Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Kasım '07

 
Kategori
Mizah
 

Uçağı düşen blogcular ıssız adada uyandılar!!!

Uçağı düşen blogcular ıssız adada uyandılar!!!
 

Bloggerlerin yarısı kayıp.
2. Bölüm

Sky-Controlling`e bloggerleri taşıyan uçaktan giden son mesaj şudur:

May Day, May Day! We are falling down! Stop.”

Hava sahası denetleme kulesinin bilgisayarında kaybolan o küçücük nokta, 100`ü aşkın blog yazarının kaybolduğunun bildirisi olmuştur bir anda.

Evet sayın okurlar, uçaktaki bağırmalar, çağırmalar bir anda kesilir. Uçağın süratle düşmesiyle birlikte hava basıncının artmasından dolayı mürettebat dahil (yani yakışıklı pilot da bunların içinde ) bütün yolcular bayılır. Otomatik pilot büyük bir mücadele sonucu uçağı yere indirmeyi başarmış olsa bile meret orta yerinden ikiye ayrılmış ve içerisindeki yolcular savrulmuştur. Uçak denize düştüğü halde kıyıya çok yakın olmasından dolayı gövdesi görünür vaziyette iki parça olarak kıyıya vurur.

Uçağın düştüğü yer, Madagaskar Adası ile Afrika kıtasının arasında küçük bir ada olmakla birlikte hiçbir kabilenin, hiçbir insanın yasamadığı bir toprak parçası olmakla ünlüdür. Bir rivayete göre ada büyülü bir ada olduğu için kimsenin yanaşmadığı ama görünüşte cenneti aratmayacak güzellikte bir yerdir. Masmavi berrak suyu, dört bir yanı incecik kum sahillerden oluşan, palmiye ağaçları, rengârenk papağanları ve insan yüzü görmemiş gökkuşağının bütün renklerini içinde barındıran, çesit çesit hayvanları bulunmaktadır. Bazı kayalık kıyılarda dalga sesleri, papağan ve türlü türlü kuş şakımaları eşliğinde doğanın muhteşem bir konser verdiği bu ada artık kazazedelerimizin uzun süre yeni mekanı olacaktır.

Yazı ilerledikçe adanın en büyük özelliklerinden birinin gün batımı ve gün doğumu olduğunu hep birlikte tespit edeceğiz. İşte bu cennet mekana, 100 deli bloggerin düştüğünü düşünmek olup biteceklerin ufkumuzu aştığının en iyi göstergesi olmaktadır.

Yaa! Sevgili blog arkadaşlarım anladınız mı şimdi başımıza gelecekleri?

Neyse devam edelim filmimize. Uçağın şiddetle cakılmasından dolayı sağa sola savrulan blogcular, yavaş yavaş kendilerine gelmektedir. İlk kıpırdama toplum aydunlatucisi Tarik tarafinda görülür. Tarik sahilde sırt üstü yatar; üzerine Sabiha Rana soldan sağa olmak kaydıyle kapaklanmıştır. Yani yukardan baktığınız zaman bir artı işareti görebilirsiniz.

Tarik:

Uyyyy cözünü sevduğim Allah'um, hiç birşey hatirlamayrum noldi bağa? Ben neredeyum?

Ula kim uyandirdu benu. Az once sanki bi işuk kaynağuna, bi aydinluğa doğru cidiyordum ruyamda. Ölmuş amicamun sesinu duydum. Ha bu aydinluğa dogru cel Tarik! dedu. Kim uyandirdu ula benu! Cüzel Allahum bu üzerimdeki ağurlik nedur?

Sabiha Rana:

Çingenem, şoparım ben sana hayatımı borçluyum, üzerine düşmüşümde yumuşak düşmüşüm.

Tarik:

Uyyy! Hatuna da bak hem üzerime düşeyi hem de bağa yumuşak diyiii. Hem sen bana hayatuni borçlu değilsun sen bağa bacaklarimi borçlusun, haburaya ayak parmaklarumi hissetmeyrum da. Hem ben cingen değulim, hamsiyum daaa.

