Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Şubat '14

 
Kategori
Türkiye Ekonomisi
 

Türkiye’yi bekleyen tehlikeler 4: Ekonominin kötü yönetilmesi

Türkiye’yi bekleyen tehlikeler 4: Ekonominin kötü yönetilmesi
 

blog.radikal.com.tr


 Çevremize baktığımız zaman hayli çabuk değişen bir Türkiye görüyoruz.

Yollar yapılıyor, binalar, binalar yapılıyor… Fabrikalar yapılıyor mu? O biraz sorgulanmazı gereken bir olay.

Türkiye ekonomisi, Uluslararası Para Fonu (IMF) tarafından gelişen pazar olarak tanımlanan bir ekonomidir. Sanayisi… Eh yeni yeni sanayileşen bir ülkedir. Devlet son yıllarda KİT’leri kapatmak, yok etmek yoluna gitmiş. Buna karşılık özel kesim giderek gelişmiştir. Başlangıçta ortalama %6'nın üzerindeki ekonomik gelişme giderek düşmüştür.

Ege ve Batı Akdeniz Sanayici ve İşadamları Federasyonu (ESİDEF) Başkanı Mustafa Özkara, Türk ekonomisinin 2008 yılında ulaştığı kişi başına 10 bin 438 dolar milli gelirin üzerine çıkamadığını, 6 yıldır patinaj çektiğini söyledi. (Haber3.,19.2.14)

Bu konuda uzman olan Sayın Güngör Uras’ın gözlemlerine göre , ekonomimizin durumu şöyle:

Faiz oranlarımız başka ülkelerde uygulanan faiz oranlarının en yükseklerinden biri.
Ekonominin büyümesi, göreceli olarak yüksek. Yüzde 4’ler dolayında. Fakat büyümede yavaşlama ihtimali çok yüksek.
Büyümenin lokomotifi üretim değil. Büyüme dış kaynaklara (ithalata) dayalı tüketimden kaynaklanıyor.
Cari açığın (döviz açığının) Milli Gelir’e (gayrisafi yurtiçi hasılaya - GSYH) oranı dünya sıralamasında en yukarıda. -Cari açık, Temmuz ayında beklentilerin üzerinde 5.79 milyar dolar olurken, Ocak-Temmuz döneminde ise 42.1 milyar dolar olarak gerçekleşti.(CNNTürk.12.9.13)
Enflasyon gelişmekte olan ekonomiler içinde en yüksek oranlarda. Düşürülemiyor.
Özel sektörün dış borcunun Milli Gelir (GSYH) içindeki payı diğer ülkeler sıralamasında en yükseklerde seyrediyor.
Başka ülkelerle karşılaştırmada Türkiye’yi ekonomik açıdan ayrıştıracak en güçlü kalem bütçe açığının küçük olması ve  (kamu yerine özel sektör borçlandığı için) kamu borcunun Milli Gelir’e (GSYH’ya) göre düşük olması." (ekonomi.milliyet.com,tr. 23.12.13)

Türkiye elbette 10 yıl yirmi yıl önceki durumunda değil. Niye? Çünkü Türkiye ekonomisi ister istemez büyüyen bir ekonomi. Hangi iktidar başta olsaydı, yine de Türkiye’nin ekonomisi  büyüyecekti. Onun için bugünkü ekonomik durum elbette üç yıl, beş yıl önceki ekonomik göstergelerle aynı olamaz.

Bir zamanlar , Orta Amerika ülkeleriyle “Muz Cumhuriyetleri” diye alay ederdik… Niye? Çünkü bu Cumhuriyetlerin ekonomisinin temelini sadece bir tek ürün teşkil ederdi. “Muz” , “Kakao”, “Kahve” vs… gibi .

Peki , bizim ekonomizi sürükleyen en büyük kalem nedir? Her iyi ekonomist ve vatandaş bilir ki , biz en çok “İnşaat Kesim”ine güveniriz; inşaat kesimi büyürse, ev alım satımları çoğalırsa zenginleştiğimizi sanırız. Ama kazın ayağının öyle olmadığını, ekonomik göstergeler işaret ettiler. Türkiye’nin büyümesinin altında ithal ikameli sanayi yatmaktadır. Türkiye de bir sürü otomobil fabrikası yapılmıştır. Onlar bütün ham maddelerini, yarı mamul maddelerini kendi ülkelerinden getirtmektedirler. Onun için açık durmadan büyümektedir.

