Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Eylül '10

 
Kategori
Kitap
 

Üç karanfil

Hasan Ali Kasır, Hüseyin Alacatlı, Nazir Akalın: 

İster yorgun ve hüzünlü bir dostluğun sızısı deyin, ister bir vefa borcu deyin, benim bu eseri kaleme alışımı.

Geç gelip erken giden üç konuk… Sesli gelip sesli düşünüp, sesli gidenler… Sesleri Cüneyt arkın filmlerindeki gibi kulaklarımızdan silinmeyecek olanlar; Hasanlı, Hüseyinli Nazirler… Geldiklerinde güneş çok parlaktı, gittiklerinde gece çok karanlık. Bir anlık dalgınlık gibiydiler şafakta hayallerini ufka bırakırken.

Kitap Rıdvan Canım tarafından yayına bir ekiple hazırlanmış. Bu üç karanfile sunulan vefa burcu hazırlayanların deyimiyle. Kitap 460 sayfadan oluşuyor. Karanfillerin yaprakları ve etrafa sıçrattıkları çiy taneleriyle… Türkiye Yazarlar Birliği tarafından kitabın yayını üstlenilmiş. Üç Karanfilin eserlerinden birer demet, Üç Karanfil ve eserleri üzerine yazılan yazılar kitabı oluşturuyor.

Kitabı tanıtmak elbette hedeflerim arasında, ama esas yapmak istediğim bu üç karanfil için yeniden gündem oluşturabilmek. Başarabilirsem ne mutlu bana, başaramazsam, “Ne mutlu Türk’üm diyene”

Kitap Rıdvan Canım’ın önsözü ile başlıyor. Kitabın amacını açıkladıktan sonra, bu erken giden konukların hiç unutulmayacağını, hayır dua ile anılacaklarını söylüyor. Bütün dilek ve temennilerine aynen katılıyoruz. Biz onları asla unutmayacağız ki, -unutacak olsak bile- onlar bıraktıkları eserlerle kendilerini zaten unutturmayacaklar, anımsatacaklardır. Güneşe arkasını dönen, güneş ışıklarından kurtulamaz, diye düşünüyorum.

İki rubai ile kitaba giriş yapılmasını sağlayan ve üç karanfili tanıtan kitabın hazırlanışında görev alan Tacettin Şimşek, kendisine ait olduğunu sandığım iki şiir ve bir fotoğrafla devam ediyor. Şiirleri okurken nefesime ve sesime kıymık batmış gibi oluyor. Çok puslu bir fotoğraf ve ben… Kalabalık bir yalnızlık gibi…

I. Karanfil: Hasan Ali Kasır

Hasan Ali Kasır ile ne tanıştık, ne de daha önce herhangi bir yerde gördüm. Bu kitapla tanıdım onu. Resmine bakarken, diğerleri gibi kitlenmiş bir yalnızlık içimde küf ve yosun tutuyor. Dondurmasını düşüren bir çocuk kadar şaşkın ve kırılganım.

Yokla var arasına sıkışarak var olmamız dünyadaki yaşantımıza sirayet ediyor. Yokla var arası bir hayat sürüyoruz, biçilen şiire kadar. Hasan Ali Kasır’da aynen böyle bir hayat sürüyor kendisini anlatan otobiyografisinde. Varlığını imam hatipten mezun olduktan sonra, dil tarih coğrafya fakültesi, Tuzla’daki askerlik, Tunceli ve Kayseri’de askerlik… Erzurum TRT, Atatürk Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı alanında “Sabrî Divânı” üzerine yüksek lisans, “Esrar Dede Divanı” üzerine doktora yapıyor. Doğu Anadolu Gazeteciler Cemiyeti’nin “Yılın Başarılı Gazeteciler Yarışması”nda 1987, 1991, 1992, 1993 yıllarında “Başarılı Radyo Programcısı”, Fırat Havzası Gazeteciler Cemiyeti’nin 1990, 1992 yıllarında “Radyo Televizyon Dalı”nda, “Yılın Başarılı Gazetecisi” ödülleri ve Milli Prodüktivite Merkezi’nin 1992 yılı “Verimliliğe Katkı” ödülü gibi birçok ödül alıyor.