Sabiha Rana:

Ayy! Çok özür dilerim yaa, benim elimden gelen birşey yoktu ki uçağımız düştü. Durun ben yavaş yavaş kalkmaya çalışayım, ahhhhh! sırtım, belim, çingenem, anamanamanam.

Tarik ile Sabiha Rana arasında bu diyalog geçerken, başka bir yerde de şöyle bir manzara yaşanmaktadir: Celal Çelik bomboş gözlerle sahilde bir ileri bir geri yürümekte gömleği paramparça olmuş ve sürekli: ‘’Celal Bey nerede? Celal Bey nerede” diye sormaktadır.

Bir Hindistan cevizi ağacının tepesinde bulunan Okan Tınmaz, Celal Bey’i yukarıdan görür ve seslenir.

Okan Tınmaz:

Celal Abi, sen misin? Iyi misin abi?

Celal Çelik:

Hayır, Okan Bey hiç iyi değilim. Celal Bey`i bulamıyorum siz yüksektesiniz gördünüz mü onu?

Okan Tınmaz:

Olur mu abi? Sen Celal Abi değil misin? Celal Abisin işte ( Vah! Vah! demek kafasını çok kötü vurmuş. )

Celal Çelik:

Hayır, Okan Bey, ben Celal Bey’in muhabiriyim!?!?! Ve Celal Bey’i bulmam gerekiyor; alıkoymayın beni. Celal Bey nerede? Celal Bey nerede? Celal Bey nerede?

Okan Tınmaz:

İmdaaaaaaaaat! Kurtarın beni şu ağacın tepesinden. Lütfen yaaa! İmdaaaaaaat!

Okan Tınmaz arkadaşımız ağacın tepesinde, avazı çıktığı kadar imdat çağrılarında bulunurken, yine bir başka tarafta Ümit Culduz denizin kıyısında yüzü koyun yatmaktadır. Kendini zar zor toparlayıp, ayağa kalkmayı becerebilen Duru Dal, Ümit Abi’yi görüp hemen yanına koşar; Ümit Bey’i bir sürü uğraş sonrası sırt üstü çevirir ve zorlana zorlana sahile çeker. Soluk soluğa ve terler içerisinde başlar Ümit Abi’yi soru yağmuruna tutmaya.

Duru Dal:

Ümit Bey, iyi misiniz? Ümit Beeeeeeey, kendinize gelin lütfen! Ümit Bey yaşıyor musunuz? Ümit Bey cevap verin lütfen! (şraaaak ve bir şraaaak daha) Ümit Bey şimdi ben size suni tenefüs yapamam ki yaaaa!

Bu sırada bütün blog aleminin beklediği o sahne tabii ki olmayacak. Çünkü bir mucize gerçekleşir ve Ümit Culduz öksürerek, bir litre su ve iki litre şarap çıkarır boğazından. (Uçak korkusunu yenmek için hostesle kavga ederek elde edebildiği şaraplar.)

Ümit Culduz:

Neredeyim ben, neredeyim ben? Ne oldu burası neresi yahu? Ablam nerede? Su lanet olası uçakta yanı mdaydı, yakınlarda olmasi gerekir Ablam nerede? ABLAAAAAAAAAAA, ABLAAAAAAAAAAAAA ??? Neredesin? Ben burdayım ABLAAAAAAAAAAAA

Duru Dal:

Bağırmayın Ümit Bey, lütefen bağırmayın ben korkarım YAAA!!. Bakın bizede birşey olmadı, buluruz

ablanınızı. Hatırladığım kadarıyla uçağımız düştü. Nerede olduğumuzu ben de bilmiyorum. Diğer arkadaşlar nerede acaba?

Ümit Culduz:

Nereden bileyim Duru Hanım gördüğünüz gibi gözümü açar açmaz sizi gördüm. Yaa! burada bizden baska kimse yokmuuuuuuu?

Duru Dal:

Sakin olun Ümit Bey muhakkak vardır. Kalkabilirseniz biraz bakınalım sağa sola belki yardıma ihtiyacı olan yaralılar vardır. Sahi uçakta doktor varmıydı?

