Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Ekim '09

 
Kategori
Ekonomi - Finans
 

Türkiye ve Türk Devletlerinin Siyasal Entegrasyonu

Türkiye ve Türk Devletlerinin Siyasal Entegrasyonu
 

Tarihi bir döneme şahitlik ediyoruz, Türkçe konuşan ülke başkanlarının ve heyetlerinin katılımıyla, bundan önce, sekiz kez bir araya gelinerek, Türkçe konuşan ülkeler arasındaki esasta siyasal entegrasyon amacı doğrultusunda bütünleşme çabaları bugün itibariyle önemli bir noktaya gelmiş bulunmaktadır.

Türkçe konuşan ülkelerin, siyasi ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi amacı güdülerek başlatılan ve bu ilişkileri üst düzeyde geliştirmek temennisi ile yola devam edilen bir zirve toplantılarını temelinin atıldığı tarihten bu yana, bir vatandaşlarımız dikkatle izliyor. Bu zirve ise, 2-3 Ekim 2009 tarihleri arasında, Azerbaycan’ın Nahçivan Özerk bölgesinde yapılmıştır. Ancak hedefler daha evvelden belirlenmesine rağmen, arzulanan başarı plan gereği yürüyüp yürümediğini hep birlikte göreceğiz. Ben şahsım adına, 1992 yılından bu yana gerçekleştirilen zirve ve toplantılarını ilgi ile takip edicilerdenim. Alınan kararları memnuniyetle müşahede ediyorum, ancak dile getirilen temenniler ve alınan kararların, tahayyül ettiğim sonuçlara ve ulaşılması gereken hedeflere zaman içerisinde yaklaştırılamadığını da görüyorum. Sovyetler Birliğinin dağılmasının ardından, 1992 yılından bu yana, sürdürülen çalışmalar, bu coğrafyada güçlü bir Türk ve Müslüman birliğinin oluşmasını istemeyen emperyalist güçlerin şer nazarları altında yürütülmektedir. Alınan karar ve yayımlanan bildiriler temenniler manzumesi olarak kalmakta, doğal hayatın pratik sonuçlarına kavuşamamaktadır. “Türk Dili” konuşan ülkeler zirvesi, “Türk zirvesi” olarak ta adlandırılan bu toplantılarda, ticari ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi ve sanayi, tarım, ulaştırma, haberleşme ve turizm alanlarında ortak projeler hazırlanması ekonomik hedefler olarak ön plana çıkarılmıştır.

Siyasi bütünleşme, ekonomik bütünleşmenin sağlanması halinde mümkündür. Bu fikirden hareketle, katılımcı ülkelerin başkanları bu nedenle ekonomik işbirliğinin geliştirilmesi ve bu doğrultuda ortak politikalar geliştirilmesi üzerine durmuşlardır. Ayrıca 'Büyük İpek Yolu'nun canlandırılması, terörizm, uyuşturucu ve silah kaçakçılığı ile yasadışı göç ve örgütlü suçlarla mücadelede işbirliğinin önemi, doğal zenginlikleri ve ekonomik imkânlarından, tüm bölgenin yararlanması, bölge ülkelerindeki petrol ve doğalgazın dünya pazarına taşınmasıyla ilgili çalışmalardan duyulan heyecan paylaşılmış, ilişkilerin güçlendirilmesi, ticari ve ekonomik işbirliğinin gerekliliği, terörizm ve uyuşturucu trafiğine karşı ortak mücadele edilmesi, bölgesel sorunlarda BM ve AGİK ilkelerinin önemi üzerinde ortak bir kanaatler ortaya konulmuştur. Türk Dünyasında, bilim ve kültür, edebiyat alanında tanınmış isimlerin ortak olarak anılması hususu çoğunluk kararı olarak ortaya çıkmıştır. Türk Dünyasını, ayağa kaldıracak iki ülke, Türkiye ve Kazakistan, Azerbaycan ve Kırgizistan ise birlik için gayret sarfeden ülkeler arasına giriyor, Türkiye ile birlikte, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan yapılan son toplantıda Devlet Başkanları düzeyinde katıldı. Daha önceki toplantıya Ankara Büyükelçisini gönderen Türkmenistan, ikna edilerek Devlet Başkanı Yardımcısı düzeyinde temsil edildi, Ancak Türkmenistan, tarafsızlık statüsünü gerekçe göstererek zirve sonunda imzalanan anlaşmaya imza koymayacağını açıkladı.

