alanlar tiyatroya gittiler.

Üstelik bu tiyatro seyretme isteği İznik’ e yol olacak. İznik’ te belki bir tiyatro açılacak. Herkes İznik’ te ne kadar çok tiyatroya meraklı ve modern insanlar var diyecek.. Sonra Avrupalılar çok şaşıracak. Bu kadar çok tiyatro seyreden insanların olduğu bir ülkeyi muhakkak AB’ye almalıyız diyecekler.

Kültür hayatı ile ilgili yapılan istatistik çalışmaları ya da anketler her zaman çok ilgi çekicidir. Bu türden araştırmalar her gazetede, televizyonda ya da yayın organında habere dönüşüverir. Çünkü istatistikler toplumun alışkanlıkları, zihniyeti, eğilimleri hakkında söylediğimiz cümlelerin dayanağını oluştururlar.
Devlet İstatistik Enstitüsü, birçok konuda olduğu gibi kültürel sanatsal konularda da istatistikler yapan yegane kuruluşumuz. Bu istatistiklerdeki verilerin kaynağı ise Devlet Tiyatroları, Belediye Tiyatroları ve Özel Tiyatrolar. İlk bakışta sekiz yıllık bir periyod içinde Türkiye’de seyirci sayısının neredeyse % 100 arttığı söylenebilir. Ancak bu hesaba nüfus artışını da katmak gerekir. Aynı yıllar arasında ülke nüfusunun %15 civarında arttığı biliniyor.
Buradan çıkarak satılan tiyatro biletinin genel nüfusa oranının 1992’de %3 ve 2000 yılında ise %5,5 civarında olduğunu söyleyebiliriz. Buradan da yola çıkarak artışın yaklaşık %80 olduğunu söyleyebiliriz.

Ancak bu bize ülkedeki toplam tiyatro seyirci sayısını vermez. Kimi seyirci bir yıl içinde beş kez kimi seyirci ise belki sadece bir kez tiyatroya gitmiştir. Varsayım olarak ortalama her seyircinin iki kez tiyatroya gittiğini düşünürsek bu sayıları en azından ikiye bölmek gerekecektir. Öyleyse 2000 yılı itibarıyla Türkiye’deki tiyatro seyircisi ortalama 1.870.000 kişi ya da başka bir deyişle nüfusumuzun % 2.75’idir.
Bu noktada gelişmiş bir kültür hayatı olan ülkeler ile yapılacak bir karşılaştırma yararlı olabilir belki.”Konser ve Tiyatro Seyircisi Artıyor” başlığıyla ilan edilen açıklamaya göre, Norveç’te nüfusun %50’sinin düzenli olarak tiyatroya gittiği belirtilmektedir. Kanada’da yapılan bir araştırmaya göre, genelde gösteri sanatlarını takip eden seyircinin genel nüfus içindeki oranı %37.6, salt tiyatro seyircisinin ise %21.7’dir. Kanada’da yapılan bir araştırmada ise bu verilerin 5’er puan daha yukarıda olduğu gözüküyor. Araştırmacılar tiyatronun bu altı yıl içinde 100 bin seyirci kaybettiği anlamına geldiğini belirtiyorlar.
İngiltere’de son on iki ay içinde tiyatroya gidenlerin nüfus içindeki oranı %29’dur. Bu sayıya pantomim ve müzikal seyircisi dahil değildir.
İspanya’da sonuçları 1999 yılında açıklanan bir araştırmaya göre ise 1998 yılında tiyatroya 1-6 kez gidenlerin sayısının %32’dir.
Hollanda’da nüfusun %22’si en az bir kez tiyatroya gittiğini söylemiştir.
Batıda modern yaşamın bir parçası haline gelebilmiş “sanat seyircisi” olma kültürünün bizde hala yerleştirilemediğini görebiliyoruz. Bunun nedeni belki de yüzlerce yıllık “geleneksel seyir” sanatı birikimimiz ile batıdan ithal ettiğimiz modern tiyatronun sağlıklı bir bireşimini oluşturmamış olmamız ve dolayısıyla da tiyatro sanatını giderek “marjinal ve arkaik” bir hale getirmiş olmamızda yatıyor.
Telif ve çeviri oyunların topladığı seyirci sayısına bakıldığında ise yukarıdaki yargının tersi bir sonuçla karşılaşmaktayız. 1992-93 sürecinde 193 telif oyunun ulaştığı seyirci 1.216.836; seyirci ortalaması 6304 iken, aynı süremde 93 çeviri yapıtın ulaştığı seyirci 643.711 ve seyirci ortalaması da 6921’dir. 1999-2000 süreminde 647 telif yapıtın ulaştığı toplam seyirci 2.376.066 ve ortalaması 3672; 188 çeviri yapıtın ulaştığı seyirci sayısı 1.370.095 ve ortalaması da 7287’dir. Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz ki, ülkemizde söz konusu dönem içinde oynanan telif oyunların sayısı artmasına rağmen seyirci sayısı alabildiğini düşmüş; telif yapıtlara göre yapıt sayısı çok az artan çeviri yapıtların ise seyirci sayısı alabildiğine artmıştır. Oynanan çeviri metinler telif metinlerin üçte biri olmasına rağmen topladıkları seyirci sayısı telif metinlerin temsil bazında iki mislidir.
DİE’nin 2000’den sonra bize taşıdığı herhangi bir bilgi olmadığı için son beş yıl içinde bu sayıların nasıl bir serencam izlediğini bilmek güç. Ancak ele alınan süreç içindeki sayıların bile bize öğreteceği çok şey var. 1.Tiyatro seyircisi demek kentli-modern birey demektir. %2.75’i tiyatroya giden bir ülkenin Kültür Bakanlığı’nın “el elde el başta” oturması değil; toplumu tiyatro ile (ve tabii ki diğer sanatlarla) tanıştırma adına kimi kültür politikaları üretmesi gerekir 2.Bu yıllar içinde oynanan yapıtların sayısı neredeyse üç misli artmışken seyirci sayısının iki misline yakın artması her oyunun giderek daha az seyirciye oynandığı anlamına gelmektedir. 3.Devlet Tiyatroları, Belediye Tiyatroları ve Özel Tiyatrolar bu türden istatistikleri iyi okumalıdır. Çünkü en kitlesel “canlı seyir” sanatının, marjinal bir sanat’a doğru yol alışından, toplumla ve hayatla bağlarını koparmış “icracılar” da fazlasıyla sorumludur.

