Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Nisan '12

 
Kategori
Deneme
 

Türkün dinle terbiyesi …

Türkün dinle terbiyesi …
 

Atalarımız orta Asya steplerinde koştururken, at oynatırken terbiyesiz miydi?  Kim, elbette terbiyesizdiler derse, onun ağzını yırtmak vacip olur … Niye ?

Bak, Orhun Anıtların da Bilge Kağan ne diyor, nasıl sesleniyor :

“Ey Türk, üstte mavi gök delinmedikce, altta yağız yer yarılmadıkça senin ilini ve töreni kim Bozabilir. Ey TÜRK titre ve kendine dön….”

“Bilge Kağan, bir dönem de Türkler arasında Budizm'i yaymak hevesine kapıldı. Tapınaklar yaparak Türkleri Budist yapmak arzusunu taşıdı. Vezir Tonyukuk, bu düşünceye  karşı çıkarak, Budizm'in insandaki hükmetme ve iktidar duygusunu zaafa uğrattığını, kuvvet ve savaşçılık yolunun bu olmadığını, eğer Türk milletinin yaşaması isteniyorsa bu din ve tapınakların ülkeye sokulmaması gerektiğini söyledi. Bilge Kağan, çok itibar ettiği Veziri Tonyukuk'un tavsiyelerine uyarak, aklından geçen bu planları yapmadı.” Ve Ata dinini uyguladı.

Yukardaki metinde “il” diye geçen sözcük, zaman zaman “Anayasa, yurt, devlet ..” anlamlarında kullanılabilir. Diğer yandan “Töre” dün de bu gün de “Ahlak” anlamında kullanılmaktadır.

Demek ki, kal-u beladan beri Türkün öylesine kendisine özgü davranış biçimleri, örfü, adetleri; gelenek, görenekleri vardır ki , onları kolay kolay kimse bozamaz. Buna inanılıyor, bu benimseniyor.. Ama belli ki bir endişe de var… Yine bu güzel erdemleri Türk’ün kendisi bozacak gibi. Çünkü ananın atanın yolundan ayrılır, olmayacak yollara düşersen.. O zaman senin başını belalar bekleyebilir.

İnsanları bir araya toplayabilmenin bazı yolları vardır. Bunlardan birisi Töre, diğeri Din, bir başkası Hukuk Düzeni’dir . Aslında bu söz ettiğimiz kavramlar birbirinden çıkmıştır ve birbirinin devamı gibidir.

Töre, yüzyıllarca insanlara nasıl yaşayacaklarını hakkında fikir vermiştir. Ana ,baba çocuklarına “biz yapacağımız şeyler hakkında törelerimize danışırız; atalarımız, cetlerimiz nasıl davranmışlar, zorlukları nasıl çözdülerse biz de aynı şekilde çözmek isteriz..” demişlerdir. Töre, bir bakıma ataların yarattıkları yazılı olmayan sözlü  geleneklerin kuşaktan kuşağa aktarılmasından ibarettir. Bir toplumdaki bireylerin davranışlarının yönlendirilmesinde ataların davranışları örnek alınarak cevap bulunmaya çalışılır.

Din, bir bakıma nebilerin kutsal sese uyarak toparladıkları buyrukların insanlara ulaştırılmasından ibarettir. Dini akaitlerin büyük çoğunluğu törel yaptırımlardan ibarettir. Dinler insanlara dünyada nasıl yaşanmasına ilişkin geniş ölçüde bilgi verirler. Davranışlarını kısıtlarlar veya yön verirler. Dinler bir bakıma her toplumun töresini içinde taşıdığı gibi. Bir bakıma da eski kötü davranışlardan arınmayı, değişmeyi gösterir. Töreler, “İnsanı öldürmeyeceksin”, diyorsa; bu buyruk şu  veya bu şekilde kutsal kitaplarda da vardır… Töre de yer alan bir çok yaptırımın izlerini daha keskin biçimde dinlerde bulabiliriz. Hem de dinler, bu dünya ve öteki dünya için bir takım yaptırımlar getirerek.

Hukuk Düzeni, ise aslında asırlarca bir toplumda süren törel kuralların ve dinlerin içinde mezcedilen etik değerlerin daha akli, mantıksal ve bilimsel olarak bir araya getirilmesi ve toplumun gelişen ihtiyaçlarına göre, giderek yeniden düzenlenmesi anlamı taşır. Hukuk, toplumu bir bakıma kurallarıyla düzenlemeyi öngörür. Davranışlar vardır. Olumsuz davranışlar cezalandırılarak;  iyi, olumlu davranışlar özendirilir. Kararlar toplum adına Devlet tarafından uygulanır.

Türk, tarih içinde yaşadığı çevreye göre bir çok din tecrübesinden geçti ; ama kendi ilini , töresini unutmadı; daima yaşadığı dinin yanında , atasının geleneğini, göreneğini de sürdürdü. Aslında ödünç aldığı dinler, çoğu kez zaman zaman onun töresiyle çatıştı. Ama o mezcetmesini bildi. Dert etmedi. Ne zamana kadar …

Din kendisini esir edip, din adına birtakım insanların kendisini oynatmasına kadar. O noktaya kadar sabır etti. Ama bazı insanların kendisini din adına terbiye etmesi, bunun için yeni kanunlar, nizamlar uydurması.. Onun törelerine uygun olmadığı takdirde onu karşı koymaya yol açacaktır.

İnsanoğlu, iyilik adına, güzellik adına kendini aşmaya çalışır. Bunun için getirilen kurallara, yasalara uyar… Ama insanın bir fıtratı vardır. Yaratılış özelliği vardır. Eğer yaratılan, getirilen kurallar onun içindeki bu  doğal özelliklere uymuyorsa, insan önce bunalır; sonra, çıkış yolları arar; sonra kalıpları kırmaya çalışır.

Önemli olan, insan için alınacak kararlarda akıllıca hareket etmek; onun yaratılış özelliklerine karşı olan kararlar almamaktır.

Hepimiz akıllı olursak; bunun için de bir güzel “meşveret” şarttır.. Daha sonra gidilecek yolu, sanırım daha iyi bulabiliriz.

 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..