Nahçivan anlaşmasını söz konusu iki ülke ileri bir tarihte imzalayabileceği yönünde bir kararda bu toplantıda alınmıştır. Katılımcı ülkeler arasında işbirliğini kurumsallaştırma kararının ardından, “Türk Dili Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları Konseyi”, “Türk Dili Konuşan Ülkeler Dışişleri Bakanları Konseyi”, “Kıdemli Memurlar Komitesi”, “ Aksakallar Heyeti” adı altında komiteler kurulduktan sonra, Konseyin “Daimi Sekretaryası”nın İstanbul’da olacağı kabul edilmiştir. Zirve toplantılara iki yılda gerçekleştirilecek, bundan sonraki zirvenin 2011 yılında Kazakistan’da yapılacağı kararı alınmış, diğer taraftan Konseyin ‘Daimi sekreterliği” için her hangi bir isim belirtilmemiştir. Bir önceki zirvede; Rusya Federasyonu, bünyesindeki Türk halklarını temsilen, gözlemci olarak katılmak istemini bildirildiği biliyoruz. Bu zirvede, Ankara’nın Ermenistan açılımı ve atılacak adımların bölge barışına ve istikrarına sağlayacağı katkılar ile bu açılımın Azerbaycan’dan görüntüsü ele alınmıştır. Ayrıca “Türk Dili” konuşan ülkeler arasında “Daimi bir sekretarya” ile “ortak alfabe” ve “sözlük” oluşturma gibi konular yeniden gündeme gelmiştir. Türk ve İslam olan söz konusu devletlerinin entegrasyonu ve bir organizasyon çatısı altında toplama gayesi, Türk devlet geleneğinde, bir maksat olarak hep ifade edilmiştir ancak, Haçlı zihniyeti ile bu bölgede hâkim emperyal güçlerin, Müslüman ve Türk halkları arasında suni olarak oluşturdukları ihtilaflar sonucu, bu ideal akamete uğratılmış, birleşme, birlik kurma, tek vücut olma yolundaki gayretler sonuçsuz bırakılmıştır. Ortak bir geçmişe ve ayni değerlere sahip, bir dili konuşan büyük bir milletin parçaları olan ülkeler, birleşme, siyasal entegrasyon gayeleri ve hayalleri şöyle dursun, bölünüp parça parça olmuşlardır. Tarihi arka planına baktığımız zaman, bu tefrikalara karşı Osmanlı devlet tücrübesi, kendi sorunlarından kurtulup, ittihada (birleşmeye, bir olmaya) katkı sağlayamamıştır.

Çağımız bir anlamda iktisadi birleşmeler çağı olarak ta nitelendirilebilir. Bugün en gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında, iktisadi ve siyasal bütünleşme hareketleri yeni yeni anlaşmalarla kendini göstermektedir. En gelişmiş entegrasyon hareketleri olarak, Avrupa Birliği (AB), Avrupa Serbest Ticaret Bölgesi (EFTA), Kuzey Amerika Serbest Ticaret Bölgesi (NAFTA), Asya ve Pasifik Ekonomik İşbirliği (APEC) Kuzey Ülkeleri (Nordik Topluluğu) Korfez İşbirliği Konseyi (GCC) ni birer örnek olarak sayabiliriz. Türkiye’nin Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ile oluşturmak istediği ekonomik ve siyasal işbirliğinin kuramsal temeli; klasik “hızlı kalkınma teorisi” ve “geleneksel iktisadi birleşmeler teorisine ”dayanıyor. Bu bütünleşmenin, komşularından ziyade tek millet ve “ortak bağlar” oluşturduğu "Türk Devletleri" ile daha istikrarlı olacağı yada kalıcı özelliklere sahip olacağı ileri sürülmektedir. Ekonomik ve siyasal bütünleşme bir maksat olarak, Türkiye Cumhuriyeti Devletine nasip olmuş olup, Cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün öngörüsü doğrultusunda, Sovyetler Birliğinin dağılması muvacehesinde, çalışmalar netice verdiği takdirde, söz konusu hedef realize edilecektir.
 
Toplam blog
: 135
: 1323
Kayıt tarihi
: 29.09.07
 
 

Ali Emir KARAALİ, Rize Doğumlu, 1978 Rize Lisesi Mezunu, (1988)T.C. Anodolu Üniversitesi   'İşlet..