Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Şubat '08

 
Kategori
Güncel
 

TÜSİAD'ın tarihi yanılgıları...

TÜSİAD'ın tarihi yanılgıları...
 

MHP ile girdiği polemikle son günlerde yeniden gündeme gelen TÜSİAD'ın hukuki mahiyetiyle bir sivil toplum kuruluşu mu yoksa siyaseti vesayeti altına almaya çalışan bir üst kurul mu olduğu kamuoyunda tartışılmaktadır.

Ben TÜSİAD'ın hukuki statüsü veya misyonu üzerinde durmayacağım.

Son günlerde MHP ile girdiği polemiğe de bulaşmayacağım.

Ben sadece, üyelerinin milyar dolarlara hükmetme ve yönetme basiretine sahip olduğu bir derneğin, yakın tarihimizde ülkenin yönetimiyle ilgili öngörülerindeki basiretsizliklerine ve yanılgılarına dikkat çekeceğim.

TÜSİAD, nüfusun % 5'lerini temsil eden ama milli gelirin % 50'ye yakınına sahip Türkiye'nin en büyük zenginlerinin kurduğu bir dernek. Üyelerinin 500 civarında olduğu söyleniyor.

Hata yapmak, yanılmak insanlara mahsustur. Hiçbir insan hatadan muaf değildir. Bu nedenle insanların kurdukları kuruluşların da hata yapmaları, yanılmaları normal karşılanmalıdır. Ama TÜSİAD için bu şekilde düşünmek limiti zorlamak anlamına gelmektedir.

Çok az bir kesimi temsil etmelerine rağmen, ellerinde bulundurdukları devasa ekonomik güçle ve dış bağlantılarla hükümetleri baskı altına alıp, kendi belirledikleri temel politikaları hükümetlere empoze ederek siyaseti yönlendirmeyi kendilerine misyon edinmiş bu dernek yakın tarihimizde neredeyse her kırılma noktasında yanlış tarafta yer almışlar, etkili olmuşlar, başarmışlar ama araba devrilince de kendilerini inkar ederek hemen karşı tarafa geçmişlerdir.

Milyar dolarları yönetmede bu kadar başarılı olanların ülke yönetiminde bu kadar basiretsiz öngörüde bulunmaları çok ilginçtir.

İsterseniz TÜSİAD'ın yakın tarihimizdeki tarihi hatalarını kronolojik olarak gözden geçirelim;

1- Yıl 1977. Genel seçimler yapılacaktır. TÜSİAD'da da Karaoğlan romantizmi vardır. Ülkeyi Ecevit'in düzlüğe çıkaracağına inandıkları için Ecevit'i destekliyorlar ve başarıyorlar; Karaoğlan Ecevit başbakan oluyor ama Türkiye tarihinin en karanlık dönemlerinden birine giriyor.

Anarşik olayların artması yanısıra ekonomi de dibe vurmuştur. Karaborsa ekonomiyi teslim almıştır. Neredeyse tüm temel gıda maddaleri için uzun kuyruklar oluşmaktadır. Araçlar benzin istasyonlarında günlerce kuyrukta beklemekte, sıra geldiğinde de en çok 20 litre benzin alabilmektedirler. Daha bir sürü olumsuzluklar...

Yani TÜSİAD yanılmıştır. Ve karşı tarafa geçmiştir. 14 Ekim 1979 ara seçimleri arifesinde, Ecevit'in aleyhinde 8 gün süreyle gazetelerde tam sayfa ilan yayınlamak kararı almışlardır. Ecevit'in tepkisi üzerine 4 gün yayınlanabilmiştir.
Ayrıca karaborsa ve kuyrukları da TÜSİAD'ın organize ettiği iddia edilmiştir.

Ve 14 Ekim 1979 ara seçimlerinde Ecevit tam bir hezimet yaşamıştır. 5 milletvekilliğinin 5'ini de kaybetmiş, oyları %42'den %29'a düşmüştür. Ecevit istifa ederek yerini Demirel'e bırakmıştır.

Ecevit'in bu hezimetinde TÜSİAD'ın gazete ilanlarının çok etkili olduğu söylenmektedir.

2- TÜSİAD, 1979 yılı sonunda askerin Demirel hükümeti için Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'e verdiği uyarı mektubunu desteklemiş, bilahare 12 Eylül'ün en güçlü savunucusu olmuştur. Bu nedenle 12 Eylül'ün faaliyetine izin verdiği ilk dernek TÜSİAD olmuştur.

3- 12 Eylül sürecinde Özal iktidara gelmiş ve ülkede çok büyük bir kalkınma hamlesini gerçekleştirmiştir. Adeta çağ atlatmıştır. Ekonomi gerçekten şaha kalkmıştır. Köprüler, otoyollar, barajlar ve GAP yatırımlarıyla ülke bir şantiye yerine dönüşmüştür. İletişimde devrim yapılmış; şehiriçi görüşmelerin bile zor yapılabildiği bir ülkeden dünyanın her tarafıyla otomatik görüşülebilen bir ülkeye gelinmiştir. Neredeyse elektriksiz, telefonsuz ve yolsuz köy bırakılmamıştır. Aktif dış politikayla dışa açılım gerçekleşmiş ihracatta ve büyümede her yıl yeni rekorlar kırılmıştır.

