Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Sonsuzluk (Osman Özeker)

http://blog.milliyet.com.tr/yasev

23 Mart '12

 
Kategori
Güncel
 

Türkler'de Nevruz, Yenigün, Günışığı

Türkler'de Nevruz, Yenigün, Günışığı
 

Türk Milletinde Nevruz yüzyıllar ötesinden devam ede gelen “geleneksel bayramlarından” birisidir.

Nevruz’un ilk çıkış noktası ise Göktürklerin Ergenekon’dan çıkışının başlangıcını sembolize etmektedir.

Ergenekon Destanına göre Köktürkler düşmanları tarafından bir pusu yer, pusudan kurtulan bir avuç insan yanlarına alabildikleri zaruri malzemelerle dağlara doğru yol alırlar. Bir tek girişi olan bir dağa girerler. Dağın girişinin sonundaki alanlarda yerleşirler. 400 yıllık bir yaşantı sonunda Köktürkler Ergenekon’a sığamaz olurlar ve bir çıkış yolu ararlar. Sonunda da çıkış için bir yol bulurlar. Çıkış için demir dağları eriterek yol bulacaklardır. Zaten birçoğu zanaatkâr ve özellikle de demirci olan halk yaktıkları ateşlerle Ergene= Demir olan dağı eritmeye başlarlar. Ergenekon’dan çıkış 9 Martta başlar ve 21 Martta nihayete erer.

Demir dağların eritilmesi ve çıkış esnasında “Börteçine” isimli bir kurt da Göktürklere yol gösterir. İşte 2. Göktürk Devleti böylece tarih sahnesine çıkmıştır.

Türk kültürüne göre bir yılı oluşturan on iki aya birer hayvan ismi verilmiştir. Yılın başlangıcı da Türk takvimine göre 21 Martta başlamaktadır.

Eski Türk inanışına göre takvimin başlangıcı sayılan 21 Martın coğrafi bir özelliği de bulunmaktadır. Genellikle Türk coğrafyaları Kuzey Kürede toplanmaktadır.21 Mart gündüz ve gecenin eşit olduğu, güneşin yüzünü Güney Küreden Kuzey Küreye cevirdiği, tabiatın canlandığı, baharın müjdecisi olduğu bir gündür. Kısacası Nevruz yeni bir günün ve gün ışığının müjdecisidir.

Nevruz Türk kültüründe bereketi, kardeşliği, sevgiyi, huzuru ve barışı temsil etmektedir.


Türk topluluklarında Nevruz geleneği yaygındır. Türkler, Nevruz’u “Nevruz-ı Sultani”, Sultan Nevruz” veya Orta Asya Türk topluluklarında görüldüğü üzere “Sultan Navrız” olarak kutlamaktadırlar. Türker’de Nevruz’la ilgili görülen rivayetlerin en önemlisi bu günün bir kurtuluş günü olarak kabul edilmesidir. Bu bakımdan bu gün Ergenekon veya Bozkurt Bayramı olarak kabul edilmektedir.

 

Tarihi bakımdan Hun, Göktür, Uygur, Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde Nevruz, bir milli bayram olarak kabul edilmiş, çeşitli eğlence ve merasimlerle idrak edilmiştir. Özellikle Sovyetlerin dağılmasından sonra istiklallerine kavuşan Türk Cumhuriyetlerinde Nevruz “Milli Bayram” olarak, ilan edilmiş ve devlet- millet el ele kutlamaya başlamıştır.

Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde de büyük bir coşkuyla kutlanan Nevruz Bayramı Cumhuriyetin ilk yıllarında da bizzat Atatürk’ün önderliğinde kutlanmıştır.


Cumhuriyetin ilanından sonra Atatürk’ün önderliğinde 1922, 1923, 1924 ve 1926 yıllarında Nevruz, “Ergenekon Bayramı” adıyla kutlanmış, daha sonraki yıllarda bu kutlamalar mahalli seviyede olmuştur.

Atatürk Nevruzu özellikle bu bayramın ruhuna uygun olarak kutlanmasını sağlamış, gençlere spor müsabakaları yaptırmış, büyük Nevruz Ateşleri yaktırarak Türklerin Ergenekon’dan çıkışını sembolize eden kutlamalar yapmıştır.

Türk boylarında ve Türk dünyasında halen büyük bir coşkuyla kutlanan “Nevruz, Yeni gün” bayramında geleneksel bir çok alışkanlıklar yapılmaktadır.


Türk dünyası, söz konusu bayramda çeşitli eğlenceler düzenlemekte ve birçok pratiği de yerine getirmektedirler. Mesela; Nevruz’da pişirilen özel yemekler, oynanan oyunlar, güreş müsabakaları, yarışmalar, musiki makamları, şiir söyleme gelenekleri çekiçle örs dövme gibi faaliyetler yüzyıllardan beri yapılmaktadır. Nevruz, bu özellikleriyle Türk dünyasında tam manasıyla sanat, edebiyat, spor ve musiki erbabının hünerlerini gösterdikleri bir bayram haline dönüşmüştür.

Yeni günde özellikle “hancalar” hazırlanmakta, bu hancaların içersinde yumurta, şekerler, üzeri desenli ekmekler ve birçok özel yemek vardır. Hazırlanan hançaları herkes birbirine ikram eder, sağlık ve mutluluk dileklerinde bulunur.