Sanki Türkeyi’nin GSMH’sı büyüyormuş gibi gözükmektedir ama aslında vatandaşın cebine giren çok fazla bir şey yoktur. Zenginler , kompradorlar al gülüm ver gülüm, alıp satmaktadırlar ama Anadolu insanının bu yapılanlardan, bu satışlardan  haberi yoktur; bir yararı yoktur… Zaten artık ürün de, uzlaşmacı biçimde yüksek sosyete ve yüksek siyaset içinde usuturuplu bir şekilde paylaşılmaktadır.

Ekonomiden, emeklinin cebine pek fazla giren bir şey yoktur. Yapılan zamlar göstermeliktir.
İşçi, (pazarlık gücü elinden alındığı için) verirlerse amenna demektedir. Üstelik , çoğu kez de emeklilik hakları şu veya bu şekilde ortadan kaldırılmaktadır. İşçi umutsuzdur.

Memur, bütün hayatı kredi kartlarına bağlanmıştır. Bir de kredili ev aldıysa, sesini çıkaracak gücü kalmamıştır.Elinden, kolundan bankasına ve iş yerine bağlanmıştır ve sesini çıkaracak sesi de kalmamıştır.

Zaten vatandaşın çoğunun gözü, seçimden seçime alacağı yarım ton kömürle, mercimekle, beş on kuruş parayla bağlanmıştır ; soluğu kesilmiştir ; kendini gösterecek hiçbir gücü kalmamıştır.

Ekonominin büyüğünü kimlerin çevirdiğini gazetelerden öğreniyoruz… Türkiye’nin kapalı ekonomisinde Rıza  Zarraf  ve şürekası milyonlarca dolara hükmetmekte; altın getirmekte; petrol satmakta; değiş tokuş için bakan çocuklarını kullanmakta… Ona , gümrük ve yasaklar işlememektedir. Bu arada : “Evdeki paraları kaçırın…”   mesajları çocuklara iletilmekte. Yatak odalarındaki ayakkabı kutularından milyon dolarlar saçılmaktadır…

Demek ki, ekonomi nasıl yürütülürmüş… Bu şekilde görüyoruz; anlıyoruz.

Ama belli ki, birtakım anormal şeyler var… Gözlerden perdeler kalktığı zaman, bu hesaplar çok açık bir şekilde ortaya çıkacaktır. O zaman kara kuzu, ak kuzunun neler çevirdiği belli olacaktır; herhalde kara kuzu , ak kuzudan intikamını alacaktır!

Kimse ekonomiden pek fazla bir şey çakmıyor. Ama vatandaş cebine ne girip çıktığına bakmaktadır. Kendinden ölçmektedir her şeyi. O zaman da :”Ne değişti ki…” diye sormaktadır.

Son zamanlarda dövizdeki, hesap edilmez yükselişler, enflasyonun da korkunç bir hızla yükselmesine neden olmuştur. Kimse önünü göremez olmuştur.

Çarşıya  çıksan, şöyle dükkanlara baksan, sıra sıra, görüyorsun… Kiralık, satılık, kiralık, satılık… levhaları  ekonominin nasıl gittiğini apaçık gösteriyor. Ortada para yok. Vatandaş iş yapamıyor; iş çeviremiyor; dükkan kirasını bile ödeyemiyor. Buna karşı esnafa yüklenen yepyeni vergiler… milleti halinden bezdirir hale getirmiştir.

Hani Türkiye ağır sanayide ileri gidecekti; kendi motor, makineyapacaktı, kendi arabasını yapacaktı.  Ama ne yazık ki, Türkiye İran’dan ve Hindistan’dan araba alır hale gelmiştir. Güney Kore’yi söylemiyoruz. Çünkü orası artık arabanın şahını yapıp bütün dünyaya sattığı gibi  bize satıyor. Biz de satın alıyoruz. Utanmadan!

Türkiye, gelişiyor, büyüyor, çok güzel çok etkili bir ülke oluyor . Metrosunu Japonyaya: arabalarını İtalya’ya ; köprülerini Güney Kore’ye yaptırarak mı? Nasıl…  Bunlar yapıldı ama; bunları 50 yıl 100  yıl bu ülkeler çalıştıracaklar, bu süre zarfında bize zırnık koklatmayacaklardır. Söyleyin bunun DUYUN-U UMUMİYE’den ne farkı var?

Ekonomi çok iyi gidiyormuş. Belki öyledir.  Ama bunu işten hiç anlamayan insanlara söylesinler!

 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..