Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Mayıs '08

 
Kategori
Siyaset
 

Türkiye'yi ihtiyarlar değil gençler yönetmelidir!

Türkiye'yi ihtiyarlar değil gençler yönetmelidir!
 

Türk milletinin bağımsızlık savaşına başladığı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yolunda ilk adımın atıldığı 19.Mayıs.1919 gününü “Gençlik Bayramı” olarak kutlaması son derece anlamlıdır.

Tecrübenin önemi elbette büyüktür.Ama Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranlar gençliğin dinamizmine ve cesaretine inanarak, onlara güvenerek yola çıkmışlardı.

Nitekim bağımsızlık mücadelesini veren milletin önderleri Osmanlı’nın orta yaş komutanlarıydı.

Türkiye Cumhuriyeti büyük değişimlerini, devrimlerini hep genç, orta yaş Hükümet üyeleriyle, milletvekilleriyle gerçekleştirmişti.

Mustafa Kemal Atatürk Türk milletini esaretten kurtarmak amacıyla Kurtuluş Savaşı’na başlamak üzere 19.Mayıs.1919 ‘tarihinde Samsun’a ayak bastığında 38 yaşındaydı.

38 yaşında bir Mustafa Kemal Türkün kaderini değiştiriyor, Dünyanın en büyük devletlerine karşı bağımsızlık ateşini yakıyordu.

Kurtuluş Savaşı’nın komutanlarının yaşlarına bir bakalım isterseniz.

Mustafa Kemal 38 yaşında.

İsmet İnönü 35 yaşında.

Kazım Karabekir 37 yaşında.

Celal Bayar 36 yaşında.

Rauf Orbay 38 yaşında.

Fevzi Çakmak 43 yaşında.

Refet Bele 38 yaşında.

Anadolu’nun esaretten kurtuluşunu yokluklar içerisinde gerçekleştiren büyük komutanlar tarih sahnesinin en büyük ve en eski milletlerinden birisi olan Türk milletine önderlik eden, yokluklar içerisinde çökmüş bir imparatorluğun küllerinden yepyeni bir devlet kuran önder kadro bunu başarmak için yola çıktığında 40 yaşına henüz varmamış birer insandı.

Bu gün Türkiye’mizi yöneten siyasi önderlerimizin yaşlarına baktığımızda o gün tüm dünyaya karşı bağımsızlık mücadelesi vererek büyük devrimler yapan bir ülkenin bu gün neden yerinde saydığının göstergesidir aslında bu yaş kıyası.

Türkiye’nin bu gün en büyük sorunu yöneticilerinin yaşıdır:

Türkiye hem vücudu hem gönlü hem de aklı yaşlı insanlar tarafından yönetilmektedir. Bu yüzden Türkiye yerinde sayan bir ülkedir.

Türkiye bu yüzden reform yapamamaktadır.

Türkiye bu yüzden çağdaş adımları cesaretle yapamayan edilgen bir ülke olarak kalmaktadır.

Türkiye’nin yönetimine hakim psikoloji “yaşlı psikolojisi” olduğu için “dinamizm” ve “cesaret” niteliği olmayan “temkinli” ve “ürkek” bir nitelik taşımaktadır.

Atatürk Kurtuluş Savaşına başladığında 38 yaşındaydı, İsmet İnönü 35, Kazım karabekir 38. Dün 30lu yaşlardaki yöneticilerle Düveli Muazzamayı dize getirirken şimdi 60lı 70li yaşlardaki yöneticilerim ile yerinde sayan bir ülkeyiz.

Gençlerin enerjisinden mahrum ülkelerin sadece tecrübeye dayanarak medeniyet yolunda yürümesi veya koşabilmesi mümkün değildir.

Ülkelerin geleceği yaşlılarının değil gençlerinin elindedir.

Türkiye genç nüfusu çok olan ama yöneticilerinin yaşlı olduğu bir ülkedir.Bunun içindir ki demokratikleşme yolunda yapısal reformlarını bir türlü gerçekleştirememektedir.

Türkiye’nin ağır kanlı hareketinin sebebi sahibi olduğu ve en önemli avantajlarından birisi olan gençlerinin enerjisini ve cesaretini bir türlü açığa çıkarmaması olduğu açık bir biçimde ortadadır.

Türk siyasi hayatına baktığımızda Kurtuluş Savaşımızı devlet ile taçlandıran Mustafa Kemal ve arkadaşlarının zafer günlerindeki yaşlarıyla kıyasladığımızda “yaşlı” siyasiler tarafından yönetildiğimiz görülecektir.

Siyasete genç yaşlarda girdikleri halde koltuklara sımsıkı sarılan siyasilerin ülkesi olduk maalesef.

Her seçimde sınıfta kalmasına rağmen koltuğu genç insanlara bırakmamak için her türlü entrikayı yapan siyasilerin ülkesiyiz artık.

Bülent Ecevit 32 yaşında Milletvekili oldu. 47 yaşında Genel Başkan. 49 yaşında Başbakan. 78 yaşında seçim hezimeti sonrası Genel Başkanlığı sağlık sorunlarıyla bıraktı.

