Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Kasım '11

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Üç tavsiye…

Öyle deli gibi damak zevkine düşkün olanlardan değilim; bir tek peynir delisiyimdir! İlle de beyaz peynirin en serti ve yağlısı olup, dinlenme aşamasını da tamamlayacak. Tulum peynirinin görüntüsünden anlarım, neredeyse, lezzetini…

Egeli olmaktan mütevellit sebzeler yaşamımda vazgeçilmez olduklarından ve de içki muhabbetlerini seven bir İzmirli olarak, hoş kanda Arnavutluk da var ya, neyse, mezelere karşı acayip bir tutkunluğum var!

Et; güzel bir elbasan tava olarak karşıma çıktığında kendimi kaybedebilirim, kuzu eti ile yapılan şevketi bostan karşısında ağlayabilirim!

Kebaplar karşısında arsızlaşır, lakin sonrasında genellikle pişmanlık yaşarım!... Son hezimetimden sonra “Asla!” demiştim… Ta ki…

Tatlı ile aram hiç yoktur!

En fazla sabahın er saatinde tuvalete kalkmış ve buzdolabını açmışsam, karşımda güzel yapılmış bir burma kadayıf el sallarsa iştahım kabarabilir.

Öyleydi yani…

Şu son bayrama kadar!

******

Pek ünlü bir yerde bir yıl önce yediğim Adana Kebap sonrasında kesin karar aldım: Yok şekerim, bir daha asla yemeyeceğim!

İki ay kadar önce annemle dışarıda yemek yiyelim dedik, ben alternatifler sunuyorum, annem beni çekiştiriyor; ısrar da etmez, ille şuraya gidelim de demez ama anlıyorum tavırlarından ille de bir yere doğru sürüklüyor beni çaktırmadan!

Öyle bir durum ki; ben desem şuraya gidelim, “peki” diyecek, O dese buraya gidelim, hay hay diyeceğim; öyle aranır vaziyetteyiz ama annemi iyi tanırım! Sevdiği ve seveceğimi tahmin ettiği bir yere doğru meylediyor…

Adı aklına gelmiyor bir türlü, diyor ki: Hani Karşıyaka yalısındaydı eskiden yerleri, hani enişten götürürdü hep bizi…

Karşıyaka Banka sokağının sonuna taşınmış meğerse Kobalak!

Allahım, ilk kez kelle paça çorbası içmeye ikna olup da, müptelası olduğum yerdi!...

Israrla Adana Kebap yemeyeceğim diyorum, annem “Ama bak çok güzel!”, “Arkadaşlarla geldik geçenlerde, mükemmel!” diyor.

Öyle kararlıyım, kimse kararımdan döndüremez derken, baş döndüren bir koku muydu nedeni, hala tam emin değilim, lakin ani bir karar ile “Aynısından olsun!” dedim!

İyi ki de demişim!...

Vallaha, aklımdan çıkmaz oldu o tat!

Meğer hayvanlar kendi besileriymiş, sahibi Alaaddin Karaoğlanlar’a teşekkür etmek için gittiğimde öğrendim.

Kobalak Çamlık Restaurant olarak İzmir-İstanbul arasında Hacırahmanlı kasabası, Manisa yolunda bir de tesisleri varmış.

Vallaha, Karşıyaka dışında Bornova’da da yerleri var, lakin ben Karşıyaka telefonunu vereyim, gerisi size kalmış: 0 232 364 60 07

******

Gelelim meze işine…

Meze dediğin öyle üç lokma yoğurt, beş parça patlıcan közleme karıştırıp da, dök zeytinyağını değil!

Nilgün Hanım’ın, yani Nilgün Erkut, bir mezeci dükkanı var arkadaşlar, Karşıyaka Bostanlı’da…

Oraların ilk mezecisi, şimdilerde patır-pıtır mezeci dükkanları açılıyor, benden söylemesi başı çeken “Mezeci” dir!

Dükkanın adı: Mezeci; Bostanlı camisinin tam arkasında…

Bir “Paşa Meze” var, aklınız şaşar!

Yaprak ve lahana sarma ise… Oradan yedikten sonra başka bir yerden yemenizin mümkünü yok; benden söylemesi!

Kadınbudu köftenin bu kadar lezzetlisini, paçanga böreğinin böyle doyumlusunu inanın başka bir yerde bulamadım!

Bir gün alış-veriş sırasında rastgeldim: Meğer Müzeyyen Senar’a özel sarma gönderiyormuş, İzmir’den İstanbul’a!

Bir Egeli olarak “Keşkek” faktörü de var; keşkeği bilmeyen Egeli mi var?

Haftanın bir günü keşkek yapıyor Nilgün Hanım, kış aylarında; en çok da otantik kına geceleri ve Ege temalı özel yemekler vermek isteyen müşterilerinden fazlaca istek alıyormuş, şahsen yemiş biri olarak Tire’de yıllar önce yediğim aynısı diye tebrik etmişliğim de vardır!

Telefon numarası: 0 232 362 12 66…

******

Bir başka tebriği de tam da bu geçirmiş olduğumuz bayram yaptım!

Tatlı ile arası pek bozuk olan ben, bayramın ilk günü annemde yemek faslından sonra bir tatlı muhabbetine takıldım kaldım!

Ne biçim bir korodur bu! Ağzına baklavadan bir lokma götüren “Hımmm… Enfesss… Offff… Süperrrr!” repliklerini tekrarlayıp duruyor!

Ağzıma koymam! Öyykkk! Hele ki tok karnına!...

Bir-iki saat sonra hala muhabbeti sürüyor, anasını satayım ne mer bir şeymiş bu deyip, en küçük çatalın en uç ucuyla kaktırıverdim bir minik parça…

Kırk kat balkava hamuru olup da, böyle narin mi kayar boğazdan?

Şok oldum!

Büyük yeğen alıp gelmiş, meğer bir de katmerleri varmış, “Teyze, sen bile ölürsün!” diyor!

İki baklava yedim mi ben, iki yutumda?

“Waw!” diye hayret etmedim mi?

Mezeci’ye, Kobalak’ın sahibine teşekkür ettiğim gibi poşetin üzerindeki numarayı çevirmez miyim!

Teşekkür etmez miyim?

Poşette: Gaziantep Uluoğlu Baklavaları yazıyordu. Karşıyaka, Bornova ve Karataş’ta da dükkanları varmış ama yine bir Karşıyakalı olarak kullandığım telefonu yazayım: 0 232 323 55 45.

Buranın sahibiyle henüz tanışamadım ama katmer yemeğe gittiğimde tanışmadan dönmem!

 

gulgun_2006@hotmail.com

http://twitter.com/Gulgunkaraoglu

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..