Bu arada sermayenin Anadolu'ya yayılması sağlanarak "Anadolu Kaplanları" nın ortaya çıkmasına sepep olunmuş ve yeni bir zenginler sınıfı doğmuştur. Bu gelişme galiba TÜSİAD'ı rahatsız etmiştir.

70'li yıllardaki olumsuzlukları en derinden yaşamış olan ekonominin en önemli aktörü TÜSİAD, yukarıda kısaca özetlemeye çalıştığım Özal döneminin ekonomik gelişmelerinden en fazla memnun olması gerekirken tam aksine Özal'a cephe almışlardır.

TÜSİAD'ın başında Cem Boyner vardır ve Özal yönetimi için "kleptokrasi" (Hırsizlik rejimi) demektedir. Özal da TÜSİAD'ı erken öten horoza benzetmektedir!

TÜSİAD Özal yönetimine lakap takmakla kalmamış, 70'li yıllarda tecrübe kazandığı hükümet devirme konusunda da harekete geçmiştir. Bunun için, Türkiye'de ilk defa banka batıran Özer Çiller'in henüz adı sanı duyulmamış eşi İktisat hocası Tansu Çiller'e "Ekonomi Raporu!" sparişi vermişlerdir

Tansu Çiller, sparişe uygun olarak raporunu hazırlamış ve TÜSİAD bu raporu büyük bir memnuniyetle Türk Milletin'ne ilan etmiştir. Ne de olsa raporu hazırlayan bir profesördü ve inanılması gerekirdi. Bu rapora göre; Özal Türkiye'yi batırmak üzereydi. Çok karanlık bir tablo vardı. Türkiye uçuruma gidiyordu!

Oysa, yıllar sonra Kemal Derviş, Özal dönemine övgüler yağdırırken, 90'lı yıllar için "karanlık yıllar" diyecektir.

Bu rapor sadece TÜSİAD'ı memnun etmekle kalmamış, aynı zamanda adı sanı bilinmeyen Tansu Çiller'i de meşhur etmiştir. Demirel Çiller'i sahiplenerek yanına almış, 1991 seçimlerinde, milletvekili listelerinde kazanamayacak bir sıradayken, Demirel'in telkiniyle Orhan Keçeli istifa ederek yerini Çiller'e vermiş ve kıl payıyla da olsa Çiller'in milletvekili seçilmesi sağlanmıştır.

TÜSİAD'ın Özal'ı devirmek için kullandığı Çiller, artık 90'lı yıllar boyunca bir karabasan gibi Türk siyasetinin üzerine çökecek ve çeşitli karanlık olaylarla anılacaktır.

Yine kaderin bir cilvesi; TÜSİAD, kendi yarattığı Çiller aleyhine 1995 yılında yine gazetelere ilanlar verecek ve onu uyaracaktır. Çiller de TÜSİAD için hiyanet ve delalet içinde olduklarını söyleyecek ve onlara "kan emiciler" diyecektir!

4- 12 Eylül'ün yanında yer alan TÜSİAD 28 Şubat'ı da destekleyecektir. 28 Şubat'çıların iktidarı teslim ettikleri Mesut Yılmaz - Bülent Ecevit ikilisinin yanında yer alacaklardır. 1999 genel seçimleri akabinde de, bugün kanlı bıçaklı olduğu MHP'nin de içinde olduğu Ecevit hükümetinin etkin bir şekilde arkasında olarak İMF'nin tuzak proğramının en ateşli savunucusu olacaklardır. Belki de bu yolla hükümeti de etki altına alacaklar ve basiretini bağlayacaklardır.

Bu proğrama göre; dövize çapa vurulmuş, Türk lirası değerlenmiş, ihracat dipe vururken ithalat rekor kırmıştır.

Ve TÜSİAD bu proğramı övme adına:

"On yıl sonrası önümüzü artık çok net olarak görüyoruz" demişlerdir ama on ay sonra Türkiye, tarihinin en büyük ve en yıkıcı ekonomik krizini yaşamıştır.

"Uzağı iyi görüp yakını görememek
Galiba şu TÜSİAD Hipermetrop'muş demek!"

Krizden sonra TÜSİAD yine karşı tarafa geçmiştir.

5- Ve 3 Kasım 2002 genel seçimleri sonrası AKP hükümetini destekleyen, 22 Temmuz 2007 genel seçimleri arifesinde de "Gönlümüz CHP'ye, oyumuz AKP'ye" diyerek bu desteklerini devam ettiren TÜSİAD'ın şimdilerde hükümete karşı bayrak açtığını görüyoruz.

Milyar dolarları yönetirken hata yapmayan ve basiretten ayrılmayan TÜSİAD'ın Türkiye'nin siyaseti konusunda bu kadar hata yapmasının ve basiretsiz oluşunun nedenlerini ikna edici gerekçelerle açıklamadıkça, bunların hesabını vermedikçe bundan sonra da söylediklerinin bir önemi olmayacağı kanaatindeyim.

 
Toplam blog
: 337
: 4184
Kayıt tarihi
: 03.08.07
 
 

Hukukçuyum... Hukukun üstünlüğünün ve hukukçunun saygınlığının ülkemde gelişmesini ve kalıcı olma..