Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Mayıs '12

 
Kategori
Deneme
 

Tutsak ruhlar

Tutsak ruhlar
 

Özgürlük ne kadar güzeldir. Hem de her anlamda. Özgür olunca insanın yaşama bağlılığı, hayal kurması, kurduğu hayalleri yaşatması ve hayattan zevk alması daha bir lezzetli olur.

Ülkeler bile özgürlükleri uğruna yıllarca savaşmıyor mu? Ama nedense insanlar bireysel özgürlükleri söz konusu olunca; kendi ruhlarının özgür olması adına aynı direnmeyi gösteremiyorlar bazen.

Hemen her kesimden ve her yaş grubundan toplumun tüm bireyleri için gerekli ruhlarının özgür olması. Çocuklukta kendini ifade etmeye başladığı anlardan itibaren başlayan; genç yaşlarda, ergenlikte, delikanlılıkta doruğa ulaşan özgür olma isteği evliklerde ve hatta olgun yaşlarda iyice kapana kısılan, eli kolu bağlı tutsak ruhlar haline gelebiliyor maalesef.

Baskıcı anne babaların, aşırı disiplin uygulayarak çocuklarını daha iyi yetiştireceklerini zanneden ebeveynlerin, o müthiş yanılgısı…

Sınırları aileleri tarafından çizilen ve o sınırların dışına çıktığında sert uyarılarla karşılaşan ve adeta hayata küsen pek çok genç var çevremizde. Farkında olduğumuz ya da hiç umursamadığımız…

Giderek kör kuyunun en diplerine çekilen, hayattan zerre kadar zevk almadan yaşayan, mutsuz gencecik bireyler onlar. Yarınlarımız… Çoğu hayata küskün. Çünkü ruhları tutsak edilmiş bir şekilde; adeta görünmez bağlarla bağlanmış sağa sola. Koparıp atmaları, özgür ruhları ile hayata kendi istedikleri gibi karışmaları yasak. Çaresizler, suskunlar. Her şeyden önemlisi kendilerini anlayacak, dinleyecek, yol gösterecek güvenlerini tazeleyecek kimseleri yok. Yalnızlar hiç olmadıkları kadar yalnız hem de.

Bu baskı ve kısıtlamalar ileriki yıllarda bu kez de mutlulukla aşkla başlayan evliliklerde karşımıza çıkıyor. Sevgiler bahane edilerek, en çok sevilenler altın kafeslerde bir ömür boyu yaşamaya zorlanıyor. Kendi istekleri, hayalleri, arzuları yok sayılarak.

Oysa ki insan ruhu ele avuca sığmaz ve sadece kişinin kendi yönlendirmesi ile en güzel şeklini alır. Onu dar kalıplara sokup, istemediği biçimler verilmeye çalışılırsa isyan eder. Ve bu isyan hem kendine hem de etrafındakilere mutsuzluktan başka bir şey getirmez.

Bir süre sonra tutsak ruhlarda yaralanmalar başlar ve içten içe kanar. Tıpkı altın kafesinden çıkmak isteyip her defasında kanatlarını kafesin tellerine çarpan kuş misali. Kanatları kırılıp bir daha hiç uçamayacağını bildiği halde; uçma isteği o denli yoğun, özgürlüğün susamışlığı o denli fazladır ki; bedeninin yara alacağını bile bile denemekten vazgeçmez.

Ruhunuz özgürse daha güzel düşünür, çevrenize daha geniş perspektiften bakar ve ayaklarınızın üzerine daha sağlam basarsınız. Yaptıklarınız yanlış dahi olsa, uğradığınız hayal kırıklıklarında pes etmek yerine hemen doğrulur ve bir başka hayalle koşmaya başlarsınız. Çünkü önünüz açıktır ve limitler sizin elinizdedir.

Tabii burada sözünü ettiğim ruh özgürlüğünün çok hassas bir çizgisi var. Bir başkasının sınırlarına girmediği gibi; aileyi, eşi, sevgiliyi hiçe sayma hali değil. Sadece kendi ruhunun o naif dalgalanışına yön verme biçimi.

Özgürlük gökyüzündeki o pembe mavi bulutlarda uçarken aşağıya gülümsemek; herkesi gördüğü, duyduğu halde sadece kendi iç sesine yönelmek ve yaşamı doyasıya içmektir. Her yudumdan ayrı bir zevk alarak, lezzetinin farkına  vararak. Kısacası özgür ruha sahip olmak demek yaşamın ta kendisidir.

Birisini çok seviyorsanız ona yapabileceğiniz en büyük iyilik ve sevgi gösterisi onun ruhunu özgür bırakmaktır. Ana babaysanız çocuklarınızı eğitirken; eş ya da sevgiliyseniz o en çok sevdiklerinizle hayatı paylaşırken buna dikkat edin lütfen. Unutmayın ki, siz sevdiklerinizi ne kadar özgür bırakır, ruhlarının kendi istedikleri gibi şekillenmesine izin verirseniz o ölçüde sevilir ve hiç unutulmazsınız. Sevginin can alıcı noktası, naifliği de bu değil midir zaten.

Sevmek ama severken ruhları tutsak etmemek, canlarını acıtmamak, kısacası kıyamamak…

Sevgiyle kalın.

Belgin ERYAVUZ

15.04.2012

 
Toplam blog
: 437
: 561
Kayıt tarihi
: 09.04.11
 
 

Makine mühendisiyim, bir kız annesiyim. Okumayı, yazı yazmayı, yazarak paylaşımlarda bulunmayı, insa..