Ümit Culduz:

Vardı galiba sağ mı bilmiyorum ama bir ara gözüm ilişti Dr. Erdinç Dinçer uçaktaydı herhalde. Hani su üc günde 100 yazı giren rekortmen Jineklolog. Yazı demişken, son yazım onay bekliyordu yayınlandı mı?

Bu konuşmalar esnasında Ümit Culduz kendini toparlar ve Duru Dal ile birlikte diğer arkadaşları aramaya koyulurlar. Sahilde, üzerlerinde yırtık pırtık giysileriyle “ Bizi duyan var mı? “ diye yorgun ve bitkin bir şekilde seslenen ikiliye deniz açıklarından bir ses gelir:

Murat Ertaş isimli blogarkadaşımız, kıyıya yüz metre kala uçaktan düşmüş olan bir sandığa tutunmuş bir vaziyette su sözleri söyler:

Murat Ertaş:

Ben buradayııım, daha yaşıyorum ama birazdan beni gelip buradan çıkaran olmazsa bilemem gerisini. Ben buradayıııım imdaaaaat!

Ümit Culduz:

Yüzme bilmiyor musunuz? Durun geliyorum!

Murat Ertaş:

Biliyorum ama iyi yüzme bilmiyorum, kurtarın beniiiiiiii!

Bunun üzerine Ümit Culduz bir kahraman edasıyla gömleğini düğmelerinden yırtarak söker ve gömleği asortik bir hareketleçıkarır. Eli tam pantolonun kemerine gittiğinde yanında bir hanım arkadaşı olduğunu hatırlar ve suya pantolonu ile atlamaya karar verir. Akabinde kahramanca atlar suya ve muhtesem, sürratli, dinamik, kulaçlar atarak yardıma muhtaç arkadaşına doğru yüzmeye başlar. Bu esnada Duru Dal’ın aklından geçen şu düsünceler kendisinin bile dikkatini çekmektedir. Ümit Bey zaten az evvel sudan çıktığınız gömlek ıslaktı. Kih kih kih kih. Ama yine de Ümit Bey’in attığı o kahramanca kulaçlar bu adamın, bu çaresiz ortamda hayli faydalı olacağını düşündürmüştür Duru’ya.

Bir başka yerinde bu güzel adanın, yaşanan manzarayı şimdi izleyebilirsiniz:

Ahmet Üstündağ:

Kimse yok muuuuu? Ben nasıl geldim buraya? Yahu Okan Tınmaz isimli bir blog yazarına bir yorum yazdım ve kendimi bu saçma sapan yerde buldum. İlyas Abiiiiiiiii? Sende burada mısın? Kimse yok muuuuuuu? ( Ahmet Bey, adanın ormanlık kısmında bulunduğu için sahilde olup bitenlere tanık değildir.)

Madamex:

Sizi duyuyorum ama göremiyorum. Ne olduğundan haberiniz var mı? Neredeyiz biz?

Ahmet Üstündağ:

Hiç haberim yok. Neye uğradığımı bilmiyorum; konuşmaya devam edin sesiniz yaklaşıyor. Siz de beni duyuyorsunuz değil mi?

Madamex:

Herhalde beyefendi siz beni duyuyorsanız ben de sizi duyuyorum tabii. Burası neresi? En son hatırladığım uçak seyahatimizdi. Gözlerimi bir açtım; kendimi yılanların çiyanların arasında buldum. İmdaaaaat!

Ahmet Üstündağ:

Ben uçak yolculuğunu bile hatırlayamıyorum; hadi siz uçtunuz. Muhtemelen uçağınız düşmüştür, yaa! bana ne oldu? Niye buradayım? İlyas Abim de uçakta mıydı?

Madamex:

Evet, tabii uçaktaydı. Blog toplantısının organizasyonunu yapan o. Bir elime geçirirsem İlyas Beyi...Ahahahahaha! Siz misiniz o hareket eden? Gördüm sizi geliyoruuuum.

Ahmet Üstündağ:

Hayır efendim ben sizi göremiyorum; o gördüğünüz kişi ben değilim.

