Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Nisan '12

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Üç ayın (:2+1:) çarşambası

Üç ayın (:2+1:) çarşambası
 

Hani bazen üç ayın çarşambası bir araya gelir ve iki ayağınız bir pabuca sığar ya, bu kez tam tersi oldu; ben üçünü bir araya getirmeye çalıştım sanki. Sanki diyorum çünkü aslında öyle değildi,  iki çarşamba bir aradaydı, birbirine yakındı tamam da üçüncüyü de ben yanlarına getirdim; üstelik üçüncü öte tarafta¸ oldu mu “üç çarşamba”!..

İlk çarşamba: Akşamüzeri sınıf arkadaşlarımızla buluşmamız ki günler öncesinden uzun bir   e-posta trafiğinin ardından ve ille de Tülin’in boş olan bir gecesine göre ayarlandı. Caz yapmakta haklı kızceğiz, her toplantı adeta ve de ille de onun bilimsel toplantılarının olduğu günlere rastlıyor (mu acaba?:); kamu yararı söz konusu olunca akan sular duruyor ve katılamıyor arkadaşımız. Üstelik bu seferki önemli bir toplantı: “Sevgili arkadaşlarım, 84 sevdalılarımla 5-6 Mayıs İzmir Hıdrellez buluşması” hazırlıklarını konuşacağız ki neredeyse yüzlerce, ay yanlış oldu; yüze yakın arkadaş bir araya geleceğiz.

İkinci çarşamba öncesi: O hafta başı olmadan cumartesi Alsancak’tayım. Küpesiz kolye takmamak gibi bir takıntım var ki kolye hediye alacak arkadaşlarımın aklında olsun, sonunda, mavi taşlı, o “özel” kolyeye  uygun bir çift küpe yaptırabileceğim. Hisarönü’ndeki Kızlarağası’nda  bakmadığım dükkan kalmadan az önce, deneyimlerini konuşturan bir tezgâhtarın sözünü dinleyip gümüş tamir atölyelerinin olduğu üst kata çıktım. Kolyeme bakan usta “Yaparız”  dedi. Dedi ama derdim de buydu zaten, kolyeyi bırakmak istemiyorum, oysa benzer  küpe yapılabilmesi için bırakmam gerekiyor.“Ya kolyeme bir şey olursa?” demişim, içim cız ederek.  Dükkan sahibi hanım, “Milyarlık pırlantaları bırakıyorlar” demez mi? Gülümsedim… “Kolye 50. yaş günü hediyem ve bana kolyeyi alan insan benim için o kadar önemli ve öyle özel  ki bir şey olursa çok üzülürüm” deyişimin anlamını kavrayabilecek yaşanmışlıkta görünüyordu. Nerdeyse vazgeçeceğim… bıraktım. Oldu mu size ikinci çarşamba: “Çarşamba günü alın” dediler ki çarşamba dedilerse o gün almalıyım. Olsun, iş çıkışı gider,  “mavi”lerimi alıp, şehrimle paylaşarak ve çoğaltarak yürürüm Cumhuriyet Meydanı’na kadar ve tam zamanında yemekte olurum diye düşündüm.

Üçüncü Çarşamba: Evim işyerime yürüme mesafesinde ya değil Alsancak, Konak’a gitmek bile zor geliyor. Bu yüzden, inmişken ÇYDD’ne (Çağdaş yaşamı Destekleme Derneği) de uğrayayım istedim. Geçen yıl, yine grup postamıza gelen ÇYDD’ne ait bir e-postanın ardından “haydee” deyip, öğrenci evleri için eşya toplarken, bu işi büyük bir özveriyle yaptıklarını fark ettiğim çalışanlarından; Alev Hanım’la tanışmak istiyorum. Ve dernek hafta sonu kapalı. Ve gümüşçü bir uçta, dernek diğer.  Fish&sticks ortada neyse ki!.. Aradım, “Mesainiz kaçta bitiyor” dedim, anlaşılamadım, “Çalışma saatleriniz?” deyince anlaştık sonunda.

Ve 2+1 ayın çarşambası bir arada diye telaşlanıp, iki ayağımı bir pabuca sokmak üzere kendimi hazırlamışken, ne olur ne olmaz diyerek, gümüşçüyü aradım; evet, olmamıştı küpe, yarına diyorlardı!..  Telaşa gerek kalmadı züğürt tesellisiyle Halukuma e-posta yolladım ki erken gelirse yemeğe dalmadan aklımdakileri onunla paylaşıp sonra da grupla tartışabiliriz diye düşünüyorum. Gelemiyor. Olsun, kordonda bir akşamüzerinin keyfini çıkarırım, sakin, sessiz ve telaşsız diye düşünüp, dernek kapanmadan yetişme telaşıyla izin alıp çıktım. Kıbrıs Şehitleri caddesinin girişindeki o herkesin bildiği Sevinç pastanesini geçince, hemen sola dönüyorsunuz, sonra sağa ve hemen orda solda; Kamer apartmanında dernek. 

