Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Nisan '13

 
Kategori
Güncel
 

Üç kuruşluk açılım hikayesi

Üç kuruşluk açılım hikayesi
 

Bir devlet bankasının oldukça kalabalık bir şubesi. Yüzleri maskeli soyguncular hariç herkes yüzükoyun yere yatmış. Banka görevlisi olduğu anlaşılan bir kişi, kasadaki paraları soyguncuların verdiği çuvala doldururken, kasanın alt tarafındaki alarm butonuna basmayı başarır. Yerde yatanlar arasında vücutlarından sızan kandan öldüğü veya ağır yaralı olduğu anlaşılanlar vardır. Yüzleri maskeli soyguncular tam para dolu çuvalı alıp kaçacakken içeri giren polis grubunun en önünde olanının gür sesi bankanın duvarlarında yankılanır:

-  Dur! Polis. Eller yukarı yoksa ateş ederim.

Bir an için sanki zaman durmuş gibi bir koyu sessizlik kaplar bankayı. Sessizliği bozan soyguncuların başının soğukkanlı ve kendinden emin sesi olur:

- Asıl sen dur! Biz teröristiz, cezaevindeki liderimizin mektubuna ve sizin başbakanınızın talimatına uyacağız. Elimizdeki silahları bankanın önündeki ağacın dibine gömüp, bildiğimiz yoldan yurtdışına çıkacağız. Önümüzden çekilin.

Bu kararlılık üzerine polisler sokağın köşesine çekilir. Soyguncular arkalarında iki ölü, biri ağır altı yaralı bırakarak ve silahlarını bankanın önündeki ağacın dibine gömerek oradan ayrılırlar. Sınırdan yaya olarak geçip yeni maceralara doğru yol alırken fonda, ‘Ben evimden uzak yalnız bir teröristim, gezerim dağlarda’ şarkısı çalmaktadır…

AKIL TUTULMASI

Bu sahne bir Fellini filminin absürt bir sahnesi değil ne yazık ki. Çizdiğim tabloda soyguncu yerine terörist, banka yerine karakol, sivil ölüler yerine de şehit yazarsanız senaryo size hiç yabancı gelmeyecektir eminim. Başbakanın son katıldığı TV (Kanal D, CNNTÜRK) mülakatında söyledikleri üzerine gözümde canlanan bir senaryo. 29 Mat 2013 tarihinde yayınlanan mülakatında Başbakan ne demişti:

"… Hukuk devletinin içinde hukuk devletini yolgeçen hanına çevirmek diye bir şey tabi ki olmaz. Bunlar, o geliş gidiş yollarını gayet iyi bilirler. Türkiye'nin Suriye'yle 910, Irak'la 380-400 kilometre hududu var. İran hududu var. Buralar devasa bir sınır… Dolayısıyla niye silah? Bırak silahı, silahsız olarak geçişini yap…

Operasyonun durması nerede olur? İşte burada olur, bırakılırsa orada operasyon olmaz. Ama senin sırtında silah, diyelim ki Kanas, Docka onunla beraber sınırdan geçiyorsun. Güvenlik gücü bunu gördüğü zaman ne yapacak? Suç işler, yardım yataklığa girer bu iş, buna sessiz kalması mümkün değil. Ne anayasa hükümleri buna müsaade eder, ne yasa hükümleri buna müsaade eder… Gidecek olan silahını nereye bırakırsa bıraksın, gömerse gömsün o bizi ilgilendirmiyor, bırakıp gider…”

Sizi ilgilendirmiyor olabilir Sayın Başbakan, fakat bizi ilgilendiriyor. Yazımın başında hayal ettiğim senaryo nereden çıkıyor gördünüz mü? Hukuk üstünlüğü olan, demokratik bir ülkenin, seçimle işbaşına gelmiş bir siyasetçisi bunları söyleyebilir mi? Hiç sanmıyorum.

29 Mart’taki bu mülakatında ayrıca, “Biz boşuna şehit veriyoruz eyvallah ama onlar da pisipisine gidiyorlar” demiş Başbakan. Açıkçası şaşırmadım, çünkü yargının iktidar tarafından henüz ele geçirilmediği 2008 yılında, Avustralya'da katıldığı radyo programında, terörist başından "sayın", şehitlerden de "kelle" olarak söz eden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında verilen "3 kuruşluk" tazminat kararı Yargıtay 3. Hukuk Dairesi tarafından onanmıştı. Yani kendileri bu konuda sabıkalıdır.

Milletçe akıl tutulması yaşadığımız şu günlerde, moda deyimiyle  kerameti kendinden menkul AKİL İNSANLARI! nereden bulsak acaba?

 
Toplam blog
: 159
: 1303
Kayıt tarihi
: 19.06.12
 
 

1963 yılında Balıkesir'in şirin ilçesi Erdek'te doğdum. Yüksek lisans eğitimimi Dokuz Eylül Ünive..