Halen Orta Asya’da, Turan Dünyasında Devlet ve Halk tarafından büyük bir coşkuyla kutlanan “yeni güne başlangıç” yani Nevruz geçmişte Anadolu topraklarında da Türk Milleti tarafından coşkuyla kutlana gelmiş, Cumhuriyetle birlikte ise Atatürk’ün önderliğinde 1920’ lerin sonuna kadar kutlanmıştır.

Atatürk sonrası ise “toplumsal hafızanın ve milli değerlerin unutturulma süreci başlamış, özellikle de 1944 de Türk Milliyetçileri “tabutluklara” konulurken Nevruzda unutma ve unutturtmaya gömülmüştür.

1990 lı yılların sonunda Sovyetler birliği dağılırken birer birer istiklallerine kavuşan Türk Cumhuriyetleriyle Türkiye arasında birlik ve dayanışma, kardeşlik hareketleri başlatılmıştır.

Aynı dönemlerde ise Bölücü terör örgütü tarafından “eş zamanlı” bir hareket başlatıldı. Bu hareket ayrışma ve isyan hareketlerini Nevruz bayramı üzerinden kullanarak,Türk dünyasının Ergenekon’dan çıkışından bu yana coşkuyla kutladığı Nevruza “Resmi ideoloji elimizdeki Nevruzu da almak istiyor” söylemleriyle Nevruza sahiplenmeye çalışmışlardır.

Aslında Kürt Etnik hareketi Nevruza sahiplenmeye kalkmakla altı bin yıllık bir Türk dünyası geleneğine sahiplenmeye çalıştığının farkına bile varamamıştır.

Kürt Etnik Milliyetçilik romantizmi “Kürdün Nevruz ateşi var” diye malzemeler üretirken aslında bu hareketle “kendine kimlik yaratma” mücadelesini başlatmıştır.

1990 lı yıllardan sonra Anadolu topraklarında unutturulmaya çalışılan Nevruz ne acıdır ki etnik ayrışmacıların silahı haline gelmiş, 21 Mart kutlamaları adeta bir “gövde gösterisine” dönüştürülmeye çalışılmıştır.

Yaklaşık altıncı asırdan bu yana Türk dünyasının “yeni bir güne başlangıcı, yeniden doğuşu” olarak kutlanan Nevruz’un Türkiye’de de gerçek anlamda kutlanmaması, kutlanamamasının temelinde ise;

Türk milli değerlerinin farkında lığı Türk milletine verilememiştir.

Devlet bu milletin geleneksel değerlerini, tarihinden gelen adetlerini gerçek politikalarla başta Milli eğitim ve diğer kanallarla bu millete verebilseydi, etnik kimlik arayışı içersinde olanlar bu değerlerimizi ne sahiplenebilirdi, nede “dejenere” edebilirdi.

Bizde ki Milli kimlik ve Milli değerler bir yapı söküm sürecine maruz bırakılarak, ayrıştırmaya ve başkalaştırmaya çalışılmaktadır. Türkiye’de ki temel sorun da burada yatmaktadır. Özellikle son dönemlerde Türkiye Cumhuriyetini kuran Kurucu İradeyle, Cumhuriyetle ve O’nun ilkeleriyle sorunu olanlar, geçmişe ait ne varsa karalamaya, silmeye yönelik eylem ve hareketler içersinde yol almaktadırlar.

Ergenekon gibi, Türklüğe ait, Türk tarihine ait ne varsa, 19 Mayısın, Cumhuriyet Bayramının içini boşaltmaya çalışılmakta, cumhuriyet değerleri, ulus kimliğinin içinin boşaltılması ve tasfiyesi hedefe konulmaktadır.

Bizi bir araya getiren değerler manzumesine sahip çıkılması, bu değerlerin yaşatılması gerekmektedir.

Bu topraklar üzerinde bin yıldır kardeşçe yaşayan bir ve beraber olduğumuz Anadolu insanıyla aramıza nifak sokmaya çalışanları iyi tanımalı, top yekûn mücadele edilmelidir.

Sonuç ta Nevruz bir Türk âdetidir, Türk geleneğidir. Bizim içimizde ki Kürt Kökenli insanlarımız bizim “Kavim Kardeşimizdir”. Bu kardeşlerimizle Nevruz temelinde ortak bir bileşkemiz vardır.Bu ortak değerlerimizi “ayrıştırmak, bölmek için” kullanmak yerine birlikte yaşatmayı, birlikte var olmayı sağlamaya yönelik çabalar sarf etmek zorundayız.


Bayramlar, toplumlarda milli birlik ve beraberliğin, bir arada yaşama arzusunun kuvvetlendiği günlerdir.

Bayramlar, milli ve dini duyguların, inançların, örf ve adetlerin uygulandığı, sergilendiği, bir toplumda millet olma şuurunun şekillendiği, kuvvetlendiği günlerdir ve Nevruz Türk dünyasının binlerce yıllık bir geleneğidir, kültürüdür.

Türk Milletinin değerlerini, adetlerini yaşatmak, Milli kimliğini korumak ise bu büyük milleti yönetenlerin görevidir.

Türk dünyasının, Turan Coğrafyasının “Yeni gününü” kutluyor, milletimize hayırlara vesile olmasını diliyorum.


Sonsuzluk ( Osman Özeker) 23.03.2012.

 
Toplam blog
: 287
: 3107
Kayıt tarihi
: 11.07.08
 
 

1949 Konya Ereğli doğumlu olup, halen İzmir'de oturmaktayım. A.Ü. Eğitim Fakûltesi mezunuyum  Ata..