Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Ağustos '09

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Türkiyenin Doğusu asla gelişemiycek - I

Türkiyenin Doğusu asla gelişemiycek - I
 

Doğu Anadolu Bölgesi


Dünya haritasın şöyle bir göz gezdirip, coğrafya derslerinden hatırlarsınız, kahverengi görünen yani ortalama yüksekliklerin fazla olan yerlere daha dikkatli bakalım. Yardımcı olmak adına bir kaç yer sayayım; Kuzey Çin, Tibet, Nepal, Afganistan, İran’ın doğusu, Türkiyenin Doğu Anadolu bölgesi, Dinarlar, İsviçre, Avusturya’nın bir bölümü, Şili, Kolombiya ve benzeri bölgeler.

Bütün bu bölgelerin ve burada yer alan ülkelerin ortak özelliği nedir? Yazımın başındada dediğim gibi ilk önce yüksek olmaları, buna bağlı olarak iklimin sert olması, ulaşımın sıkıntılı olması, yaz ile kış arasında çok keskin iklimsel farkların olması, toprak yapısının geniş tarım kültürüne izin vermeyecek kadar parçalı olması vs. Bütün bunlar bunlar dışında esas bizi ilgilendiren bir özellik daha var; İsviçre ve Avusturya hariç, tüm bu kahverengi ve kendi kaynakları ile gelişmeye çalışan ülkelerin-bölgelerin hepsi geri kalmıştır, ekonomik durumları çok zayıftır ve yatırımlara uygun değildir. Çoğunun geliri uyuşturucudur. Çünkü dağlık yerlerde bu uyuşturucu bitkilerin izlenmesi ve bulunması zordur.

Sanırım bu eldeki bilimsel verilere kimsenin itirazı yoktur. Hal böyle olunca ülkemizin çok sevdiğimiz “Doğu Anadolu Bölgesinin” kalkındırcagız demek sadece politikacıların yapacagı bir iştir. Duygusal davranmanın hiç gereği yoktur.

Konuyu bilimsel veriler ile biraz daha açalım…

Son 4000 - 5000 yıllık gözlemler fay hatları üzerinde olan ülkemizin bu kısmının yıkılmayan yeri kalmadığını göstermektedir.

Yüksekliğinin ortalama 1600 metre olması ve bölgede en sert kara ikliminin egemen olmasından dolayı, yaz mevsimi hariç diğer zamanlarda neredeyse Sibirya’yı aratmaz. Bu çok soğuk iklimlerden dolayı vadi tabanına birikmiş olan su donduğu için, birkaç ağaç türü dışında hiçbir ağaç yetişmez.

Erozyon ve toprak yapısının bozulması nedeniyle arazinin su tutma kapasitesi neredeyse tükenmiştir. Bu nedenle yağmur yağdığı dönemlerde su taşkınları, yağmadığı dönemlerde de tam bir susuzluk görülmektedir.

Dünyada hiç bu kadar işgale sahne olmuş başka bir coğrafya yoktur. Birbirinden tamamn farklı üç büyük imparatorluk (Hitit İmparatorluğu, Doğu Roma-Bizans İmparatorluğu ve Osmanlı İmparatorluğu) burda kurulup yıkılmıştır. Sayısız derebeylik, devlet, imparatorluklar burda kurulup yıkılmıştır. Dolayısıyla toplumlar bir türlü yerleşik düzene geçememiş göçebe şeklinde yaşamışlardır. Bu yüzden doğa hoyratça kullanılmıştır. Yakaçak olarak yüzyıllarca mecburen tezek kullanılmış, bu da organik maddenin tekrar doğaya dönmesi de önlenmiştir. Gün geçtikçe toprak organik maddece fakirleşmiş; su tutma kapasitesi gittikçe azalmıştır.

Seçim yaklaşırken tarım ve hayvancılık yapılmayacağı-yapılamayacağı bile bile verilen hayvancılık ve tarım kredileri, ya tekrar batıya kaymıştır, ya da bu parayla ağalar bir tane daha "avrat" almışlardır.

"Koşulların kötüleştiği ya da girdilerin kıtlaştığı ortamda en sert mücadele başlar”. Coğrafik koşulların bu kadar sert ve acımasız olduğu bu bölgede, bir de bilinçsiz doğa kullanımı başlayınca, yöre halkı ister istemez kendini korumak için bazı önlemler geliştirmiştir. Bunlar elde edebileceği kadar etkili silah ve bir çeşit silah olarak kullanılabilecek fazla sayıda ERKEK çocuk. Bunları elde etmek içinde çok eşlilik yapılır. Bu sefer çok eşliliğin ve çok çocuğun getirdiği sorunların üstesinden gelebilmesi için, aile yapısı katı olan bir ata erkil yapıya dönüşür. Alınan kararlarda babanın haricinde aile bireylerinin esamesi okunmaz.

Aslında konu çok daha uzun, bu sadece giriş kısmıydı.
Dikkat ederseniz terörden hiç bahsetmedim bile...
Ve tabiki durum umutsuz değil, sadece hayal dünyasından çıkıp, duygusallığı bir kenara bırakıp biraz daha gerçekci olmamız lazım, yapılacak şeyler ve yazının devamını çok uzun olmasın diye ikinci bölüme sakladım
 
Toplam blog
: 18
: 1618
Kayıt tarihi
: 04.04.08
 
 

İstanbul Üniversitesi Deniz Biyolojisi anabilim dalinda arastırma görevlisiyim. Şuan doktora yapiyor..