Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Şubat '14

 
Kategori
Sosyoloji
 

Türkiye'yi bekleyen tehlikeler 5: Birlik ve beraberlik meselesi …

Türkiye'yi bekleyen tehlikeler 5: Birlik ve beraberlik meselesi …
 

loadtr.com


Türkiye’nin başına bela olan ve gelecekte de bela olacak meselelerden biri de ülke içinde birliğin bozulmasıdır.

Yek-vücut halinde bir ülke olabilir mi?

Cumhuriyetin başlangıcında öyle bir ülkenin kurulabileceği varsayılmıştır. O zaman da birliği beraberliği tehdit eden unsurlar yok muydu? Belki de çoktu… Ama öylesine bir dış tehdit vardı ki , bütün iç tehditler , ayrışma çabaları küçümsenmiş ve adeta görmemezlikten gelinmiştir.

Cumhuriyetin başında da , elbette farklılaşmalar görülüyordu, ama bunlar henüz ayrımlaşma aşamasında değildi.

Zengin , yoksul farklılaşması vardı. Belki o zamanlarda bu ayrımlaşma çok daha keskindi.

O zaman da etnik ayrılıklar vardı. Ama , bütün etnik klanların çoğunluğu, o zaman ülkenin yıkılması için değil, bir arada tutulması için çalışıyordu. İstisnalar kuralları bozmaz!

Dini yönden ayrımlaşmalar çok daha keskindi. Çünkü Cumhuriyetin başlangıcında, Rum ve Ermeni azınlıkların yurt içindeki oranları çok daha yüksekti. Zaman zaman bu azınlıkların bir bölümü , yabancılarla işbirliği içinde Türk halkına ihanet etseler de, yine de bunların çoğunluğu tarafsız kalmıştır denebilir.

Ama şimdi görüyoruz ki, giderek halk arasındaki farklılaşma keskin renkler halinde ortaya çıkmaya başlamıştır.

Artık partiler arasındaki ayrımlaşma , son derece keskindir. Siyaset insanları birleştirmek için değil, ayrımlaştırmak için kullanılmaktadır. Neden? Çünkü Demokratik kanallar yeteri kadar çalıştırılmıyor. Siyasi Partiler Yasası haksızlıklarla dolu…Seçimlerde %10 oy alamayan partiler , Meclis dışında kalmaktadırlar. Partilerin oy alma oranları ile Meclis’te temsil edilme oranları uyumlu değildir; mantıklı değildir. Ve bunları değiştirmek için de hiçbir çaba gösterilmiyor. Bir kere , Demokrasinin çalışmasının temel aletleri bozuk. Durmadan getirilen yeni yasalar; yeni yasaklar getiriyor ve mevcut düzeni daha da çok alt üst ediyor.

Ülke bir bakıma oy oranları açısından %50 , %50 farklılaşmıştır. İlk yüzde ellinin içinde aydınlar, memleketin uyanık unsurları, genel gidişi gören ve değerlendirebilen öğeleri vardır. Diğer yüzde elli ise taşrada , kentlerde ne olduğunu pek iyi izleyemeyen insanlardan oluşmaktadır. Onlar genellikle bazı ağa, şeyh ve güçlü kişilerin etkisi altında aşiret olarak toptan oy kullanmaktadırlar ki, bu Demokrasinin çalışması için en büyük engeldir. Toplum yığınları henüz bireyselleşememiştir. Bağımsız olarak düşünememektedirler. Kadınlar ise hemen hemen toptan erkeklerin boyunduruğundadırlar.

İçimizdeki etnik azınlıklar artık bir arada yaşamak değil, ayrılmak peşinde olduğunu göstermek için ellerinden geleni yapmaktadırlar.

Bu ülkeyi bir arada tutan harçlar, betonlar ne yazık ki giderek erimektedir.

Diğer yandan, ülkeyi ferahlatmanın, özgürleşmenin yolunun yasal yollardan geçtiğini göremeyen iktidar, giderek milletin boğazını sıkacak cezai hükümleri işe koşmaktadır. Artık hemen hemen her eyleme bir ceza vardır. Düzen, kimsenin konuşmaması, toplanmaması, yakınmaması üzerine kurulmuştur. İtiraz edenler, büyük para cezası ödemekle karşı karşıya kalacaklardır; yada içeriye gireceklerdir. İşte en son internet yasası da işin içine tuz biber ekmiştir.

Memleket temel yasal kurumları , iktidar partisi tarafından güçle kontrol edilir hale gelmiştir.