Derken iş işten geçmiştir artık. Madamex`in gördüğü o yaratık Ahmet Bey değildir. Adanın büyülü olduğunu düşündüren o gizemli yaratığın yanına koşarak gitmiş. Ahmet Bey diye düşünüp esrarengiz yaratığa yakalanmıştır. Ve çığlıklar atarak uzaklastırılmıştır. Ahmet Bey’in bulunduğu bölgeden. Ne yapıp edip, bir yolunu bulmuş ve sahile çıkmıştır. Ahmet Üstündağ. Sahilde birbirini bulmuş olan blogcular Murat Ertaş, Ümit Culduz, Tarik, Celal Çelik ve muhabiri, Duru Dal, Sabiha Rana ve halâ kurtarılmayı bekleyen hindistan cevizi ağacı üzerindeki Okan Tınmaz`ı görür ve yanlarına koşar. Az evvel Madamex ile alakalı yasadıklarını izah eder. Grubu acayip bir korku sarmış herkes birbirine dehşet dolu bakışlarla olayı anlamaya calışırlar ama nafile. Kazazedelerimiz bırakın olup bitenleri anlamayı, neye uğradıklarını bile şaşırmışlardır.

Ahmet Üstündağ:

Ne olduğundan haberiniz var mı arkadaşlar? Diğer arkadaşlar nerede?

Celal Çelik:

Bilmiyorum. Ada baya büyük, bence iyi yüzme bilen arkadaşlar denize biraz açılıp, baksınlar dilim varmıyor ama hiç değilse blogdaşlarımızın cesetlerini bulabiliriz.

Murat Ertas:

Bende bir grup kurup ormanlık bölgede arama yapayım Celal Bey!

Ümit Culduz:

Deniz kadrosunu ben kuruyorum, şu herifi de bir şekilde indirelim şu ağaçtan. Başımıza bu çorabı ören o. İnsin de biraz işe yarasın hıyar!

Sabiha Rana:

İyi organize olalım arkadaşlar. Biz hanımlar sahilde kalalım belki buraya gelen kazazede olabilir!

Tarik:

Bende sizun yanunuzda kalip, sizu koriyrum daaa!

Duru dal:

Kağıdı kalemi olan var mı?

Ümit Culduz:

Bir parça kağıt da bana verin aklıma tavan yapacak bir yazı geldi!

Duru Dal:

Ne yazısı Ümit Bey? Ben kayıpların listesini çıkartmak için istedim kağıdı. Arkadaşlar uçağın içine bakan oldu mu?

Bu soru sahildekilerin tamamının hayır anlamında kafa sallamasıyla ve az evvel Duru`nun çıkışından dolayı hafif tertip bozguna uğrayan Ümit Bey’in yine aynı kahraman edasıyla suya atlayıp kıyıya yakın mesafede bulunan hurdaya doğru yüzmesiyle cevaplanır.Hemen arkasından Celal Çelik ve Tarik da suya atlayıp, yüzmeye başlarlar. Ümit Culduz yine şampiyon yüzücüler gibi yüzerken Aydunlatucu Tarik bir hamsi gibi kıvrıla kıvrıla yüzer. Sayın Çelik ise aheste aheste arkadaslarının peşinden yüzedurur. Bu arkadaşları izleyen sahildeki blogcular Celal Bey’in yine kendisiyle röporrtaja takıldığını anlarlar.


Okan Tinmaz:

Yaa! Lütfen arkadaşlar indirin artık beni şu ağacın tepesinden. Bir dakika yaa! Arkanıza bakın baya uzaktan bize doğru düşe kalka gelen biri var galiba.

Bunu duyan Murat Ertaş, hemen o istikamete doğru koşmaya başlar. Ahmet Bey de ağacın tepesindeki arkadaşını nasıl kurtaracağını düşünür ve çözüm olarak Okan Tınmaz`a zaten kumsalda olduklarını ve ağacın da iki metre yükseklikte olduğundan atlamasını önerir. Okan arkadaşımız da büyük korkular eşliğinde aşağıya atlar ve kurtulur. Bu sırada Murat Bey kendilerine doğru gelmekte olan şahsa ulaşmıştır. Kişi september1 Özlem’dir.