İçeri girdim, masanın başında, kocaman gülümsemesiyle bir genç kız oturuyor “Alev Hanım’la görüşmek istiyorum” diyorum, “Benim” diyor. “Daha kelli felli birini mi bekliyordunuz?” diyor alışmışlıkla, “evet” diyorum ve ardından papatyalardan, yeni demlenmiş çaydan yansıyan gülümsemelerimizle sohbete dalıyoruz. Üye olmamı istiyor,  çalışmalara katkıda bulunamam diye istemiyorum, yoksa aklımda zaten ve heyecanla kermeslerini anlatıyor: 5-Mayıs cumartesi günü, Bayraklı’da. Gönlümden yetmiş beş arkadaş oraya gidip, kermeste ne var ne yok alıp bitirmek istiyorum, dilim “olmaz” diyor. O ise, bütün gülümsemesiyle “Olsun onlar da gelsin” diyor bir öğrenciye daha yardım edebilecek olmanın bilinciyle.

Ardından, yıllardır ahbapmışız gibi, iki adımda,  Prof.Dr.Türkan Saylan Alsancak Kültür Sanat Merkezi’ndeki resim sergisine gidiyoruz; söz vermiş gelirim diye. Capcanlı resimlerle, fotoğraf çektirip, ayrılıyorum. Şehrimle baş başa, telaşsız vitrin bakarak dolaşıyorum, rüzgara boş verip kordona çıkmak üzereyim, telefonum çalıyor; O!.. Bana kolyeyi hediye edenim. Heyecanla bir şeyler anlatıyorum ama küpeleri değil, onu alıp takınca anlatacağım. Her güzel şey gibi çabuk bitiyor konuşmamız ve ekranda bir “cevapsız arama”; Halukum.  Erken geliyor, bir daha seviniyorum ve onu öteyakadan getiren vapurla ki görüyorum, aynı anda varıyoruz Alsancak iskelesine.

Vaktimiz var ya, üstelik hazırlıklı gelmişiz; elimizde notlar yazılı kağıtlar, hemen oracıkta oturup konuşuyoruz. Ve ince belli bardaklarda gelen çayı “baş başa” içerken hemşiresine yakalanıyoruz(!). “Sakın Filiz’e söyleme baş başa yürüyeceğiz, diyerek, ahbaplığın getirdiği, insana kendini iyi hissettiren o güzel güven duygusuyla ve gülerek arkamızı dönüp yürüyoruz; biraz serin ama  güzel ama kalabalık ve mavi  kordonda.

Sonra? Buluşma yerimizdeyiz.

Gittiğimizde Tülin ve  eşi, Musa, Eray, Tuncay oradaydı. Bizden sonra Ayda, ardından Zeki, Fügen, Gürkan ve Senem katıldı. Sonra? Hıdrellez konuklarımız için, al takke ver külah öyle bir program yaptık ki demeyin gitsin! Evet, bir muhabirlik başarısıyla grubun başlarına ne geleceğinden haberdar olmadıkları, Haluk’un kaleme aldığı programı sizlerle paylaşıyorum:

Buyurun işte program:

“1. Cuma akşamı hepimiz meşgulüz, ne isterseniz yapın.
  2.Cumartesi sabah otelde kahvaltı ( ama berbatt olabilirmiş).
  3.Cumartesi akşama kadar hepinizi sokağa salacaz , kim sağlam kalcak görecez.
  4.Cumartesi akşam  kumru + rakı, sonra aldığımız dansöz kıyafetleri kime uygun gelirse o giyip Allah kerim
 5.Pazar sabahı kalkabilirseniz kahvaltı, yoksa uçakta yemek yersiniz artık.
 6.Sakın bi daa İzmir'e geleni........... demeyin, yaşancak bi burası kaldı çünkü.
 7.Dün akşam içten, kaygısız, sohbeti bol yemeğimizi görünce anladınız siz onu.......”

“Sevgili arkadaşlarım
84 sevdalılarım”

Bekliyoruz :) Sevgiyle.


 

 
Toplam blog
: 210
: 3227
Kayıt tarihi
: 29.03.07
 
 

Yazmak... Öyle güzel, öyle hoş ve öyle derin bir eylem ki!.. Olmazları bile oldurabiliyorsun. "Ke..