Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Mayıs '15

 
Kategori
TV Programları
 

TV yayınlarının toplum psikolojisi üzerindeki korkunç etkisi

TV yayınlarının toplum psikolojisi üzerindeki korkunç etkisi
 

Sayın TV yöneticileri, zaten ruh sağlığı alt-üst olmuş bu topluma durmadan sunduğunuz kabadayı kahraman tiplemeleri yüzünden millet sonunda şizofren oldu, sokakta kavganın şekli itişip-kakışmaktan çıkıp, birbirini acımasızca öldürmeye dönüştü.

Ben ilk defa Türkiye'de esen Kurtlar Vadisi fırtınasını duyduğumda, o zamanlar zor da olsa aradım taradım internetten diziyi buldum oturdum ilk birkaç bölümünü izleyip, dehşete düştüm. O sıralar dünyanın bir bucağındaydım, Alaska'da. Yine de memleketimin beğenileri eski bir gazeteci olarak ilgimi çektiği için bu takipleri yaptım.

Fakat Kurtlar Vadisi'nde fazla duramadım. Çanakkale savaşında bile bu kadar kurşun atılmamıştır! O birkaç bölümü izlerken bile, kurşunlardan bir tanesi bana isabet edecek diye tedirgin oldum. Ama bir şeyi eleştirmek için onu iyi incelemek gerektiğine inandığım için, bu dizinin birkaç bölümüne bu nedenle katlandım.

Başka diziler de baş tacı oldu, onlara da baktım. Türk halkı kah kanser hastasına ağladı, kah kabadayıları baş tacı yaptı, kah tecavüzcünün tekine aşık oldu (lütfen inkar etmeyin, "Fatmagül'ün Suçu Ne" dizisinde Türkiye'nin en az yarısı o kılıksız tecavüzcüye aşık olmadı mı?), kah mafya babalarına alkış tuttu!

Günün birinde Türk toplumu bu dizileri öyle bir şizofren şekilde izler oldu ki, gerçeği, hayalden ayıramayıp, dizide ölen karakterlere sela okutup, cenaze namazı kıldı. Öte yandan, mafya filmlerine kendini kaptıran birkaç manken bozuntusu, "manken olmasaydım, mafya anası olurdum" gibi ipe-sapa gelmez açıklamalarda bulundu.

Kimse tehlikenin farkına varmadı aslında. TV karşısında hipnoz olan Türk toplumu, yavaş yavaş şekil değiştirmeye başladı. Öz benliğinden, kimliğinden, kültüründen, en kötüsü vicdanından uzaklaşarak, her biri kendi olmak yerine, kalpsiz dizi-film kahramanlarına dönüştü.

Ben eski bir ajans muhabiriyim. 1980'li yılların son yarısında çalışmaya başladım. Genç bir gazeteci olarak kimi zaman haber bulmakta zorlanırdım. Sevgili büyüklerim bana şunu tavsiye ederdi, "sen ajans muhabirisin, bu memlekette bir taş yerinden oynasa haberdir!" İnanın zaman zaman öyle eften-püften haberlere imza attım ki. En çok da dolandırıcı üfürükçü teyzelere altın kaptıran saf ev kadınlarıydı yaptığım haberler. Ya da intihara teşebbüs edip, son dakikada ölmekten korkup soluğu hastanenin acilinde alan genç kızlar. Eve hırsızlığa girenler bile, bekçi amcadan korkup teslim olurdu o zamanlar. Ne masum, ne güzel, ne güvenli bir ülkeydik...

Çünkü mahallemizin Perihan Ablası vardı, en sabıkalısının bile horoz dövüşçülüğünden ileri gitmediği, fabrikatörün bile orta halli insanlarla aynı apartmanı, aynı mahalleyi paylaştığı Bizimkiler, aşkı en saf şekilde anlatan Fadime ile Temel, babaların babası mafya babası değil, Süper Baba idi! Onlar hep altın kalpliydi! Ne güzeldi...

Fakat şimdi bakıyorum, başım dönüyor haberleri okurken. Aynı gün iki polis memuru iki değişik şehirde cinnet getiriyor. Biri intihar ediyor, öbürü intihar etmeden evvel ailesini de kendi ile birlikte öldürüyor. Tecavüz ediyorlar, kadının ellerini ayaklarını kesiyorlar, yakıyorlar. 80 yaşındaki nineye tecavüz ediyorlar. Evine hırsızlık için girdikleri insanların sadece mallarını değil, canlarını da alıyorlar! Kavga çıkıyor, hiç acımadan yaşına bakmadan genç bir adam kavgayı ayırmaya çalışan bir öğretmeni yere düşürüp kafasına atabileceği en acımasız, en güçlü tekmeyi savuruyor!

Bütün bunlara sebep, televizyonlarda yayınlanan ve insanları birbirinden nefret ettiren, en iyi kavga edenin baş tacı edildiği, en çok aşağılayanın sevildiği yarışma ve eğlence programlarının yanı sıra, en çok adam öldüren, en acımasız katillerin kahramana dönüştürüldüğü TV dizileridir.

Toplumu topluma kırdıran bu yayınların bir an evvel acil bir şekilde yayından kaldırılması en büyük dileğim. İnsanların birbirine hiçbir tahammülü kalmadı. Nefret almış başını gidiyor. Türkiye'de yaşanan bu akıl tutulmasının seri-sebebi kişilerin kendilerine örnek aldıkları yarışmacı ya da dizi kahramanlarıdır.