Mersin’de TRT Çukurova Radyosu’nda prodüktör olarak çalışıyor. İngilizce ve Arapça bilen Hasan Ali Kasır ilk şiir ve yazılarını mahalli gazetelerde, öğretmen iken aylık dergi, edebiyat dergisinde, Erzurum’da Mina, Palandöken, Karçiçeği, Yenişehir Sanat, Kalem ve Onur gibi dergilerde yayınlatıyor.

Seyrânî (1984), İmam Şafii, Kültür Bilinci, Edebiyat Dersleri(iki cilt), Erzurum Şiir Antolojisi, Şiir Defteri, Gurbet Şiirleri, Hüzün Şiirleri, Peygamber Şiirleri, Ölüm Şiirleri, Esrar Dede Divânı, Erzurumlu Şairler, Delâl, Gündönümünde Yaşamak, Mevla Şiirleri, Yorgun İkindiler yazarın eserlerini oluşturmakta.

Hasan Ali Kasır, yaptığı inceleme ve araştırma ile Türk Şiiri’nde ölüm gerçeğini okuyucuya nasıl sunuyor ve kendisi ne düşünüyor?

Ölümün kaçınılmaz olduğunu söyleyerek birçok şairin ölüme nasıl baktığını, ölümü nasıl gördüğünü anlatıyor. Yazıdan anlaşıldığı kadarıyla Kur’an’daki ölüme teslim olmuş ve ona hazırlık yapan bir kişilik karşımıza çıkıyor.

Ölüm kimi zaman soğuk bir rüzgâr, kimi zaman yakan bir ateş, kimi zaman yürekten akan bir pınar, kimi zaman bir bahçe iki metreye altmış santim ebadında.

Ölüm bir yalnızlık, ölüm bir çoğalma, ölüm kendine gelme, ölüm kendinden geçme…

Ölen biri için hep söylenir; o konuşur ve sesini duyurmaya çalışırmış, ama kimse duymazmış. Yaşayan birisi sesini ne kadar duyurabiliyor ki, ölen ne kadar duyursun. Bakın ben “Üç Karanfil”in sesini duyabiliyorum. Benim sesimi yaşadığını düşündüğümüz ne kadar insan duyuyor?

Ölüm, bildik bedenlerle bir araya gelememenin yakıcılığı, gittiğimiz ve giderken nasıl karşılanacağımızı bilmemenin korku ve telaşıyla bedenimizi saran soğuk ürperti… Bunları çeşitli yollarla anlatan şairler…

Ölen ve ölmeyen insan… İnsan bir kısmının öldüğü, bir kısmının ölmediği, ölümde adalet, yani her canlının öleceği (Allah yolunda ölüm tek ayrıcalıklı ölüm) , ölümden sonrası zaman ve ölüm ilişkisi, ölümsüzlük hayali, ölümden kaçılamayacağı için arzulanan ölüm şairleri düşündürdüğü gibi, diğer insanları, hatta belki diğer canlıları da düşündürüyordur.

Hasan Ali Kasır, “Beylan’a Mektup” adlı yazıda ince bir sevecenlik, insana değer vermesi ve alçak gönüllülüğüyle dikkat çekiyor. Sorulan her soruya içtenlikle, öğretme ve yetiştirme azmi ve samimiyetiyle cevap verdiği dikkat çekici…

Hasan Ali Kasır “Hayal ve Gerçek Arasında” adlı denemede, hem şehri, hem şehri var ederken doğayla insanlığı yok etmeye başlayan insanı irdeliyor kendi içinde bize süzülmüş tatlı ve acı bir gerçeği bırakarak.

“Sevgiyi Tanımak” adlı denemede de kısa soluklu bu yaşamda sevgiyi tanımanın bilmeden ve öğrenmeden geçtiğinden söz eden Hasan Ali Kasır, sevmenin güzel bir yaşam için bir zorunluluk olduğundan söz ediyor. Kitapla, şiirle, insanla iç içe olan birisinin sevgiyi bilmemesi, onu yaşamaması nasıl mümkün olabilir ki…

“Aygül Ey” adlı şiirinde Hasan Ali Kasır sevgiyi bakın nasıl anlatıyor:

“… aşk nimetini hatırla yaratan adına

dünya cehenneminde bırakma bizi yalnız

bir deli sevdanın gündönümündeyiz



okşa yasin kokan saçlarını annenin

bir divan sazı farzet bilcümle sevdaları

dolaş perdeleri arasında aşkla, sevgiyle

… ”


Ve diğer şiirleri “Gözlerin, Nazlı Gülüm, Ömrüm Firar” gibi sevdanın damıtıldığı şiirler…

Ben Üç Karanfil için yazılanları yorumlamak istemiyorum. Onlar da benim gibi bir dosttan ayrılmanın kırıklığını / kuraklığını yaşıyorlar. Yalnızca yazarları ve yazılarının adlarını vermek istiyorum.

