Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Nisan '13

 
Kategori
Kültürler
 

Türkü ve türkülerimiz üzerine bir değerlendirme (1)

Türkü ve türkülerimiz üzerine bir değerlendirme (1)
 

Fethiye İlçesinde Türkiye çapında güzel etkinlikler yapılıyor. Fethiye'nin çalışkan ve Türk Kültürüne sevdalı bir belediye başkanı vardır. Dr. Behçet  SAATÇI ve  ( HKAK  )  Halk Kültürlerini Araştırma Kurumu Genel Başkanı Prof.Dr. İrfan Ünver NASRATTINOĞLU ile birlikte  bu yıl 4.Uluslararası Türk Dünyası  Kültür Kurultay'ını  birlikte  düzenlediler. Ben de bu  etkinliğin  davetlisi idim.  Tüm emeği geçenleri bir kez daha kutluyorum... Türkülerimizi yaşatanlara ve söyleyenlere binlerce kez selam olsun...

İşte benim de katılmaktan onur duyduğum bu Kültür Kurultayı 21-25 Mart 2013 Tarihleri arasında gerçekleşti... Bu Kurultay'dan daha önce de sözetmiştim.. Başarılı geçtiğine ve amacına ulaştığına inanınıyorum....

4.Uluslararası Türk Dünyası Kültür Kurultayı'nda "Türkü, Türkülerimiz ve Türkülerin Öyküleri"  konusunda ki sunmuş olduğum bildirimi burada sizlerle de paylaşmak istiyorum:

Türkü ve Türküler Türk halkının vazgeçilmez can damarıdır. Annelerimiz daha çocukları beşikte iken onları uyutup büyütürken, ninnilerle beşikleri binbir ezgi ve nağmelerle sallarken türkülerle çocuklarını yetiştirmişlerdir. Türkü ve Türkülerimiz Türk folkloru ( Halk Bilimi ) içinde zengin bir malzeme olarak yer alır. Halk bilimi ürünlerimizden örneğin atasözleri, bilmeceler, mâniler, masallar, efsaneler, kız isteme gelenekleri, nişan, kına geceleri, düğün, bayram, sünnet ve cenaze adetleri, kışlık ve yazlık giyeceklerimiz, yöresel yemeklerimiz, tarihi eserlerimiz, şarkılarımız ve türkülerimiz folklor motifleri  ( halk belimi ) içinde yer alır.

Folklor sözcüğü, dilimize İngilizce'den geldiği kesinlikle bilinmektedir. Folk- Halk, Lore- Bilgi demektir. İkisi bir araya gelince Halk Bilimi olarak adlandırılır. Folklor bir toplumun içinde yaşadığı bir yaşama biçimidir, bir toplumun özünü yansıtır. ( 1 )

Folklor konusunda Atatürk’ün de şu görüşleri vardır.“ Ulusumuzun tarihi ruhunu geleneklerini gerçek, sağlam dürüst bir görüşle görmeliğiz. Bu konuda aydınlara büyük görevler düşer. Halka yaklaşmak, halkla kaynaşmak daha çok ve daha ziyade aydına düşen bir görevdir”. ( Atatürk’ün Sözleri ve Demeçleri, Cilt: 2, S.14, 141 )  

Bundan dolayı evlerimizde, sünnet, nişan, düğün ve gençlerimizi askere gönderirken, bağ, bahçe bellerken, tarlada ekin biçerken, harmanda ekin döverken, tarla, bağ, bahçe sürerken, koyun, kuzu güderken, koyunları, ev yapıp kerpiç kesip bina hazırlarken, düğünlerimizde el ele tutuşup, harmandalı, sarı zeybek veya çayda çıra, horon oynarken hep birlikte türkülerle yaşar, gideriz. Türk milleti türkü seven bir millettir…

TÜRKÜ: is: Türk + ar,-i-ed, hece ölçüüsüyle yazılmış, halk ezgileriyle yazılmış ve halk ezgileriyle beslenmiş manzumeye bu ad verilir. ( 2 ). Halk tarafından manzume adı verilen bir sözcük ( kelime) ‘dir. Bir başka deyişle Türk halk müziğinde ezgi ile okunan ve hece ölçüsüyle yazılmış manzume demektir. Bu türküleri söyleyenlere de kadın olsun, erkek olsun bunlara “türkücü “ adı verilir. Aşağıda bazı türkülerimizin adını vermek istiyorum:

Ata Barı, Dere Geliyor Dere,  Hava da Bulut Yok  /  Bu Ne Dumandır, Halilim, Hoş Gelişler Ola Mustafa Kemal Paşa, Eledim Eledim /  Höllük Eledim, Ela Gözlüm Ben  / Bu Elden Gidersem, Köprüden Geçti Gelin, Zahidem, Urfalı’yam Ezelden, Mihriban, Gurbette Ömrüm Geçecek, Yeşil Başlı Gövel Ördek, Çayda Çıra, Ela Gözlüm Ben Bu İlden Gidersem türküleri gibi.  

Türküyü söyleyenlere de türkücü adı verilir. Hemen sırası gelmişken ve aklıma gelenlerden bir kaçının adını sunuyorum:    

 Nezahet Bayram, Celal Güzelses, Neriman Tüfekçi, Zehra Bilir, Nida Tüfekçi, Halit Arapoğlu, Muazzez Türüng, Şükran Ay,  Kâmuran Akkor,  Selda, Mine Koşan, Mehmet Özbek, Özay Gönlüm, İbrahim Tatlıses, Muharrem Ertaş, Hacı Taşan, Neşet Ertaş, Beddia  Akartürk, Hacer Buluş, Yıldıray  Çınar, Nuri Sesigüzel, Belkis Akkale, Arif Sağ, Selahattin Alpay, Cemile Kutgun, Yıldız Tilbe, Musa Eroğlu, Latif Doğan, Kubat, İzzet Altınmeşe,  Kibariye, Kâmil Sönmez  gibi… 

Elbette bugün Anadolu’muzda Edirne’den Van’a kadar Türkülerimizi dile getiren türkücüler sadece bu isimlerden ibaret değildir. 25 Eylül 2012 ‘de Kırşehirli Neşet Ertaş’ı, 20 Aralık 2012’e Karadenizli Kâmil Sönmez’i kaybettik. Her ikisini de rahmetle ve saygıyla anıyorum…

Sözü buraya kadar getirmişken Türkü sözcüğü üzerinde biraz durmak istiyorum: Türkü sözcüğü üzerinde edebiyatçı ve sözlük sahibi bazı kişilerin, ünlü dilbilimcilerin bazı kayda değer görüşleri de vardır. Örneğin bunlardan Şemseddin Sami, türküyü, asıl Türkçeye mahsus ( ahenkli ) şarkı olarak tanımlar. (  3 ), Bunlar Kamus-u Türkî’de izah edilmiştir. Mehmet Fuat Köprülüye göre: “Türkü, Türklere mahsus bir beste biçimidir “ diye tanımlar. Ünlü Folklorcu / Halk bilimci Pertev Naili Boratav ise Türkü için şunları vurgular:

Türkü, her zaman bir ezgiye koşulmuş olarak söylenen bir şiir bir türküdür” diye açıklar. ( 4- Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar- İstanbul 1980 ). Çankırılı Ahmet Talat, Halk Şiirinin Şekil ve Nevileri –İstanbul 1928 ).Tanınmış folklor araştırmacısı Cahit Öztelli ise türkü konusunda şu özgün açıklamayı öne sürer. Türkü: Halkın ortak malı bir edebiyat türüdür. Yani ölçülü, vezinli, uyaklı ( kafiyeli ), dizelerle  ( mısralarla ), yazılmış şiirlerden meydana gelir” diye ifade eder…

Halk Türkülerimizin değerli yorumcusu Prof. Dr. Mehmet Özbek ise Türkü konusunda şunları söyler: “ Türkü, Türk halkının meydana getirdiği ve ortaklaşa yarattığı sözlü ezgileridir.” (  5 )

Folklorcu Pertev Naili Boratav, genel olarak bizim de katıldığımız bir görüşle türk’yü şöylece tanımlamaktadır: Türkü: düzenleyicisi bilinmeyen, halkın sözlü geleneğinde oluşup gelişen, çağdan çağa ve yerden yere içeriğinden olsun, biçiminden olsun değişiklere uğruya bilen ve her zaman bir ezgiye koşulmuş olarak söylenen şiirler “ diye tanımlar.(  6 )

Türkü dedim de şair Bedri Rahmi Eyüpoğlu’nun şu dizeleri hemen  aklıma geldi, onu anmadan geçersem ayıp olur…Şairimizi rahmetle anıyor ve şu sözlerini yazıyorum:  

