Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Mart '08

 
Kategori
Anılar
 

Üç kişiydik biz

Üç kişiydik biz
 

Sene kaçtı tam hatırlamıyorum mevsimi hiç sormayın ama güneşli parlak bir gündü. Apartman bahçemizin önüne bir kamyon dayanmış, birer ikişer eşyalar taşınıyordu. Mahalledeki her taşınma ayininde olduğu gibi başta ilgili apartman sakinleri olmak üzere büyük küçüklü her boydaki mahalleli önce bir müddet olayı seyretmeye sonra ucundan kıyısından tutarak eşya taşınmasına yardımcı oluyordu.

Bense eşyalardan çok kendi yaşıtım iki ferdin daha apartman hanesine dahliyle ilgileniyordum o vakitler. Nasıl bir elektrikse artık daha o an da çarptı bizi. Ve yüzük, kan, süt, ayran ne kadar kardeşlik varsa bir hafta içinde tüm prodesürleri tamamlayarak ayrılmaz bir üçlü oluvermiştik.

Evet üç kişiydik biz. Hafız, bir yaş büyük abisi Fiko ve ben.Ve çok iyi anlaşıyorduk üstelik.
İnsan bir defa da olsa kavga etmez mi ya? Biz etmedik. Üçümüzün birden aşık olduğu kız yüzünden bile. (Hoş kıza tüm sınıfın erkekleri aşıktı ya. O da ayrı konu.)
Beraber ağaçtan düştük, mahalle maçının ardından elbet kavgaya tutuştuk beraber karşı mahallenin veletleriyle. Sokaktaki fenni sünnetçiye beraber teslim olduk Her ne kadar Fiko biraz uğraştırıp damlara tepelere çıksa da kaçınılmaz son O'nu da buldu. Etek de giydik haliyle! Sonra ilkokula da beraber gittik Orta 2 de biz Anadolu yakasına taşınana dek. Ayrılmaz üçlüydük.
Yukarıdaki fotograf İstanbul’un yakaları arasında ev değiştirdiğimiz yani taşındığımız gün çekildi. Bir taşınma ile başlayan tanışıklığımız başka bir taşınma macerasıyla kopmadı elbet. Evet mesafe başta biraz sekteye uğrattı arkadaşlığımızı lakin daha da güçlenmesine engel olamadı. Kim komşusunu, arkadaşını 60 km öteye kadar geçiriyor şimdi.

Bir üst çaprazımızda otururlardı. Sadece biz değil ailelerimiz de çok iyi anlaşıyorlardı. Kısa sürede kaynaşıp çok yakın akrabalarımız gibi olmuşlardı. Evde kimseyi bulamasam direk Hafızlardaydım. Tam tersi onlar için geçerliydi.
Kulakları çınlasın Müstesna Teyze çok canayakın, bir o kadar da tez canlıydı. Tek sevmediğim yanı ise oğullarını benle karşılaştırmasıydı. İneklik mertebesinde olmasa da çalışkan bir öğrenciydim. Bizimkiler ise biraz daha az çalışkan. "Bakın T. ne güzel çalışıyor derslerine. Notları da güzel. Sizin gibi tembel teneke değil" nutukları başlayınca bizim afacanlardan çok ben yerin dibine girer, ezilir büzülürdüm. Ama bu olumsuzluğa rağmen onlarda vakit geçirmeyi yine de çok severdim.

Misal hali vakti yerinde olan teyze çocuklarının getirdiği kitaplar sayesinde Texas, Tommiksle ilk kez onlar da yine onlarla birlikte tanıştım. Onlar da ilk futbol maçına rahmetli babam sayesinde gittiler. Sanırım sekseniki senesiydi. Ama sonucu ve o günü hiç unutmuyorum. (Bjk:6 Antalyaspor: 0) Hafız'la Fiko da unutmuyor. Fiko daha sonra amatör futbola başladı, ama Hafız ortamdaki kuru gürültüyü sevmeyerek bir daha futbol maçına gitmedi. Hayır kendini güzel sanatlara da adamadı. Tekvandoya yöneldi. Askerden sonra da pazarlamaya. Özel bir kuruluşta pazarlamacı şimdi. Aynı zamanda evli ve de çocuklu.

Fiko; Güneydoğuda zor bir askerlik yaptı. Sivile intibakı zor oldu. Tam kendine geldiğinde bir darbe de aşkından yedi. Neyse ki onu da atlattı. Bir kaç iş değiştirdikten sonra sağlık sektörünün en aranılan ama en "fırlama" teknisyeni olarak Şişli civarlarında cirit atıyor şimdi. Evli ama ingilizce bilmiyor.

T.; Babasının yoğun isteği ve desteğinin altında zaman zaman ezilse de okudu. Üniversiteyi bitirmeyi başardı. Adam olup olmadığı hala tartışma konusu. Kendisi ile mücadelesi devam ediyor, bunaldığında çocukluğuna, anılarına sığınıyor ve uzunca bir müddet orada kalmayı yeğliyor. O da ayvayı yemiş durumda! İngilizce bilmiyor. İspanyolca hiç bilmiyor. Ama İtalyanca öğrenmeyi çok istiyor.

Müstesna Teyze : Yolda karşılaşanların Fiko yahut Hafız'a ablan mı diye sordukları Müstesna Teyze de zamana yenik düştü, yaşlandı artık. Ama ilk günkü tezcanlılığı çocukları için çırpınışı hala taptaze. O bir anne. Eli öpülesi anne. Tıpkı benim canım annem gibi. Tıpkı tüm anneler gibi.
Evet böyle.

Neerdeen nereye.
Hayır, ne münasebet canım! Ağlamıyorum tabi ki. Gözüme bir şey kaçtı sadece.

Ci vediamo.
t.

 
Toplam blog
: 39
: 765
Kayıt tarihi
: 21.10.06
 
 

Özel biri değilim. Sıradan bir yaşam süren sıradan bir adamım. Çok geçmeden adım unutulur. Tuzluk...