Rıdvan Canım “Hasan’a Dair… Üç yeni Kitap Üç Yeni Gül demeti”, Mustafa İslamoğlu “Hasan Ali Kasır”, M. Talat Uzunyaylalı “Bir Dost Gitti…Yine Her Taraf Gurbet, Erzurum Şiirleri Antolojisi üzerine”, M. Hanifi İspirli “Hasan Abisiz Olmaz, Delâl Notları”, Bahattin Karakoç “Ölü Bir Şaire Son Mektup”, Ali Haydar Haksal “İki Ölüm / Hasan Ali Kasır”, Nurettin Duman “Bir Şair Ölmüş Diyeler”, A. Tevfik Ozan “Eylül Kokan Hüzün”, Vahdettin Yiğitcan “Ölüm Üzerine Bir Yazı”, Tacettin Şimşek “İsmi “Hak” Tutuyor” , Özcan Ünlü “Günün Rengi Soldu”, Fatih Okumuş “Hasan Ali Kasır’ın Firarı, Hasan Ali Kasır Nasıl Bir Adamdı” , M. Demirel Babacanoğlu “Ne Deyim Teknoloji Sana”, İsmail Bingöl “Hey Gidi Hasan Ağabey Hey, Gündönümünde Yaşamak”, Mustafa Doydu “Bir Dost, Bir Arkadaş, Bir Şair”, Necati Kanter “…Ve Ölüm Kavuşmaktır Hayalin Gerçeğine”, Esra İlkkurşun “Fotoğraflar Kaldı”, Vedat Aydın “Herkesin Ölümü Kendi Rengindedir”, Beyhan Kanter “Ölüme “Havar” Demek…, Hüzünlü Bir Bitirme tezi Hikâyesi: Hasan Ali Kasır”, Sabahattin Özkan “Dosta Uçan Gönüller”, Abidin Güneyli “Olmadı”, İ. Serhat Canpolat “Dünyanın Gelgitiyiz Seninle”, Lütfi Kılınç “Yarım Kaldı”, M. Ali Sulutaş “Üstü Kalsın Diyemeden Gittiler”, Kemal Karabulut “Sonsuzluğa, aydınlığa uğurladığımız bir dostun ardından…”, Ali Kurt “Çalışkan Adam”, Yusuf Yanar “Bir Muallim”, M. Yaşar Genç “Ey Acı”, D. Mehmet Doğan “Ömr-i Kasır…”, Şaban Abak “Şairleri Coşturan Yurt: Erzurum”, Mustafa Çetin Baydar “Şehirlerin Şiiri”, Turan Karataş “Hasan Ali Kasır Ve Delâl”, Yalçın Bayar “ Delâl: Hasan Ali Kasır”, Feyyaz İbrahimhakkıoğlu “Şiir Ve Hasan Ali Kasır”, Ahmet Sıvacı “Delâl Ve Hasan Ali Kasır”, Bekir Oğuzbaşaran “Seyrânî”, Durdu Şahin “Delâl”, M. Fatih Selvi “Gündönümü Esintileri”, M. Nuri Yardım “Yeni Antolojiler, Şiir Defteri, Gurbet ve Hasret, Mevla Şiirleri, Peygamber Sevgisi”, İsmail Aykanat “Seyrânî ve Bir Kitabın Düşündürdükleri”, Ahmet Kabaklı “Hakikat Şehrine Doğru”.

Hasan Ali Kasır ile ilgili basın haberleri Abdulkerim Dinç, Havva Koç, Gülcan Baydar, Aylık Dergi, Kalem ve Onur Dergisi, Şafak Karakaya, Musa Göçeroğlu, F. Fazıl Özsoy tarafından yapılan söyleşiler ve fotoğraflarla anılar. Hasan Ali Kasır hakkında herkesin kendine ait bir şeyler bulabileceği kadar çok yazı… 

 
Toplam blog
: 74
: 571
Kayıt tarihi
: 24.12.07
 
 

1965 Tortum doğumluyum. Ankara Gazi Üniv. Fen Edebiyat Fak. mezunuyum. T.D.E öğretmeniyim. İki ço..