- Kategori
- Şiir
Üç fidandan selam aldık üç fidanımıza
Ağaçlar çok yüksek, uzanmışlar gökkubbenin sonsuzluğuna.
Yemyeşil ve kucaklaşmışlar yandaki ile.
El ele, kol kola hep birlikte masmavi gökyüzüne.
Ve toprak bakir, ve bereketli alabildiğine.
Koşuşturuyorlar üzerinde binbir canlı.
Güneş sızıyor yaprakların arasından, geniş hüzmlerle.
Ve orada, karanlık kalan bölgelerde
Hepsi uzanmak isterler güneşe.
Kaldırmışlar bir kolllarını, elleri yumruk.
Diğer kolları kenetlenmiş diğerininki ile.
Omuzlar dayanmış birbirine,
Gırtlaklar parçalanır, haykırdıkça
Ve güneşe olan hasret ile.
Karanlığın içine sızan hüzmeler
Can verir, güç verir ve biler.
Biler tüm hasretleri.
Ve şimdi içlerinden üçü
Herbiri ayrı bir yerde.
Korktuklarından kol kola, omuz omuza vermelerinden.
Ankara’da bir kazıda kato hunharca daldırıyordu toprağa kepçesini.
Gelip yerleşecek olan bir zat-ı muhteremin meskeninin temeli için.
Takıldı kepçe, çektikçe daha da güçlü
Değişen tek şey o koca gövdeden çıkan homurdanmanın şiddeti idi.
Toplandı tüm erkan.
Toplaştılar derin çukurun başına.
Her bir kelleden bir nara yükselmiş, nedir bu karşı koyan bizim gücümüze?
Kimi demiş şöyle yapalım, kimi demiş böyle.
Tüm kafadarlar vermişler karar,
Ve demişler bulalım bunun ucunu,
Keselim kökünden vesselam.
Başlamışlar açmaya ve dahi kök boyunca.
Hepi topu bir insan kolu kalınlığında.
Nasıl bu kadar inatçı ve dahi nerededir bunun ucu?
Ulaştılar bir yerlere lakin ne mümkün gördüklerine inanmaya!
Üç yol ağzı oldu, ve ayrıldı üçe.
Aslında ayrılan değil birleşen üç koldu gördükleri.
Ülkemin üç ayrı yerinden üç kol.
Kenetlemişler ellerini, sımsıkı ve inat toprak altındaki karanlığa.
Şimdi kendileri ayrıldılar üç kolu, üç koldan bölmek için.
Parmaklar girmiş birbirlerinin arasına, mümkün mü ayırmak?
Keselim demişler koparmaya çalışmak yerine.
Ve kesmiler üç kolu üç koldan.
Tam dönüp gidecekken, demiş içlerinden biri “bunlara ne oluyor”?
Ve gözler pörtlemiş yerinden, ve dudaklarına geçmiş dişleri.
Akan kan dudaklarından
Çıkarmış içlerindeki vampiri.
Hırsla, öfke ile kudurmuş,
kana susamış vampirler başlamışlar yemeye birbirlerini.
Üç kol birleşmiş tekrar üç koldan.
Bir bahar günü koparılamayan başları
Yine bir bahar günü yeşermişti, karanlık topraktan fışkırırcasına.
Üç fidan çıktı topraktan.
Üç fidan, birbirine sarılmış.
Ve şimdi sen sevdiğim.
Sen ve ben ellerimiz birleşmiş, kol kola omuz omuza
Karşısında üç fidanın, pırıl pırıl gözlerimizden süzülen yaşlar.
Yaşlar süzülen gözlerimizde bir umut ışıl ışıl.
Güneş gözlerimizde.
Sen ve ben mavi gözlü güzel kadın.
Güneşe yürüken kol kola
Sonsuz yaşamın temsilcisi üç fidandan selam aldık kendi fidanlarımıza.
08/05/2012
Silivri