Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Şubat '12

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Türkler, Türkçe'ye neden ilgisiz?

Türkler, Türkçe'ye neden ilgisiz?
 

Zeki Önsöz

Türklerin başka dil ve dinlere ne derece hoşgörülü olduğu, geçmişten günümüze herkesin bildiği bir gerçektir. Ama üzerinde az durulan konu ise; Türklerin kendi kimlik ve dillerine neden az sahip çıktıklarıdır.

Bilge Kağan, 732 yılında Orhun Kitâbeleri'nde, Çin tutsaklığına düşmeyi milletin değil, yönetici sınıfın millî kültür ve millî kimlikten uzaklaşması sonucu olduğunu söyler ve Türk milletine '' Kendine dön! '' diye seslenir.

Orta Asya'dan batıya doğru giden ve Hazar'ın kuzeyinden geçen Türk kavimleri önce Hıristiyanlaşmışlar sonra dillerini unutmuşlar ve kimliklerini yitirmişlerdir. Macarlar ve Bulgarlar buna örnektir.

SELÇUKLU VE OSMANLI DÖNEMLERİNDE TÜRKÇE

Selçuklu döneminde İran ve Anadolu'daki yönetici ve aydın Türkler Fars dil ve kültürünün tesirinde kalmışlardır.

1277 yılında Karamanoğlu Mehmet Bey : ''Bu günden sonra hiç kimse sarayda, divanda, meclislerde ve seyranda Türk Dili'nden başka dil konuşmayacaktır.'' şeklinde bir fermanla Türkçe'den başka bir dil konuşulmasını yasaklamıştır. Buna rağmen; Türklerin kendi dillerine sahip çıkmayışları devam etmiştir.

Aşık Paşa(1272-1333) Türkçe'ye hiç değer verilmemesinden şikâyet eder. Bir milletin dilini öğrenmenin, o millete karşı gönül yakınlığı uyandırdığına da dikkat çeken Paşa, edebiyatta Türkçe kullanmayışın Türklerin sevilmesine de engel olduğunu şu mısralarla belirtir:

'' Türk diline kimsene bakmaz idi / Türklere hergiz gönül akmaz idi
Türk dahı bilmez idi bu dilleri / İnce yol ulu menzilleri''

Paşa'ya göre; bunda o kadar ileri gidilmiştir ki,Türkler bile kendi dillerini bilmemek; Türkçe ile ne ince ve yüce eserler verilebileceğini akıl edememek durumuna düşmüşlerdir.

 

Aşık Paşa gibi bazı Türkçe sevdalısı isimlere rağmen resmi dili Türkçe olan Osmanlı Devleti'nde aydınlarda Farsça ve Arapça ağırlıklı konuşmak ve yazmak modadır. Dilimize bu dillerden sayısız kelime girmiştir.
Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminde Batılı emperyalist ülkeler ve onların yardımıyla azınlıklar, Osmanlı ülkesinin çeşitli şehirlerinde okullar açmaya hız vermişlerdir. Bu okullar vasıtasıyla ayrıştırma ve Osmanlı Devletinin çöküşü hızlandırılmıştır. Bu dönemde dilde Türkçülük akımı da başlamıştır.

CUMHURİYET DÖNEMİNDE TÜRKÇE

Millî Mücadele‘den sonra Atatürk, 3 Mart 1924 tarihinde Tevhid-i Tedrisat (Eğitimin Birleştirilmesi) Yasası ile yabancı okulları kaldırmış ve ayrıca dil ve tarih tezleri ile eğitime milli bir çehre vermiştir.Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk'e göre: ''Türk demek'' ''Türkçe demek''ti. O dilin özelliğini şöyle açıklıyordu:

''Millî duygu ile dil arasında bağ çok kuvvetlidir. Dilin millî ve zengin olması, millî duyguların gelişmesinde başlıca etkendir. Ülkesini, bağımsızlığını korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.''