Ordu , güvenilir olmaktan çıkmış… Çok kıymetli askerler gerekçesiz yıllarca hapise atılmışlardır. Yüzlerce asker, pilot mesleklerinden istifa edip ayrılmak zorunda kalmışlardır. Ordu siyasilere güvenmemekte; siyasiler de orduya…

İktidar partisi , son “Paralel Yapılar” olayı ile birlikte; kendi içindeki dini kesimlerle de ilişkisini kopartmıştır. En büyük müteffiki olan “cemaatlar” ayrımlaşmış, uzaklaşmış ; adeta bunlar iktidar partisine düşman hale gelmiştir; getirilmiştir. Bu mücadele hala sürmektedir. Bu yüzden binlerce polis sürgüne gönderilmiş; polisteki kopmalar yüzünden; RTE artık emniyet güçlerine, polislere de güvenemez olmuştur.

Orduya güvenme; polisine güvenme , artık RTE’nın güveneceği, kendisini koruyabilecek bir tek kurum kalmıştır. MİT , gizli teşkilat… Şimdi bir tek onun kanatları altında; onun için çıkarılmış özel yasalarla kendini emniyette hissetmektedir.

RTE artık, ne yazık ki kimseyi güvenilir bulmamaktadır. Bütün kurumlardan ve güçlerden çekinmektedir. Bu ne demektir?

Bir kişinin içinde yaşadığı ülkenin adliyesine, polisine, sivil kurumlarına, halkına güvenmemesi ne demektir?

Böyle bir manzara Allah Aşkına birleşmiş, bir bütün olmuş, herkesin birbiri için yaşadığı; destek verdiği , birbiri için ölebildiği bir ülkenin resmi midir? Haydi söyleyin.

Siz isterseniz, bütün bu güçleri, kuvvetleri kendinize bağlı tutabilmek için günde yirmi tane kanun çıkarın… Sonuçları boşuna olur. Sen bu ülkenin dinamik güçlerine, aydınlarına, erdemli insanlarına güvenmiyorsun; bu ülkenin insanları sana nasıl güvensin. Evet, diğer %50’ye dayanmak matematiksel olarak şimdilik mümkündür ama ne yazık ki, onlardan biri bir gün altından sandalyeyi çekip alabilir.

Çünük artık bu ülkenin değerler düzeni bozulmuş ve hatta çökmüştür. Adliyesi çökmüştür; Milli Eğitimi çökmüştür; ve hatta dini sistemi bile çökmüştür. Çünkü dini bütün insanlar bile hangisine, kime inanacaklarını şaşırmışlardır.

Birisine güvenseler öteki lanet okumakta; diğerine yanaşsalar, bakıyorlar ki onlar da ötekilere beddua okuyorlar. Kime güvensinler?

Sonra ortalarda dolaşan söylentiler; kanıtlar; paralar; ayakkabı kutuları, kasaların çokluğu, büyüklüğü … memleketin ervahını şaşırtmıştır. Bu ne bu böyle? Hani onlar doğru dürüst insanlara oy vermişlerdi. Şimdi ne oldu?

Fakat ayrımlaşmanın en kötü yönü toplumun aydın kesimler ve cahiller diye fena halde iki büyük kümeye ayrılmasıdır. Cumhuriyetin başından beri süre gelen “Aydınlanma” projesi ne yazık ki iflas etmiştir. Eğitim insanlarımızın tümüne ulaşamamıştır. Büyük çoğunluk Lise eğitimi görememiştir. Meslek eğitimi istenilen düzeyde değildir. İnsanlarımızın sadece %20’lik bir kesimi üniversite eğitiminden geçmiştir. . Genel işsizlik oranı yüzde 9.9 iken , yüksek öğretim görenlerin işsizlik oranı yüzde 10.5’dur. Ne yazık ki, cahil bıraktırılan kesimin oranı oldukça yüksektir.

Bu gidişle ve bu anlayışla bütün yurtta birlik ve beraberliği sağlamak kolay değil. Her şeyden önce toplumsal eşitliği sağlamak gerekir. Birlik ve beraberliğin de temeli ADALET’tir .. Eğer bir ülkede Adalet duygusu; Emniyet duygusu yitirilmişse , artık o ülke “Orman Kanun”ları ile yürütülüyor demektir. O takdirde herkes kendi yasasını kendi yapar, kendi uygular ve böylece sokaklar bugün olduğu gibi, kan gölü haline gelir.

Birlik ve beraberlik… Hani birlik; hani adalet; hani bütün ülkeyi aydınlığa kavuşturacak Milli eğitim ışığı… O da mı sönük? Artık sen de bu durumdan sonra , tut kuyruğunu çekiver gitsin. Neden umut kaldı ki!

 

 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..