Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Ağustos '06

 
Kategori
Dans
 

Tutkunun, aşkın, naif, gizemli oyunu...

Tutkunun, aşkın, naif, gizemli oyunu...
 

Arjantin Tango... Onu sadece bir ‘çift-dansı’ olarak algılamak, ona yapılmış büyük bir haksızlık olur. Gerçek yaşamda bildiğimiz, tanıdığımız, tanıştığımız, ruhumuzda ve yüreğimizde taşıdığımız duyguların, sözcüsü ve dili tango. Zaferleri, isyanları, ihanetleri, ayrılıkları, kavuşmalarıyla, Buenos Aires hayatının bütün görüntülerini hatırlatan, tarihin sadık bir yazarı gibi aynı zamanda. Yaşamın ta kendisi aslında...

Kimi zaman aşk, coşku, tutku temaları dökülüyor Arjantin Tangonun müziğine ve şiirine. Elizardo “Marvil” Martinez Vilas’ın sözlerinde ve Elias Randal (1942)’ın müziğinde olduğu gibi.

Asi se baile el tango – Böyle yapılır Tango !
Her vuruşta yüzüne hücum ettiğini hissederek kanının,
Kolun bir yılan edasıyla sarılırken bele,
Derercesine –çiçeği-
Tango böyle yapılır...

Çoğu kez de, hüzün duygusu ön plana çıkıyor Arjantin Tangonun müziğinde. Hüzün duygusunu insana en çok hissettiren iki enstrüman ise, bandoneon ve keman – ki onlar, tangonun müziğinin olmazsa olmazları !

Özellikle bandoneon, tangonun vazgeçilmez sazı ve simgesi !. Onun yerini tutabilecek, örneğin akordeonla çalınan bir tango, otantik ve “Arjantinli” olma özelliğini yitirmiş olurdu kuşkusuz. Bandoneon, sesi ve tınısı ile tangonun en hüzünlü enstrümanlarından biri gerçekten. Keman kadar hüzünlü, ama bazen isyanı, hüzünleri gölgede bırakıyor. Sanki nefesinizi kilitliyor ya da nefes almanızı unutturuyor kimi zaman.

Neden bu ‘hüzün ve yalnızlık’ temaları yerleşmiş tangonun müziğine ?
Herhangi bir sanat dalını incelerken, onu ortaya çıkaran sosyal ortamdan hareket etme yönteminin hala geçerliliğini koruduğunu düşünürsek eğer, sosyal kökenine baktığımızda, kimi zaman nefret edilen, kimi zaman da yükseklere çıkartılan tangonun, ilk melodilerine ait deliller 1865’lere kadar uzansa da, 1900’lerin başlarında, Buenos Aires'in bakımsız karanlık teneke mahallelerinde, çoğu göçmenlerden oluşan, Sicilyalı kanun kaçakçıları, liman işçileri, arabacılar, mezbaha ve inşaat işçileri ve melezlerin oluşturduğu "yalnız ve yoksul" insanlar arasında doğduğu, hummalı ve azap dolu 20.yy da büyüdüğü ve olgunlaştığı söyleniyor. Almanya’da kömür havzalarının yanında kurulmuş bir köyde, Kilisenin fakirliği bir org almaya engel olduğu için, köyün müzik öğretmeninin bu duruma, küçük bir icat ile çözüm bulmaya çalışması sonucunda, yoksulluğun ilacı olarak hayat bulan ‘bandoneon’ da, yoksul ve yalnız göçmenlerin koltuğunun altında gelmiş Arjantin’e, Buenos Aires’e ve, tango ile büyüyüp gelişmiş, Buenos Aireslinin yaşamının bir parçası olmuş adeta.

Özetle, kenar mahallelerde ve marjinal yerlerde, yaşam sıkıntıları arasında, bir dostluk, bir kucaklaşmaya özlem duyan yalnız insanların sözcüsü olmuş tango. Müziği, şiiri, dansı, yorumu ve ‘bandoneon’uyla !

"Eski Nöbet" diye adlandırılan (1898-1917) devrin başlangıcında, aşk, hüzün, özlem temaları, tangonun müziğinde ön sıralarda yerini alırken, bu alt kültürün en önemli erkek tiplemesi olan ve "compadrito" adı verilen kabadayı tipinin; kendini beğenmiş, sert, gururlu, kıskanç, kavgacı, cesur, maço görüntüsü de, dansında yer almış tangonun.

Meyhanelerde, genelevlerde ve barlarda eğlenmek ve dostluk aramak için bir araya gelen bu insanlar, bu marjinal yerlerde, muhabbet tellalları, delikanlılar ve çapkın serserilerle kaynaşarak, mazurka’nın, habenera’nın, polkaların ve daha sonralarda 'tango criollo' adını alacak olan vals ve milongaların ritmine ayak uydurmuşlar.

Asrın sonlarına doğru, resmi kültürden dışlanmış tango...

Bir sessizlik komplosu ile, kenar mahallelerin ve marjinal yerlerin karanlıklarından çıkmasına izin verilmemiş...

Tango bu yerlerin ve adeta gizli bir toplumun karakteristik müziği haline gelmiş.
İşte, bir dönem “yok farz edilen tango”, bu alt kültürün ürünü ...

 
Toplam blog
: 45
: 2228
Kayıt tarihi
: 30.06.06
 
 

"Artık makine ile değil, insanla iletişim kurma" kararımın ardından IT sektöründeki kariyerimi nokta..