Ancak, Atatürk'ün ölümünden sonra önce orta öğretimde sonra yüksek öğretimde yabancı dille öğretime geçilmiştir. 1950'li yıllarda açılan Robert Kolej(Boğaziçi) ve Orta Doğu Teknkik Üniversitesi'nden sonra, son yıllarda 16 üniversite tamamen yabancı dilde öğretim yapmaktadır. Bu üniversitelerden yalnız biri Fransızca, diğerleri İngilizce öğretim yapmaktadır. Almanca öğretim yapacak üniversite de kuruluş aşamasındadır. Ayrıca bazı bölümleri yabancı dille öğretim yapan yüksek okullar da vardır. Dünyada kendi ülkesinin dilinden başka yabancı dille ünivesite öğretimi veren birkaç eski sömürge Afrika Devleti vardır.

Orta öğretimde ise 1980 den itibaren sayısız devlet ve özel okulunda yabancı dille öğretime geçilmiştir. Bununla da kalınmamış, Türkiye’de ilk okul, hatta anaokullarında bile yabancı dille öğretimi çılgınlığı yaşanmaktadır. Ülkemizdeki yabancı dil modası uygulamalarına bakarak aşağıdaki soruları sormadan edemiyoruz;

Türk anneve babalar daha anadillerini bile öğretemedikleri çocuklarını hangi  amaçla yabancı dille öğretim yapan bu okullara gönderiyor? Kendi dilini bilmeyen bir çocuk yabancı bir dili nasıl öğrenecektir?

Türkiye'de İngilizce tıp veya İngilizce hukuk okuyan genç ilerde kime hizmet edecektir?


Ya Türk iş yeri sahipleri neden yabancı dille yazılmış tabelalarla müşteri çekmek istiyor?


Türkler, çocuklarına neden genellikle başka milletlerin adlarını koyuyor?


Yurt içinde ve dışında camilerimiz, neden dini bilgiler yanınında milli kültürümüzün de öğretildiği bir yer olamıyor? Yahudilerin havrası binlerce yıl diaspora yahudilerine dil ve kültürü aktarmıştır. Yunan ortodoks kilisesi ise bütün Osmanlı hâkimiyet yıllarında dilin ve milliyetçi duygunun öğretildiği yer olmuştur. Yunan Bağımsızlık Savaşını kilise yürütmüştür.


Türk halkının en birinci bilgi ve eğlence kaynağı olan televizyon kanalları neden yabancı adlar taşıyor? Bu kanallar yabancılara mı yayın yapıyor?


Sanatçılarımız ve gençlerimiz neden yabancı dille karışık konuşmayı seviyor?


Bize göre bu durumların nedeni Türklerin kendi kimliklerine ve dillerine yeterince düşkün olmayışlarıdır.


YURT DIŞINDA TÜRKÇE


Türklerin Türkçe'ye ve kimliklerine sahip çıkmayışlarını gösteren bir örnek de yurt dışına göç eden Türklerin durumudur. Almanya'ya giden birinci nesil Türkler Türk Kültürü'nü yaşamakla beraber, bunu ikinci ve üçüncü nesil Türklere aktaramamışlardır. Nitekim bu nesillerden Türkçe yazabilen kimse çıkmamaktadır. Son yıllarda Alman okullarındanTürkçe'nin kaldırılmasına Türk anne ve babalar tepkisiz kalmışlardır. Bazı aileler çocuklarının kırık dökük konuştuğu Türkçe'yi yeterli bulmaktadır. Bazıları, gururla çocuğunun yalnız Almanca bildiğini, ama uydu üzerinden yayın yapan Türk kanallarını izleterek Türkçe öğreteceğini sanmıştır. Bazıları çocuğunu yalnız Kur'ân kursuna göndererek milli kimliği koruyabileceğini zannetmiştir.Yahudiler binlerce yıl başka milletler arasında yaşamalarına rağmen kendi dillerini korurken, Türkler neden bir-iki nesilde Türkçelerini kaybediyor?
Yazımızın başında ortaya koyduğumuz iki konuya dönüp soralım: Türkler neden başka dil ve dinlere hoşgörülü? Kendi diline, kimliğine neden ilgisiz?