Murat Ertaş:

Nasılsın? Özlem dur yardımcı olayım; hiç iyi görünmüyorsun!

Özlem: ( yani September1 Özlem )

Siz kimsiniz? Tanıyamadım; Özlem kim, ben neredeyim? Neresi burası? Kimim ben? der ve olduğu yere yığılır kalır. Murat Ertaş, September1 Özlem’i kucaklamaya çalışır ama bunu tam olarak beceremez. Yani Özlem’in cok ağır oldugundan değil yanlış anlaşılmasın, Murat Bey’in çok yorgun olduğundan. Bu arada olay yerine Okan ve Ahmet Üstündağ da yetişmiştir. Hepsi çok yorgun olduğundan Özlem Hanım’ı sahilde bulundukları yere zar zor götürürler.

Bu sırada uçağa üç kişi yüzmüş olmasına karşın o hurdadan yedi kişi yüzerek geri gelmektedir. Kahraman yüzücülerimiz uçağa ulaşıp, hurdanın içerisinde SIKIŞIP kalmış olan dört arkadaşını kurtarmıştır. vakayinivüs, Silence ( Feyza ), Mustafa Selek, Sedat Bey. Sahile varıldığında kurtulan diğer arkadaşlar sahilde bekleyen arkadaşlarına sarmaş dolaş olurlar.

Sedat Bey, Sabiha Hanım’a sarılmış vaziyette şu kelimeler dökülür dudaklarından "Çingenem seni ve diğer arkadaşları bir daha göremeyeceğim diye çok korktum bu kadar mıyız hepimiz? Diğer arkadaşlar nerede?"

Vakayinivüs, Murat Ertaş’a sarılmış bir vaziyette şu cümleleri ağlayarak söylemektedir: "Neresi burası? Allah’ım bu ne büyük bir felakettir. Allah kahretmesin zaman makinam da evde kaldı, kim kurtaracak bizi şimdi?"

Feyza sarılacak kimseyi bulamayıp yerde yatan Özlem’e sarılmış sadece hüngür hüngür ağlamakla yetinir.

Mesut Selek, Okan´ı yakalamış ve boynuna sarılmak yerine yakasına sarılıp, silkelemeye başlamış. Bu esnada hanım arkadaşlara saygısından dolayı küfür etmeden sinirlenmenin inanılmaz Sıkıntısını yaşayarak" Ulan Okan Bey, yazacak başka bir MOK bulamadınız mı? Allah kahretmesin sizi, uçağı bu ıssız adaya düşürmenin anlamı neydi? Bunu duyup Mesut Bey’i haklı bulan Ümit Culduz, Tarik, Murat, ve vakavinuyus da Okan Tınmaz`ın üzerine yürümeye baslamışlardır.

Bu esnada arkadaşları yatıştırmak için Celal Çelik ve diğer arkadaşlar araya girerler, ve bu öykünün yazarını linç edilmekten güçlükle kurtarırlar, yani yazı devam edecek anlamına gelir bu : )))

Cuma günü üçüncü bölüm geliyor arkadaşlar. Bu bölümde bazı kayıp arkadaşlar daha bulunacak ve tabii ki esrarengiz bir şekilde kaybolan Madamex’in de akibeti araştırılacak. Ayrıca Ada`dan kurtuluş olmayacağı yönünde yoğunlaşan düşüncelerle köyün kurulması tasarlanacak ve görev paylaşımları düşünülecektir. Bu arada yorumlarıyla yazının şekil almasında rol almış arkadaşlara teşekkür ediyorum. Desteginizi çekmeyin; her türlü fikir, düşünce ve replik diziye renk katıyor. Umarım beğenmişsinizdir. Sevgiler saygılar efem.

 
Toplam blog
: 121
: 1814
Kayıt tarihi
: 29.01.07
 
 

Almanya'da doğdum. Haylaz bir öğrenciydim. 16 yaşımdan beri ticaretle ilgileniyorum. Şu anda büyük b..