Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Ağustos '09

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Tutsak ruhlar ve zamanın vedası

Tutsak ruhlar ve zamanın vedası
 

Güneşin kızıllığı ağır ağır kaybolurken ay kendini göstermektedir tüm güzelliğiyle. Dağlar gece çok heybetli ve ürkütücü, gündüz alabildiğince ihtişamlı, özgür ve güzel.

Tabiat tüm güzelliğini sergiliyor ve yaşatıyor dört mevsim her gün bütün farklılıklarıyla. Günün her an’ı farklı bir renk, farklı bir ışık.

Zaman akıp giderken çok şeyler gösteriyor, çok şeyler yaşatıyor bize. Bakmayı ve görmeyi bilen gözler için dünyanın harikaları 7-8 tane değil, sayılamayacak kadar çok. Hatta kainatın kendisi bir harika. Ve tekrarı olsa da farklı duygularla yaşanacağı için her şeyi bir kere görme, bir kere yaşama fırsatımız var.

Zaman, yaşanan her an’ı uğurlayıp hemen yenisini koyuyor önümüze. Yani zamanın ömrü törenlerle geçiyor. Belki bu yüzden olsa gerek, insanlar, zaman için de bir tören düşünmüşler. Meksika da Aztekler her yeni yıla girerken eskiyip yaşlanan zaman için bir cenaze töreni düzenleyip gönderirler ve yeni zamanı karşılarlarmış. Zaten nasılsa, sonrasında bir yıl boyunca da zaman sırası gelenlere bol bol cenaze töreni düzenlemeyecek mi? Ama bunların hepsi zamanın, hayatın, dünyanın bize yaşattıkları. Sadece bir kere yaşanan her şey…

Acı verenler olsa da her şeyin güzel bir tarafını yakalamak mümkün. Oysa birçok güzelliklerin kıymetini bilmiyor insanlık.

Sahip olduklarının kıymetini bilmeyenler aslında zamanın her an yok ettiği insanlardır. Sessiz gelip sedasız gidenler; insanlık adına, yaşadığı küre adına ardında küçücük dahi olsa bir güzel iz bırakamayanlar da zamanın hızlı veda törenleri içinde eriyip kaybolanlardır. Ya da kötü izler bırakanlar, insanlığın vicdanında bedbaht olanlardır.

Yaşarken hissetmeyenler, yaşadıklarını hissettiremezler. Hisseden ve hissettiren ruh.. İşte o bambaşka bir boyutu hayatın…

Onlar, özgürlüğe tutsak ruhlar…

Bir güzellik ya da duygu yoğunluğu yakaladı mı onu sanatsal hale dönüştüren ve onu notalarla, resimlerle, şiirlerle sabitleyen duygular… Bu, sanatçının imzasıdır dünya üzerine attığı…

Acılar, hüzünler, aşklar, aşksızlıklar ve haksızlıklar… Hepsi insanlar için. Ancak tüm bunları iç dünyasının süzgecinden geçirip yüreğinde yoğuran ve sonra üslubuna göre bazen çok sert bir başkaldırı, bazen yumuşak, naif, sevecen ; bazen duygusal bazen gerçekçi, bazen komik bir şekilde imzasıyla o duyguyu yeryüzüne perçinleyen sanat insanı. Kalabalıklar onu sevse de, o hep yalnızdır iç dünyasındaki çalkantılarla. Ve yalnız yaşar aslında. Ama bilir hep bir şeyler vermesi gerektiğini. Duygularını koymuştur ortaya, yüreğini koymuştur, kendini koymuştur bir kere. Sanatçı ruhu onu bir an boş bırakmaz dünyaya yayılan duygu seli içinde. Bu yüzden sanatçı giderken bile aslında kalır, bazen çok, bazen biraz, bazen hep. Bu yüzden güzelliğe tutsak ruhlar, yürüdüğü yolda iz bırakanlar zamana asla veda etmezler.

ARAMIZDAN BEDENEN AYRILAN SANATÇILARIN ANISINA İTHAFEN

Erol Güldiken

 
Toplam blog
: 53
: 1368
Kayıt tarihi
: 31.10.08
 
 

Bestekar ve Yazar'ım. Sanat, kişisel gelişim ve hayata dair; elimin erdiği, dilimin döndüğü ve ka..