NEDEN BÖYLE?


Türklerin başka din ve dillere hoşgörülü olmasını büyük tarihçimiz Prof.Dr. Osman Turan şöyle açıklıyor; '' Türkler, Allah'ın cihân hâkimiyetini kendilerine emanet ettiğine inanıyorlardı ve emanete saygı göstermek suretiyle de bir hânedan, bir sınıf ve zümrenin veya sadece bir milletin değil hüküm sürdükleri bütün kavim ve dinlerin hâmisi olduklarını düşünüyorlardı. Bu sebeble Türk imparatorluklarında milliyet, din ve sınıf tezâd ve mücadelelerine rastlanmamış; adâlet ve ahenk hüküm sürmüştür.Bu yüzden Türklerin hâkim olduğu Hindistan'dan bir Pakistan doğmuş,İngilizlerin hâkim olduğu aynı Hindistan'da herkesin bildiği İngilizce kalmıştır. ''(1)

Bazı yabancı ve yerli yazarlar , Türklerin kendilerininkinden daha üstün kültürlerle karşılaştığı için bu dil ve kültürleri benimsediğini ileri sürmektedir.

Bu konunun yalnız bu nedenle açıklanamayacağını,Türk tarihini ve Türklerin yaşadığı geniş coğrafyayı tanıyanlar bilir. Anadolu’da Kürtleşen Türkleri nasıl açıklayalım? ( Bkz.Kürtleşen Türkler, Macit Gürbüz, Selenge Yayınları) 

O halde, Türklerin kendi dil ve kimliklerine sahip çıkmamalarını nasıl açıklayabiliriz? Türklerin grup davranışlarını araştıran bir ilim adamımıza göre:
'' Türklerin göçebe, potlaç kültüre sahip olması ve yazıdan çok sözlü kültüre itibar etmesi bunda büyük etkendir.'' (2)


SONUÇ

Türkçe, Türk kimliğinin en önemli unsurudur. Yahya Kemal'in dediği gibi:

''Bizi ezelden ebede kadar bir millet hâlinde koruyan, bibirimize bağlayan bu Türkçe'dir. Bu bağ, öyle metin bir bağdır ki,vatanın hudutları koptuğu zaman bile kopmaz. Hudutlar aşırı bizi birbirimize bağlar.''

Türk vatanında öncelikle Türkçe öğretmeliyiz. Türkçe'yi gerekirse Fransa gibi yasa ile korumalıyız. Yabancı dil öğrenmek başka, yabancı dille öğretim farklı şeydir. Türkçe'yi korumak yalnız okuldaki öğretmenlerin, yazarların ödevi değildir. Bu ödev bütün kamu, sivil kuruluşları ve vatandaşlara aittir. Türkçe'yi kaybetmenin Türkiye'yi kaybetme demek olduğunu bilmeliyiz. Yurt dışındaki Türklerin Türkçe'yi kaybetmeleri ise Türk kimliği kaybetmelerine yol açacaktır.

Firdevsî, 10.yüzyılda ülkesine hakim olan Arap ordusu ve kültürüne karşı Şehnâme isimli İran destanını yazan şairdir. ''Şehnâme'yi 30 yılda yazdım, çok sıkıntılar çektim. Ama bu eserle İran dilini dirilttim'' dediği söylenir.

Biz de dilimizin büyük yazarlarını okuyan ve okutan, milli kültürü nesilden nesile aktaran bir millet olursak Türkçe sahipsiz kalmayacaktır.Bu da milli şuur ve kültüre sahip yönetici ve aydın kadrolar eliyle gerçekleşir.

Kaynakça ;

1)Turan, Osman; Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi,Turan Neşriyat,1967

2)Göka,Erol; Türklerin Psikolojisi,Timaş,2008

 

 
Toplam blog
: 100
: 2186
Kayıt tarihi
: 28.01.12
 
 

1945 Bayburt'ta doğdu. Yüksek öğreniminden sonra çeşitli liselerde öğretmen ve yönetici olarak ça..