Süleyman Demirel 31 yaşında DSİ Genel Müdürü oldu..40 yaşında AP Genel Başkanı..41 yaşında Başbakan…Cumhurbaşkanlığı sonrası bir siyasi partide görevi yok ama eli hep siyasetin içinde “geri dön” çağrıları 84 yaşında olmasına rağmen bitmiyor.

Devlet Bahçeli 38 yaşında MÇP Genel sekreteri oldu. 48 yaşında Genel Başkan. Şimdi 60 yaşında Türkiye’yi yönetmeye talip....

Deniz Baykal 35 yaşında milletvekili oldu. 36 yaşında Maliye Bakanı…Şimdi 70 yaşında Türkiye’yi yönetmeye talip…

Mesut Yılmaz 36 yaşında Başbakan yardımcısı oldu…44 yaşında Başbakan..61 yaşında Merkez Sağı toparlamak için fırsat kolluyor…

Tansu Çiller 45 yaşında Devlet Bakanı oldu..47 yaşında Başbakan…Şimdi 62 yaşında partisi kapısında geri dön diye her gün çağrı yapıyor…

Abdullah Gül 41 yaşında milletvekili oldu..52 yaşında Başbakan, 57 yaşında Cumhurbaşkanı oldu.Siyasi yasak konulması için Anayasa mahkememsindeki dava devam ediyor.

Recep Tayip Erdoğpan30 yaşında MSP İstanbul İl Başkanı oldu..40 yaşında İstanbul Belediye Başkanı seçildi..49 yaşında Başbakan oldu..58 yaşında ve Başbakan…Partisi hakkında kapatma kendisi hakkında siyasi yasaklama istemiyle açılan dava devam ediyor…

65 yaşındaki Hakimin, Savcının, memurun zorunlu emekli edildiği bir ülkede 60lı 70li yaşlarını yaşayan insanlarımıza devletin, milletin “ümidi” demek çelişki değil mi?

“Atatürk Türkiye’mizi gençlere emanet etti, ümidimiz gençliktir” diye nutuk atan zorunlu emeklilik yaşındaki siyasilerin ülkeyi, partisini bir adım öne götüreceğine inanan var mı?

Seçmenin gözünden düşen partilerin kurtarıcı olarak 60lı 70li yaşlardaki eski yöneticilerinin kapılarına koştukça daha fazla oy kaybettiklerini algılayamamalarına ne demek gerekir?

Nasıl ki Millet Meclisinin duvarına “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir!” yazarak egemenlik milletin olmuyorsa Kurtuluş Savaşını başlatan adımın atıldığı 19.Mayıs.1919 tarihine “Gençlik Bayramı” demekle gençliğe önem verilmiş ve Atatürk’ün vasiyeti yerine getirilmiş olmuyor.

Mustafa Kemal Türk milletini esaretten, Anadolu topraklarını işgalden kurtarmak için 19.Mayıs.1919 tarihinde Samsun’ ayak basarak dönemin en büyük devletlerine , ordularına karşı topsuz, tüfeksiz, ordusuz girdiği Kurtuluş savaşını zaferle sonuçlandırarak “Düveli Muazzama” yı dize getirirken, koca bir imparatorluğun küllerinden bir devlet kurarak sosyal ve siyasi devrimlerin yolunu açarken 38 yaşındaydı….Yanı başındaki yol arkadaşları da 35, 38, 37, 40 yaşlarındaydı…

Çöken Osmanlı İmparatorluğunun en büyük sermayesi ve milletimizin en büyük şansı yönetimindeki 60lı, 70li yaşlardaki Paşalar değil 38 yaşındaki Mustafa Kemal, 37 yaşındaki Kazım Karabekir, 36 yaşındaki Celal Bayar, 35 yaşındaki İsmet İnönü, 38 yaşındaki Rauf Orbay’lar olmuştur….

Atatürk’ün “Biz her şeyi gençliğe bırakıyoruz…Vatanın bütün ümidi ve geleceği , genç nesillerin anlayış ve enerjisine bağlanmıştır..” demesi gerçekten bir anlam taşıyordu ve çok değerliydi…

Bu gün zorunlu emeklilik yaşlarında olmalarına rağmen siyasi ikbal peşinde koltuk sevdalarıyla, akla gelmedik siyasi ayak oyunları yaptıktan sonra itibar, ilgi ve oy bekleyen siyasilerin ne söylediklerinin ne de yaptıklarının bir anlamı, bir değeri vardır…

Türkiye ve başarılı olmak isteyen siyasi partiler sahip olduğu genç nüfusun dinamiğini kullanarak kalkınabileceği gibi , bu en büyük sermayesine güvenirse ancak o zaman başarı ve refaha ulaşacaktır..

Ne diyordu Atatürk “Vatanın bütün ümidi ve geleceği , genç nesillerin anlayış ve enerjisine bağlanmıştır.

Biz her şeyi gençliğe bırakacağız... Geleceğin ümidi, ışıklı çiçekleri onlardır. Bütün ümidim gençliktedir.”

 
Toplam blog
: 178
: 1496
Kayıt tarihi
: 01.10.07
 
 

Balıkesir doğumlu.1990 İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mezunu. Balıkesirspor Kulüp Yöneticili..