Ah bu türküler

Türkülerimiz

Ana sütü gibi candan

Ana sütü gibi temiz

Türkülerde tüter dağ dağ, yayla yayla

Köyümüz, köylümüz, memleketimiz

Ah bu Türkler köy türküleri

Dilimizin tuzu, biberi

Halk masalları, fıkraları ve diğer folklorik yazılarıyla yakından tanıdığımız Eflatun Cem Güney Türkü için şunları ifade eder: Günden güne, yerden yere ve ağızdan ağıza geçen halk türkülerinin ne doğduğu tarih bilinir, ne de doğduğu yer bilinir. Ne de onu ilk dizip koşan bulunur. Hâsılı Köroğlu, Âşık Kerem, Karacaoğlan, Emrah, gibi belli âşıkların, türkü havasına bürünen bazı parçaları bir yana, asıl türkülerin yaşı, başı, pek belli değildir. ( 7 )

Değerli edebiyatçı Nihat Sami Banarlı da şunları söyler: “Halk Edebiyatımızda çok söylenen ve çok sevilen besteli şiir çeşidi de hiç şüphe yok ki türküdür. Türkünün de esas birimi, koşma ve destanlarda olduğu gibi, klâsik Türk dörtlüğüdür. Asıl türkü, değişik vezinlerle ve dörtlüklerle söylenir. Şu farkla ki dörtlüklerde söylenen türkülerin dördüncü mısraları her dörtlüğün sonunda aynı mısra olarak tekrarlanan terennüm ( nakarat  )  anlayışının tabii bir tezahürüdür. Örnek olarak XIII. Asırda Yunus Emre’nin ilahilerinde gördüğümüz söyleyişe benzer bir türkü vardır. Bununla birlikte türkü, halk şiiri ve musikisi sanatında en çok değişen söyleyişidir.  Tıpkı aşağıdaki şiirde olduğu gibi.

Ak sineme kara yazı yazarım

Mecnun oldum dağ başında gezerim

Şurda bir dilberde kaldı nazarım

Bakın dostlar sevda bana neyledi

Yukarıda örnek olarak verdiğimiz XVI.  yüz yılsonlarında tertiplenmiş bu türkü, bir eski cönkten aldığımız bu türkünün şairi belli değildir. Anonim türkü geleneğinin beş mısralı kıt’alarla söylenen türküler de vardır. İşte Sarı Zeybek Türküsünde olduğu gibi beş mısra halinde  ( 6+5= 11 ) heceli bu türküde de tekrarlanan ortak dizeler vardır. Sarı Zeybek türküsünün sözlerini aynen alıyorum:

Sarı Zeybek şu dağlara yaslanır

Yağmur yağar silahları ıslanır

Bir gün olur deli gönül uslanır

Yazık olsun telli doru şanına

Eğil bir bak mor cepkenin kanına 

Türküler, çok defa, aşk ve hicran(  ayrılık, gurbet ), sıla türküleri kavuşmalara engel olan toplumsal olaylar karşısında duyulan acıların türküleri, sıla hasreti, doğa güzellikleri, kuşlar, ceylanlar, gibi doğa varlıkları karşısında duygulanmaların türküleridir. Halkımız, sevgisini, nefretini, özlemini, acısını, türkülerle dile getirir.

Bunlardan başka türküler hakkında; Yakım ( ağıtlar )türküleri, Düğün türküleri, Ziyafet Türküleri, Güzellemeler, Eşkıya Türküleri, Uygulamalı türküler, teke türküleri, Diyaloglar türküler, Gurbet türküleri, Koşmalar, Avşar Türküleri ve aşk türküleri şeklinde bölümlere ayrılıyor. ( 8 ).Türkü ve türkülermiz ve bunların öyküleri konusunda bir başka yazımda  ayrıca değimek  istiyorum. Şimdilik esen kalınız.

Konu ile ilgili kaynaklar bir başka yazımda verilecektir. Selam ve saygılarımlla...

 

                  

 
Toplam blog
: 2227
: 832
Kayıt tarihi
: 27.06.09
 
 

1946 Mardin ili, Kızıltepe ilçesi'nin Esenli köyünde doğmuştur. İlk ve ortaokulu Kızıltepe'de bit..