Seyirci gittikçe azalıyor. Türkiye'de tiyatro sanatı tam yerleşmeden başka şeyler çıktı ortaya. Zaten bir kökü olmayan tiyatro seyircisi kolayca televizyona kayıverdi. Milletimiz hep kolay şeylere yöneliyor. Seyirci gelmiyor değil, geliyor. Ancak tiyatroyu yaşatacak seyirci yok! Seyirci gelmeyince de tiyatrocular azalıyor. Çünkü çalışacak tiyatro da bulamıyorlar. Konservatuvarı bitirip oyuncu adayı olan gençler çalışacak tiyatro bulamıyorlar. Türkiye'de tiyatro aslında geri değil; seyirci tiyatronun gerisinde! Birçok tiyatrolar çok iyi şeyler yapıyorlar. Türkiye'de tiyatro peynir-ekmek gibi bir gereksinme değil! Avrupa gibi değil. Bir ay evvelinden alır biletini, o gün ne olursa olsun gider tiyatrosuna. Oysa biz yağmur yağar gitmeyiz,zeytin olur gitmeyiz, kar yağar gitmeyiz, hava güzel olur hiç gitmeyiz!.Tiyatro ile televizyon mukayese edilemez.Televizyonun seyircisi ayrıdır, tiyatronunki ayrı. Belki televizyon seyircisinin içinde tiyatro seyircisi de vardır ama bütün televizyon seyircileri tiyatro seyircisi değildir. Artı, bütün televizyon oyuncuları tiyatro oyuncusu değildir. Bu işin er meydanı tiyatrodur. Tabii ki tiyatro toplum için daha önemli, daha özen gösterilmesi gerekli, daha niteliklidir.

SONSÖZ:Türkiye’de tiyatro daha fazla izlenmelidir.Gelişmiş bir ülke olduğumuzu ya da en azından buna niyetli olduğumuzu göstermenin vaktidir.Okulların tiyatrodaki öncülüğüne diğer kurum ve kişiler de katılmalıdır.

 
Toplam blog
: 23
: 2681
Kayıt tarihi
: 24.08.06
 
 

Bursa İznik Elbeyli  İlköğretim Okulu Müdürüyüm. İyi bir miliyet okuruyum. Milliyet gazetesinin e..