Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Mayıs '09

 
Kategori
İlişkiler
 

Üç şehir... Anne, baba, çocuk olsan....

Üç şehir... Anne, baba, çocuk olsan....
 



Olur mu?

Olmaz mı?


Aile olsan...

Aile kurayım dersen...

Anne, baba, çocuk dediğinde...

Aklına gelenler mesela.

Mesela ''anne'' geldiğinde aklına...

''Anne'' dediğinde içinden bir ''anne'' daha kopup gelse...

Seni sevdiği için...

Koruduğu için...

Karşılık beklemediği için...

Sopalık olduğunda bile mahsuscuktan çekerdi kulağını hani.

Sevdiğin yemeği yapardı sen gece otobüste uyuyamaz, heyecanlıyken o da sen geleceksin diye sabahlardı

mutfakta...

Şefkatti...

Huzurdu...

Yaramazlıklarının müşfik suç ortağıydı...

Sana can...

Babana canandı...

Yerine koyamazdın hiç birşeyi...


''İstanbul'' dedim yine...

Anne gibi...

Yargılamadığı için...

İyi ise dünyalar senin olduğu için...

Kötü ise dünyan karardığı için...

Masum suçlarına gülerek ortak olduğu için...

Hep yanına gidecek yüzün olmasına fırsat verdiği için...

Her anında, her gününde, heryerinde annenin çekmecesindeki gibi büyülü gizleri olduğu için...

Annenin mutfağı gibi koktuğu için...

Hayatını ''anne eli değmiş gibi'' yaptığı için ''İstanbul'' dedim.

Babanın eve koşa koşa gelmesini sağladığı için dedim.

Babana pişirdiği huzur dolu bir tas sıcak çorba tadında olduğu için dedim.

Babana huzur verdiği için dedim.

Babana aşk verdiği için dedim...

Babanı ''baba'' yaptığı için dedim.

Babana bir halt ettiğinde ''yakalanırsam canıma okur'' korkusunu yaşattığı için dedim.

Tepeleri gibi annenin de her haline yer olduğu için dedim.

''İstanbul'' dedim annen için.


Babana ne dedim?

''Ankara'' geldi aklıma...

Sade...

Basit...

Karmaşası yok...

Dingin...

Gece gezmeden dönerken kucağında uyuyup kaldığında duyduğun güven...

Baban yani.

Üzerine sinen tütün kokusu...

Üzerine sinen ''baba'' kokusu...

Üzerine sinen ''erkek'' kokusu...

Sana baba, bisikletine tamirci, hergeleliklerine masum ortak...

Minicikken bitmez tükenmez sorularına bozkırları kadar geniş sabrında yer bulan...

Annene can...

Evinizin direği...

Huzuru...

Gücü...

Baban.

Ankara dedim ona ben de.


İzmir'e de ''sen'' dedim ama.

Neden?

Dedim işte.

İstanbul'un binbir işvesi olmadığından...

İstanbul'un ''anne'' sıcağı olmadığından...

İstanbul'un hayatına hakim gücü olmadığından...

''Anne'' olmadığından demedim senin için İstanbul.

Ankara 'da demedim senin için...

Daha çocuksun da ondan...

Öğreneceksin büyümeyi...

Adam olmayı...

Erkek olmayı...

Kadınına, çocuğuna ''Ankara'' olmayı...

Öğreneceksin büyüdükçe...


Sen, İzmir'sin!

Çocuk olduğun için.

Hayatı bilmediğin için.

Masumluğun hatırına.

Gizlice içtiğin sigaranın dumanının hatırına.

Kız arkadaşınla çıkmak için yalvar yakar aldığın iznin hatırına...

Mezuniyet balosunda giymek için beğendiğin askılı elbiseye babandan izin alsın diye annene yalvar yakar oluşunun
hatırına...

İzmir'sin işte!


En güzel yılların bunlar.

Annenin, babanın dizi dibinde.

Kucağında...

Öpücüklerle büyüyorsun.

Sarılıp sarmalanıyorsun.

Korunup kollanıyorsun.


Kendi kanatlarınla uçmaya başladığında...

Büyüdüğünde yani.

Anne olduğunda...

Baba olduğunda...


Onlar gibi olacaksın.

Olmadığında üzüleceksin...

Olmaya çaba göstereceksin...


Üç şehir...

Anne, baba, çocuk...

Şehiri şehir yapan yaşayanlar.

Aileyi aile yapan anne, baba.

Tadını veren, çocuk.


Aile kursan...

Aile olsan...

Şehir olsan...


Üç şehir gibi...

İstanbul...

Ankara...

İzmir...

Gibi.
 
Toplam blog
: 403
: 1023
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Kendi halinde biriyim, ziraat mühendisiyim. Emekli oldum ve kendi işimi kurdum. İzmir'de yaşıyoru..