Sayın Radyo ve Televizyon Üst Kurulu yetkilileri acilen ülkemizin değerli psikolog ve psikiyatristlerini  bir araya getirip, TV'de her gün halkı adeta bombardımana tutan yayınlar hakkında fikir alışverişinde bulunması gerekir. Çünkü bu programlar insan egosunun en uç noktalarını hedef alan yarışmalar, şiddet içerikli dizi ve filmlerden oluşmaktadır.

Bu tür programların onu takip eden kişiler üzerindeki korkunç etkilerini bizzat bu psikolog ve psikiyatristler bilimsel olarak izah edeceklerdir. Bugün Türkiye'de şiddetin bu denli artmasının ardında yatan tek gerçek, insanların TV'de izledikleri hayal karakterler ile empati yaparak, kişiliklerini o yönde besliyor olmalarıdır

Siz bu yazdıklarıma inanmayabilirsiniz. Abarttığımı düşünebilirsiniz. Hadi o zaman size biraz geçmişten örnekler vereyim. Beyaz Gölge dizisi yayınlandığında, bütün dünyada basketbola ilgi artmadı mı, hatta ülkemizde adeta basketbola olan alakada bir patlama yaşanmadı mı? Şöhret (Fame) dizisi yayınlanırken TV kanallarında Tolga Han, Coşkun Evcim ve Hakan Peker gibi dans gruplarına talep artmadı mı? Mahallemizde bile dans grupları kurmadık mı? Çay adını verdiğimiz partiler düzenleyip, gençler hep birlikte dans etmedik mi? Sahil Güvenlik dizisindeki o kızların kırmızı mayolarının peşine düşmedik mi? Kâğıt Bebekler'i izleyip, hayatımızda ilk defa mankenliğe özenmedik mi? Köpek denince aklımıza ilk Lassie gelmedi mi? İmkânı olanlar Collie cinsi kopeği sırf bu dizi yüzünden almadı mı? Kara Şimşek'e özenen milyonlarca kişi arabalarına kırmızı lambalar taktırmadı mı? Erkek arkadaşlarımız Miami Vice dizisindeki Don Johnson'a dönmüştü adeta. Saçlar onun gibi kesilir, beyaz keten takım elbisenin içinde rengarenk kolsuz t-shirtler giyilirdi! Yaşlı amcalar bile Komiser Columbo'nun yağmurluğunu giyer, özel hafiye gibi dolaşırdı ortalarda. Top Gun filmi yayınlandığında, Naval Fighter Weapons School'a (Amerikan deniz kuvvetleri) akın akın başvuruda bulunulmuştu. Biz ise Tom Cruise'un o filmde giydiği cekete sahip olmayanlara fakir gözüyle bakar olmuştuk! Ama o zamanlar her şey daha masumdu.

İnsanlar izledikleri filmlerin etkisinde kalırlar, çünkü izlerken empati yoluna giderler. Bu yüzden, bir süre sonra en çok takip edilen diziler, en sevilen karakterler toplumun davranış seklini, konuşma tarzını, yediğini-içtiğini, modasını, olaylara karşı duruşunu, hatta vicdanını, sabrının sınırlarını ve kültürünü temsil etmeye başlar.

Muhteşem Yüzyıl yayına girdi gireli sokaklar padişah kaynıyor! Bütün erkekler sakallı! Artık genç kızları da birbirlerinden ayıramaz oldum herkes Romantik Komedi filminden fırlamış gibi! Küçücük çocuklar kendilerine kabadayı tiplemelerini ya da adada en çok kavga çıkartan kompleksli insanları örnek alıyor. Sabah kahvaltısında kadınlar analı-kızlı  cinayet çözmeye çalışırken, cinayet işleyen insanlara sempati besliyorlar.

Namusu için(!) boşandıkları, boşanmak üzere oldukları veya hatta evli bile olmadıklar eşlerini gözlerini kırpmadan, aynı o dizilerdeki sözde onur mücadelesi veren karakterler gibi sokak ortasında infaz ediyorlar! Genç kızlarımız, dizilerdeki o en egoist, en narsist, en tehlikeli, en acımasız katil ruhlu karakterlere aşık olup, kendilerine bu korkunç karakterlere bürünmüş ruh hastası erkek arkadaşlar ediniyorlar ve ne yazık ki bu kızların sonları da aynı o dizilerdeki karakterleri aratmıyor!

Ülkemiz rating derdine düşmüş paragöz ve bencil TV kanalları yüzünden korkunç bir kaosa sürükleniyor. İnsanlara örnek bir hayatın nasıl olduğunu anlatan dizilerin yayına girip, cani, canavar ruhlu katillerin kahraman yapılıp alkışlandığı, en çok acı çekenin sempati ile bakıldığı, en küfürbazın, en zavallı karakterlinin, en komplekslinin yarışma kazandığı, özetle rating uğruna toplum psikolojisinin hiçe sayıldığı bu programların bir kalemde yayından kaldırılmasını diliyorum!

Victoria Toumit

 
Toplam blog
: 50
: 8547
Kayıt tarihi
: 13.09.11
 
 

Gazetecilik mesleğine ilk olarak Hürriyet Haber Ajansı'nda muhabir olarak başladım. Daha sonra Ümit..